Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 18 Aralık 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra, geçen haftalardan devam etmekte olan Hz. Ali (ra) ile ilgili olayları anlatmayı sürdürerek şöyle buyurdu:
Hz. Resulüllah (sav) son hastalığında Hz. Aişe’nin evinde ikamet ettiğinde, camiye gidip gelmek için Hz. Abbas ve Hz. Ali’den destek alırdı. Bir defa Hz. Ali (ra) Peygamber Efendimizin yanından dışarı çıktığında insanlar Peygamber Efendimizin sağlığını sordular. Hz. Ali (ra) kaygıya mahal olmadığını belirtti ancak Hz. Abbas Bin Abdulmuttalip endişesini belirtti ve hilafet konusunun Hz. Resulüllah’a sorulmasını önerdi ise de Hz. Ali bunu kabul etmedi. Peygamber Efendimiz (sav) vefat edince Hz. Ali, Hz. Fazıl ve Hz. Usame Bin Zeyd kendisini guslettiler ve yine onlar Peygamber Efendimizi kabre indirdiler.
Hz. Ali’nin, Hz. Ebubekir’e biat etmesi konusunda çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre Hz. Ebubekir, Hz. Ali’yi çağırttı ve dedi ki sen Müslümanların gücünü kırmak mı istiyorsun? Hz. Ali (ra), Ey Resulüllah’ın Halifesi! Bana gücenmeyin, dedi ve hemen o anda biat etti. Başka bir rivayete göre Hz. Ali hilafete biat için çağrıldığında, o anda hangi durumda ise aynı haldeyken hareket etti ve bir an bile gecikmedi. Hz. Ali (ra), Hz. Ebubekir’e (ra) ilk gün yahut ikinci gün biat etmişti.
Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: Hz. Ali ilk önce Hz. Ebubekir’e biat etmekten geri durmuştu ancak eve gittiğinde Allah bilir aklına ne geldiyse sarığını bile bağlamadan sadece fes ile derhal biat etmeye geldi.
İkinci kısım rivayetlerde şu da beyan edilmiştir ki Hz. Ali, Hz. Fatıma’nın vefatından sonra Hz. Ebubekir’e biat etmişti. Bununla birlikte ulemalar bu tür rivayetleri eleştirmişlerdir. Aynı şekilde bazı ulemalar bu ikinci biate biat-i tecdid (biat yenileme) ismini vermişlerdir. Hz. Mesih-i Mevud (as) Arapça kitabı “Sırrü’l Hilafe”de şöyle buyurur: Eğer sıddik-i ekber (Hz. Ebubekir’in) dünya ve onun çekiciliklerini üstün tutmuş insanlardan olduğunu, onları istediğini ve (hilafeti) gaspetmiş olduğunu farz etsek bile bu durumda Allah’ın aslanı Ali’nin de neuzübillah kafirlere ve mürtetlere birlikte olmayı bırakmamış münafıklardan olduğunu ikrar etmeye mecbur olacağız. Onun nahifliği seçerek otuz yıl takiyye yaptığını (kabul etmek zorunda kalacağız). Eğer sıddik-i ekber (Hz. Ebubekir) Hz. Ali’nin nazarında gaspçı idiyse o halde kendisi neden ona biat etmeye razı oldu. O, zulüm, fitne ve dinden dönme yuvasından başka ülkelere neden hicret etmedi.
Hz. Ali (ra) ilk üç halife döneminde de çok önemli hizmetler yaptı. Hz. Resulüllah’ın vefatından sonra, Hz. Ebubekir (ra), Hz. Usame’nin birliklerini yolladığında kendi yanında çok az insan kalmıştı. Bu durumda bedevilerin saldırı ihtimalini dikkate alarak Medine’nin giriş yollarında nöbetçiler görevlendirildi. Bu nöbetçileri denetleyenler arasında Hz. Ali (ra) de vardı. Hz. Ömer (ra) kendi hilafet döneminde bazı seferlere çıkmak zorunda kalınca kendi yerine Hz. Ali’yi Medine’de amir olarak görevlendirmişti. Cisr savaşında Müslümanlar, İranlılar karşısında bir çeşit yenilgiye uğramışlardı. Hz. Ömer (ra), şimdi Medine ile İran arasında hiçbir engelleyici siper kalmadı düşüncesiyle bizzat kendisi komutan olarak harekete geçmeye niyetlendi. Diğer insanlar bu öneriyi beğendiyse de Hz. Ali (ra) şöyle dedi: Allah korusun eğer siz şehit olursanız Müslümanlar darmadağın olurlar ve dengeleri tamamen bozulur, bu yüzden başka birisini göndermek gerekir.
