Yolcu ve hasta fidye ödesin

Vadedilen Mesih (as) şöyle buyurdu: “Allah şeriatın temelini kolaylık üzerine kurmuştur. Yolcu ve hastalar arasında gücü yetenler oruç yerine fidye versin. Fidye ise bir yoksulu doyurmaktır.”[1]

Fidyenin gayesi nedir?

Vadedilen Mesih (as) şöyle buyurdu: Bir keresinde fidye neden vardır, diye aklıma bir düşünce geldi. Ve fidyenin, oruç tutmaya muvaffak kılınsın diye verildiğini anladım. Güç veren ve muvaffak kılan sadece Allah’tır. Her şey Allah’tan istenmelidir. Allah mutlak manada kadirdir. Dilerse müzmin bir hastaya bile oruç tutma gücünü verir. İşte fidyenin gayesi de oruç tutma gücünü elde etmektir ve bu ancak Allah’ın lütfu ile mümkün olur. Bundan dolayı fidye veren kişi, “Ey Rabbim! Bu mübarek bir aydır ve ben bereketinden mahrum kaldım. Seneye hayatta kalıp kalmayacağımı bilmediğim gibi tutamadığım oruçların kazasını yapıp yapamayacağımı da bilmiyorum. Bundan dolayı bana güç ver,” diye çok dua etmeli. Böyle yapan birine Allah’ın güç bağışlayacağından eminim.[2]

Fidye vermekle oruç muaf olmaz

Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle yazar: Fidye vermekle oruç kendiliğinden muaf olmaz. Tersine fidye vermekteki gaye şudur: Herhangi bir caiz şer’î mazeretten dolayı birisi Ramazanın mübarek günlerinde diğer Müslümanlarla beraber ibadet yapamıyorsa, fidye öder. Bu şer’î mazeret, geçici ve daimi olmak üzere iki çeşittir. Gücü varsa bu her iki durumda da fidye ödenmeli. Kısacası birisi fidye verse dahi bir sene, iki sene veya üç sene sonra, sağlığı izin verdiğinde, tutamadığı oruçları kaza edecektir. Bunda bir istisna vardır: Bir kimsenin geçici olan hastalığı, o sağlığına kavuştuktan sonra bugün, yarın oruç tutarım diye niyetlenirken sağlığı daimi olarak bozulursa bu bir istisnadır. Herkim yemek yedirme gücüne sahip ise o hasta veya yolcu olduğu takdirde, ramazan ayında fidye olarak bir yoksulu doyurmalı ve daha sonra orucunu tutmalı. Vadedilen Mesih’in (as) tutumu buydu, o hem fidye verirdi hem de ramazandan sonra tutamadığı oruçların kazasını tutardı. Ayrıca o, diğer insanlara da aynısını telkin ederdi.[3]

Fidye kime verilmeli

“Birisi oruç tutamadığı için bir yoksulu doyurmak zorundadır. Yemek parasını Kadiyan’daki yetimler fonuna aktarmak caiz midir,” diye bir soru soruldu. Vadedilen Mesih (as) şöyle cevap verdi: “İster kaldığı şehirde yoksulu doyursun, ister parayı yetimler fonuna göndersin, her ikisi de caizdir.”[4]

İşçiler de hasta hükmündedir

Vadedilen Mesih’e (as) şöyle soruldu: Ramazan bazen öyle bir dönemde (sıcak mevsimde) gelir ki çiftçiler, tohum ekmek veya hasat biçmek vesair gibi işlerde çok ağır çalışmak zorunda kalırlar. Aynen bunun gibi gündelik çalışan işçiler de oruç tutamazlar. Onlar için hüküm nedir? Vadedilen Mesih (as) şöyle buyurdu: “Ameller niyete göre değerlendirilecektir. Bu insanlar kendi durumunu gizli tutarlar. Herkes takva ile kendi durumunu incelesin. Eğer birisi  kendi yerine başkasını çalıştırabiliyorsa öyle yapsın, yoksa o hasta hükmündedir. Orucunu daha sonra müsait olduğunda kaza etsin.”

 “Ve alellezine yutîkunehû (Bakara 185) hakkında şöyle buyurdu: Bunun manası gücü yetmeyen, demektir.[5]

[1] Bedir Gazetesi, 17 Ekim 1907, sayfa 7

[2] Elbedir Gazetesi, 12 Aralık 1902, sayfa 52

[3] Tefsir-i Kebir, cilt 2, sayfa 389

[4] Elbedir Gazetesi, 7 Şubat 1907, sayfa 4

[5] Elbedir Gazetesi, 26 Eylül 1907, sayfa 7

Önceki

Salavata neden diğer dillerde Durood Şerif deniliyor?

Sonraki

Orta namaz nedir?