Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 12 Şubat 2021’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra, şöyle buyurdu:
Bugün ben Cemaatimizin eskiden beri hizmetkarı olan muhterem Çodri Hamidullah beyi hayırla yad etmek istiyorum. O, 7 Şubat’ta 87 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Saygıdeğer Çodri bey, Babu Muhammed Bahş ve Aişe Bibi hanımın evinde 1934’de Kadiyan’da doğdu. Behra’nın etrafındaki bölgede yaşayan babası, 1929’da bir rüya görmüştü. O rüyasını yemin ederek şöyle anlatır: Hz. Resulüllah (sav) teşrif buyurdu, bir seccade üzerinde idi ve bana şöyle buyurdu, senin oturduğun sandalyenin ayağı sağlam değil. Sonra Peygamber Efendimizin elinde bir kolçaklı sandalyesi gördü, o şöyle buyurdu; bu sandalyeye otur, bu Ahmediyetin sandalyesidir, yani delillere dayanan ve hakiki İslam. İşte onun babası Ahmediyeti böyle kabul etmişti.
Çodri bey, ilk eğitimini Kadiyan’da yaptı. Sekizinci sınıftan sonra 1946’da Hz. Muslih Mevud (ra) cemaat üyelerinin hayatlarını din için vakfetme çağrısı yaptığında bu çağrıya uyarak Çodri beyin annesi onu vakf için sundu. 1949’da ortaokulu bitirdi ve Vekalet-i Divan’ın yönlendirmesi ile Rabvah’a geldi. Yazılı imtihandan sonra 2. Halife hazretleri onunla mülakat yaptı. Huzur’un emri ile onun eğitim süreci devam etti. Lisans eğitiminde bölge çapında ikinci oldu. Sonra Pencap üniversitesinde matematik dalında master (yüksek lisans) yaptı. 1955’de Talimü’l İslam Kolejinde öğretmen oldu. 1960 yılında, Sargodhalı Abdulcabbar Han beyin kızı Raziye Hanım ile evlendi. 1974’de koleje devlet tarafından el konunca Halifetü’l Mesih 3’ün talimatıyla Kolejden istifa etti ve Nazır Ziyafet olarak atandı. 1982’de Hz. Halifetü’l Mesih 4 (rh) kendisini Vekil-i Âla Tahrik-e Cedit olarak atadı. 1989’a kadar Meclis Tahrik-e Cedit’in yardımcı başkan ve daha sonra başkan olarak görevlendirildi. Üçüncü Halife döneminde “Emir Mukamî” olma şerefi de elde etti. 1969’dan 1973’e kadar Merkezî Hüdamü’l Ahmediye’nin sadırı olarak hizmet etti. Hz. Halifetü’l Mesih 3 (rh) kendisini Sadr Hüdamü’l Ahmediye olarak tayin ederken söyledikleri, Hz. Mesih-i Mevud’un (as) cismanî ve manevi evlatları ve cemaat görevi yapan herkes için kulağa küpe yapılması gereken sözlerdir. O şöyle buyurmuştu: Hüdamü’l Ahmediye başkanlığına gelen zat, Hz. Mesih-i Mevud’un (as) kan bağı bakımından aile üyesi değildir. Ancak manevi akrabalık bakımından her şahıs, gayreti, çabası, dua ve tevazusu neticesinde Hz. Mesih-i Mevud’un (as) manevi evladı olma kabiliyetine sahiptir ve gerçek ve hakiki evlat olmak için böyle olmak gerekir. Birçok kimseler cismani evlatlardan daha ileri geçer. Cismani bağ, ancak dünyevi bir bağdır, din veya maneviyatla onun hiçbir ilgisi yoktur. Hz. Mesih-i Mevud’un (as) kendi evlatları ile asıl bağı, manevi ilişkidir. Bundan dolayı denir ki peygamberler ne birisinin varisidirler ne de arkasında bir varis bırakırlar. Hz. Mesih-i Mevud (as) kendi cismani evlatları ile ilgili şöyle buyurdu: Allah-u Teala benim duamı kabul etti ve onları manevi şahsiyetler kıldı. Velhasıl miras yoluyla hiç kimseye saygınlık ve hürmet verilmez. Manevi bağ, takvayı benimsemenin adıdır; Allah-u Teala ile kişisel bağ kurmak ve O’nun rızası için isar (hakkından vazgeçmek) ve fedakârlık yapmanın adıdır. Huzur-i Enver şöyle dedi: Hayatını dine vakfetmiş herkes, Hz. Mesih-i Mevud (as) ile bağı olan herkes ve her görevli, Çodri beyin derecelerinin yükselmesi için dua etsin. Çünkü onun vesilesi ile bu altın sözleri duymak ve anlamak bize de nasip oldu.
