Sözde ulemalar ve muhalifler üflemeleriyle cemaati yıkacaklarını zannediyorlar ama bilmiyorlar ki onlar bizimle değil Allah ile mücadele ediyorlar. Ve de Allah’a karşı ayağa dikilenler kendileri mahvolurlar.
Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 19 Mayıs 2023’te İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresi okuduktan sonra şöyle dedi: Hz. Mesih-i Mev’ud (as) Allah-u Teala’nın cemaate olan lütufları ve bu lütufların artarak devam etmesinden bahsederek şöyle buyurur: Onca yalanlama, küfür fetvaları ve muhaliflerimizin gece gündüz sarf ettikleri çabalara rağmen bu cemaatin hep çoğalması da Allah-u Teala’nın büyük bir mucizesidir. Bundaki hikmetin ne olduğunu biliyor musunuz? Hikmeti şudur: Allah-u Teala kimi görevlendirirse ve gerçekten kim Allah tarafından ise o günden güne ilerler ve çoğalır ve onun cemaati de gün be gün gelişmeye devam eder. Ona muhalif olanlar ve yalanlayanlar büyük bir üzüntü ile ölürler. Allah-u Teala birini ilerletmek isterse hiç kimse onu durduramaz. Çünkü eğer onların çabalarıyla o cemaat durdurulursa o zaman durduranların Allah’a galip geldiklerini kabul etmek gerekecektir. Halbuki hiç kimse Allah’a galip gelemez.
Hz. Mesih-i Mev’ud’un bu sözlerinin gerçekleştiğini bizler her gün görüyoruz. Düşmanlar kişisel olarak da örgütlü bir şekilde de çabalar sarfettiler. Ancak Allah-u Teala, Hz. Mesih-i Mev’ud’a “Ben senin mesajını dünyanın kenarlarına kadar ulaştıracağım” ve “Ben, seni ihlasla ve içtenlikle sevenlerin topluluğunu çoğaltacağım.” Diye söz vermişti. Bu vaatlere uygun olarak biz Cemaatin yayıldığını görüyoruz.
Sözde ulemalar ve muhalifler üflemeleriyle cemaati yıkacaklarını zannediyorlar ama bilmiyorlar ki onlar bizimle değil Allah ile mücadele ediyorlar. Ve de Allah’a karşı ayağa dikilenler kendileri mahvolurlar.
Allah-u Teala’nın destek ve yardımının manzaraları, dünyanın uzak bölgelerinde bile görülmektedir. Onların hepsini anlatabilmek mümkün değil. Şimdi ben Cemaatin ilerlemesiyle ilgili birkaç olay anlatacağım. Hz. Mesih-i Mev’ud’un doğruluğunu insanların kalbine, Allah’ın nasıl yerleştirdiği bu olaylardan öğrenilmektedir. Bazı insanlar sadece bilgi eksikliği sebebiyle muhalefet ederler ve hakikati öğrendiklerinde ise doğruluğu kabul ederler.
Böyle bir olayı Kongo Kinşasa’nın cemaat başkanı yazmaktadır. Şöyle diyor: Orada bir köyde bizim muallim bey tebliğ turu yaparken, oranın yerel imamıyla Hz. İsa’nın vefatı vesaire konularda konuştular. O gayri Ahmedi imam, hz. İsa’nın hayatta olduğu inancının hz. Resulüllah’a bir hakaret olduğunu anlayınca derhal doğruluğu kabul etti. Sonra İmam Mehdi’nin geldiği konusunu da anladı. Nitekim o kendi ailesinden 6 kişi ve cami cemaatinden 21 kişiyle beraber Cemaate katıldılar.
Bazı yerlerde halkın kabul etmesi için Allah-u Teala kendisi zemin hazırlar. Gine Konakri’nin mübelliği şöyle yazmaktadır: Bir köyde tebliğ yaptığımda o köyün en yaşlısı dedi ki ben dedemden bu “mehdi” kelimesini birçok defa duydum fakat onun detayını bilmiyordum. Bugün bunun tafsilatını anladım, nitekim ben Ahmediyeti kabul ediyorum. Sonra o yaşlı, köylülere de Ahmediyeti kabul etmelerini telkin etti. Bunun neticesinde imam da dahil birçok kimse biat etti.
Aynı şekilde Gambiya’nın baş mübelliği şöyle yazmaktadır: Oradaki bir köye bir tebliğ takımı gittiğinde onlar diğer konularla birlikte 10 biat şartını da okudular. Bu şartları dinleyince köyün akıllı kimseleri anladılar ki bunlar hakiki İslam’dır. Köylüler, İslam’ın bu güzel öğretilerini ilk defa duyduklarını dile getirdiler. Nitekim uzun bir soru-cevap toplantısından sonra iki yüze yakın kimse Cemaate katıldı.
Bir Afrika ülkesinde, bazı kimseler bizim mübelliğimiz ile irtibat kurdular ve kendi bölgelerinde tebliğ yapmasını, çünkü cemaatin çocuklara Kur’an eğitimi imkanı sağladığını öğrendiklerini söylediler. Nitekim ertesi gün bizim tebliğ grubumuz oraya ulaştı, uzun bir tebliğ toplantısı neticesinde çok sayıda insan Ahmediyeti kabul etti. Ondan sonra köylüler bütün çocukları bizim önümüze getirdiler ve bunlar cemaatin çocuklarıdır onlara Kur’an eğitimi sağlansın dediler. Bunun üzerine Cemaatin mübelliği iki çocuk seçti ve o ikisine öğretileceğini ondan sonra bunların geri gelip bölgedeki diğer çocuklara Kur’an okutacağını söyledi.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Pakistan’da bizim Kur’an-ı Kerim okutmamız şöyle dursun dinlememiz bile yasaklanıyor. Bir Ahmedi’ye, Kur’an dinlediği için dava açıldı.
