5. Halifetü’l Mesih Hazretleri (Allah yardımcısı olsun) 25 Nisan 2025’te Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver (aba) Teşehhüd ve Fatiha Suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
Peygamber Efendimizin (sav) zamanındaki çeşitli seferlerden bahsediyordum. Bunlardan biri de Galib bin Abdullah’ın Fedek tarafına yaptığı seriyye’dir. Hz. Beşir bin Sa’d (ra), hicretin 7. yılının Şaban ayında 30 kişiyle birlikte Fedek’te Beni Mürre kabilesine doğru gitti. Beni Mürre, Beşir bin Sa’d (ra) ve onunla birlikteki tüm sahabeleri şehit etti. Resulullah (sav) bu haberi alınca Zübeyr bin Avvam’ı (ra) hazırladı ve onunla birlikte iki yüz sahabeyi gönderdi. Bu seferde Müslümanlar galip geldi ve ganimet elde ettiler.
Sonra Şüca’ bin Vehb’in seriyyesi var. Bu seriyye, hicretin 8. yılının Rebiülevvel ayında gerçekleşti. Hz. Şüca’ (ra), Bedir Gazvesi dahil olmak üzere tüm gazvelerde Resulullah (sav) ile birlikte bulundu. Kırk yaşındayken Yemâme Savaşı’nda şehit oldu. Hz. Resulullah’a Beni Hevazin’in Müslümanlara karşı kurduğu komplolarla ilgili bilgiler ulaşıyordu. Bu bilgiler üzerine Efendimiz (sav), Hz. Şüca’nın komutasında 24 askeri görevlendirdi. Hz. Şüca’ (ra), arkadaşlarıyla birlikte geceleri yolculuk yaparak Beni Hevazin’e ulaştı ve sabah vakti onlara saldırdı. Hz. Şüca’ (ra), arkadaşlarını takipten vazgeçirerek ganimetle birlikte Medine’ye geri döndü.
Bundan sonra bahsedilen bir seriyye Ka’b bin Umeyr el-Ğıfârî’nin seriyyesidir. Bu seriyye, hicretin 8. yılının Rebiülevvel ayında gerçekleşti. Efendimiz (sav), Hz. Ka’b bin Umeyr el-Ğıfârî (ra)’nın komutasında on beş sahabeyi Vadi’l-Kurâ’nın arkasında bulunan Zât-ı Atlâh tarafına gönderdi. Bu seriyyede bütün sahabeler şehit oldu. Ancak bir sahabe kurtulmayı başardı ve Peygamber Efendimize ulaştı. Efendimiz (sav) hemen bir ordu hazırladı, ancak o kişilerin başka bir yere saklandığı haberi gelince bu kararını erteledi.
Mute Gazvesi, hicretin 8. yılının Cemaziyelevvel ayında veya 629 Eylül’ünde gerçekleşti. Mute, Şam topraklarında Medine’ye yaklaşık 600 mil mesafede bulunuyordu. Bu savaşın nedeni, Müslümanların elçisi Hz. Haris bin Umeyr’in acı verici şehadetiydi ki bu durum Peygamber Efendimizi derinden üzmüştü. Hz. Muslih Mev’ud (ra) şöyle buyurmaktadır: “Hz. Resulullah (sav), Roma hükümeti tarafından Busra valisi olarak atanan Gassân kabilesinin reisine veya doğrudan Roma İmparatoru’na bir mektup yazdı. Bu mektupta muhtemelen Romalı kabilelerin Müslümanlara karşı komplo kurduklarına ve on beş Müslümanı acımasızca öldürdüklerine dair şikayetler yer alıyordu. Bu mektup, Mute mevkiinde konaklayan Hz. Haris (ra) ile gönderilmişti. Burada Gassân kabilesinin reisi Şurahbil ona rastladı ve Hz. Haris’i (ra) yakalatarak öldürttü. Resulullah (sav), Hz. Haris’in (ra) şehadet haberini alınca, bu olayın ve geçmişteki olayın cezası olarak üç bin kişilik bir ordu hazırlattı ve Zeyd bin Harise’yi komutan olarak atadı. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: ‘Eğer Zeyd şehit olursa, Cafer bin Ebi Talib komutan olacaktır. Eğer Cafer bin Ebi Talib şehit olursa, Abdullah bin Revaha komutan olacaktır. Eğer Abdullah bin Revaha da şehit olursa, Müslümanlar kimi isterlerse onu kendilerine komutan tayin edebilirler.
