12.06.2020 – Hz. Said bin Zeyd (ra), Hz. Abdurrahman bin Avf (ra)

Vadedilen Mesih’in (as) 5.Halifesi Hz. Mirza Masrur Ahmed (Atba) 12 haziran 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camiinde Cuma hutbesi verdi. Hutbe, çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.

Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra şöyle buyurdu:

Bugün anlatacağım sahabelerden birisi Hz. Said bin Zeyd (ra). Uzun boylu, buğday tenli ve gür saçlı olan Hz. Said (ra) Âdiy bin Ka’b bin Levi kabilesindendi. Onun soy ağacı 4. kuşakta Hz. Ömer (ra) ve 8. kuşakta Hz. Resulüllah (sav) ile birleşir. Hz. Said’in (ra) kızkardeşi Atika hz. Ömer (ra) ile evliydi ve Hz. Ömer’in (ra) kızkardeşi Fatıma kendisiyle evliydi. Hz. Said’in babası Zeyd bin Amr, Hz. İbrahim’in dinine bağlı tevhide inanan bir kimseydi. Hz. Ebubekir’in (ra) kızı Hz. Esma’nın (ra) bir rivayetine göre Zeyd, kız çocuklarının canlı canlı gömülmesini yanaşmazdı, aksine eğer birisinin bu niyette olduğunu öğrenirse onu bu zalimce davranıştan alıkoymaya çalışır ve kız çocuğun masraf ve yiyecek giderlerini kendi üstlenirdi. Huzur-i Enver şöyle dedi: Bazen çocuklar, İslamiyetten önce Hz. Resulüllah’ın (sav) dininin ne olduğunu sorarlar. Peygamber Efendimiz (sav) herkesten fazla tevhide inanan bir insandı ve tek olan Allah’a ibadet ederdi. Peygamberlikten önce, Hz. Said’in babası Zeyd’in Hz. Resulüllah (sav) ile bir görüşmesi  hakkında Sahih-i Buhari’de bir rivayet vardır. Bu rivayete göre Hz. Resulüllah (sav) Allah dışındakiler adına kesilen bir şeyi yemekten kaçındı ve Zeyd bunun üzerine şöyle dedi: Ben de Allah dışındakiler adına kesilen şeyleri yemem.

Zeyd bin Amr, küfür ve şirkten nefret ederek hakkı aramak için uzak ülkelere yolculuk yaptı ve Şam’da Yahudi ve Hıristiyan alimlerle görüştü. Onlar kendisine Din-i Hanif’e (İbrahim’in Dini) uymasını nasihat ettiler.  Zeyd Hz. Resulüllah’ın (sav) zamanına ulaştı ancak Peygamberliğinden 5 sene önce vefat etti.

Zeyd bin Amr bir defa Amir Bin Rabia’ya şöyle dedi: Ben İbrahim’in dini üzerindeyim ve İsmail’in neslinden gelecek bir peygamberi bekliyorum ancak zannediyorum ki ben o peygamberin zamanına erişemeyeceğim. O, Amir’e şöyle nasihat etti: Eğer sen o peygamberin zamanına erişirsen ona benim selamımı söyle. Amir bin Rabia Müslüman olunca Zeyd’in mesajını hz. Resulüllah’a ulaştırdı ve selamını iletti. Peygamber Efendimiz selamını aldı ve Allah rahmet etsin diye dua etti. Sonra şöyle buyurdu: Ben Zeyd’i cennette eteklerini toplarken gördüm.  Başka bir yerde Zeyd ile ilgili Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurdu: O kıyamet günü tek başına bir ümmet olarak kaldırılacak.

Hz. Said bin Zeyd (ra) ve onun hanımı Fatıma, Hz. Resulüllah’ın (sav) Dar-ı Erkam’a girmesinden önce iman etmişlerdi. Hanımı Hz. Fatıma (ra), Hz. Ömer’in (ra) İslamiyet’i kabul etmesine vesile oldu. Bununla ilgili detaylar hz. Habbab bin Ert’ten (ra) bahsederken verilmişti. Bu olayda Hz. Said de yer aldığı için Huzur-i Enver, Siret Hatemennebiyyin kitabından alıntı ile bu olayı tekrar anlattı.

