"Varoluş Projesinin" Lansmanı – Müslüman Ahmediye Cemaatinin Dünya Çapındaki Başkanı ile ÖZEL BİR MÜLAKAT (Bölüm 2) - Müslüman Ahmediye Cemaati

“Varoluş Projesinin” Lansmanı – Müslüman Ahmediye Cemaatinin Dünya Çapındaki Başkanı ile ÖZEL BİR MÜLAKAT (Bölüm 2)

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapib

Tercüme eden: Mehmet Önder 10.03.2021

Amir Safir: Huzur! Yöneltilen bir soru, bir kimse Allah ile kişisel bir tecrübe yaşadığında, gayri-Müslimlerin bunun doğruluğunu sorgulayabilmeleri ile ilgilidir. Çünkü bu tecrübeye şahitlik edecek bağımsız tanıklar olmayacaktır.

Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba):  Eğer bir kimsenin kişisel bir tecrübesi varsa ve Allah’ı bulmuşsa ve Allah onlarla iletişime geçmişse ve bunun sayesinde Cemaate doğru çekilmişlerse, bu kimse karakteri bakımından içsel bir değişimden geçer. Bu değişime daha sonra aileleri ve ev halkı da tanık olur ki, onlar kendisinin ahlaki standartlarının nasıl yükseldiğini müşahede ederler. Bir rüya yoluyla ya da başka bir şekilde kişi, şahsi tecrübesi vasıtasıyla bir değişime uğrar. Bir babanın örneği vardır. O, böyle bir kişisel tecrübe yaşamış evladına demiştir ki, dinin doğrudur ve sende olumlu bir değişime şahit oldum, ancak yine de dinine tabi olmayacağım. Esas itibariyle bir tür güç, bir kudret, onlara bu değişimi aşılamaktadır. Bunlar dıştan görünür tecrübeler değildir, aksine bir kimsenin içinde gerçekleşen değişimlerdir.

Amir Safir: Huzur! Sormama müsaade ederseniz, Allah-u Teala ile ilgili ve duaların kabulü ile ilgili bazı şahsi tecrübelerinizi anlatır mısınız?

Halifetü’l Mesih V Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Çocukluğumda 12 ya da 15 yaşındayken dua ederdim ve bazen 15 dakikada dualarım kabul görürdü. Okuldayken derslerim için dua ettim ve Allah dualarımı işitti, ben de (sınıfı) geçebildim. Mizacımda olmadığı için, kendi deneyimlerimi vermeye tereddüt ediyorum. Bundan hutbelerim gibi dolaylı yollarla bahsediyorum, ama doğrudan beyan etmemeye çalışıyorum. İşin aslı, Vadedilen Mesih’in (as) buyurduğu gibi, sadece Allah, bir kimsenin takvaya uygun arzularını yerine getirir ve rüyalar gösterir. Bu Allah’ın hükmüdür, yoksa kişinin takvasından değildir. Bunu mümkün kılan, kişinin kendi nitelikleri ya da başarısı olmayıp, Allah’ın lütfudur.

اَللّٰہُ نُوۡرُ السَّمٰوٰتِ وَ الۡاَرۡضِ

Allah, göklerin ve yerin nurudur.‘  (24:36)

Bu kelimeleri rüyamda gördüm, bir uçtan diğerine, görebildiğim kadarıyla tüm gökyüzüne yazılmıştı. Bu, Allah’ın sıfatları hakkında bilgimi ve hikmetimi eskisinden daha fazla artırdı.

Ancak Allah, her şeyin bilgisine tam olarak sahiptir.

Daha önce de bahsettiğim üzere, bazen dua ederim ve karşılaştığım sorunun çözümünü Allah tarafından duada bulurum ve Allah bana haber verir.

Amir Safir: Huzur! Fatiha Suresi ile birlikte dem1 kavramı hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorum. Bazı insanlardan, sizi ziyaret ettiklerinde, elinizi onların üzerine koyup dua ettiğinizi ve daha sonra da hastalıklarının iyileştiğini bildirdiklerini işittim. Dem ile bir kişinin nefesini üflemesi ya da dua edilirken elini kişinin üzerine konulmasının ardındaki düşünce nedir?

Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba):  Bir Hadis-i Şerif’te Peygamber Efendimiz (sav) bir sahabenin hasta birini tedavi ettiğini öğrenir ve kendisine onu nasıl tedavi ettiğini sorar. Sahabe, Fatiha Suresi’ni okuduğunu söyler. Peygamber Efendimiz (sav), Fatiha Suresi’nin kullanılacağını nasıl bildiğini sorar – buna sahabenin cevabı, (o) şifa olduğu için, bundan dolayı kullandım, olmuştur. Peygamber Efendimiz (sav) bundan memnun kalarak, Fatiha Suresi’ni okumanın doğru olduğunu söylemiştir.

Birincisi, kendisinden niyaz ettiğinizin ya da dualarınızı cevaplayacağınızı düşündüğünüzün, şifa kudretine sahip olduğuna dair kesin inancınız olmalıdır. Vadedilen Mesih (as) itikat ve inancın gerekli olduğunu buyurmuştur.

İkincisi, hiçbir şirk unsuru bulunmamalıdır. Kişi kalbinde, bunun ancak Allah’ın Nimetleri ve Lütfu olduğunu düşünmelidir.

Bazen bunu yaptığımda, Vadedilen Mesih’in (as), Allah tarafından kendisine bildirildiğini buyurduğu şu vahyini kalbime yansıtırım:

بادشاہ تیرے کپڑوں سے برکت ڈھونڈیں گے

‘Krallar senin elbiselerinden bereket arayacaklar.’

Bundan başka, Vadedilen Mesih’in (as) yüzüğü de bir vahye dayanmaktadır:

اَلَیۡسَ اللّٰہُ بِکَافٍ عَبۡدَہٗ

‘Allah Kendi kulu için yeterli değil mi?’  (39:37)2

Bu nedenle, onunla bağlantılı bazı bereketler olması gerektiğini hissediyorum. Bundan dolayı bazen yüzüğü bu şekilde sürüyorum ve onlar için duada bulunuyorum. Yine de bunu, Allah ancak kalbime ilham ettiğinde yapıyorum. Yahut da birisi mütemadiyen istediğinde,  bunu yapmamda sakınca olmadığını bildiren (bir şekilde) Allah tarafından kalbime ilham indiğinde de bunu yapıyorum. Bunu herkes için yapmıyorum, sadece Allah tarafından ilham aldığım kişiler için yapıyorum.

