Türk Masası Başkanı kıdemli mürebbi sayın Dr. Muhammed Celal Şems Bey, 19 Aralık 2023 Salı günü sabah saat 10.30’da Hakk’ın rahmetine kavuştu. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Kendisi kalp krizi sebebiyle vefat etti. Zaten bir müddetten beri kalp rahatsızlığı yaşıyordu ve stant takılmıştı. Geçen altı aydan beri nefes darlığı sıkıntısı çekiyordu ve yanında sürekli oksijen tüpü bulundurmak zorundaydı.
O, 1944’de doğdu ve vefat ettiğinde 79 yaşındaydı. Doğduğunda ismi Muhammed Celal kondu. İlkokul eğitiminin bir kısmını doğduğu köyde, bir kısmını Karaçi’de ve daha sonra Sind Eyaletinde Ahmediye Cemaatinin mülkü olan Muhammed Abad köyünde sürdürdü. Eğitimi esnasında Münşi Muhammed Din, Mevla Bahş ve Gulam Haydar isimli hocalardan çok etkilendi. Muhammed Abad’da iken Siretü’n Nebi Toplantısına katılmak için Cemaat Merkezi Rabvah’tan Kadı Muhammed Nezir, Ebu’l Ata Calandari ve Celalüddin Şems isimli alimler geldiler. Dr. Muhammed Celal bey, Celalüddin Şems Bey’den etkilenerek Şems ismini de kendi ismine ekledi. Böylece ismi Muhammed Celal Şems oldu. İlk öğretimi esnasında çok zeki bir öğrenci olduğu için hocalar tarafından takdir edildi. İlk öğretimini tamamladıktan sonra Kendisi 1961’de orta öğrenimden sonra Camia Ahmadiyya’ya girdi. Camia Ahmadiyya’da da başarılı bir öğrenci idi. Camia Ahmadiyya Rabvah tarafından, Mecelle ve El-Büşra olmak üzere Urduca ve Arapça dergi çıkarılmaktaydı. Dr. Şems Bey her iki dergide de asistan editör idi. Camia eğitimi esnasında onun en çok etkilendiği hoca, Camia Ahmadiyya’nın müdürü Seyyid Mir Davud Ahmed idi. 1969’da Camia Ahmadiyya’dan şahit diploması aldı. Bir seneye yakın Islahu İrşad Merkeziye ofisinde çalıştı ve programlara katılmak için kıdemli mürebbilerle beraber çeşitli cemaatlere gönderiliyordu. Mürebbi olarak ilk tayini Okara Şehrine oldu ve kendisi Okara, Dipalpur ve Pakpatan bölgelerinden sorumlu idi. Arapçası çok iyi olduğu için Seyyid Mir Davud Ahmed Bey, onun Arapça ihtisas yapması için 3. Halifetü’l Mesih hazretlerine öneride bulundu ve 3. Halifetü’l Mesih hazretleri bu öneriyi kabul etti. Ancak dört sene uğraşılmasına rağmen vize sorunu çözülmedi. Bunun üzerine Şeyh Mübarek Ahmed Bey, Huzur’a onun Türkçe eğitimi için gönderilmesini önerdi. 3. Halifetü’l Mesih hazretleri öneriyi kabul ederek İslamabad’da Yabancı Diller Enstitüsüne Türkçe için gitmesini emretti. Allah vergisi zekası ile Türkçe kursunu birincilikle tamamladığında Hz. Emirü’l Müminin tarafından Türkiye’de bir üniversiteye girerek yüksek ihtisas yapması söylendi ve kendisi 1974’te Türkiye’ye geldi. Kendisinden önce Dr. Abdulgaffar Han Bey yüksek eğitim için Türkiye’de bulunuyordu. Ondan bilgi edinerek doktora için üniversiteye müracaat etti ve kabul edildi. Doktorayı yüksek puanla bitirdi. Bu esnada 3. Halifetü’l Mesih vefat etmiş ve 4. Halifetü’l Mesih hilafete gelmişti. Huzur, Pedro Abad’daki Beşaret Camiinin açılışı için İspanya’ya geldiğinde Şems Bey de oraya gidip 4. Halifetü’l Mesih ile görüştü.
Doktorayı tamamladıktan sonra 4. Halifetü’l Mesih’in (ra) emri ile Londra’ya gitti. Kendisi İngiltere ve Almanya’da mürebbi olarak hizmet etme fırsatı buldu. 4. Halifetü’l Mesih hazretleri vefat ettiğinde yeni halifenin seçim meclisi Londra’da toplandı. Dr. Şems Bey de 5. Halifenin seçimine iştirak etti. Daha sonra 5. Halifetü’l Mesih hazretlerinin döneminde İngiltere Türk Masası Başkanı olarak atandı ve vefatına kadar son derece dürüstlük ve gayret ile bu hizmeti sürdürdü ve dini dünyadan üstün tuttu.
