05.03.2021 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce mertebeli, raşid Halifesi Zinnureyn Hz. Osman bin Avfan’ın (ra) güzel vasıfları – 2

Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 5 Mart 2021’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra, şöyle buyurdu:

Hz. Osman (ra) aleyhinde kopan fitneden bahsediyordum. Bu konuda Hz. Muslih Mevud (ra), Taberi’nin rivayetlerinin ışığında kendi görüşünü ve bakış açısını sunarak şöyle der: Muhammed bin Ebubekir, Muhammed bin Huzeyfe ve Ammar bin Yasir, bu üç kişi isyancılarının sözüne kanıp onlarla birlik olmuştu. Bunlar dışında Medinelilerden hiçbir sahabe o fesatçılardan yana değildi. Fesatçılar Hz. Osman’ı hilafetten el çektirmek için yirmi gün boyunca sözlü olarak çabaladılar. Hz. Osman (ra) o fesatçılara nasihat etmeye devam etti ve buyurdu ki bugün bunlar beni istemiyorlar ama ben gittiğimde bunlar, keşke Osman’ın ömrünün her günü bir yıl olsaydı diye temenni edecekler. Her ne ise yirmi günden sonra bu fesatçılar şöyle düşündüler: biran evvel karar vermek lazım, yoksa diğer bölgelerden asker gelir ve yaptıklarımızın cezasını çekmek zorunda kalırız. O zaman Medine’nin düzeni fiilen bu adamların elindeydi ve onlar Mısır birliklerinin başkanı Gafiki’yi kendilerine lider yapmışlardı. Kufe birliğinin lideri Eşter ve Basra birliğinin lideri Hakim bin Ceble, Gafiki’ye tabi olarak hareket ederdi. Hakim bin Ceble, görevlilerin malını gasbettiği için Hz. Osman (ra) tarafından hakkında gözaltı cezası verilen kişiydi. Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Gafiki’yi lider yapmaları bir kere ispat etmektedir ki bu fitnenin kökü Mısırlıları idi ve Abdullah bin Sebe de orada faaliyet yürütüyordu. Mescid-i Nebevi’de Gafiki namaz kıldırıyordu, sahabeler ise ya evlerinde kendi başlarına namaz kılıyor ya da mecburen onun arkasında namazlarını eda ediyordu. Bu fitneciler, Hz. Osman’ın (ra) evini muhasara etmekle birlikte diğer insanlara karşı da aşırılık yapmaya başladılar. Nitekim Medine darü’l emen (emniyetli yer) olmaktan çıkıp darü’l harp (kargaşa yeri) oldu. Medinelilerin onuru ve namusu tehlike idi ve hiç kimse silahsız olarak evinden çıkamıyordu. O fitneciler Hz. Osman’ın evine su ulaştırılmasını bile engelleyince kendisi, Hz. Ali, Hz. Talha ve ayrıca Ümmühatü’l Müminin’e de haber yolladı.  Bunun üzerine ilk önce Hz. Ali geldi ve fesatçılara nasihat etti fakat nasihatlerinin fesatçılar üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Fesatçılar açık açık dediler ki, ne olacaksa olsun biz bu şahsa yiyecek ve su verilmesine izin vermeyeceğiz. İşte bu, Hz. Resulüllah’ın vasisi ve gerçek halifesidir dedikleri şahsa verdikleri cevap idi. Bu cevap ispat ediyor ki bu fesatçılar evlerinden, Hz. Ali’yi himaye etmek yahut ehli beyt sevgisiyle çıkmamıştı. Aksine bunlar kendi nefsani arzularını elde etmek için gelmişti. Ümmühatü’l Müminin arasından ilk önce Hz. Ümmü Habibe (ra) teşrif etti. Fakat fesatçılar kendisine son derece kötü davranış sergilediler. Hz. Ümmü Habibe’ye yapılan kötü davranışın haberi Medine’de yayılınca, Hz. Aişe (ra) hacca gitmeye karar verdi. Bazı kimseler, fitnenin hafiflemesinde yardımcı olsun diye Hz. Aişe’yi (ra) vazgeçirmek istedi. Fakat o şöyle buyurdu: Allah’a yemin ederim ki ben kendi onurumu tehlikeye atamam, çünkü bu Hz. Resulüllah’ın (sav) onurudur.

Hz. Osman (ra) bu fesatçıların yumuşaklıkla yola gelmeyeceğini hissedince, bütün şehir valilerine mektup yolladı. Aynı şekilde hacca gelen insanlar için de bir mektup yolladı. Bu mektupta şöyle buyurdu: İslam’a fitne sokmakla meşgul olan bu fesatçılar, Halifeyi Allah-u Teala’nın seçtiğini bile umursamazlar. Hz. Osman Kuran ayetleri ışığında biat ve itaatin anlamı izah ettikten sonra fesatçıların caiz olmayan taleplerinin (kabul edilemez olduğunu) tam olarak açıkladı.

