Huzur-i Enver (Eyyedehullahu binasrihill aziz) 14 Eylül 2018’de Belçika’nın Brüksel şehrinde, Calsa alanında Cuma hutbesi irşad etti. Kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu: Allah-u Teala’nın lütfu ile bugün Belçika Ahmediye Cemaatinin Calsa Salanası (yıllık toplantısı) başlıyor. Uzun bir müddetten sonra ben sizin calsanıza katılıyorum. Bu müddet zarfında cemaatte de ilerleme oldu, bir çok konuda da ilerleme oldu. Mesela cemaat merkezinde ilerleme oldu, camiler ve namaz merkezlerinde de ilerleme var. İmar edilmekte olan Brüksel camisi neredeyse tamamlanma aşamasındadır ve güzel bir cami oluyor. Önceki gün Alken’da bir caminin açılışı oldu. Çok geniş bir yer ve geniş bir camidir.
Zahiren baktığımızda cemaate Allah’ın büyük lütfu oldu. Ancak Allah’ın bu lütufları cemaat fertlerinde şu hissiyatı da uyandırmalı ki biz, Allah’ın emirlerini anlamak, inanmak ve amel etmek konusunda sadece zahiri olarak değil aksine gerçek anlamda öncesine nazaran daha iyi durumda olmalıyız. Bizim her günümüz ve her adımımızın geçen günlerden ve geride kalan adımlardan, takva, iyilik ve hz. Mesih-i Mevud’un (as) gönderilişinin gayesini yerine getirmek konusunda ilerleyip arttığı görülmeli. Kötülükler geride bırakılmış ve iyiliklerde yeni menziller kat ediliyor olmalı. Eğer bunlar cemaat fertlerinde görülüyorsa o zaman diyebiliriz ki biz hz. Mesih-i Mevud’un (as) gönderiliş amacına ulaştık, yahut bunun için çabalıyoruz ve hz. Mesih-i Mevud’a (as) biat etmenin hakkını vermeye çalışıyoruz.
Hatırınızda olsun ki siz buraya din adına geldiniz, Allah-u Teala hatırına geldiniz. Buna rağmen Allah’ın emirlerine göre hareket etmezseniz o zaman bunlar Allah’ın öfkesine sebep olabilir. Bir seviyeye kadar dünya ile ilgilenmek ve dünyayı kazanmak günah değil, ancak dünya düşkünleri gibi dünyaya dalmaktan Yüce Allah men etmiştir. Bu konuda hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: Allah-u Teala dünya meşgalelerini caiz kılmıştır. Çünkü bu olmazsa o zaman bu yolda ibtilalar oluşur ve bu sınanmalar yüzünden insan hırsız, kumarbaz, haydut olur ve bir çok kötü adetler edinir. Fakat her şeyin bir sınırı olur. Dünyevî meşgaleleri, din yolunda size yardım imkanı sağlayabilecek kadar edinin ve onun asıl amacı ancak din olsun. Velhasıl biz dünyevî meşgalelerden men etmeyiz, dünyayı da kazanacaksınız, Allah’ın emrine göre eş ve çocukların hakkını da eda edeceksiniz. Allah’ın yarattıklarının haklarını eda edeceksiniz, Allah’ın dinine hizmet edeceksiniz. Amaç bu olursa dünya da nasip olacak din de.
Dünya malı elde etmenin gayesi, din olmalıdır. Bu konuyu daha da açıklayarak hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: İslam, ruhbanlığı yasaklamıştır. Müminin dünya ile ilişkisi ne kadar geniş olursa o onun yüksek mertebelere ulaşmasının vesilesi olur. Çünkü onun asıl amacı din olur ve dünya malı dinin hizmetçisi olur. Bunun anlamı şudur ki zenginlik bir binektir, insan onun üstüne binerek dinin yüksek menzillerine ulaşır. Allah-u Teala’nın öğrettiği “Rabbena atina fiddünya haseneten ve fil-ahireti haseneten” duasında da dünya üstün tutulmuştur. Fakat hangi dünya? Ahiretteki hasenata (iyiliklere) mucip olan dünya iyilikleri üstün tutuldu. Bu duanın öğretisinden açıkça anlaşılır ki mümin dünyayı elde ederken ahiretin iyiliklerini göz önünde tutması gerekir. Buna ilaveten hasene-tüd dünya (dünyanın iyilikleri) kelimesinde, bir mümin Müslümanın dünyayı elde ederken benimsemesi gereken, dünyalığı kazanmanın en iyi yolları zikredildi. Dünyalığı öyle yollarla kazanın ki o yolları benimsemekle ancak iyilik olsun. Başka bir insanoğlunun sıkıntıya düşmesine sebep olan yollar olmasın, hemcinsimiz arasında herhangi bir utanca sebep olmasın. İşte böyle kazanılan dünyalık, hiç şüphesiz ahiretin iyiliklerine vesile olacaktır. Velhasıl aramızdan her birinin, ahiretin iyiliklerine vesile olacak şekilde dünyalık kazanmak için çabalaması gerekir.
Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: Maddi zenginlik, iktidar, mal mülk, saygınlık yahut evlatların çokluğunun, birisinin rahatına, ferahlık yahut iç huzuruna vesile olacağını zannetmeyin. Asla! Cennet nimetlerinden olan itminan, ferahlık ve iç huzuru bunlarla elde edilmez ve bunlarla cenneti garantilemiş olmaz. Bunlar, Allah-u Teala için yaşamak ve O’nun için bir ölümden geçmekle elde edilir. Bunun için peygamberler (aleyhimüs selam), özellikle hz. İbrahim ve hz. Yakup şöyle nasihat etmişlerdi: “fela temûtünne ve entüm müslimûn,” yani Allah’a tam olarak itaat edenler olmadıkça ölmeyin. Bunun anlamı şudur: sizin her zaman Allah’a itaat halinde olmanız gerekir. Dünya zevkleri, bir çeşit pis hırs meydana getirerek istek ve doyumsuzluğu artırır. Velhasıl bu gereksiz özlemler ve arzuların ateşi de bir nevi cehennem ateşidir ve insanın kalbinin huzur ve sükun bulmasına izin vermez, tersine onu huzursuzluk ve ızdırap içine iter. O yüzden şu konu dostlarımın gözünden sakın kaçmasın: insan mal ve servet yahut kadın ve çocukların sevgi coşkusu ve neşesi içinde, kendisi ile Allah-u Teala arasında bir engel meydana getirecek kadar deli divane olmasın.
Mal ve evlatlar, Allah-u Teala ile kul arasında bir engel yarattığı için onlara fitne denilmiştir. Mal ve evlat yüzünden de insan için bir cehennem hazır olur ve o onlardan ayrı düştüğünde son derece huzursuzluk ve endişe sergiler. İki şeyin ilişkisi ve sürtünmesinden hararet meydana gelir. Aynı şekilde insanın sevgisi ile dünyanın sevgisinin sürtünmesinden sıcaklık meydana gelir ve böylece İlahî sevgi yanar, yok olur ve kalp kararıp Allah’tan uzaklaşır ve her türlü rezilliğe yakalanır. Fakat dünyalık şeylerle olan ilişki, Allah’tan dolayı olursa o zaman her ikisinin birbiriyle sürtünmesi neticesinde Allah dışındakilerin sevgisi yanıp yok olur ve onun yerine bir aydınlık ve nur dolar. Ondan sonra Allah-u Teala neyi isterse kul da onu ister.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Calsaya katılan herkesin, calsanın maksadı olan Allah’a yaklaşmak, dini üstün tutmak, dünyada yaşayıp dünyayı dinin hizmetkarı kılmak gayelerini daima göz önünde tutması gerekir. Allah-u Teala bizden ne istemektedir ve insan hayatının gayesi nedir? Bu ruhu sadece kendi içinizde uyandırmakla kalmayıp evlatlarınıza da üfleyin. Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: Cemaate katılıp bu acize biat eden bütün ihlaslı kimseler bilsinler ki biatin gayesi, dünya sevgisinin soğuması ve Allah ve Resulüllah (sav) sevgisinin kalpleri kaplaması ve ahiret yolculuğunu kolaylaştıran inkita (dünya sevgisini kesip atmak ve Allah’a yönelmek) durumuna nail olmasıdır.
Velhasıl Allah ve Resulüne (sav) tam bir muhabbet olmadıkça ne dünya sevgisi azalır ne de ölüm zamanında insana kalp huzuru nasip olur.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Bir calsada calsa başladığında, hz. Mesih-i Mevud (as) insanların calsanın amacını gerçekleştirmediklerini anlayınca çok şiddetli bir şekilde kızgınlığını göstererek bu sene calsa düzenlemeyeceğim, buyurdu ve o sene calsa yapılmadı. Eğer hz. Mesih-i Mevud’un (as) zamanında bazı insanlar biraz zaafları yüzünden Vadedilen Mehdi’nin öfkesine maruz kaldılarsa Allah bilir bu devirde hz. Mesih-i Mevud’un (as) kızgınlığını belli ettiği zümreye dahil olan ne kadar kimse vardır. Bu bakımdan herkesin kendini muhasebe etmesi lazım ki eğer hz. Mesih-i Mevud’un (as) istediği seviye yoksa o zaman biz calsaya katılma hakkına sahip değiliz. Bu konunun her ihlaslı Ahmedinin kalbini titretmesi gerekir.