Fiziksel tedavilerimiz olduğu gibi, bu da manevi bir tedavidir. Ancak her defasında illa da %100 başarılı olması söz konusu değildir, çünkü şifa ancak Allah’tandır ve O dilerse ve O isterse (olur.)

Olağan ibadetler ve dualar bir şey için muhakkak ki yapılır, fakat buradaki ekstra unsur teberrüktür3 (yani bir şeyin bereket vesilesi sayılmasıdır.) Bu vahiy, Allah’ın Kuran’da geçen Kendi kelamındandır ve aynı zamanda Vadedilen Mesih’e (as) bildirilmiş bir vahiydir. Gerçek şu ki, eğer Allah yetiyorsa, O bereketler (yağdırıp) akıtmak için de yeterdir.

Bazen insanların mucizevi bir şekilde iyileştirildiğini ve hastalıklarından kurtulduklarını gördüm. Kimi zaman iyileşme gerçekleşecek diye pek fazla beklentim bile olmadı, ancak insanlar döndüklerinde, iyileştiklerini söylediler ve bunu mümkün kılan sebep, onun Allah’ın işi olmasıdır. Bununla birlikte ben, pirler yahut da fakirler (yani manevi şifacılık ve rehberlik yapan münzevi kimseler) gibi değilim. Onlar bunu bir iş gibi icra edip, kendilerine gelen her kimse için de bunu rutin olarak yaparlar.

Amir Safir: Huzur, ibadetin kendisine ve Allah’a duaya dönecek olursak, Vadedilen Mesih’in (as) ‘eğer dua ederken ağlayamıyorsanız, gerçekten ağlamak için, ağlar gibi’ ifadeler takının diye buyurması, benim daima dikkatimi çekmiştir. Hep bunun hakkında daha fazla bir şey öğrenmek istemişimdir. Huzur, lütfen bunun gerçekte ne anlama geldiğini ve bunu nasıl başaracağımızı açıklar mısınız?  

Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba):  Bunun nedeni dış durumumuzun, iç ve manevi durumumuzu etkilemesidir. İfademiz ve çehremize biçim verdiğimizde, bunu belki de Yüce Allah ifademizi görsün ve bir etkisi olsun diye yaparız.

Örnek olarak, bazen bir kimse öfkenin dışa dönük özelliklerini sergiledikten sonra, gerçekten sinirlenebilir. Çocukluğumun başlarında (bir kez) öyle oldu ki, arkadaşıma şaka olsun diye sanki kızgınmışım gibi bir surat takındım. Arkadaşım daha sonra benim gerçekten kızdığımı düşünerek, bana benim gerçekten sinirlenmeme neden olacak şekilde bir karşılık verdi. Dolayısıyla çocukluk çağımda böyle olaylar vasıtasıyla bu gibi şeyleri tecrübe ettim.

Vadedilen Mesih (as), dış halinizin ruhunuz üzerinde bir etkisi vardır diye buyurmuştur. Dışarıdan ağlıyormuş gibi bir surat ve öylesi ifadeler oluşturursanız, gözyaşı dökmeye başlayabilirsiniz ve ağlayınca da içten güçlü bir istek ve ıstırap hissedersiniz ki, bu da gerçekten ağlamaya başlamanıza sebep olur, o da sonrasında dikkatinizi duaya yöneltecektir.

Söz konusu komik (bir hikâye) vardır. Din görevlimiz Mirza Lutfur Rahman Bey Hacca gittiğinde, Mescit Nebevi’de oturuyormuş. Çok ağlamak için elinden geleni denediği halde, bir türlü bunu yapamamış. O şöyle anlatmıştır: Tam secdeden kalkarken, bir kalabalık yaklaşmaktaydı ve içlerinden biri sırtıma çok sert bir tekme attı. Ben acıyla feryat ettim ve haykırdım. O, (devam ederek şöyle) söylemiştir: Acı içinde ağlamaya başladım, sonra da içgüdüsel olarak ıstırapla secdeye düştüm ve bu halde Allah’a dua edebildim. O, bazen sırta yenilen bir tekmenin, kişinin dua halini geliştirmeye yardımcı olabildiğini söylemiştir!

Vadedilen Mesih (as) bedenin durumunun, ruh üzerinde bir etkisi olduğunu ve ruhun da dış durum üzerinde bir etkisi bulunduğunu buyurmuştur.

Eğer (kendinizde) gayri-ahlaki ve pis düşünceleri barındırırsanız, bu sizin dış durumunuzda ve halinizde tezahür eder, keza eğer dindar olmak uğruna dıştan namaza gereken dikkati gösterirseniz, ruhunuz da eninde sonunda dindar olacaktır.

Amir Safir: Huzur, açıklamanıza dayanarak sorum, Fecir  (Sabah namazı) için ya da daha erken kalktığımızda, normal olarak rahat giysiler ve gece kıyafetleri içindeyiz. Namaz kılarken düzgün giyinmenin daha iyi olduğunu duydum, (doğru mu?)

Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Bedenen de bu sebeple abdest alırız, kendimizi (pislikten) arındırır, duyularımızı keskinleştirir ve namaza hazır bir şekilde temiz ve pak oluruz.

Hâlbuki giyecek uygun kıyafetlere bile sahip olamayan birilerinin hazırlığı, ancak yıkanmayı ve namaza hazırlanmayı gerektirecektir.

Genel olarak bir kimse gece kıyafetleri giyerek namaza başlamamalıdır; aksine, bir kimse Teheccüd (Gece namazı) için temiz ve uygun giyinerek hazırlanmalıdır. Dış temizliğin, iç temizlik üzerinde etkisi vardır.

Bir kimse, nüfuzlu bir kişinin dünyevi sarayına gittiğinde, kendini uygun bir şekilde temizleyip, hazırlar. Bundan dolayı, Allah’ın Divanı’na girerken de kendinizi güzelce hazırlamalı ve temizlemelisiniz.