Bir Afrika ülkesi olan Çad’ın başkentinde bizim ilk camimiz yapıldı. Bunun üzerine hasetten dolayı şiddetli muhalefet başlatıldı. Cemaatimiz aleyhinde oradaki İslamî Mezhepler Kurumuna şikâyet edilince onlar, “ibadet etmek Ahmedilerin hakkıdır, biz onların camisini nasıl kapatabiliriz” diye cevap verdiler.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Oradaki İslamî Mezhepler Kurumunda en azından akıl var ve insaftan yanadırlar. Pakistan’da ise hakimler bile Cemaatimize kin beslemektedirler ve Ahmedilerin kendi camilerinde ibadet etme ve kendi ibadetgahlarına cami deme özgürlüğü bile yok.
Her neyse, Çad’ın İslamî Mezhepler Kurumu, çekememezlik yapan hasetçilere, eğer fitne çıkar diye bir korkunuz varsa polise rapor edin, dedi. Polise şikâyet edilince polis idaresi tam olarak araştırma yaptı; Caminin inşaat izni ve Cemaatin kayıt belgelerini kontrol ettiler; Bölgenin muhtarından bilgi aldılar, camiyi turladılar ve polisler şu neticeye ulaştılar: Ahmediye Cemaati yeni bir din getirmemiştir ve de neuzübillah hz. Resulüllah’a (sav) asla saygısızlık yapmamaktadır.
Sao Tome Demokratik Cumhuriyetinde, Marakeş’ten gelmiş olan bir gezgin orada bizim camimizde tesadüfen Cuma namazı kıldı. O orada “Sırru’l Hilafe” ve “Din Adına Kan” kitaplarının Arapçasını okudu, MTA Arapça TV’nin bazı programlarını izledi, âlemî biat yayınının kaydını izledi. Sonra bir müddet sonra tekrar geldi ve biat formu istedi ve hemen doldurup verdi. Bizim mübelliğimiz ona, birkaç gün düşün, dua et ondan sonra biat edersin dedi. Ama o şöyle dedi: Ben zaten bütün gece dua ettim ve eğer ben İmam’a biat etmeden ölürsem benim ölümüm cahillik ölümü olacak. Kısacası o derhal biat etti.
Orta Afrika’da bir bey, Cemaatimizle ilgili araştırma yaptı ve biat formu doldurmaya başladı. Bu esnada gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Sorulduğunda o şöyle dedi: Ben Cemaatin muhaliflerinden Cemaat hakkında çok şey duydum. Fakat bu biat formu ve 10 biat şartını okuyunca ben geçen hayatımdan pişmanlık duyuyorum. Bu biat formunu okuyunca anladım ki Ahmediye Cemaati doğruluk üzerinde dimdik kaim olan bir cemaattir.
Huzur-i Enver, Fildişi Sahili, Beliz, Özbekistan, Guyana ve sair ülkelerden Ahmediyet’in kabul edilişi ile ilgili birçok iman verici olaylar sunduktan sonra şöyle dedi: Ben, Allah’ın Hz. Mesih-i Mev’ud’a olan vaatlerinin gerçekleştiğine dair bu birkaç olayı anlattım, bunun gibi birçok olaylar vardır. Muhalifler bütün çabaları sarfediyorlar ama diğer taraftan Allah-u Teala dünyanın her ülkesinde cemaatin ilerlemesi için yeni yollar açıyor. Bundan dolayı bir yandan bizim Allah’a şükretmemiz gerekirken diğer taraftan kendi durumumuzu da daima muhasebe etmeliyiz. İmanlarımızı güçlendirmek için çaba sarfetmemiz gerekir.
Nesillerimizin kalbine de şunu yerleştirmemiz lazım ki sınanmalar her zaman gelir ancak nihai galibiyet Allah’ın kurduğu cemaatindir, bu yüzden imanınızın sarsılmasına asla izin vermeyin. Allah-u Teala yeni gelenlere ve eskilere, bütün Ahmedilere sebat nasip etsin; İman ve yakinde ilerletsin. Amin.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver aşağıdaki merhumlardan hayırla bahsetti ve onların gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi:
1- Siyalkot’tan Gulam Kadir Bey’in eşi Pervin Ahtar Hanım, 90 yaşında vefat etti. Onun bir oğlu, Mürebbi Arif Mahmud Bey Benin’de görevli olduğu için annesinin cenazesine katılamadı.
2- Çodri Vesim Ahmed Nasır Bey’in eşi Mümtaz Vesim Hanım. Onun iki oğlu vakıftır. Bir oğlu Zambiya’da mübelliğdir.
3- Ravalpindi Bölgesinin idare heyetinde Cemaatin genel sekreteri olarak görev yapan Tuğgeneral Munavvar Ahmad Rana Bey.
4- Emekli Grup Kaptanı Abdul Şükür Melik Bey. Kendisi eskiden Ravalpindi Cemaatinde Naip Amir idi ve bugünlerde Amerika Dallas’ta yaşıyordu.