Orada Nu’man adında bir Yahudi bulunuyordu. Dedi ki: “Ey Ebu’l-Kasım! Eğer sen peygambersen, adını andıklarının hepsi şehit olacaktır.” Sonra aynı Yahudi Hz. Zeyd’e (ra) dedi ki: “Zeyd! Vasiyetini yap. Eğer Muhammed (sav) gerçek bir peygamberse, sen geri dönemeyeceksin.” Hz. Zeyd (ra) dedi ki: “Şahitlik ederim ki Muhammed (sav) Allah’ın gerçek peygamberidir.” Efendimiz (sav) komutanları tayin ederken Hz. Cafer (ra) dedi ki: “Ya Resulallah! Senin Zeyd’i bana komutan tayin edeceğini hiç düşünmemiştim.” Efendimiz (sav) buyurdu ki: “Git! Sen neyin iyi olduğunu bilmiyorsun.”
Resulullah (sav), Hz. Zeyd’e beyaz bir bayrak verdi ve şöyle dedi: Hz. Haris’in şehit edildiği yere varıp insanları İslam’a davet et. Eğer kabul ederlerse ne âlâ, aksi takdirde Allah’tan yardım dileyerek onlara karşı savaş. Resulullah (sav) onları uğurlarken şu nasihatlerde bulundu: “Size Allah’ın takvasını benimsemeyi ve yanınızdaki Müslümanlara iyilik yapmayı vasiyet ediyorum. Allah’ın adıyla, Allah’ı inkâr edenlerle mücadele edin. Hile yapmayın, ihanet etmeyin, emzikli bir çocuğu öldürmeyin, bir kadını veya yaşlı birini öldürmeyin, herhangi bir hurma ağacını kesmeyin, başka bir ağacı da kesmeyin, bir binayı yıkmayın.”
Sonra ordunun komutanına buyurdu ki: “Bir müşrikle karşılaştığınızda onu üç şeye davet edin. Bunlardan birini kabul ederse, onu kabul edin ve onlara eziyet etmeyin.”
Onları kendi şehirlerinden muhacirlerin şehrine hicret etmeye davet edin. Eğer bunu yaparlarsa, onlara muhacirler için olanın onlar için de olduğunu ve muhacirlerin sorumluluklarının onların da sorumlulukları olduğunu bildirin. Eğer bunu reddederlerse, onlara Müslümanlardan bedevilerin tarafına gitmelerini söyleyin.
Onlar için Allah’ın hükmü, diğer Müslümanlar için olanın aynısı olacaktır. Ancak Müslümanlarla birlikte cihada katılmadıkça ganimet malından ve fey malından pay alamazlar.
Eğer bunu da reddederlerse, onlardan cizye talep edin. Eğer razı olurlarsa, kabul edin ve onlara eziyet etmekten vazgeçin. Eğer bunu da reddederlerse, onlara karşı Allah’tan yardım dileyin ve onlarla cihat edin. Eğer bir kaleyi veya şehri kuşatırsanız ve onlar sizden Allah’ın ve Resulü’nün güvencesini vermenizi isterlerse, onlara Allah’ın ve Resulü’nün güvencesini vermeyin.
Hz. Muslih Mev’ud (ra) buyuruyor ki: “Allah Teâlâ’nın hikmeti gereği bu olay aynen gerçekleşti. Önce Hz. Zeyd (ra) şehit oldu, ardından Hz. Cafer (ra) ordunun komutasını devraldı ve o da şehit oldu. Daha sonra Abdullah bin Revaha (ra) ordunun komutasını aldı ve o da şehit oldu. Ordu dağılma noktasına gelmişken, bazı Müslümanların isteği üzerine Hz. Halid bin Velid (ra) İslam sancağını aldı ve Allah Teâlâ onun aracılığıyla Müslümanlara zafer nasip etti. Böylece İslam ordusunu sağ salim geri getirdi.”