Amir Safir: Huzur, secde esnasında kişisel duaların yapılmasına izin verildiği söylenir ve bunun bizim Allah’a en yakın konumumuz olduğu da. Secdedeyken benimsenecek dua sıralamaları konusunda birçok farklı görüş duydum. Örneğin, kişi önce kendisi için mi dua eder, yoksa başka bir şey için dua eder ve sonra da kendisi için mi? Huzur, secdede kişisel duaların sıralaması nasıl olmalı?

Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Bu, bir kimsenin kişisel durumuna ve onun hangi koşul yahut meseleye daha çok kapılmış olduğuna bağlıdır. Tabiatıyla ağlayacak ve sizin için daha önemli olan konularda daha duygusallaşacaksınız, bu sebeple, bu tür sorunlar için dua etmelisiniz.

Vadedilen Mesih (as), Allah ile bağını güçlendirmek üzere kendisi için, Cemaatinin ilerlemesi için ve sonra da ailesi ile dostları için duada bulunacağını buyurmuştur. Vadedilen Mesih (as) bir dua sırası açıklamıştır. Herkesin farklı bir durumu vardır – kişiyi daha duygusal kılan belli meseleler vardır. Birisi kendisini sıkboğaz eden bir durum ile karşı karşıya olabilir. Sizin doğru dua durumu geliştirmenizi sağlayacağından, siz de bu meseleler için dua ederek başlayabilirsiniz.

Bunun için değişmez bir kural yoktur, ancak herkes dua durumunu geliştiren ve sizin için en hissi olan konularda duada bulunmalıdır.

Öncelikle af (olmanız) için dua etmelisiniz. Bundan maada, Allah’ın size bahşettiği iyilikleri ve lütfu üzerinde derinlemesine düşündüğünüzde ve kendi durumunuz ve eksikleriniz aklınıza geldiğinde, başlı başına bu sizi bunaltacak ve duygusal kılacaktır.

Amir Safir: Huzur, bugünlerde çoğumuz namazlarımızı ailemizle birlikte evlerimizde eda ediyoruz. Bazen namaz kıldığımda, iki çocuğum da gelip bulunduğum alanın etrafında oynamaya ve gürültü yapmaya başlıyorlar. Huzur, bu size evinizde torunlarınızla da oluyor mu ve eğer oluyorsa, bu tür durumlarla başa çıkmanın en iyi yolu nedir?  

Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Evde namaz kıldığımda, onlar nadiren gelirler. Ayda yılda bir torunlarımdan biri gelecek olsa da, normalde ben namaz kılarken gelmezler. Gelirlerse, o zaman evet, bazen yaramazlık yapar, etrafta oynarlar. Bu yüzden ellerinden tutup onları kaldırır ve benimle namaz kıldırırım yahut da onlara bunu yapmalarını işaret ederim. Sonra onlar da namazda bana katılırlar, ancak namazım uzadığında kısa sürede yorulup, namazdan ayrılırlar. Ya da bazen yanımda kendi başlarına dua edip, giderler. Bu benim küçük torunlarım için. Büyük torunlarım ise kendi namazlarını kılarken sorun çıkarmazlar.

Peygamber Efendimiz’in (sav) zamanında torunları gelip, onun sırtına otururlardı. Bir keresinde Hazreti İmam Hüseyin (ra) gelip Peygamber Efendimiz’in (sav) sırtına oturmuştu, Peygamber Efendimiz (sav) de uzun bir secde yapmıştı. Peygamber Efendimiz (sav) secdesini uzatmaya karar verdikten sonra namaz bitince, sahabeleri Peygamber Efendimiz’e (sav) secdeyi bu kadar uzatacak ne olduğunu sordular. Peygamber Efendimiz (sav) torunu sırtına çıktığı zaman, o indiğinde secdeden kalkmaya karar verdiğini, onun inmesinin ardından da doğrulduğunu söylemiştir.

Peygamber Efendimiz (sav) torunu sırtında olduğu için namazını uzatmıştır. Bu da bize, bir çocuğu azarlamaya gerek olmadığını, aksine ona sevgiyle (durumun) açıklanması gerektiğini söylemektedir.  Namazı bitirdikten sonra onlara, her geldiklerinde seninle beraber namaz kılmaları gerektiğini açıklamalısın.

Amir Safir: Allah’a yapılan duaların kabulü bakımından, dünyanın her yerindeki insanlardan dua isteğinde bulunulan çok sayıda mektup alıyorsunuz. Hep merak ettiğim bir konu, bu kadar çok istek varken, sizden dua isteyen herkes için Allah’a dua etmek nasıl mümkün oluyor?

Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Aldığım her mektup için orada dua ederim ve sonra her bir mektubu okurken Allah lütfunu ve bereketlerini ihsan etsin (diye duada bulunurum.) Vadedilen Mesih (as) de mektuplar aldığında, mektupları tek tek okuduğunu ve her mektubu okuduğunda da dua ettiğini buyurmuştur.

Bundan başka, secdede insanlar için duada bulunuyorum ve aldığım çok sayıda mektupta insanların bana ilettiği birçok isteği aklıma getiriyorum. Bazı insanlar hasta, bazılarının maddi problemleri var, karı-koca arasındaki evlilik sorunları ya da insanların karşılaştıkları başkaca sorunlar var ve Allah’ın onlar için tüm zorluklarını dindirmesi için dua ediyorum. Ayrıca bana dua için yazmamış olanlar için de dua ediyorum, keza tüm Cemaat için de dua ediyorum.

Secdelerimde, nafile (zorunlu olmayan namazlarımda) ve teheccütte (gece namazımda), herkes için duada bulunuyorum.

Gece uyumadan Kul (ile başlayan sureleri)4 ve Ayet-el Kürsi okuyup, üflüyorum ve nerede olurlarsa olsunlar Ahmedileri düşünerek, Allah’a dua ediyorum, keza onlar için, Allah kendilerinden razı olsun ve merhamet eylesin diye de duada bulunuyorum. Tıpkı bütün ana-babalar gibi, bu duaları yapınca uyumadan önce çocuklarınıza üfleyin, ben de bu duaları geceleyin yaptığımda, benim çocuklarım gibi oldukları için, bütün Cemaate üflüyorum.

