Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 29 Nisan 2022’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
Şüphesiz Ramazanın sonunda oruç farzı sona eriyor ama diğer farzları eda etme kalitesini artırma vakti başlı-yor. Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Büyük günahlardan kaçınmak şartıyla, beş vakit namaz bir vakitten diğer vakte kadar, bir Cuma diğer cumaya kadar ve bir ramazan diğer ramazana kadar, arada meydana gelen günahlara kefaret olur. Küçük günah ve hatalar, tövbe istiğfar yapılmadığında büyük günaha dönüşür. Nitekim onlardan korunmak için insan her zaman kalbinde Allah korkusu taşımalı ve istiğfar etmeli. Hz. Mesih-i Mevud (as), ibadetlerinizin hakkını da insanların haklarını da eda edin diye sık sık nasihat etti. Eğer biz, hz. Mesih-i Mevud’un (as) verdiği nasihatleri hayatımızın bir parçası haline getirirsek kesinlikle iyiliklerde ilerleyenler ve bir ramazanı diğer ramazanla birleştiren yolda yürüyenler olacağız. Bu yol, hatalardan ve günahlardan koruyan ve affedilmemizi nasip eden bir yoldur.
Ramazan’da farz ve nafile namazları özel bir ihtimam ile eda etmeye çabalarız. Ancak aslında bunların bütün yıl, on iki ay boyunca eda edilmesi şarttır. Hz. Resulüllah (sav) bir defa şöyle buyurdu: Namazı terk etmek insanı küfre ve şirke yaklaştırır. Namazın önemi hakkında şöyle buyurdu: Kıyamet günü kulların ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer bu hesap düzgün çıkarsa başarıya ulaşılır ve necata kavuşulur. Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurdu: İnsanın dua, tesbih ve tehlil ile meşgul olmasına Allah-u Teala’nın ne ihtiyacı var. Tam tersine bu insanın kendi faydası içindir ve böylece insan amacına ulaşır. Dünyada Allah’ın içine özel bir lezzet ve haz koymadığı hiçbir şey yoktur. İyi anlayın! İbadetlerdeki lezzet ve mutluluk, dünyadaki bütün lezzetlerden ve hazlardan daha güzel ve yüksektir. Nitekim son derece kalp sızısı ve çırpınarak Allah-u Teala’ya şöyle dua etmek gerekir: Allah’ım! Sen nasıl meyvelerin ve diğer şeylerin lezzetini nasip ettiysen, ibadetin lezzetini de bir defa bana tattır. İnsan bir defa onun tadını alınca artık onun lezzetinden haberdar olacak ve ilgiyle yönelecektir.
Allah-u Teala اِنَّ الۡحَسَنٰتِ یُذۡھِبۡنَ السَّیِّاٰتِ yani iyilikler kötülükleri giderir buyurur. Yine namaz kötülüklerden ve çirkin şeylerden korur, buyurur. Fakat bazı kimseler namaz kıldıkları halde yine de neden kötülükler yaparlar? Bunun cevabı şudur: Onlar namaz kılmasına kılarlar ama onun ruhuyla ve takva ile değil. Sadece adet ve alışkanlık olarak fiziksel hareketler yaparlar. Buyruldu ki, hz. Resulüllah’ın (sav) kıldığı gibi namaz kılın. Tabi ki sünnet olan zikir kelimelerini eda ettikten sonra kendi ihtiyaç ve isteklerinizi kendi dilinizde söyleyin ve Allah’tan isteyin, bu yasak değildir. Namazın özü ve ruhu zaten duadır. Mesela, birisinin padişahın huzurunda iken hiçbir şey söylemeyip dışarı çıkınca isteğini söylemesinin ne faydası olacaktır? İşte namazda huşu ve yakarışla dua etmeyenlerin durumu da aynen böyledir.
Yine hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurdu: Namazın hakikatini anladıktan sonra bir müminin yapması gerekenlerden biri de Kur’an-ı Kerim okumaktır. Bunu anlayın ve ilgi gösterin, çünkü bu da bir ramazanı diğer ramazanla birleştirmenin bir yoludur. Bizim cemaatimizin, dikkat ve ilgi ile can ü gönülden Kur’an-ı Kerim ile meşgul olmaları gerekir. Şimdi Kur’an-ı Kerim silahını elinize alırsanız galibiyet sizindir. Bu nurun karşısında hiçbir karanlık duramayacaktır.
İyilikleri kökleştirmek için hz. Mesih-i Mevud (as) şu nasihatte bulundu: Her durumda dini dünyadan üstün tutun. Buyurdu ki, iki tür insan olur. Bir kısmı tamamıyla dünya peşinde koşandır, öyle insanları şeytan kendi kontrolü altına alır. Diğer kısım insanlar dinin gelişmesini dert edinirler, işte bu gruba Allah’ın grubu denilir ki bunlar şeytan ve askerlerine galip gelirler. Allah-u Teala, dini elde etmenin de bir ticaret olduğunu söyledi. Şöyle buyurdu: ھَلۡ اَدُلُّکُمۡ عَلٰی تِجَارَۃٍ تُنۡجِیۡکُمۡ مِّنۡ عَذَابٍ اَلِیۡمٍ yani sizi çok acı verici azaptan kurtaracak olan bir ticaretten haberdar edeyim mi? Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle dedi: Marifette ilerlemek için anlaşılmayan her konuyu sormak gerekir. Yani, fiili ilerleme için sormak gereklidir, buyurdu. Velhasıl, dini dünyadan üstün tutmak için bir yandan iman sağlamlığı gerekirken diğer taraftan ilmi ve amelî ilerleme de gereklidir ve bunun için çaba sarfetmek de şarttır.
