Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 12 Temmuz 2024’te İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver (aba) Teşehhüd ve Fatiha Suresini okuduktan sonra şöyle dedi: Bugün Beni Mustalik yahut Müreysi Gazvesini anlatacağım.
Bu gazvenin ne zaman olduğu ile ilgili siret yazarları arasında görüş ayrılığı vardır. Bazılarına göre bu, Hicri 6’da oldu; Bazıları ise Hicri 5 yılı veya Hicri 4 yılında olduğunu beyan ettiler. Ancak hz. Mirza Beşir Ahmed Bey’in yaptığı araştırmaya göre bunun tarihi Hicri 5 yılı Şaban ayıdır. Bu gazve, Beni Huzaa Kabilesinin bir kolu olan Beni Mustalik ile oldu. Bu yüzden buna Beni Mustalik Gazvesi denir ve bu kabile Müreysi adlı bir kuyunun yanında yaşardı. Bu yüzden bu gazvenin diğer bir adı da Müreysi Gazvesidir.
Beni Mustalik, Kureyş’in müttefiki idi ve tek vücut olarak Kureyş’e destek olmaya ahdetmişlerdi. İşte bu anlaşmaya bağlı olarak Beni Mustalik, Uhud Gazvesinde Kureyşli kafirlerin askerleri arasındaydı.
Bu seferin bir sebebi, Ben-i Mustalîk kabilesinin İslam’a karşı düşmanlıkta pervasız hale gelmesiydi. Kureyş müşriklerinin tam desteğini ve yardımını almışlardı. Uhud Savaşı’nda Müslümanlara karşı savaşa katılmaları nedeniyle artık açıkça Müslümanlarla karşı karşıya gelmişler ve isyanları çok artmıştı. İkinci sebep ise Mekke-i Mükerreme’den geçen ana ticaret yolunun Beni Mustalîk kabilesinin kontrolünde olmasıydı. Bu insanlar, Mekke’de Müslümanların etkisini engellemek için güçlü bir engel teşkil ediyordu. Üçüncü önemli sebep, Beni Mustalîk kabilesinin reisi Haris bin Ebu Dırar’ın kabilesini ve Arap halklarını Hz. Muhammed (s.a.v.)’e karşı savaşa hazırlaması ve Medine’den 96 mil uzaklıktaki bir yerde orduyu toplamaya başlamasıydı.
Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra) “Siret Hatemün Nebiyyin” kitabında bu konuda şöyle yazdı: Kureyş’in muhalefeti her gün daha da tehlikeli bir hale bürünüyordu. Onlar kışkırtmalarıyla birçok Arap kabilelerini İslam ve İslam peygamberi aleyhine ayaklandırmışlardı. Ancak onların bu isyanı şimdi yeni bir tehlike yaratmıştı. Müslümanlarla iyi ilişkileri olan Hicaz kabileleri de Kureyş’in fitne dolu kışkırtmalarıyla Müslümanlara karşı çıkmaya başladılar. Bu konuda Beni Huzaa Kabilesinin bir kolu olan Beni Mustalik ilk adımı attı ve Medine’ye saldırmak için hazırlık yapmaya başladı. Onların lideri Haris bin Ebi Dırar, o bölgenin diğer kabilelerini de yanına çekti.
Hz. Resulüllah (sav) bunu haber alınca, ihtiyatlı davranarak Büreyde b. Husayb adlı sahabeyi durumu araştırması için Beni Mustalik’e yolladı ve “çabucak geri gel ve işin doğrusunu haber ver” diye de tembihledi. O geri gelip, “Medine’ye son derece kuvvetli bir saldırı yapmak için hazırlanıyorlar” dedi. Peygamber Efendimiz (sav) Müslümanları çağırdı ve düşmanla ilgili bilgi verdi. İslam ordusu çarçabuk hazırlanıp yola koyuldu.
Peygamber Efendimizin yolculuğunun detayları şöyle beyan edilmiştir: Bir rivayete göre Peygamber Efendimiz (sav) hz. Zeyd bin Harise’yi Medine’de kendisinin vekili olarak tayin etti. İbni Hişam vekil olarak hz. Ebu Zer Gaffari’nin ismini yazdı. Aynı şekilde hz. Nemile bin Abdullah’ın ismi de beyan edilmiştir. Ordu yola çıktı. İslam ordusu yedi yüz kişiden oluşuyordu.
Hz. Resulüllah (sav) Hicri 5 yılı Şaban ayının 2’sinde pazartesi günü Medine-yi Münevvere’den Beni Mustalik’e doğru hareket etti.