4. Halifetü’l Mesih ve hz Emirü’l Müminin’in temsilcisi olarak Türkiye ve diğer bazı ülkelere de tur yapma fırsatı buldu. Türkiye’de böyle bir tur sırasında, Ahmedi oldukları için 13 Ahmedi ile birlikte kendisi tutuklandı. 13 Nisan 2002’de polisler İstanbul’un farklı yerlerindeki 13 Ahmediyi yakalayıp sorgu için karakola götürdüler. Rahmetli Dr. Şems bey yakalandığında Üzeyir Civri adlı Ahmedinin evinde yemek davetindeydi. Dört gün süren polis sorgusundan sonra nöbetçi mahkemeye çıkarıldılar. Nöbetçi mahkeme, Dr. Celal Şems, Kubilay Çil ve Osman Şeker’in tutuklu yargılanmasına diğer on bir Ahmedinin ise tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Böylece Rahmetli Şems Bey ve iki arkadaşı, dört ay Esir-i Rah-e Mevla yani Allah yolunda esir olma şerefine nail oldular. Dört ay cezaevinde kaldıktan sonra çıkarıldıkları mahkemede suçsuz bulunarak salıverildiler. Ve daha sonra da Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından beraat kararı verilerek üzerlerine atılan suçlardan aklandılar.
Onun önemli hizmetlerinden birisi de bir kurul ile birlikte Kur’an-ı Kerim’i Türkçeye tercümesi etmesidir. Buna ilaveten kendisi Türkçe literatürüne 28 eser kazandırmıştır.
Bunlara ilaveten Huzur-i Enver’in ve 4.Halifetü’l Mesih’e gönderilen Türkçe mektupları Urducaya tercüme etme şansı da buldu. Kendisi ilmi bir kişiliğe sahipti. Kitapları inceleme şevki vardı. Hz. Mesih-i Mevud (as) ve Halifelerin kitaplarını ve hitaplarını çok ince bir şekilde inceler ve kitaplar üzerine notlar koyardı. Yazısı çok güzeldi. Cemaat kitapları dışında Cemaate ait olmayan ilmi kitapları da okumaktan zevk alırdı. Müthiş bir kavrama yeteneğine sahipti. Arkadaşları ve yakınlarıyla sohbet ederken, ilim ve terbiyet konusunda ince marifet noktaları beyan ederdi.
Bir zorlukla karşılaştığında kendisinden daha küçük mürebbilere danışmaktan çekinmezdi. Filoloji (dil bilimi) söz konusu olduğunda dil öğrenmek konusunda Allah vergisi bir yeteneği vardı. Urduca ve Pencap dili zaten ana dili idi, bunlara ilaveten Türkçe, İngilizce, Arapça, Almanca ve Farsça biliyordu. Sindh ve Saraiki dillerini de konuşabiliyordu. Yıllar boyu Halifetü’l Mesih’in Cuma hutbelerini, Türkçeye tercüme etti. Aynı zamanda kendisi Urduca şiirler de yazdı ve üç yüze yakın manzum kelamını yakınlarıyla paylaştı.
Merhum, birçok iyi vasıflara sahipti. Allah hakları ile birlikte kul haklarının eda edilmesine de tam olarak bağlıydı. Akrabası olsun yahut olmasın herkese muhabbet besleyen, dert ortağı, sade bir şahsiyetti. Allah’a tevekkül eden bir insandı. Fakirlere, çaresizlere ve yardıma muhtaç olanlara sessizce yardım ederdi.
Halifetü’l Mesih’e ve hilafete karşı sevgi, muhabbet ve aşk duyardı. Sadık rüyalar gören biriydi. Bir yıl kadar önce bir rüyasında kendi vefat haberini Allah-u Teala’dan almıştı. Rüyasında sınıf arkadaşlarından merhum Azam İksir Bey’i gördü. O, gelip Dr. Şems Bey’in omzuna dokunarak hadi gel gidelim, dedi. Geriye dönüp baktığı esnada Azam Bey gitmişti. Bu rüyayı gördüğünde Dr. Şems Bey, kendi vefatının yaklaşmış olduğunu anladı ve dost ve arkadaşlarını arayarak rüyasını anlatıp, vaktinin geldiğini belirterek helalleşti. Vefatından birkaç gün önce bir şiir toplantısında kendisine ait şu manzum kelamı okudu:
Ey arkadaşlar! geç kalındı
Ben dünyadan gitmek üzereyim, benim selamımı kabul edin
Dünyada hiç kimse daimi olarak kalamaz,
Nitekim bir gün bende toprak altında olacağım
(o zaman) Ben aklınıza geldiğimde bağışlanmam için dua edin ki
Allah’ın bağışladıkları arasında benim ismim de olsun
Ey Mevlam! Beni tövbe etmeye muvaffak kıl
ve duamı kabul eyle ki Rahim olan Sensin
Ey Mevla! Sevgi dolu bakışla bana bakarak
de ki “Ey Şems sen benim hakir kölemsin”
O, vefatından tam 50 sene önce 19 Aralık 1973’te kendi hala kızı, Sayın Muallim Muhammed Şerif Koker Bey’in kızı muhterem Tahire Şems ile evlenmişti. Bu evlilikten Allah-u Teala üç kız ve bir erkek evlat ihsan etti. Çocukların hepsi de evlidirler ve onlardan 9 torunu vardır.
Bunlara ilaveten arkasında üç erkek kardeş bıraktı. Bunlar sırasıyla muhterem Zülfikar Ahmed Kamer (Londra); Muhterem Münir Ahmed Cavid (Private Sekreter İslamabad), muhterem Nesir Ahmed Necm (Almanya). Ayrıca geride iki kız kardeş bıraktı. Bunlardan birisi muhterem Zekiye Firdevs, diğeri de muhterem Tayyibe Çima Hanım’dır.
Merhumun mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için okuyucularımızın dualarını rica ederiz.