Hüdamü’l Ahmediye’nin 1970 içtimasında Hz. Halifetü’l Mes,h 3 (rh) şöyle buyurdu: Ben muhlis bir gence Hüdamü’l Ahmediye başkanlığı görevini yükledim. Onun, Hz. Mesih-i Mevud (as) ile cismani bağı yoktu ancak manevi bağı çok kuvvetli idi. Aynı şekilde onun başkanlığı sona erdiğinde özel bir törende Huzur (rh) şöyle buyurdu: Hüdamü’l Ahmediye’nin hayatı kıyamete kadar uzanacaktır. Çünkü onun, Hz. Resulüllah’ın Mehdi’sinin cemaati ile ilişkisi vardır ki bu cemaate, kıyamete kadar birçok sorumluluklar yüklenmiştir. Velhasıl biz bir yerde duramayız çünkü durmak ölüm ile eşdeğerdir. Allah-u Teala bu sevgili kardeş ve çocuğa, o sorumluluklarını nasıl yerine getirdiyse aynı güzellikte mükafat versin.
1974’deki kargaşa durumunda da Çodri bey önemli görevler yaptı. 1977’den 1987’e kadar Nazır Ziyafet olarak hizmet etti. Hz. Halifetü’l Mesih 4’ün (rh) Londra’ya hicretinden sonra Huzur’un emriyle bir yıldan fazla burada kalıp Merkezî Cemaat Nizamının oluşturulmasında çok önemli rol oynadı. 1982’den 1999’a kadar Ensarullah’ın başkanı olarak hizmet etti. 1989’da Cemaatin 100. Yıl kutlama organizasyonunun başkanı olarak çalıştı. 2005’te Ahmediye Hilafetinin 2008 jübilesi (100. Yılı kutlamasının) merkezî komitesine başkan olarak seçildi. 2003 yılında Hz. Halifetü’l Mesih 4’ün (rh) vefatı sebebiyle Hilafet Seçim Toplantısının başkanlığı onuru da kendisine nasip oldu. 1973’den bugüne kadar Calsa Salana Başkanlığı görevini de yapıyordu. 1991’de Kadiyan Calsa Salanası Başkanı olarak tayin edilmişi.
Çodri beyin arkasında, hanımından başka bir oğul ve iki kız evlat kaldı. Hanımı onun hakkında şöyle der: Evlendikten sonra eline ne kadar alons (geçim parası) geçerse ondan ilk önce çanda (bağış) ayırırdı. Son nefesine kadar bütün namazlarını tam olarak ve vaktinde kılardı. Ona bakarak bende de teheccüd namazı alışkanlığı oluştu. Ben herşeyi ondan öğrendim. Çok örtücü, müsamahakar bir tabiatı vardı. O şefik bir koca ve müşfik bir baba idi. Hiçbir akrabasına kızmazdı, barışta hep öncü idi. Kızı şöyle diyor: Babamız, annemizle hiçbir zaman yüksek sesle konuşmadı. Babamız bizim sadece babamız değil aynı zamanda arkadaşımızdı. Bir defa Calsa Salana kontrolü töreninde Hz. Halifetü’l Mesih 3 (rh) ona, siz de benimle birlikte aynı sahandan yemek yiyin dedi. Onun dünyevi şeylere karşı hiçbir sevgisi yoktu. Oğlu diyor ki, o daima iki konuda; namazlar ve vaktin halifesinin hutbesini dinlemek konusunda çok ısrar ederdi.