Hz. Mesud bin Huneyde (ra) yolda kafilenin başkanı idi. Müslümanların toplamda otuz atı vardı. Bunlardan on tanesi Muhacirlerin, iki tanesi de Hz. Muhammed’in (sav) idi. Atları olan Muhacirler şunlardır: Hz. Ebubekir Sıddık (r.a.), Hz. Ömer Faruk (r.a.), Hz. Osman Gani (r.a.), Hz. Ali (r.a.), Hz. Zübeyr (r.a.), Hz. Abdurrahman bin Avf (r.a.), Hz. Talha bin Ubeydullah (r.a.), Hz. Mikdad bin Amr (r.a.), Ensardan yirmi atlıdan on beşi ismen bilinmektedir. Bunlar: Hz. Sa’d bin Muaz (r.a.), Hz. Seyid bin Uzeyir (r.a.), Hz. Katadah bin Nu’man (r.a.), Hz. Avim bin Saide (r.a.), Hz. Sa’d bin Zeyd Eşheli (r.a.), Hz. Haris bin Hazme (r.a.), Hz. Muaz bin Cebel (r.a.), Hz. Ebu Katade (r.a.), Hz. Ubey bin Kaab (r.a.), Hz. Hubab bin Münzir (r.a.), Hz. Ziyad bin Lebid (r.a.), Hz. Furavah bin Ömer (r.a.), Hz. Muaz bin Rafi’ (r.a.).
Ayrıntılarda, Hz. Muhammed (sav) ile birlikte birçok münafığın da bu sefere çıktığı belirtiliyor. Daha önce bu şekilde bir gazveye çıkmamışlardı. Amaçları cihat etmek değil, ganimet elde etmekti. Zira zafer kazanılırsa ganimet elde edeceklerdi.
Hz. Resulüllah (sav), arkasında Ebu Zer Gaffari’yi (r.a.) veya bazı rivayetlere göre Zeyd bin Harise’yi (r.a.) Medine’nin amiri olarak tayin ederek Bismillah deyip Hicri 5 yılı Şaban ayında Medine’den çıktı. Ordunun sadece otuz atı vardı. Fakat deve sayısı biraz daha fazlaydı ve Müslümanlar bu at ve develere dönüşümlü olarak binerek yol alıyorlardı. Yolculuk sırasında Müslümanlar, kâfirlerin bir casusunu yakaladılar ve onu Peygamber Efendimizin huzuruna getirdiler. Hz. Muhammed (sav), casusun gerçekten casus olduğunu teyit ettikten sonra kâfirler hakkında bilgi edinmek istedi. Fakat casus bilgi vermeyi reddetti ve şüpheli tavrı nedeniyle geleneksel savaş hukuku çerçevesinde Hz. Ömer (ra), casusu öldürdü ve ardından İslam ordusu ilerlemesine devam etti.
Beni Mustalik, Müslümanların gelişini ve casuslarının öldürüldüğünü duyduğunda çok korktu. Çünkü onların asıl niyetleri Medine’ye ani bir saldırı düzenlemekti. Fakat Hz. Muhammed’in (sav) zekası sayesinde artık geri adım atmak zorunda kalmışlardı.
Çok dehşete düştüler ve yardıma gelen diğer kabileler de ilahi bir tasarruf sonucu o kadar korktular ki derhal onları terk edip evlerine döndüler. Fakat Beni Mustalik, Kureyşliler tarafından Müslümanlara karşı düşmanlık duygusuyla öylesine kışkırtılmıştı ki yine de savaşmaktan vazgeçmediler ve tam bir hazırlıkla İslam ordusuyla karşı karşıya gelmeye hazır oldular.
Hz. Muhammed (sav) Müreysi’ye vardığında, onun için deri bir çadır kuruldu. Hz. Aişe Sıddıka (ra) ona eşlik ediyordu. Bazı tarihçiler Hz. Ümmü Seleme’yi (ra) de zikretmişlerdir, ancak Allame İbni Hacer bu rivayetleri zayıf olarak nitelendirmiştir. Bu gazvede Müslümanların sloganı “Ey yardım edilmiş zat! Öldür Öldür!” idi. Bu sloganın kullanılmasının hikmeti, Müslümanlar ile kâfirler arasında karışıklık olmaması ve gece karanlığında dahi Müslümanların birbirlerini tanımaları içindi.