Hz. Ömer, Hz. Resulüllah’ı (sav) öldürmek niyetiyle evden çıktığında bir kişinin haber vermesi üzerine kız kardeşi Fatıma ve eniştesi Said bin Zeyd’i sorgulamak için onların evine gitti. Kulağına Kuran sesi geldi. Ayak seslerini duyunca Habbab gizlendi ama Hz. Ömer, Said’i yakaladı. O anda Ömer o kadar öfkeliydi ki kız kardeşi Fatıma, kocasını kurtarmak için araya girdiğinde o da yaralandı.

Hz. Ömer’in İslam’ı kabul edişinden özetle bahsettikten sonra Huzur-i Enver şöyle dedi: İşte bu, Hz. Ömer’in İslam’ı kabul etmesine de vesile olan Hz. Said idi. Hz. Said, ilk muhacirlerdendi. Peygamber Efendimiz (sas) kendisiyle Refiğ bin Malik veya Ubey bin Kaab arasında muvahat (kardeşlik) kurmuştu. Hz. Said, Bedir gazvesine katılamamıştı, buna rağmen Resulüllah (sav) ganimetten ona pay vermişti. Huzur-i Enver şöyle dedi: Bu yüzden ben, katılmamasına rağmen Hz. Resulüllah’ın pay verip bir şekilde Bedir gazvesine dahil ettiği bütün sahabeleri Bedir sahabesi sayıyorum.

Hz. Said bin Zeyd’in (ra), Bedir gazvesine katılamayışının sebebi şudur: Bedir’e doğru hareket etmeden 10 gün önce Hz. Resulüllah (sav) Kureyş kafilesinin Şam’dan yola çıktığını tahmin ederek, bilgi almak gayesiyle Hz. Said ve Hz. Talha’yı yollamıştı. Bu iki sahabe daha geri dönmeden Peygamber Efendimiz (sas) kafirlerinin niyetini haber aldı ve sahabelerle beraber Kureyş Kafilesine karşı yola çıktı. Hz. Talha ve Hz. Said bin Zeyd’in Medine’ye ulaştığı gün, Hz. Resulüllah (sav) Bedir’de kafirlerle savaştı. Böylece Hz. Said Bedir gazvesine katılamadı.

Hz. Said bin Zeyd, “Aşere-i Mübeşşere” (hayattayken cennetle müjdelenen 10 sahabe) den biriydi. Hz. Said şunu anlatır: Biz Hz. Resulüllah (sav) ile birlikte Hira dağı üzerindeyken dağ sarsılmaya başladı. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Ey Hira dur! Kesinlikle senin üstünde bir Peygamber, sıddik ve şehitten başka kimse yok. Onların kimler olduğu sorulduğunda Hz. Said şöyle dedi: Peygamber Efendimiz, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Saad ve Abdurrahman bin Avf, işte bu 9 kişi vardı. Onuncunun kim olduğu sorulunca, hz. Said durakladıktan sonra ben idim buyurdu.

Hz. Ömer’in (ra) Hilafet döneminde Şam savaşında Hz. Said,  yaya ordunun lideri olarak tayin edilmişti. Savaş esnasında Dımışk’ın valiliğine atandı, fakat cihattan mahrum kalacağı düşüncesiyle mazeret beyan etti. Hz. Said’in gözleri önünde birçok inkılap gerçekleşti ve onlarca iç savaş oldu. Hz. Said, zühd ve takvasından dolayı bütün fitnelerden uzak kaldı, bununla birlikte kendi görüşünü hiç çekinmeden her zaman belirtti.

Hz. Osman’ın (ra) şehit olması üzerine o şöyle dedi: Sizin Osman’a yaptığının davranış yüzünden eğer Uhud dağı sarsılsa yine de hayret edilmez.  Aynı şekilde Muğira bin Şuğbe bir defa Hz. Ali’ye saygısızlık yapınca Hz. Said, Hz. Ali’nin “Aşere-i Mübeşşere”den olduğunu belirterek vazgeçmesini telkin etti.