Hz. Osman (ra) döneminde fitne fesat olduğunda Hz. Ali (ra) ona ihlas ile fikir verdi. Kendisi, Hz. Osman’ı, Ammal’ın yaramazlıklarından haberdar etti. Mısırlılar Hz. Osman’ın (ra) evini muhasara ettiğinde Hz. Ali (ra) ona yiyecek içecek ulaştırmaya çalıştı. Su testilerini Hz. Osman’ın evine ulaştırma çabaları sırasında Beni Haşim ve Beni Ümeyye’nin bir çok gençleri yaralandılar. Hz. Ali (ra), isyancıların Hz. Osman’ı öldürme planını öğrendiğinde kendi oğulları İmam Hasan (ra) ve İmam Hüseyin’i (ra) nöbet tutmaları için Hz. Osman’ın evine gönderdi. Nöbet tutmalarına rağmen isyankârlar Hz. Osman’ı son derece acıklı bir şekilde şehit etmişlerdi. O gün Hz. Ali (ra) Peygamber Efendimizin sarığını bağlayıp kılıcını kuşanarak Hz. Osman’ın huzuruna gitti ve ondan, isyancılara karşı koymak için izin istedi. Hz. Osman’ın elem verici bir şekilde şehit edildiği haberi Hz. Ali’ye ulaştığında, nöbet tutulduğu halde, isyancılar Hz. Osman’ı şehit etmeyi nasıl başardılar diye Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e çok kızdı.
Hz. Ali’ye hilafet biati edilmesinden şöyle bahsedilir: Hz. Osman (ra) şehit olunca bütün insanlar Hz. Ali’ye (ra) koştular ve biat almasını rica ettiler. Hz. Ali (ra), bu sizin işiniz değildir, bu Ashab-ı Bedir’in vazifesidir, buyurdu. Nitekim bütün herkes geldi ve hep bir ağızdan, biz sizden başkasını buna hakdar olarak görmüyoruz, dediler. Bunun üzerine Hz. Ali (ra), Hz. Talha ve Hz. Zübeyr’in nerede olduklarını sordu. İlk olarak Hz. Talha sözlü olarak Hz. Ali’ye biat etti, sonra Hz. Zübeyr ve diğer sahabeler kendisine biat ettiler.
Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Hz. Osman’ı şehit ettikten sonra fesatçılar Beytü’l Mal’ı soydular, sokağa çıkma yasağı gibi katı bir şekilde Medine’yi kuşattılar. O kadar ki Hz. Osman’ın mübarek naaşının defnedilmesine bile üç-dört gün izin vermediler. En sonunda birkaç sahabe geceleyin gizlice kendisini defnettiler. Hz. Ali (ra) halife olmayı kabul ettiğinde korkulan oldu ve bütün İslam alemi, Hz. Ali’nin Hz. Osman’ı öldürttüğünü söylemeye başladı. Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Eğer Hz. Ali’nin bütün üstün vasıfları görmezden gelinse bile yine de böylesine tehlikeli bir durumda onun hilafeti kabul etmesi son derece cesurca bir iştir. O, İslam için, kendi saygınlığını ve kendi zatını hiçe saydı. Hz. Ali’nin bu yaptığı büyük hikmetlere dayanıyordu. Eğer Hz. Ali o zaman biat almasaydı İslam, o ve Hz. Muaviye arasında meydana gelen savaştan daha fazla zarara uğrardı.
Hz. Talha (ra) ve Hz. Zübeyr (ra) ile ilgili, bu iki ileri gelen sahabenin Hz. Ali’ye yaptıkları biati bozdukları söylenir. Hz. Muslih Mevud (ra) bu konuda, bu örnek yanlıştır, der. Tarihten ispatlandığına göre bu iki sahabe Hz. Ali’ye kendi rızası ile biat etmemişlerdi. İsyancılar bu iki sahabeyi kılıç gücüyle ve zorla çekerek biat etmeye getirmişlerdi. Bu yüzden aralarındaki ihtilaf sebebiyle bu iki sahabe Hz. Ali’ye karşı koymak için harekete bile geçmişlerdi. Daha sonra kendi hatasının farkına varınca Hz. Talha (ra), savaş meydanından çekildi. Yolda iken, vahşi bir adam kendisini şehit etti ve ödül almak arzusu ile Hz. Ali’nin (ra) yanına geldi. Hz. Ali (ra) şöyle buyurdu: Ben Hz. Resulüllah’tan duymuştum ki Talha’yı cehennemlik birisi şehit edecek, işte ben sana cehennemi müjdeliyorum.
Huzur-i Enver, Hz. Ali (ra) ile ilgili konulara gelecek sefer devam edeceğini bildirdikten sonra Cezayir ve Pakistanlı Ahmediler için tekrar duaya çağırarak şöyle dedi: Cezayir’de durum gitgide sertleşiyor. Orada da bir devlet savcısı var ve Ahmedilere sık sık mahkeme açıyor. Pakistanlı Ahmedilere hitaben Huzur şöyle dedi: Dualara, gerektiği şekilde ilgi gösterme hissiyatı hala yok. Öncesinden çok daha fazla dualara yönelin.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver aşağıdaki merhumlardan hayır ile bahsetti ve gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.
1- Rabvah’tan Dr. Tahir Ahmed Bey. Merhum 4 aralıkta 60 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
2- Habibullah Mazhar Bey. 24 ekimde 75 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
3-Beşirüddin Ahmed Bey. 30 kasımda 86 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
4-Amine Ahmed Hanım. 19 ekimde vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Huzur-i Enver bütün merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.
٭…٭…٭