Şeytani ve Rabbani ilhamın farkı - Müslüman Ahmediye Cemaati

Şeytani ve Rabbani ilhamın farkı

İlham Rabbani olabildiği gibi şeytani de olabilir. Durum böyleyken hangisinin Rabbani ve hangisinin şeytani olduğunu nasıl anlayalım? Unutulmamalıdır ki Rabbani ve şeytani vahiy[1] arasında birçok fark vardır. Önce bariz bir farkı anlatayım. Kûr’ân-ı Kerîm şöyle buyurur;

 …وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِیًّا مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُبٖينًا  يَعِدُهُمْ وَيُمَنّٖيهِمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا [2]

Doğrusu Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinen kimse apaçık hüsrana uğramış olur. Şeytan onlara büyük vaatlerde bulunur; boş yere ümitlendirir. Fakat şeytanın vaatleri aldatmacadan başka bir şey değildir. Hiçbir netice çıkmaz.

Şeytani ilhamlarda çok şey söylenir. Örneğin “sen peygambersin; Allah’ın resulüsün, O’nun sevdiği kulusun” denir ama bunların doğal neticesinde olması gereken hiçbir şey verilmez. Buna nazaran Allah önce verir sonra söyler. Önce kuluna irfan kapılarını açar; dini bilgilerle donatır, sonra haber verir ki kimse yanılgıya düşmesin. Peygamber Efendimiz’in peygamberlik verilmeden önceki döneminin amelleri ortadadır.

Şeytani ilhamın bir örneğini vereyim. Peygamber olduğunu iddia eden Abdullah Timarpuri Bey bir seferinde bana “Allah bana bu görevi verince ben Vâdedilen Mesih’e karşı hissettiğim saygı yüzünden Allah’a rica ettim ki görevin yarısını Vâdedilen Mesih’in evlatlarına yani size versin”[3]. “Bu yüzden artık görevin yarısını size havale ediyorum. İster doğrudan bana katılın; ister siz Timarpur’a[4] gidin ben burada kalayım; ister siz burada kalın ben Timarpur’a döneyim” dedi. Ben de ona “siz Allah tarafından Vâdedilen Mesih’in işini tamamlamak için görevlendirildiğinizi söylüyorsunuz. Peki, göreve uygun güçler de bahşedildi mi? Yoksa duyan nasıl inansın?” dedim. O da hemen “Tabi; birçok vaatler yapıldı” dedi. Ben de “sadece vaatlere kim inanacak. Elle tutulur bir şey yok mu?” diye sorgulamaya devam ettim. O da “Bilirsiniz; vaatlerin bir süresi olur. Zamanı gelince her şey kendini gösterir” dedi. “Ama Allah’ın sünneti böyle değildir. O birisini görevlendirmeden önce toplumda onu güçlü kılar. Herkes görevlendirilecek kişinin ruhani gücünü kabul eder. Peygamber Efendimizde böyle olmadı mı? Hz. Salih hakkında Kûr’ân-ı Kerîm

 كُنْتَ فٖينَا مَرْجُوًّا [5 der. Yani onun kavmi onun hakkında ‘Ey Salih; biz sana ne umutlar bağlamıştık’ demişti. Vâdedilen Mesih’e gelince iddiasından önce Berahin-i Ahmediye adlı eseriyle düşmanları tarafından bile takdir toplamıştı. Ancak ondan sonra görevlendirildi; peygamber oldu. Eğer önceden verilen bu güçler olmasa Allah’ın önce sıradan bir insanı seçip yavaş yavaş eğiterek belli bir noktaya getirdiği anlaşılır ki bu doğru olmaz” dedim. Bunu duyunca o da “öyleyse nasıl bir ispat arıyorsunuz?” dedi. Ben ona “Bakınız; siz Vâdedilen Mesih’in görevini tamamlayacağınızı iddia ediyorsunuz. Berahin-i Ahmediye adlı eseri hala tamamlanmamıştır. Siz de ilmî seviyesini koruyarak tamamlayınız. Sonra kimse inanmasa da ben inanırım” dedim. Bunu duyunca bir şey diyemedi; tamamıyla sustu. Bu şeytani ilhamların bir örneğidir. Hep vaat; hep gelecekteki güzel günlerin umudu ama sonuç yok. Allah ise muhakkak ruhani ilim bahşederek toplumda saygıdeğer kılar; sonra görevlendirir. Böyle birisi peygamberliğini iddia edince ona kimse “sen de kimsin” demez.

Vâdedilen Mesih’in hayatından benzer bir örnek vereyim. Bir seferinde birisi ona gelmiş ve “ben sesler duyuyorum” demiş. “Sen Muhammedsin, İsa’sın Allah’ın resulüsün diyor bu sesler” demiş. Vâdedilen Mesih ona “Allah, kimse ile alay etmez. Sana İsa denince İsa’nın güçleri de veriliyor mu? Ya da Muhammed ismiyle çağırılınca ona bahşedilen ilim de bahşediliyor mu?” demiş. O da “Verilen hiç bir şey yok. Sadece lakaplar var” demiş. Vâdedilen Mesih “Öyleyse bil ki o şeytandır; seninle alay ediyor” demiş. İşte bu Rabbani ve şeytani ilhamlar arasındaki en bariz farktır.


[1] İlham, rüya, keşf, ilka: Bunlar hepsi vahyin çeşitli tiplerdir. Bu bazen sesli olabilirken; bazen sadece bir görüntü şeklindedir. Bazen uyanıkken olduğu gibi uykudayken de mümkündür. Temelde Allah tarafından kuluna verilen mesaj vahiydir. Şekilleri farklı farklıdır. Türkçede ilham kelimesi özellikle insanın içinden gelen ses için kullanılır. Oysa Arapçada dışarıdan gelen ses kastedilir.*

[2] Nisa (4) sûresi, ayet 120-121

[3] Abdullah Bey Vâdedilen Mesih’e inananlardan birisiydi ama vefatından sonra kendisi bazı şeytani ilhamlar yüzünden kendisini peygamber sanmaya başladı.*

[4] Bir şehrin adı

[5] Hûd (11) sûresi, ayet 63

Bir Öncekini Oku

Bir dinin 5 ana gerekliliği

Bir Sonrakini Oku

Allah’ın ameliyle birisini sevdiğini göstermesi (Fiili şehadet)