Hz. Said, duaları çok kabul edilen birisiydi, Emir Muaviye’nin döneminde Erva isimli bir kadın onu toprağını gasp etmekle suçladı. Bunun üzerine Hz. Said, hâkimin önünde şöyle dedi: Hz. Resulüllah (sav) buyurdu ki, birisi zulüm yaparak bir karış toprak gasp ederse, kıyamet günü yedi kat toprak onun boynuna dolanacak. Ben bunu Peygamber Efendimizden (sas) duyduktan sonra, yine de zulüm yapabileceğimi düşünüyor musunuz? Daha sonra Hz. Said şöyle dua etti: Ey Rabbim! Eğer Erva yalan konuşuyorsa, o zaman o kör oluncaya ve onun evi kendisine mezar oluncaya kadar ona ölüm verme. Nitekim  o kadın önce kör oldu ve daha sonra kendi evindeki kuyuya düşüp öldü.

Hz. Said bin Zeyd, Hicri 50 veya 51 yılında yaklaşık 70 yaşında vefat etti. Hz. Saad bin Ebi Vakkas (ra) cenazesini yıkadı, Hz. Abdullah bin Ömer (ra) ise cenaze namazını kıldırdı ve Medine’de defnedildi. Hz. Said, değişik zamanlarda 10 evlilik yaptı ve 13 oğlu, 19 kızı oldu.

Hz. Said’den bahsettikten sonra Huzur-i Enver, Hz. Abdurrahman bin Avf’tan da kısaca bahsetti. Onun cahiliyet dönemindeki ismi Abdu Amr veya Abdulkabe idi. İslam’a girdikten sonra Hz. Resulüllah (sav) ismini değiştirerek Abdurrahman koydu. Kendisi Zühre bin Kilab kabilesinden idi. Abdurrahman bin Avf, uzun boylu, kırmıza çalar beyaz renkli, gözleri güzel, kirpikleri uzundu. O, fil hadisesinden 10 yıl önce doğdu. Kendisi, cahiliyet döneminde bile içkiyi kendine haram kılmış olan sayılı insanlardandı. Abdurrahman bin Avf, Hz. Ömer’in kurduğu, 6 kişiden oluşan hilafet seçim komitesinin de üyesiydi. İlk iman edenler arasında on sekizincidir. Hicretten sonra Hz. Resulüllah (sav), kendisi  ile Hz. Saad bin Rebiğ arasında muvahat (kardeşlik) kurduğunda Saad (ra) dedi ki, ben Ensar arasında varlıklı birisiyim, malımın yarısını sana veriyorum, ayrıca iki hanımımdan birisini bırakırım. İddeti geçtikten sonra sen onunla nikahlan. Hz. Abdurrahman bin Avf, malını ve nüfusunu Allah bereketlendirsin diye ona dua etti. Kendisi az bir sermaye ile ticarete başladı. Allah ticaretine çok bereket verdi.

Bedir savaşında, Hz. Abdurrahman bin Avf’ın yanında duran iki ensar genci Muaz ve Muavvez, göz açıp kapayıncaya kadar Ebu Cehil’i cehenneme ulaştırmıştı. Huzur-i Enver bu olayın detaylarından bahsettikten sonra, bu olay daha önce de bir iki defa anlatılmıştı, dedi. Bütün bu sahabeler Hz. Resulüllah’ı (sav) çok seviyorlardı ve bu sevgiden dolayı kendi canlarını bile umursamıyorlardı. Hutbenin sonunda Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Hz. Abdurrahman bin Avf ile ilgili kalan şeyleri inşallah gelecek sefer anlatacağım.

Önceki

İnsanın aklı ona yol göstermek için yeterli değil midir? Değilse başka ne lazım ve neden?

Sonraki

Ahmediye Cemaati’nde kız çocuklarının eğitimine ve evli kadınların çalışmasına nasıl bakılıyor?