Amir Safir: Huzur, Allah’ın ibadetinde ancak Allah’a ibadet edilmesi (gerektiğini) ve O’nun bir ortağı olmadığını söylüyoruz. Bazı kadınlar, Peygamber Efendimiz’in (sav), eğer bir başkasına ibadet etmek için caiz olsaydı, bir kadından kocasının önünde eğilmesini isteyeceğini buyurduğu, hadisi sorgulamaktalar. Huzur, bu konuyu aydınlatabilir mi?

Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Öncelikle bazıları bu hadisin zayıf olabileceğini, bazıları ise iyi olduğunu söylemekteler. Vadedilen Mesih (as) buyurmuştur ki, eğer bu hadisi dikkate alacak olursak, o halde bu hadis, kimsenin Allah’tan başkasına ibadet etmesine izin verilmediği, anlamına gelmektedir. İyi bir koca, bir kadının her zaman minnettar olması gereken bir şeydir. Burada secdeden kastedilen, bir şeye minnettar olmaktır, fiziksel olarak eğilmek değildir. Tam bir itaat göstermek de demektir. Meleklere Âdem’e (as) secde etmeleri talimatı verildiğinde, tefsirler bize bunun gerçekte boyun eğmek anlamına gelmediğini, tam bir itaat ve teslimiyet göstermek anlamına geldiğini söylemektedir. Bu yüzden kadın, kocasına tamamen itaat etmelidir.

Bizi besleyip büyüten ana-babalarımız, Kuran-ı Kerim’de Rab olarak anılırlar. Hadis-i Şerif de bunun doğruluğunu kanıtlamaktadır. Bu nedenle secde burada, eğer koca iyi bir koca ise, ona tamamen itaat etmelisiniz anlamına gelmektedir. Bu ‘kavga eden’ kocalara boyun eğin anlamına gelmez, çünkü İslam’da kadınlara hakları tanınmıştır.

Ayrıca Peygamber Efendimiz’in (sav) bazen insanlara özel durumlara göre rehberlik ettiğini de unutmamalıyız. Bir keresinde bir kimse Peygamber Efendimiz’e (sav) gelip, ‘en büyük cihat nedir?’ diye sormuştur. Peygamber Efendimiz (sav) de şöyle cevap vermiştir: ‘kılıçla cihat’. Bunun sebebi soruyu soran kimsenin korkak olması ve savaşa gitmekten ürkmesidir. Bu bakımdan onun için bu, en yüce vasıftı.

Bir başkası Peygamber Efendimiz’e (sav) en iyi amelin ne olduğunu sorduğunda, Peygamber Efendimiz (sav) kendisine en büyük faziletin maddi fedakârlık yapmak olduğunu söylemiştir, çünkü o kişinin sadaka vermekte eksiklikleri bulunmaktaydı.

Peygamber Efendimiz (sav) başka birisine de, ana-babasına hizmet etmenin en büyük erdem olduğunu söylemiştir, çünkü o, ana-babasına gerektiği gibi hizmet etmemekteydi.

Dördüncü bir kişiye ise Peygamber Efendimiz (sav), en iyi amelin, evindekilere iyi davranmak olduğunu söylemiştir, çünkü o kişi ailesine iyi davranmamaktaydı.

Böylece biz, tüm bu hadisleri genellikle birleştirir ve âlimlerce açıklanmadıkça veya hadis tefsirlerini okumadıkça, içeriğini dikkate almaz veya anlamayız. İnsanlar tüm hadisleri genelleştirirler, ancak bazen belli bir olay ve bağlamda, onunla özel bir rehberlik sunulmuştur.

Amir Safir: Huzur, eskiden ev bir sığınakken, şimdi aileler kendi evlerinde internet ve televizyonun ahlaksızlıkları sebebiyle ağır bir sınama ile yüz yüzeler. Böylece evde, evin dışında ve her yerde, günaha teşvik vardır.

İçinde yaşadığımız toplumdaki günahın davetçilerinin gelgit dalgaları karşısında, bir kez Allah ile münasebet kurduktan sonra, bunu sürdürebilmemiz için, Huzur bize ne tavsiyede bulunur?

Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): İstiğfarda bulunmalısın (günahların için af dilemelisin) ve ‘la havle’ okumalısın (Allah’tan başka kuvvet ve güç yoktur.) Eğer istiğfar doğru bir şekilde yapılırsa, çok etkili olabilir. Vadedilen Mesih (as), bir kimsenin kendini günahlardan koruması ve bu durumu muhafaza etmesi için istiğfarda bulunmasını söylemiştir. Peygamberler, halkları ve takipçileri için istiğfarda bulunmuşlardır ve geçmişte koruma altına alınmaları sonucu minnettarlıklarını ifade etmek üzere bunu söylemişlerdir. Geçmiş günahları yakıp yok etmek ve gelecekteki günahlardan da korunmak için, minnettarlık göstermek üzere istiğfarı benimsemek gerekir.

Tercüme eden: Mehmet Önder 10.03.2021

NOTLAR

  1. Dem, hasta bir kimse için Kuran’dan veya hadislerden duaların okunduğu, Allah’tan bir niyaz etme yöntemidir. Dua tamamladıktan sonra kişi, nazikçe avuçlarına ya da hasta kimseye üfler ki, bu da Allah’ın merhametini aramanın temsili bir hareketidir.
  2. Bu Kuran-ı Kerim ayeti Vadedilen Mesih’e (as) bir vahiy ile de gösterilmiştir. O, bu ayeti, kendi takındığı ve şimdi Halife Hazretlerinde (aba) bulunan bir yüzüğün üzerine işletmişti.
  3. Teberrük mübarek bir kimseye ait bir emanete işaret eder. Vadedilen Mesih’in (as) yüzüğü bunun bir örneği

    Tercüme eden: Mehmet Önder 10.03.2021

    Amir Safir: Huzur! Yöneltilen bir soru, bir kimse Allah ile kişisel bir tecrübe yaşadığında, gayri-Müslimlerin bunun doğruluğunu sorgulayabilmeleri ile ilgilidir. Çünkü bu tecrübeye şahitlik edecek bağımsız tanıklar olmayacaktır.

    Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba):  Eğer bir kimsenin kişisel bir tecrübesi varsa ve Allah’ı bulmuşsa ve Allah onlarla iletişime geçmişse ve bunun sayesinde Cemaate doğru çekilmişlerse, bu kimse karakteri bakımından içsel bir değişimden geçer. Bu değişime daha sonra aileleri ve ev halkı da tanık olur ki, onlar kendisinin ahlaki standartlarının nasıl yükseldiğini müşahede ederler. Bir rüya yoluyla ya da başka bir şekilde kişi, şahsi tecrübesi vasıtasıyla bir değişime uğrar. Bir babanın örneği vardır. O, böyle bir kişisel tecrübe yaşamış evladına demiştir ki, dinin doğrudur ve sende olumlu bir değişime şahit oldum, ancak yine de dinine tabi olmayacağım. Esas itibariyle bir tür güç, bir kudret, onlara bu değişimi aşılamaktadır. Bunlar dıştan görünür tecrübeler değildir, aksine bir kimsenin içinde gerçekleşen değişimlerdir.

    Amir Safir: Huzur! Sormama müsaade ederseniz, Allah-u Teala ile ilgili ve duaların kabulü ile ilgili bazı şahsi tecrübelerinizi anlatır mısınız?

    Halifetü’l Mesih V Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Çocukluğumda 12 ya da 15 yaşındayken dua ederdim ve bazen 15 dakikada dualarım kabul görürdü. Okuldayken derslerim için dua ettim ve Allah dualarımı işitti, ben de (sınıfı) geçebildim. Mizacımda olmadığı için, kendi deneyimlerimi vermeye tereddüt ediyorum. Bundan hutbelerim gibi dolaylı yollarla bahsediyorum, ama doğrudan beyan etmemeye çalışıyorum. İşin aslı, Vadedilen Mesih’in (as) buyurduğu gibi, sadece Allah, bir kimsenin takvaya uygun arzularını yerine getirir ve rüyalar gösterir. Bu Allah’ın hükmüdür, yoksa kişinin takvasından değildir. Bunu mümkün kılan, kişinin kendi nitelikleri ya da başarısı olmayıp, Allah’ın lütfudur.

    اَللّٰہُ نُوۡرُ السَّمٰوٰتِ وَ الۡاَرۡضِ

    Allah, göklerin ve yerin nurudur.‘  (24:36)

    Bu kelimeleri rüyamda gördüm, bir uçtan diğerine, görebildiğim kadarıyla tüm gökyüzüne yazılmıştı. Bu, Allah’ın sıfatları hakkında bilgimi ve hikmetimi eskisinden daha fazla artırdı.

    Ancak Allah, her şeyin bilgisine tam olarak sahiptir.

    Daha önce de bahsettiğim üzere, bazen dua ederim ve karşılaştığım sorunun çözümünü Allah tarafından duada bulurum ve Allah bana haber verir.

    Amir Safir: Huzur! Fatiha Suresi ile birlikte dem1 kavramı hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorum. Bazı insanlardan, sizi ziyaret ettiklerinde, elinizi onların üzerine koyup dua ettiğinizi ve daha sonra da hastalıklarının iyileştiğini bildirdiklerini işittim. Dem ile bir kişinin nefesini üflemesi ya da dua edilirken elini kişinin üzerine konulmasının ardındaki düşünce nedir?

    Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba):  Bir Hadis-i Şerif’te Peygamber Efendimiz (sav) bir sahabenin hasta birini tedavi ettiğini öğrenir ve kendisine onu nasıl tedavi ettiğini sorar. Sahabe, Fatiha Suresi’ni okuduğunu söyler. Peygamber Efendimiz (sav), Fatiha Suresi’nin kullanılacağını nasıl bildiğini sorar – buna sahabenin cevabı, (o) şifa olduğu için, bundan dolayı kullandım, olmuştur. Peygamber Efendimiz (sav) bundan memnun kalarak, Fatiha Suresi’ni okumanın doğru olduğunu söylemiştir.

    Birincisi, kendisinden niyaz ettiğinizin ya da dualarınızı cevaplayacağınızı düşündüğünüzün, şifa kudretine sahip olduğuna dair kesin inancınız olmalıdır. Vadedilen Mesih (as) itikat ve inancın gerekli olduğunu buyurmuştur.

    İkincisi, hiçbir şirk unsuru bulunmamalıdır. Kişi kalbinde, bunun ancak Allah’ın Nimetleri ve Lütfu olduğunu düşünmelidir.

    Bazen bunu yaptığımda, Vadedilen Mesih’in (as), Allah tarafından kendisine bildirildiğini buyurduğu şu vahyini kalbime yansıtırım:

    بادشاہ تیرے کپڑوں سے برکت ڈھونڈیں گے

    ‘Krallar senin elbiselerinden bereket arayacaklar.’

    Bundan başka, Vadedilen Mesih’in (as) yüzüğü de bir vahye dayanmaktadır:

    اَلَیۡسَ اللّٰہُ بِکَافٍ عَبۡدَہٗ

    ‘Allah Kendi kulu için yeterli değil mi?’  (39:37)2

    Bu nedenle, onunla bağlantılı bazı bereketler olması gerektiğini hissediyorum. Bundan dolayı bazen yüzüğü bu şekilde sürüyorum ve onlar için duada bulunuyorum. Yine de bunu, Allah ancak kalbime ilham ettiğinde yapıyorum. Yahut da birisi mütemadiyen istediğinde,  bunu yapmamda sakınca olmadığını bildiren (bir şekilde) Allah tarafından kalbime ilham indiğinde de bunu yapıyorum. Bunu herkes için yapmıyorum, sadece Allah tarafından ilham aldığım kişiler için yapıyorum.

    Fiziksel tedavilerimiz olduğu gibi, bu da manevi bir tedavidir. Ancak her defasında illa da %100 başarılı olması söz konusu değildir, çünkü şifa ancak Allah’tandır ve O dilerse ve O isterse (olur.)

