Daha önceki dinî incelemelerimizden anlaşılacağı gibi Salat Yaratanımız ile karşılıklı ilişki kurabilmek için mükemmel bir tecrübedir. Yüzyıllar boyunca insanoğlu, Allah ile arasında tek açık kapı olarak duayı keşfetmiştir. Gerçek huşu ile okunan herhangi bir dua insanın ruhunu teselli eder ve canlandırır. Azap içinde kalmış olan ruhunu hafifletir ve alçaltıcı durumundan yükseklere yüceltir.
Salât veya Namaz gerçek iman edenler için yüce Kuran’da şu şekilde tarif edilir:
ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فٖيهِ هُدًى لِلْمُتَّقٖينَ ۞ اَلَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
“Bu kitabın en mükemmel olduğuna hiç şüphe yoktur. Sakınanlara yol göstericidir. Onlar gayba inanırlar, Namazı dosdoğru kılarlar. Kendilerine verdiklerimizden harcarlar.” (Bakara Suresi ayet 3 ve 4)
Tamamı inançtan doğan Namaz veya Salât dinlenir ve cevaplandırılır ve kalbi ve ruhu canlandırmak için bir yoldur. Günlük hayatımızdaki dualarımızı ve huşûyu ve ciddiyetimizi ortaya koyabilmemiz için günahlarımızdan arınır ve kalplerimizi bu sayede temizleriz. Kurân-ı Kerim, duanın karakteristiğini şu şekilde açıklar:
“ Bu kitaptan sana vahiy olunanı insanlara okuyup anlat. Namazı kıl. Şüphesiz namaz bütün kötülükler ve hoş olmayan sözlerden alıkoyar. Allah’a inanmak şüphesiz en büyük iştir. Allah bütün yaptıklarınızı bilir.” ( Ankebût Suresi ayet 46).
Namaz, gerçekten ruhun ve kalbin ıslahı için, en iyi denenmiş ve güvenilir bir reçetedir. Sadece Salât, Allah ile aramızda canlı bir ilişkiyi sağlamayı mümkün kılar. Allah’ın kitabını okuyan, namazını kılan ve kendilerine verdiklerimizden gizlice de, açıkça da harcayanlar, hiçbir zaman mahvolmayan bir ticaretin arayışı içinde olan kimselerdir. Çünkü bunun sonucu, Allah onların yaptıklarının mükâfatını tastamam verecektir. Onlara kendi lütfundan daha da verecektir. Çünkü Allah sonsuz bağışlayan ve takdir edendir.
Yüce Peygamber Muhammed ( s.a.v.) ‘e göre Dua “ Miraç” (Allah ile birleşme) ile eş anlamlıdır. Bu tapınmanın en yüce şeklidir. Ve Peygamberin rivayetine göre: “Dua, iman edenlerle yaratanı arasında ilişki kurar.” Açık ve anlaşılır olan şu ki, tamamen doğru olarak kabul edilen dua kaybolmamalıdır. Aklımızın sınırlı olmasına rağmen veya kifayetsiz hedeflerimiz nedeniyle, bizim için hazır tutulan nedir, emin olamayız ve sonunda bize zarar verecek olan nedir onu da bilemeyiz.
Her ne durumda olursak olalım, Allah’a olan inancımız tam olmalı. Bizim için iyi olan ne olursa olsun, Allah, bizlerin dilekleri ile ilgilenecektir. Çünkü Allah, kulları ile arasında özel (birebir) ilişki içersindedir, duaların gerçekleşmesi de büyük bir ihtimalle her bir insanın O’na karşı olan davranışlarının kalitesiyle eş orantılıdır. Beden ve Ruh birbirine bağlıdır. Her biri birbirine bağlı olarak hareket eder ve ışık saçar. Dikkatle inceliyoruz ki, gözlerimizden yaş, üzüntülü olduğumuz zaman akar ve bedenimiz eğer mutluysak ufacık bir tebessüm karşısında harekete geçer. Beşerî ruh, bedeninden ayrılmaz veya tersi olamaz. Bu nedenle, Allah, onun istekleri doğrultusunda da onunla ilişki kurabilmemiz ve layık olabilmemiz için, iman edenlere namaz esnasında farklı şekil ve duruşları öğretti. İslam, tüm bilinen ilişki kurabilme sembollerini ve itaatleri tek bir dua içersinde topladı.
Öyle insanlar vardır ki, yaşlılar ile olan ilişkilerini ifade etmek için onların önünde dururlar, eğilirler veya yere kapanırlar. Böylece her şeye hâkim olan Allah’ın varlığını, tasvir ederler ki bu da Allah’a olan teslimiyetleri gösterir, sadece duanın kelimelerini açık açık söylemekle kalmayıp, bedenen rükû ve yere secde etme ile de teslimiyetlerini tasvir ederler. Tamamlanmış ve ödüllendirilmiş bir duada her ikisi yani ruh ve beden de pay alırlar. İlişki ise İslâm’ın esansı gibidir. Bir dua ciddiyet olmadan ve ilişki içersine girmeden okunursa hiç kimseye yarar sağlamaz.
Allah iman edenlere şöyle emreder;
“Bu sure Allah’ın hamdı ve yüceliğini ortaya koyar. Bu kitap, her şeyden üstün ve sonsuz bilgi sahibi olan Allah tarafından indirilmiştir.” (Sure 23 ayet 2 ve 3 )
Yüce peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Hiçbir Allah’ın kulu, Allah’ın isteği için ilişki kurmaz, fakat Allah onu yine de yüceltir.”
Kâinatın yaratılışı ve kanunları üzerinde durursak ki o kanunlar çerçevesinde kâinat yönetilir ve aynı zamanda gözlerimiz onun yaratıkları ve çeşitliliği ile sevinir, doğal olarak Allah’ın azameti hakkında ikna oluruz. Bu durumu kabullenmemiz içimizdeki alçakgönüllülüğe bizi ulaştırır. Kuran-ı Kerim’ de duaların en başında Fatiha suresinde olduğu gibi rahmet, merhamet ve mahşer gününün ilahî alametinden bahsedilir. Buna karşılık da insanın zayıflığı acizliği, çaresizliği karşılaştırılır ve bizleri tekrar alçakgönüllülüğe döndürür.
Günde 5 vakit namaz Müslüman’a farz kılınmıştır. Bu bazıları için fazla gelebilir, ancak duanın gerçek değerini tanıdığımız vakit ve bizim üzerimizdeki etkilerini düşündüğümüz vakit, duada (namazda) geçirilen zamanın hayatın diğer meşgaleleri ile geçirdiğimiz vakitten daha değerli olduğunu anlarız. Ayrıca zaman öyle ki, her güne Allah ile ruhanî bir mücadele ile başlıyoruz ve günü yine öyle bitiriyoruz.
Yüce Peygamberimiz şöyle demiştir:
“Günde 5 defa abdest alan (yıkananın) üzerinde en ufak bir pislik barınamaz. Bu nedenle günde beş vakit Allah’a dua edenin ruhunda da manevî bir leke bırakmaz.”