Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 22 Nisan 2022’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
Bugünlerde ramazan ayından geçiyoruz ve neredeyse iki aşeresi (yani 20 günü) bitmiştir. Allah’ın lütfu ile her mümin bu ayda, bu ayın feyizlerinden olabildiğince çok pay almaya çabalar.
Ramazanın feyizlerinden ancak şöyle pay alabiliriz:
Allah-u Teala orucun farz olduğu hakkındaki ayette ilk başta orucun maksadını şöyle beyan etti: Takva edinesiniz diye oruç size farz kılındı. Nitekim, oruç ile birlikte takvamızın seviyesini de yükseltirsek, her türlü kötülükten sakınmak için Allah’a sığınmaya çabalarsak, işte ancak o zaman Ramazanın feyzinden pay alabileceğiz.
Hz. Resulüllah (sav) “oruç kalkandır.” buyurdu.
Acaba sadece lafta oruç tutmak bizim için yeterli midir? Yalnız sahur ve iftar yapmak kafi midir? Acaba sadece sahur ve iftar yapmamız bizi oruç kalkanının arkasına getirecek midir? Hayır! Aksine onun gerekliliklerine de bakmak gerekecek. Demin söylediğim gibi Allah-u Teala orucun temel maksadını لَعَلَّکُمْ تَتَّقُوْنَ ta ki siz takva edinesiniz diye bildirdi. Nitekim biz orucumuzu ve Ramazanımızı, “Allah’ın rızası için olan, Allah rızasını elde etmek için tutulan, ecri bizzat Allah’ın kendisi olan oruç ve ramazan” haline getirmek istiyorsak o halde onu Allah’ın istediği seviyeye getirmemiz gerekecektir.
Biz kendimize mümin diyoruz, Müslüman diyoruz, iddia ediyoruz ki biz hz. Resulüllah’ın emirlerine göre amel ederek ona olan inancımızı mükemmel hale getirerek şuna da inandık: hz. Resulüllah’ın verdiği gaybi müjdeye uygun olarak gelecek olan Mesih ve Mehdi, hz. Mirza Gulam Ahmed Kadiyanî’nin (as) zatında gelmiştir ve şimdi İslam’ın ikinci canlanışı işi Allah’ın vaadine göre ancak bu Mesih ve Mehdi’nin eliyle olacaktır. O halde bizim üzerimize farzdır ki biz içimizde İslam’ın hakiki ruhunu yerleştirmek için hz. Mesih-i Mev’ud’dan kılavuzluk almalıyız.
Nitekim takva ile ilgili hz. Mesih-i Mev’ud’un (as) nasihatlerini incelediğimizde, takvanın ne olduğu konusundan da haberdar oluruz. Dediğim gibi biz Müslüman olduğumuzu ve iman edenlere dahil olduğumuzu iddia ediyorsak o halde hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: Dinleyin! İmanın ilk aşaması insanın takvayı benimsemesidir.
Peki Takva nedir?
Bunun cevabı şudur ki her türlü kötülükten kendini sakınmak takvadır. Şimdi eğer dikkat edersek bu öyle sıradan bir şey değildir. Acaba biz takvanın hakkını vererek hukukullahı (Allah’ın haklarını) yerine getiriyor muyuz? Acaba biz takva üzerinde yürüyerek Allah’ın mahlukatının haklarını eda ediyor muyuz? Bunları ancak kendimizi muhasebe ettiğimizde öğrenebileceğiz. Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurdu: Bu konularda tam bir bilgimiz olmadıkça takvanın ne olduğunu bilemeyiz. İlim elde etmek zorunludur, çünkü ilim olmaksızın hiçbir şey elde edilemez.
Bunun için sık sık Kur’an-ı Kerim okuyun;
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurdu: Allah’ın hakkı nedir, kulların hakları nedir, Allah nelerden men etmiştir, nelerin yapılmasını emretmiştir? Bu bilgileri elde etmek için sık sık Kur’an-ı Kerim okuyun. Kur’an-ı Kerim okurken kötü işlerin detaylarını yazmanız da gerekir. Sonra, Allah’ın lütfu ve desteği ile o kötülüklerden kaçınmak için de hep çabalayın.