Cemilü’r Rahman Refik bey şöyle yazdı: Çodri bey, usullere çok bağlı ve fakat çok şefkat gösteren birisiydi. Yardıma muhtaç çalışanlara gizlice yardım ederdi. Çok çalışkan ve ilim sahibi bir şahsiyet idi. Cemaatin mallarını son derece ihtiyatla harcardı.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Ben nazırlar ve vekillere, dışardaki cemaatlere gidip halk ile görüşün ve benim selamımı ulaştırın dediğimde Çodri beyin payına Sargodha ilçesi düştü. O birçok defa kilometrelerce yaya yürüyerek her eve ulaştı ve mesajı iletti. Alçak gönüllülüğü son derece ileri seviyedeydi. Nitekim o, tur sırasında cemaatlere, kendisi için herhangi bir protokol yapılmaması talimatını vermişti.
Her ne zaman evine birisi giderse bizzat kendisi ağırlardı. Laik Abid bey der ki, onun, her işi vaktinde yapma adeti öylesine güçlüydü ki sanki vaktin üzerinde binici gibiydi. Hiçbir zaman, bir taslak, fatura yahut mektubu tam olarak okumadan imza atmazdı. Huzur-i Enver şöyle dedi: bu, görevliler için çok gerekli bir şeydir. Semiullah Siyal bey şöyle diyor: Vasıfları itibariyle o, yüce bir insandı. Bir dert ortağı, azimli, her zaman dine hizmet eden ve hilafete payansız aşk besleyen bir zat idi. Yeni vakfedenleri son derece güzel bir şekilde eğitmek de onun alışkanlığı idi. Huzur-i Enver şöyle dedi: Ben de bazı vakf-e zindigilerin sorumluluğunu ona vermiştim, kendisi onları da çok iyi bir şekilde yetiştirdi.
Halim Kureyşi bey şöyle der: Nizam ve Mal ile ilgili işlemlerde çok titiz idi. Vekilü’t Tebşir Londra başkanı Macid Tahir bey şöyle yazar: Onun oturuşu, kalkışı, ayakta duruşu, yürüyüşü, konuşması ve sessiz duruşu hep Vaktin Halifesine tabi idi.
Huzur-i Enver, birçok arkadaşın yazdığı müşahedeleri anlattıktan sonra şöyle dedi: Ben sadece bu birkaç şeyi almıştım, daha bir çok şeyler vardır. Anlatılanlarda asla bir mübalağa yoktur. Kendisiyle birlikte ben de çalıştım, çok yumuşak bir tarz ile iş öğretirdi. Sonra Nazır-ı Ala olduğunda onun itaatinin yeni tutumu görüldü ve benim hilafet makamına gelişimden sonra ise son derece vefa ile bütün sorumluluklarının hakkını verdi. Küçüklerin ve büyüklerin Camia Ahmediye fakültelerinin birleştirilmesi hakkında onun fikrini sorduğumda, öyle yapılmaması gerekir, diye görüş bildirmişti. Ancak ben bunu yapmaya karar verince kendisi derhal, hemen o anda, 24 saat içinde bunu hayata geçirdi ve rapor da verdi.
Allah-u Teala onun derecelerini yükseltsin ve Ahmediye Hilafetine onun gibi sultan-ı nasîrler (güçlü yardımcılar) nasip etsin.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Pakistan’daki durumlarla ilgili de dua etmeye devam edin. Allah-u Teala oradaki durumu biraz evvel değiştirsin. Amin.
Önemli bir şey daha söylemek istiyorum: Dünyaya yayılmış olan salgında, Ahmediler bile hakkıyla dikkatli davranmıyorlar. Çok ihtiyatlı bir şekilde maske takın. Maske takılıyor fakat burun açıktadır, halbuki burnun kapalı olması gerekir. Yahut maske çeneye takılıyor, bu durumda maskenin ne faydası var? Sonra birbiriyle yakın mesafede görüşmeler oluyor, sosyal mesafeye dikkat edilmiyor. Ve devletin belirlediği kurallara, yaptığı uyarılara dikkat edilmiyor. İşte bütün bu konulara uygun davranmalıyız, yoksa salgın ondan ona yayılır. Bugünlerde mümkün olduğunca az yolculuk yapmak gerekir, bunun için de çaba sarf edilmeli, gereksiz yolculuklardan vazgeçin. Avrupa’dan Pakistan’a gidenler de dikkatli olsunlar. Hatta eğer gitmezlerse daha iyidir. Allah-u Teala bu salgını çabucak gidersin. Hastalığa yakalanmış olan Ahmedilere de diğerlerine de Allah çabucak şifa versin. Amin