    Olağan ibadetler ve dualar bir şey için muhakkak ki yapılır, fakat buradaki ekstra unsur teberrüktür3 (yani bir şeyin bereket vesilesi sayılmasıdır.) Bu vahiy, Allah’ın Kuran’da geçen Kendi kelamındandır ve aynı zamanda Vadedilen Mesih’e (as) bildirilmiş bir vahiydir. Gerçek şu ki, eğer Allah yetiyorsa, O bereketler (yağdırıp) akıtmak için de yeterdir.

    Bazen insanların mucizevi bir şekilde iyileştirildiğini ve hastalıklarından kurtulduklarını gördüm. Kimi zaman iyileşme gerçekleşecek diye pek fazla beklentim bile olmadı, ancak insanlar döndüklerinde, iyileştiklerini söylediler ve bunu mümkün kılan sebep, onun Allah’ın işi olmasıdır. Bununla birlikte ben, pirler yahut da fakirler (yani manevi şifacılık ve rehberlik yapan münzevi kimseler) gibi değilim. Onlar bunu bir iş gibi icra edip, kendilerine gelen her kimse için de bunu rutin olarak yaparlar.

    Amir Safir: Huzur, ibadetin kendisine ve Allah’a duaya dönecek olursak, Vadedilen Mesih’in (as) ‘eğer dua ederken ağlayamıyorsanız, gerçekten ağlamak için, ağlar gibi’ ifadeler takının diye buyurması, benim daima dikkatimi çekmiştir. Hep bunun hakkında daha fazla bir şey öğrenmek istemişimdir. Huzur, lütfen bunun gerçekte ne anlama geldiğini ve bunu nasıl başaracağımızı açıklar mısınız?  

    Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba):  Bunun nedeni dış durumumuzun, iç ve manevi durumumuzu etkilemesidir. İfademiz ve çehremize biçim verdiğimizde, bunu belki de Yüce Allah ifademizi görsün ve bir etkisi olsun diye yaparız.

    Örnek olarak, bazen bir kimse öfkenin dışa dönük özelliklerini sergiledikten sonra, gerçekten sinirlenebilir. Çocukluğumun başlarında (bir kez) öyle oldu ki, arkadaşıma şaka olsun diye sanki kızgınmışım gibi bir surat takındım. Arkadaşım daha sonra benim gerçekten kızdığımı düşünerek, bana benim gerçekten sinirlenmeme neden olacak şekilde bir karşılık verdi. Dolayısıyla çocukluk çağımda böyle olaylar vasıtasıyla bu gibi şeyleri tecrübe ettim.

    Vadedilen Mesih (as), dış halinizin ruhunuz üzerinde bir etkisi vardır diye buyurmuştur. Dışarıdan ağlıyormuş gibi bir surat ve öylesi ifadeler oluşturursanız, gözyaşı dökmeye başlayabilirsiniz ve ağlayınca da içten güçlü bir istek ve ıstırap hissedersiniz ki, bu da gerçekten ağlamaya başlamanıza sebep olur, o da sonrasında dikkatinizi duaya yöneltecektir.

    Söz konusu komik (bir hikâye) vardır. Din görevlimiz Mirza Lutfur Rahman Bey Hacca gittiğinde, Mescit Nebevi’de oturuyormuş. Çok ağlamak için elinden geleni denediği halde, bir türlü bunu yapamamış. O şöyle anlatmıştır: Tam secdeden kalkarken, bir kalabalık yaklaşmaktaydı ve içlerinden biri sırtıma çok sert bir tekme attı. Ben acıyla feryat ettim ve haykırdım. O, (devam ederek şöyle) söylemiştir: Acı içinde ağlamaya başladım, sonra da içgüdüsel olarak ıstırapla secdeye düştüm ve bu halde Allah’a dua edebildim. O, bazen sırta yenilen bir tekmenin, kişinin dua halini geliştirmeye yardımcı olabildiğini söylemiştir!

    Vadedilen Mesih (as) bedenin durumunun, ruh üzerinde bir etkisi olduğunu ve ruhun da dış durum üzerinde bir etkisi bulunduğunu buyurmuştur.

    Eğer (kendinizde) gayri-ahlaki ve pis düşünceleri barındırırsanız, bu sizin dış durumunuzda ve halinizde tezahür eder, keza eğer dindar olmak uğruna dıştan namaza gereken dikkati gösterirseniz, ruhunuz da eninde sonunda dindar olacaktır.

    Amir Safir: Huzur, açıklamanıza dayanarak sorum, Fecir  (Sabah namazı) için ya da daha erken kalktığımızda, normal olarak rahat giysiler ve gece kıyafetleri içindeyiz. Namaz kılarken düzgün giyinmenin daha iyi olduğunu duydum, (doğru mu?)

    Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Bedenen de bu sebeple abdest alırız, kendimizi (pislikten) arındırır, duyularımızı keskinleştirir ve namaza hazır bir şekilde temiz ve pak oluruz.

    Hâlbuki giyecek uygun kıyafetlere bile sahip olamayan birilerinin hazırlığı, ancak yıkanmayı ve namaza hazırlanmayı gerektirecektir.

    Genel olarak bir kimse gece kıyafetleri giyerek namaza başlamamalıdır; aksine, bir kimse Teheccüd (Gece namazı) için temiz ve uygun giyinerek hazırlanmalıdır. Dış temizliğin, iç temizlik üzerinde etkisi vardır.

    Bir kimse, nüfuzlu bir kişinin dünyevi sarayına gittiğinde, kendini uygun bir şekilde temizleyip, hazırlar. Bundan dolayı, Allah’ın Divanı’na girerken de kendinizi güzelce hazırlamalı ve temizlemelisiniz.

    Amir Safir: Huzur, secde esnasında kişisel duaların yapılmasına izin verildiği söylenir ve bunun bizim Allah’a en yakın konumumuz olduğu da. Secdedeyken benimsenecek dua sıralamaları konusunda birçok farklı görüş duydum. Örneğin, kişi önce kendisi için mi dua eder, yoksa başka bir şey için dua eder ve sonra da kendisi için mi? Huzur, secdede kişisel duaların sıralaması nasıl olmalı?

    Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Bu, bir kimsenin kişisel durumuna ve onun hangi koşul yahut meseleye daha çok kapılmış olduğuna bağlıdır. Tabiatıyla ağlayacak ve sizin için daha önemli olan konularda daha duygusallaşacaksınız, bu sebeple, bu tür sorunlar için dua etmelisiniz.

    Vadedilen Mesih (as), Allah ile bağını güçlendirmek üzere kendisi için, Cemaatinin ilerlemesi için ve sonra da ailesi ile dostları için duada bulunacağını buyurmuştur. Vadedilen Mesih (as) bir dua sırası açıklamıştır. Herkesin farklı bir durumu vardır – kişiyi daha duygusal kılan belli meseleler vardır. Birisi kendisini sıkboğaz eden bir durum ile karşı karşıya olabilir. Sizin doğru dua durumu geliştirmenizi sağlayacağından, siz de bu meseleler için dua ederek başlayabilirsiniz.

    Bunun için değişmez bir kural yoktur, ancak herkes dua durumunu geliştiren ve sizin için en hissi olan konularda duada bulunmalıdır.

    Öncelikle af (olmanız) için dua etmelisiniz. Bundan maada, Allah’ın size bahşettiği iyilikleri ve lütfu üzerinde derinlemesine düşündüğünüzde ve kendi durumunuz ve eksikleriniz aklınıza geldiğinde, başlı başına bu sizi bunaltacak ve duygusal kılacaktır.

    Amir Safir: Huzur, bugünlerde çoğumuz namazlarımızı ailemizle birlikte evlerimizde eda ediyoruz. Bazen namaz kıldığımda, iki çocuğum da gelip bulunduğum alanın etrafında oynamaya ve gürültü yapmaya başlıyorlar. Huzur, bu size evinizde torunlarınızla da oluyor mu ve eğer oluyorsa, bu tür durumlarla başa çıkmanın en iyi yolu nedir?  

    Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Evde namaz kıldığımda, onlar nadiren gelirler. Ayda yılda bir torunlarımdan biri gelecek olsa da, normalde ben namaz kılarken gelmezler. Gelirlerse, o zaman evet, bazen yaramazlık yapar, etrafta oynarlar. Bu yüzden ellerinden tutup onları kaldırır ve benimle namaz kıldırırım yahut da onlara bunu yapmalarını işaret ederim. Sonra onlar da namazda bana katılırlar, ancak namazım uzadığında kısa sürede yorulup, namazdan ayrılırlar. Ya da bazen yanımda kendi başlarına dua edip, giderler. Bu benim küçük torunlarım için. Büyük torunlarım ise kendi namazlarını kılarken sorun çıkarmazlar.

    Peygamber Efendimiz’in (sav) zamanında torunları gelip, onun sırtına otururlardı. Bir keresinde Hazreti İmam Hüseyin (ra) gelip Peygamber Efendimiz’in (sav) sırtına oturmuştu, Peygamber Efendimiz (sav) de uzun bir secde yapmıştı. Peygamber Efendimiz (sav) secdesini uzatmaya karar verdikten sonra namaz bitince, sahabeleri Peygamber Efendimiz’e (sav) secdeyi bu kadar uzatacak ne olduğunu sordular. Peygamber Efendimiz (sav) torunu sırtına çıktığı zaman, o indiğinde secdeden kalkmaya karar verdiğini, onun inmesinin ardından da doğrulduğunu söylemiştir.

    Peygamber Efendimiz (sav) torunu sırtında olduğu için namazını uzatmıştır. Bu da bize, bir çocuğu azarlamaya gerek olmadığını, aksine ona sevgiyle (durumun) açıklanması gerektiğini söylemektedir.  Namazı bitirdikten sonra onlara, her geldiklerinde seninle beraber namaz kılmaları gerektiğini açıklamalısın.

    Amir Safir: Allah’a yapılan duaların kabulü bakımından, dünyanın her yerindeki insanlardan dua isteğinde bulunulan çok sayıda mektup alıyorsunuz. Hep merak ettiğim bir konu, bu kadar çok istek varken, sizden dua isteyen herkes için Allah’a dua etmek nasıl mümkün oluyor?

    Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Aldığım her mektup için orada dua ederim ve sonra her bir mektubu okurken Allah lütfunu ve bereketlerini ihsan etsin (diye duada bulunurum.) Vadedilen Mesih (as) de mektuplar aldığında, mektupları tek tek okuduğunu ve her mektubu okuduğunda da dua ettiğini buyurmuştur.

    Bundan başka, secdede insanlar için duada bulunuyorum ve aldığım çok sayıda mektupta insanların bana ilettiği birçok isteği aklıma getiriyorum. Bazı insanlar hasta, bazılarının maddi problemleri var, karı-koca arasındaki evlilik sorunları ya da insanların karşılaştıkları başkaca sorunlar var ve Allah’ın onlar için tüm zorluklarını dindirmesi için dua ediyorum. Ayrıca bana dua için yazmamış olanlar için de dua ediyorum, keza tüm Cemaat için de dua ediyorum.

    Secdelerimde, nafile (zorunlu olmayan namazlarımda) ve teheccütte (gece namazımda), herkes için duada bulunuyorum.

    Gece uyumadan Kul (ile başlayan sureleri)4 ve Ayet-el Kürsi okuyup, üflüyorum ve nerede olurlarsa olsunlar Ahmedileri düşünerek, Allah’a dua ediyorum, keza onlar için, Allah kendilerinden razı olsun ve merhamet eylesin diye de duada bulunuyorum. Tıpkı bütün ana-babalar gibi, bu duaları yapınca uyumadan önce çocuklarınıza üfleyin, ben de bu duaları geceleyin yaptığımda, benim çocuklarım gibi oldukları için, bütün Cemaate üflüyorum.

    Amir Safir: Huzur, Allah’ın ibadetinde ancak Allah’a ibadet edilmesi (gerektiğini) ve O’nun bir ortağı olmadığını söylüyoruz. Bazı kadınlar, Peygamber Efendimiz’in (sav), eğer bir başkasına ibadet etmek için caiz olsaydı, bir kadından kocasının önünde eğilmesini isteyeceğini buyurduğu, hadisi sorgulamaktalar. Huzur, bu konuyu aydınlatabilir mi?

    Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): Öncelikle bazıları bu hadisin zayıf olabileceğini, bazıları ise iyi olduğunu söylemekteler. Vadedilen Mesih (as) buyurmuştur ki, eğer bu hadisi dikkate alacak olursak, o halde bu hadis, kimsenin Allah’tan başkasına ibadet etmesine izin verilmediği, anlamına gelmektedir. İyi bir koca, bir kadının her zaman minnettar olması gereken bir şeydir. Burada secdeden kastedilen, bir şeye minnettar olmaktır, fiziksel olarak eğilmek değildir. Tam bir itaat göstermek de demektir. Meleklere Âdem’e (as) secde etmeleri talimatı verildiğinde, tefsirler bize bunun gerçekte boyun eğmek anlamına gelmediğini, tam bir itaat ve teslimiyet göstermek anlamına geldiğini söylemektedir. Bu yüzden kadın, kocasına tamamen itaat etmelidir.

    Bizi besleyip büyüten ana-babalarımız, Kuran-ı Kerim’de Rab olarak anılırlar. Hadis-i Şerif de bunun doğruluğunu kanıtlamaktadır. Bu nedenle secde burada, eğer koca iyi bir koca ise, ona tamamen itaat etmelisiniz anlamına gelmektedir. Bu ‘kavga eden’ kocalara boyun eğin anlamına gelmez, çünkü İslam’da kadınlara hakları tanınmıştır.

    Ayrıca Peygamber Efendimiz’in (sav) bazen insanlara özel durumlara göre rehberlik ettiğini de unutmamalıyız. Bir keresinde bir kimse Peygamber Efendimiz’e (sav) gelip, ‘en büyük cihat nedir?’ diye sormuştur. Peygamber Efendimiz (sav) de şöyle cevap vermiştir: ‘kılıçla cihat’. Bunun sebebi soruyu soran kimsenin korkak olması ve savaşa gitmekten ürkmesidir. Bu bakımdan onun için bu, en yüce vasıftı.

    Bir başkası Peygamber Efendimiz’e (sav) en iyi amelin ne olduğunu sorduğunda, Peygamber Efendimiz (sav) kendisine en büyük faziletin maddi fedakârlık yapmak olduğunu söylemiştir, çünkü o kişinin sadaka vermekte eksiklikleri bulunmaktaydı.

    Peygamber Efendimiz (sav) başka birisine de, ana-babasına hizmet etmenin en büyük erdem olduğunu söylemiştir, çünkü o, ana-babasına gerektiği gibi hizmet etmemekteydi.

    Dördüncü bir kişiye ise Peygamber Efendimiz (sav), en iyi amelin, evindekilere iyi davranmak olduğunu söylemiştir, çünkü o kişi ailesine iyi davranmamaktaydı.

    Böylece biz, tüm bu hadisleri genellikle birleştirir ve âlimlerce açıklanmadıkça veya hadis tefsirlerini okumadıkça, içeriğini dikkate almaz veya anlamayız. İnsanlar tüm hadisleri genelleştirirler, ancak bazen belli bir olay ve bağlamda, onunla özel bir rehberlik sunulmuştur.

    Amir Safir: Huzur, eskiden ev bir sığınakken, şimdi aileler kendi evlerinde internet ve televizyonun ahlaksızlıkları sebebiyle ağır bir sınama ile yüz yüzeler. Böylece evde, evin dışında ve her yerde, günaha teşvik vardır.

    İçinde yaşadığımız toplumdaki günahın davetçilerinin gelgit dalgaları karşısında, bir kez Allah ile münasebet kurduktan sonra, bunu sürdürebilmemiz için, Huzur bize ne tavsiyede bulunur?

    Halifetü’l Mesih V- Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (aba): İstiğfarda bulunmalısın (günahların için af dilemelisin) ve ‘la havle’ okumalısın (Allah’tan başka kuvvet ve güç yoktur.) Eğer istiğfar doğru bir şekilde yapılırsa, çok etkili olabilir. Vadedilen Mesih (as), bir kimsenin kendini günahlardan koruması ve bu durumu muhafaza etmesi için istiğfarda bulunmasını söylemiştir. Peygamberler, halkları ve takipçileri için istiğfarda bulunmuşlardır ve geçmişte koruma altına alınmaları sonucu minnettarlıklarını ifade etmek üzere bunu söylemişlerdir. Geçmiş günahları yakıp yok etmek ve gelecekteki günahlardan da korunmak için, minnettarlık göstermek üzere istiğfarı benimsemek gerekir.

    Tercüme eden: Mehmet Önder 10.03.2021

    NOTLAR

    1. Dem, hasta bir kimse için Kuran’dan veya hadislerden duaların okunduğu, Allah’tan bir niyaz etme yöntemidir. Dua tamamladıktan sonra kişi, nazikçe avuçlarına ya da hasta kimseye üfler ki, bu da Allah’ın merhametini aramanın temsili bir hareketidir.
    2. Bu Kuran-ı Kerim ayeti Vadedilen Mesih’e (as) bir vahiy ile de gösterilmiştir. O, bu ayeti, kendi takındığı ve şimdi Halife Hazretlerinde (aba) bulunan bir yüzüğün üzerine işletmişti.
    3. Teberrük mübarek bir kimseye ait bir emanete işaret eder. Vadedilen Mesih’in (as) yüzüğü bunun bir örneğidir.

    4. Kul ile başlayan sureler Kuran-ı Kerim’in son üç suresi İhlas, Felâk ve Nas’a işaret eder. Ayet-el Kürsi Kuran-ı Kerim’de Bakara suredir.

4. Kul ile başlayan sureler Kuran-ı Kerim’in son üç suresi İhlas, Felâk ve Nas’a işaret eder. Ayet-el Kürsi Kuran-ı Kerim’de Bakara sureus leo.

Bir Öncekini Oku

“Varoluş Projesinin” Lansmanı – Müslüman Ahmediye Cemaatinin Dünya Çapındaki Başkanı ile ÖZEL BİR MÜLAKAT (Bölüm 1)

Bir Sonrakini Oku

Sizin inandığınız Mehdi ölmüş bir kişi, o dünyada iktidarı nasıl eline alacak?