Fesatçılar, Hz. Osman’ı (ra) bezdirmek ve galeyana getirmek için geceleyin onun evini taşlamaktan bile geri durmadılar. Sahabelerin Hz. Osman’ın (ra) yanında toplanmalarına izin verilmiyordu. Ancak yine de Hz. Ali, Hz. Talha ve Hz. Zübeyr’in çocukları ve diğer sahabelerden bir grup, gece gündüz Hz. Osman’ın evini koruyorlardı. Hz. Ali ve Hz. Saad bin Ebi Vakkas gibi halk üzerinde ahlaki etkisi olan ileri gelen sahabeler, vakitlerini insanlara nasihat ederek geçiriyordu. Hatta hz. Ali (ra) bütün işini bırakıp gece gündüz Hz. Osman’ın düşmanlarının öfkesini soğutmaya ve Hz. Osman’ın sıkıntılarını gidermeye kendini vakfetmişti. Üç bin kişilik fesatçı birliği Hz. Osman’ın evinin kapısında bekliyordu. Hz. Osman (ra) ise, kendisini ve ev ahalisini koruma çabasıyla sahabelerin kendi canlarını tehlikeye atmalarına mâni oluyordu. Hz. Osman’ın nasihati sadece şuydu ki, bu insanlara taarruzda bulunmayın. Böylece o istiyordu ki Peygamber Efendimizin sohbetine nail olmuş olan sahabe topluluğu gelecekteki fitneleri göğüslemek için korunsun.

Diğer taraftan hac esnasında Hz. Osman’ın (ra) kalpleri sarsan mesajı okununca hacılar, hacdan sonra Mısırlı fesatçılara karşı cihat etme sevabından da mahrum kalmayacağız, diye karar verdiler. Fesatçılar, casusları vasıtasıyla bunu öğrenince aşırı endişeye kapıldılar. Onlar, Şam, Kufe ve Basra’ya Hz. Osman’ın mektupları ulaşıp da fesatçılar aleyhinde cihat fetvası verildiği haberi fesatçılara ulaşınca endişeleri daha da arttı.

Velhasıl bu haberlerin verdiği aşırı endişe ile Hz. Osman’ın (ra) evine saldırarak zorla eve  girmek istediler. Sahabeler karşı koydular ve aralarında şiddetli çatışma oldu. Hz. Osman (ra) bu çatışmadan haberdar olunca sahabelere çatışmaktan men etti. Sahabeler o zaman Hz. Osman’ı yalnız bırakmayı imana aykırı ve itaat emrine ters olarak düşünüp geri çekilmeyi reddettiler. Hz. Osman (ra) sahabeleri evinin içine aldı ve dünyaya rağbet etmeyerek birlik olmalarını vasiyet etti ve de evlerine geri dönmelerini emretti. Hz. Osman (ra), hz. Ali (ra), hz. Talha (ra), hz. Zübeyr (ra) ve diğer ileri gelen sahabeleri çağırıp isyancıların da mevcut olduğu ortamda son derece etkileyici bir tarzda konuşma yaptı. Kendisi için canlarını tehlikeye atmayacaklarına dair Medine halkına yemin ettirdi. Hz. Osman’ın bu emri sahabeler arasında ihtilaf meydana getirdi. Onlardan bazıları bu konuda Hz. Osman’a itaat etmeyi ona yapılacak bir ihanet olarak gördüler. Hz. Ali, hz. Talha ve hz. Zübeyr’in kendi çocukları babalarının emrine uygun olarak Hz. Osman’ın kapısında kamp kurdular. İsyancılar hz. Osman’ın kapısının önüne odunlar yığıp ateşe verince sahabeler kılıçlarını sıyırıp karşı koymak için dışarı çıktılar. Sahabeler ve muhlislerden oluşan az sayıdaki topluluk isyancılara karşı koydular. Muhafızların çoğu ya öldürüldü yahut yaralandı, ancak bu küçücük grup kapıyı korumaya devam ettiler.

Huzur-i Enver, bu konuyu gelecek sefer devam edeceğini söyledikten sonra Pakistan ve Cezayirli Ahmediler için bir kere daha duaya çağırarak şöyle dedi: Pakistanlı Ahmediler için duaya ihtiyaç vardır, Cezayir’de de yeniden davalar açılmaya başladı, Allah-u Teala hepsi için kolaylıklar yaratsın ve muhaliflerin aşırılıklarını biran evvel uzaklaştırsın. Amin.

Hutbenin son kısmında Huzur-i Enver, aşağıdaki merhumları hayırla andı ve gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.

 

1- Kadiyan’dan muhterem Molvi Muhammed Necip Han bey, 14 şubatta vefat etti.  İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

2- Sayın Nezir Ahmed Hadım bey, 6 şubatta vefat etti.  İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

3- Gana’lı Elhac Dr. Nana Mustafa Boateng bey, 17 ocakta 70 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

4-Sayın Gulam Nebi bey, 2 şubatta vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

Huzur-i Enver bütün merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.

٭…٭…٭

 

Önceki

Yüce Allah’ı rüyada görmek mümkün müdür?

Sonraki

12.03.2021 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce mertebeli, raşid Halifesi Zinnureyn Hz. Osman bin Avfan’ın (ra) güzel vasıfları 3