Hazret-i Emirü’l-Mü’minîn (ra) buyurdu ki: “Bu konu devam ediyor ve inşallah gelecekte de devam edecek. Şimdi bir şehidin ve bazı merhumlardan bahsedeceğim ve namazdan sonra onların gıyabi cenaze namazını kılacağım.”
1) Muhterem Laiq Ahmed Cheema Sahibi, Muhterem Chaudhry Nazir Ahmed Cheema Sahib’in oğlu. Kendisi, 18 Nisan’da Karaçi’de bir kalabalığın saldırısına uğrayarak tuğla ve taşlarla son derece zalimane bir şekilde şehit edildi. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Şehidin yaşı 47 idi. Merhum şehit bir tamirhane işletiyordu ve dürüstlüğü sayesinde işleri oldukça büyümüştü. Merhum musi idi, son derece gayretli bir cemaat çalışanı, namaz ve oruca düşkün, teheccüd kılan, cana yakın, sevgi dolu, çok cesur ve başkalarına cesaret veren, hilafetle özel bir bağı olan, hutbeleri dikkatle dinleyen, cemaat görevleri ve davaların takibi için her zaman hazır bulunan biriydi. Şehadet olayından iki gün önce muhalifler tarafından mahkemede tehditler almıştı. Şehidin Kur’an-ı Kerim’e karşı büyük bir aşkı vardı. Geride iki eşi ve yedi çocuğu kaldı. Ayrıca kız kardeşi ve erkek kardeşi de bulunmaktadır.
Merhum şehidin zikri sırasında Hazret-i Emirü’l-Mü’minîn (ra) buyurdu ki: “Bugün de Kasur’un bir köyünde genç bir Ahmedî’nin şehadet haberi geldi, detaylar henüz ulaşmadı.”
Ardından Hazret-i Emirü’l-Mü’minîn (ra) muhalifler hakkında dua ederek şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ bu zalimlerin tez zamanda azaba yakalanması için vesileler yaratsın. Onlar için artık şu dua geçerlidir: “اَللّٰھُمَّ مَزِّقْھُمْ کُلَّ مُمَزَّقٍ وَ سَحِّقْھُمْ تَسْحِیْقًا”
‘Allahümme mezzikhüm külle mümezzekın ve sehhikhüm teshiykâ.'” (Allah’ım, onları darmadağın et, onları şiddetle ez!)
2) Muhterem Ümmetü’l-Müsavvir Nuri Sahibe, Doktor Mesudü’l-Hasan Nuri Sahib’in eşi. Merhume geçtiğimiz günlerde vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhume, Hazret Mirza Şerif Ahmed Sahib’in (ra) torunu ve Mirza Davud Ahmed Sahib’in kızıydı. Hazret Navvab Emetü’l-Hafîz Begüm Sahibe (ra) de onun anneannesi idi. Hazret-i Emirü’l-Mü’minîn (ra) buyurdu ki: “O benim amcamın kızıydı. Allah-u Teâlâ’nın fazlıyla musi idi. Merhume namaz ve oruca düşkün, tevekkül sahibi, iyi huylu, farklı dinleri inceleyen, kocasına destek olan, sabırlı, samimi bir din hizmetkârı, Kur’an-ı Kerim’i seven, yoksullara karşı şefkatli, Hazret-i Mesih-i Mev’ud’un (as) kitaplarını okuyan, vakıf-ı zindigîlere saygı duyan bir hanımefendiydi.”
3) Burkina Faso’nun yerel mübelliği muhterem Hasan Sanogo Ebubekir Sahip. Kendisi 63 yaşında geçtiğimiz günlerde vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhum, yerel dilde Kur’an-ı Kerim dersleri verirdi ve bu dersler radyoda yayınlanırdı. Merhum, El-Ezher Üniversitesi’nde eğitim görmüştü. Merhum muttaki, tebliğ etmeye istekli, cesur, mükemmel bir hatip, Kur’an-ı Kerim’i seven, güler yüzlü bir insandı. Hazret-i Emirü’l-Mü’minîn (ra), Allah Teâlâ’nın cemaate böyle hizmet edenleri her zaman bahşetmesi için dua etti.
Hutbenin sonunda Hz. Emirü’l-Mü’minîn, tüm merhumların mağfireti ve derecelerinin yükseltilmesi için dua etti.
٭…٭…٭