Şimdilerde her sene dünyanın farklı ülkelerinde calsalar olmaktadır. Bazılarına ben bizzat katılıyorum, bazılarına MTA televizyonu vasıtasıyla iştirak ediyorum. Avrupa’nın bazı calsalarına sizin bir çoklarınız katılmaktadır. Şuanda da birçok calsaya katılmış kimseler benim önümde oturmaktadır. Bir yılda birden fazla calsaya katılmak neticesinde durumumuzda bir inkılap meydana gelmesi gerekir. Hz. Mesih-i Mevud’un (as) yılda bir defa calsaya katılın ki içinizde öyle bir pak değişiklik olsun ki ahiret yolculuğunuz kolaylaşsın, buyurduğu devir nerede ve bazı kimselerin bir yılda birden fazla calsaya katıldığı bu durum nerede. Peki hesap edin, böyle bir durumda nasıl bir inkılap meydana gelmesi gerekir. Şüphesiz hz. Mesih-i Mevud (as) ile görüşmek birçok calsadan daha üstündü ve kendisiyle görüşmekle bir inkılap meydana gelirdi. Fakat şimdi üst üste bir çok calsayı görmek, bir çok calsaya katılmak, biraz da olsa pak bir değişiklik meydana getirmeye vesile olmalı.
Ben, MTA seyretmeye de dikkatinizi çekiyorum. Pakistan’da calsa yasaktır, oradaki insanlar bu bakımdan bundan mahrumdurlar. En azından MTA televizyonumuzdan hutbeleri düzenli olarak dinleyin, calsaları izleyin ve ona göre amel etmeye çalışın. Calsa programlarını MTA üzerinden dinleyip izleyip ondan istifade etmeye çalışmakla bu susuzluğunuz yüzde atmış, yüzde yetmiş gidebilir ve eğer istenirse yüzde yüz pak değişiklik meydana gelebilir. Ancak siz Avrupa’ya gelmiş olanlara diyorum ki sizler calsaya bizzat katılıyorsunuz, hatta bazılarınız yılda birden fazla calsaya katılıyorsunuz. Buraya gelen Ahmedilerin kendi manevi durumlarında bir inkılap meydana getirmeleri gerekir. Allah-u Teala’nın lütfettiği bu kampa gelmenin faydası ancak, Hz. Mesih-i Mevud’un (as) arzusuna uygun olarak dünyayı hizmetçi kılarak pak bir değişiklik meydana getirdiğinizde olacaktır. Buraya gelip calsanın programlarını dikkatle dinleyin ve içimizde pak bir değişiklik meydana getirebilelim diye biz bunlara göre amel edeceğiz, niyetiyle dinleyin.
Müslümanların bu çağdaki çöküşlerinin sebebi, büyük konuşmacı ve vaizlerin konuşmalarını dinlemek ama ona göre amel etmemek yüzündendir. Amel yok denecek kadardır, hatta hiç yoktur ve amel olmayan milletler asla ilerleyemez. Dünyada Müslümanların bugünkü durumu açık bir delildir ki söz vardır ama amel yoktur. Eğer amel olsaydı bu gün bu durum olmazdı. Velhasıl Müslümanlarda ortaya çıkan zaaflar giderilsin diye biz hz. Mesih-i Mevud’u (as) kabul ettik. Aksi takdirde bunun bir faydası yoktur. Kısacası buraya gelişinizin asıl amacı olan calsayı dinlemek ve ona göre amel etmek gayesini göz önünde tutun. Allah-u Teala herkese bu amacı elde etmeyi nasip etsin.
Calsa bakımından da düzen intizamla ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum. Calsa için alınan bu ortamda dikkat edin ki idarecilere de bir sıkıntı dokunmasın, dışarı çıkarak yollarda komşulara da sıkıntı vermeyin. Gayrimüslimler, Ahmedilerin komşulara bile nasıl itina gösterdiklerini, kanunlara uyan kimseler olduklarını ve bu kadar kalabalık olmasına rağmen hiçbir sıkıntıya sebep olmadıklarını gördüklerinde İslam’ı doğru bir şekilde anlayacaklar. Sonra calsa günlerinde asıl gaye olan duayı da göz önünde tutun, salavat-ı şerif okuyun, dilinizi Allah’ın zikri ile meşgul tutun. Calsa konuşmalarını dikkatle dinleyin, calsa vaktinde her programa katılmak gerekir, bunu düzene koyun. İşte ancak bu şekilde çocuklarınızı ve gelecek nesli terbiye edebilirsiniz, onlarda calsanın ehemmiyetine dair hissiyat uyandırabilirsiniz. Aranızda bile calsalarda bağrışmalar olur, insanların bazı eski dargınlıkları devam etmekte olur ve bir araya geldiklerinde bunlar kabararak öne çıkar. Bu yüzden bu ortamı tamamıyla bunlardan temiz ve uzak tutun. Herhangi bir şekilde birbirinizin kalbinin kırılmasına sebep olabilecek ve üstüne üstlük başkalarını da kötü etkileyecek şeyler asla olmasın. Allah-u Teala her açıdan calsayı bereketli kılsın, herkes bu calsa günlerinde duaya sarılsın, namazlara da dikkat edin. Allah-u Teala hepinizi hz. Mesih-i Mevud’un (as) dualarına varis kılsın. Amin.