Hz. Muhammed (sav) sahabeleri sıraya dizdi. Muhacirlerin sancağını Hz. Ebubekir Sıddık’a (ra) verdi. Bir diğer rivayete göre sancak Hz. Ammar bin Yasir’e (r.a.) verilmiştir. Ensar’ın sancağını ise Hz. Sa’d bin Ubade’ye (r.a.) verdi. Hz. Muhammed (sav), Hz. Ömer’e (ra) düşman ordusunun önünde şu şekilde ilan etmesini emretti: “Ey insanlar! Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığını söyleyin ve O’nun vasıtasıyla canlarınızı ve mallarınızı koruyun.” Hz. Ömer (ra) emri yerine getirdi, fakat müşrikler reddettiler. Bir süre ok atışması devam etti.
İlk ok müşriklerden biri tarafından atıldı ve Müslümanlar da bir süre oklarla karşılık verdiler. Sonra Hz. Muhammed (sav) ashab-ı kirama hücum etmelerini emretti.
Sahabeler hep birlikte saldırdılar. Müşriklerden hiçbiri kaçamadı. Onlardan 10 kişi öldürüldü ve geri kalanlar esir alındı. Hz. Muhammed (sav) onların erkek ve kadınlarını, çocuklarını ve hayvanlarını esir aldı.
Hz. Mirza Bashir Ahmed Sahib (r.a.) bu olayı şöyle anlatmıştır:
Hz. Muhammed (sav) Müreysi’e vardığında orada konaklamalarını emretti. Saflar düzenlendikten ve sancaklar dağıtıldıktan sonra Hz. Ömer (r.a.), Hz. Muhammed’in (sav) emriyle Beni Mustalik kabilesine seslendi ve eğer İslam’a karşı düşmanlıklarından vazgeçip Hz. Muhammed’in (sav) yönetimini kabul ederlerse kendilerine aman verileceğini ve Müslümanların geri döneceğini söyledi. Fakat onlar bu teklifi şiddetle reddettiler ve savaşmaya hazırlandılar. Hatta bu savaşta atılan ilk ok da onlardan birinin tarafındandı. Hz. Muhammed (sav) onların bu durumunu görünce sahabelere de savaşma emrini verdi.
Bir süre taraflar arasında yoğun bir ok atışması yaşandıktan sonra Hz. Muhammed (sav) sahabelere ani bir saldırı düzenlemelerini emretti. Bu ani saldırı karşısında kâfirlerin direnişi kırıldı ve fakat Müslümanlar büyük bir ihtiyatla öyle kuşattı ki hepsi mahsur kalıp silah bırakmaya mecbur oldu. Çok tehlikeli hale gelebilecek olan bir savaş sadece on kafir ve bir Müslümanın ölmesiyle sona erdi.
Huzur-i Enver şöyle dedi: “Bugün bir şehit ve bazı merhumları da anmak istediğim için bu hutbeyi kısa tutacağım. Yine de bugün Muharrem ayı vesilesiyle dua konusuna da dikkat çekmek istiyorum. Bu, zulüm ve vahşetin son noktasına vardığı acı bir olaydır. Efendimiz Hz. Muhammed’in (sav) torunu ve ailenin fertleri şehit edildi.”
Ancak Müslümanların talihsizliğine bakın ki, bu olaydan ders almak yerine bu zulüm hala devam etmektedir. Muharrem ayında Şii-Sünni çatışmaları veya terör saldırıları artmaktadır. Her iki taraftan da can kayıpları yaşanmaktadır. Yüce Allah, bu fitneyi sona erdirmek için vaadine uygun şekilde tedbir almıştır, ancak insanlar bunu kabule hazır değiller. Keşke bu insanlar anlasalar.
Her halükârda, bu günlerde Ahmedi’ler Salavat-ı Şerif okumalı ve Müslümanların birliği için özel dualara yönelmelidirler. Kendi durumlarını da iyileştirmeye ve Yüce Allah ile olan bağlarını güçlendirmeye özel önem vermelidirler. Yüce Allah hepimize bu konuda yardım etsin.
Huzur-i Enver son olarak Togo’dan Sayın Bonca Mahmud Beyin şehit oluşu; Sayın Reşid Ahmed Bey, Sayın Çodri Muti-ür Rahman Bey, Sayın Manzur Begüm Hanımefendi ve Sayın Master Saadet Eşref Bey’in vefatından dolayı onları hayırla yadetti ve cemaate olan hizmetlerini anlattıktan sonra onların gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.
٭…٭…٭