Velhasıl bu ramazanda bizler Kur’an-ı Kerim de okuyoruz ve genellikle Kur’an okumaya daha çok ilgi oluyor. O halde şu düşünceyle okumak gerekir: Biz onun emirlerine ve yasaklarına dikkat edeceğiz ve kötü işlerden uzak duracağız ve iyi işlerde amel etmeye çalışacağız. Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurdu: Kur’an-ı Kerim’de başlangıcından sonuna kadar emirler ve yasaklar ve de İlahî hükümlerin detayları mevcuttur.
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şunu büyük bir ısrarla vurguladı:
İnsan muttaki olmadığı müddetçe onun ibadetlerinde ve dualarında kabuliyetin belirtileri meydana gelmez. Çünkü Allah-u Teala اِنَّمَا یَتَقَبَّلُ اللّٰہُ مِنَ الۡمُتَّقِیۡنَ yani şüphesiz Allah ancak muttakilerin ibadetlerini kabul eder,[1] buyurmuştur. Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle dedi: Bu doğru bir sözdür ki namaz, oruç bile sadece muttakilerden kabul edilir.
İbadetlerin kabul olmasından kastedilen nedir?
Bunun cevabı şudur: Namaz kabul oldu dediğimizde bundan muradımız, namaz kılanda namazın etkilerinin ve bereketlerinin meydana geldiğidir. O bereketler ve etkiler meydana gelmediği müddetçe sadece boş hareketlerdir. Nitekim bakmamız gereken şudur ki, acaba ramazanımız, oruçlarımız bizi o seviyelere götürmeye çalışıyor mu? Şöyle buyurdu: Mümin olmak isteyen insan için ilk menzil ve ilk zorluk kötü işlerden çekilmektir ve bunun adı takvadır.
Bizim ibadetlerimiz, oruçlarımız, Kur’an-ı Kerim okumalarımız, eğer bunlar bizde fiili değişiklikler meydana getirmiyorsa; orucun maksadı olan takvayı elde etmeye çalışmadıysak o halde biz orucun amacına ulaşamadık demektir. Biz, Peygamber Efendimizin oruç kalkandır buyurduğu o kalkan ile ilgili konuşmalar yapıp da o kalkanı kullanma yollarını öğrenmeye çalışmadıysak; Biz sahura iftara özen gösterip de sahur ve iftar yemenin gayesini elde etmediysek; Biz bütün günümüzü yemeden içmeden geçirip de bu açlığın maksadını elde etmediysek; takva ile gerçekleşen maksada ulaşamadık, bizde oluşması gereken takva oluşmadı demektir. Velhasıl oldu mu olmadı mı diye incelememiz lazım.
Huzur-i Enver, hz. Mesih-i Mev’ud’dan takva ile ilgili başka bazı alıntılar da sundu. Bunlar bize, asıl takvanın ne olduğu ve hz. Mesih-i Mev’ud’un (as) ne tür takva meydana getirmek istediği konusunda yol göstermektedir.
Kur’an-ı Kerim takvanın ince yollarını öğretti
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: İnsanın üzerine gerçekten birçok ölümler gelmedikçe o muttaki olamaz… her taraftan gözlerinizi kapayıp önce takvanın aşamalarını kat edin, ne kadar peygamber geldiyse hepsinin iddiası takvanın yollarını öğretmekti, ancak takvanın ince yollarını Kur’an-ı Kerim öğretti… Bizim öğretimizin özeti ve özü şudur ki insan bütün güçlerini Allah’a doğru (gitmek için) kullanmalıdır.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Hz. Mesih-i Mev’ud’un muhtelif açılardan bize yaptığı nasihatlerden bazılarını sundum. Ta ki takvanın anlamı ve onun derinlikleri hakkında da bilgimiz olsun. Ve hz. Mesih-i Mev’ud’un buyurduğu gibi, onun cemaatine katılıp takvanın hakiki ruhunu anlayarak ona göre hareket edenler olalım. Ramazan’ın bu kalan günlerinde mümkün olduğu kadar çaba sarf etmeliyiz ki takvanın hakikatini anlayarak hukukullah ve hukukul ibad (yani Allah’ın ve kulların haklarını) eda edenler olalım. Allah-u Teala bizi buna muvaffak kılsın.
[1] Maide Suresi, ayet 28