02.10.2015 - Dertler ve araştırmaların özü - Müslüman Ahmediye Cemaati

02.10.2015 – Dertler ve araştırmaların özü

Hutbe – 02.10.2015 Dertler ve araştırmaların özü

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَىْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرٖينَ۞اَلَّذٖينَ اِذَا اَصَابَتْهُمْ مُصٖيبَةٌ قَالُوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ۞

Tercümesi: 156. Şüphesiz Biz, sizi biraz kor­ku ve açlık, bir (de) mal, can ve meyve­lerin eksikliğiyle sınarız. (Ey Peygamber,) sabredenlere müjde ver. 157. Onlar bir musibete uğradıklarında (kaygılanmayıp,) “Biz Allah için varız ve muhakkak O’na döneceğiz,” derler.

Seyyidna Hazret Halifetü’l Mesihi’l Hamis Atba, 2 Ekim2015’de Beytü’l Futuh Camiinde Cuma Hutbesi irşad etti. Hutbe, çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA’da canlı olarak yayınlandı.

Huzur-u Enver, hutbenin başında Bakara suresinin 156-157. Ayetlerini okuyup, tercümesini verdikten sonra şöyle buyurdu: Bu ayetlerde, zorluklar, musibetler veya herhangi bir zarar halinde müminlerin gösterdikleri davranıştan bahsedilmiştir. Müminler şahsi veya cemaat olarak bir zarara uğradıklarında Allah-u Teala’nın rızasını elde ederek başarılı olarak bundan çıkarlar. Huzur-u Enver, Hazreti Mesih-i Mevud’dan (as) birkaç alıntı sundu ve bu alıntıların önemli noktalarını açıklayarak şöyle buyurdu: Her zaman hatırınızda olsun, her ne zaman sıkıntılar ve musibetler Hüda Teala’nın sevdiklerine yahut onların cemaatlerine gelirse bu, bir sınanma olarak gelir ki onun arkasından Hüda Teala nimetlerin müjdesini verir. Bu gibi sıkıntılar Hüda Teala’nın sevdiklerinin muhaliflerine gelirse bu, onların felaketi olarak gelir ve onları helak eder. Zorluklar sırasında sabredenler Allah-u Teala’nın hadsiz, hesapsız ecir ve sevabına varis olurlar. Bir zarar durumunda bir dereceye kadar üzülmek de gerekir, ancak bununla birlikte yeni bir azim ile sonraki hedeflere adım atmak için öncekinden daha fazla çaba sarfetmek ve faaliyet yapmak gerekir.  Sabır edenlere duanın gerçeği de malum olur. Müminin işi her durumda Allah’ın rızasına razı olmak ve Allah’ın herhangi bir fiilinden şikayetçi olmamaktır ve gerçek sabır da işte budur.

Hazreti Mesih-i Mevud (as) gerçek tövbeye dikkat çekerek buyurur ki, sizin başarılarınız ve imtihanlarınızdan kazançlı olarak çıkmanız için bu da gereklidir. Müminin işi amel ile birlikte tövbeye de dikkat etmektir. Yani her musibet ve zorluk anında Allah’ın Huzuruna eğilip kendi zaaflarını itiraf etmeli ve akabinde iyi amellerle kendi ıslahını devam ettirmelidir.  Müminler üzerinde musibetler ve zorluklar devamlı kalmaz, bilakis gelir ve gider. Bundan dolayı siz sabır, dua ve amellerinizle Allah-u Teala’nın lütuflarını cezbeden olun. Zorluklar ve musibetlerden geçerken “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” diyenlere katılın. Bunun anlamı şudur: Her ne zaman biz Allah-u Teala’ya ait isek, Allah bizi asla helak ve zayi etmeyecektir. Eğer bir sıkıntı geldiyse, belki de Allah-u Teala bize öncesinden daha fazla nimetler vermek için hazırlamak istiyordur. Sonra biz Allah-u Teala’nın önünde eğilerek deriz ki, gelecekteki büyük nimetlerde bizim yüzümüzden bir engel ortaya çıkmasın bilakis, Ey Allah! Biz Sana eğilerek bu nimetleri isteriz ve daima sadece Senin lütuflarını talep edenleriz.

Huzur-u Enver buyurdu ki, eğer bizim Allah ile sağlam ve güçlü bağımız varsa, muhalifler bize hiçbir zarar veremezler. Burada Beytü’l Futuh’un iki salonunda yangın yüzünden büyük zarar oluştu. Bazıları bundan memnun oldular, bazıları ise bizimle gerçek dert ortaklığı sergilediler. Medya vasıtasıyla bu haberin yayınlanması neticesinde bu olay, Cemaatin dünya çapında tanıtımını da sağladı. Bu bize üzüntü vermesine verdi, biz sabır da gösterdik ve “İnna lillah” da dedik, ancak Allah-u Teala bu zarar ve imtihanda bile insanları Cemaat lehinde ayağa kaldırarak dünyaya anlattı ki, Ben bunlarla birlikteyim.  Yangının sebebi ne olursa olsun bu, bizim buradaki Beytü’l Futuh Amilasının yahut idaresinin zaaflarına da işaret etmektedir ve onların da istiğfar etmesi gerekir.  Bir zarar durumunda üzüntü mutlaka olur, fakat üzüntünün, (hareket kabiliyetimizi yok edecek kadar) başımıza musallat olmasına izin verilmez. Şimdi mali bakımdan Cemaate Allah’ın lütufları vardır. İnşallah bu zarar en iyi şekilde telafi edilecektir. Bu zararın sebebi ne olursa olsun, inşallah biz onu Allah’ın lütfu ile en güzel şekilde gidereceğiz. Şu durumda bunun için benim, (fon sağlamak için) Cemaate ayrı bir tahrikte bulunmama gerek yok, ancak insanlar, bir şey söylenilmediği halde kendiliğinden para göndermeye başladılar. Huzur-u Enver, çocukların bile mal fedakarlığı sunduğundan bahsetti. Huzur-u Enver, her iki salonun uğradığı zararlardan ve korunan kısımlardan bahsetti ve Allah-u Teala Kendi ihsanı ile can kaybından da korudu, buyurdu.  Huzur, bir Ahmedinin bu yangından mucizane bir şekilde kurtulmasını da anlattı. Ne olursa olsun, Allah-u Teala büyük lütufta bulundu. Huzur, Cemaat fertleri dikkatlerini dualara versinler dedi ve bazı dualara dikkat çekti. Şöyle buyurdu: Çok fazla istiğfar etmeye gerek var. Allah-u Teala bizi gelecekte de sorumluluklarımızı doğru bir şekilde eda etmeye muvaffak kılsın.

Huzur-u Enver son olarak, Kadiyan dervişlerinden muhterem Çodri Mahmud Ahmed Mübeşşir Sahip, Suriyeli Halit Selim Abbas Sahip ve yine Suriye’den bir Ahmedi arkadaşın vefatı sebebiyle merhumlardan hayırla bahsetti ve gaip cenaze namazını kıldıracağını bildirdi.

Kaynak: Roznama Alfazl, 6 Ekim 2015

Bir Öncekini Oku

25.09.2015 – Kurban Bayramı Hutbesi

Bir Sonrakini Oku

09.10.2015 – İyi Ahmedi olmanın özü