Hz. Mesih-i Mevud (as), ramazanın feyizlerini devam ettirmek için birbirimizle ilişkilerde yüce ahlak göstermek, sevgi ve kardeşlik, ayrıca birbirinin haklarını eda etme çabasının daima sürdürülmesini nasihat etti. Kendisi şöyle buyurdu: Allah’u Teala, kıyamete kadar inkarcılara üstün gelecek bir cemaat kuracağını vadetti. Ancak bu sınanma ve zayıflık günleri, herkese kendini ıslah etme ve durumunu düzeltme fırsatı sunmaktadır. Birbirinin kalbini kırmak, zayıf ve aciz kimseleri hakir görmek büyük günahtır. Ben mutlak olarak iki şey ile geldim; Birincisi, Allah’ın tevhidini benimseyin. İkincisi aranızda muhabbet ve dert ortaklığı gösterin. Sizler, başkaları için bir keramet olan örnekler sergileyin. Sahabelerde meydana gelen işte buydu ve onların doğruluğunun deliliydi. کُنۡتُمۡ اَعۡدَآءً فَاَلَّفَ بَیۡنَ قُلُوۡبِکُمۡ۔ yani, sizler birbirinize düşmandınız ve O, sizin kalplerinizi birleştirdi. Hiç unutmayın ki aranızdan her biri, kendisi için hoşlandığı bir şeyi kardeşi için de istemedikçe o benim cemaatimden değildir, aksine o musibet ve bela içindedir ve de onun sonu iyi değildir.
Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurdu: Hz. Nebi-yi Kerim (sav) kendi amelleriyle ispatlayarak dedi ki “Benim ölümüm de yaşamam da hepsi Allah-u Teala içindir.” Müslüman olmak kolay değildir. İçinizde hz. Resulüllah’ın (sav) örneğini meydana getirinceye kadar durmayın. İnsanın, son derece yüce ve şanlı bir Peygamberin ümmeti olduğu halde hayatını kafirlerinki gibi geçirmesi ne kadar utanç vericidir. Allah’ın sevdiği birisi olmak, insanın hayatının amacı ve gayesi olmalı. Çünkü Allah’ın sevdiği birisi haline gelmedikçe ve Allah’ın sevgisi nasip olmadıkça başarılı bir hayat geçirilemez. Ve bu da hz. Resulüllah’a (sav) gerçek anlamda itaat ve bağlılık olmadıkça meydana gelmez. Peygamber Efendimiz (sav) İslam’ın ne olduğunu kendi amelleriyle gösterdi. Nitekim siz işte bu İslam’ı içinizde yaratın ki Allah’ın sevgilisi olasınız. Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurdu: Unutmayın! Bizim cemaatimiz, normal dünyalık insanlarınki gibi hayat geçirmek için kurulmamıştır. Benim sizden istediğim, sadece dilinizle ikrar etmeniz ama fiilen hiçbir şey yapmamanız değildir. Eğer birisi bana tabi olduktan sonra bile durumunu düzeltmezse ve fiili durumunu geliştirmezse, aksine dil ile söylemeyi yeterli sayarsa o, bana gerek olmadığını fiilen kanıtlamak istiyor, demektir.
Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Eğer biz, Peygamber Efendimizin geleceğini müjdelediği mesih ve mehdi olduğuna kesin inanarak hz. Mesih-i Mevud’a (as) biat ettiysek o zaman içimizde yaratmamız gereken pak değişimi yaptığımızı kanıtlamamız gerekecek; Dünya için örnek olmamız gerekecek; Allah’ın haklarını ve kulların haklarını eda etmeyi prensip haline getirmemiz gerekecek; Tevhidin kökleşmesi için her fedakarlığı yapmamız gerekecek. İşte biz ancak o zaman biat etmenin hakkını verenler olacağız. Allah-u Teala bize bunu nasip etsin.
Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Dünyanın durumunun düzelmesi için de dua edin. Ülkeler, akıllarını başlarına alıp, aralarında sürüp giden düşmanlıklar ve saldırılardan vazgeçsinler. Dünya çok büyük bir mahvoluşa doğru gidiyor. Bunlar kendilerini Yaratan Allah’ı tanırlarsa işte ancak o zaman bu durumdan çıkabilirler.
Ayrıca dünyanın çeşitli ülkelerinde, Allah için hapse atılanların da ve oralarda yaşayan Ahmedilerin de sıkıntılarının hafiflemesi için duaya teşvik ederek Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Allah yolunda hapis düşen Ahmediler için dua edin, Pakistan’daki durum için dua edin. Dünyanın başka ülkelerindeki durumlar için de dua edin. Afganistan’da, Cezayir’de hapse atılan Ahmediler için dua edin. Pakistan’da kanunlar yüzünden, mollaların korkusundan yahut halkın korkusuyla, hakimler doğru kararlar bile veremiyorlar. Allah-u Teala bu durumları düzeltsin ve Pakistan’da da Ahmediler özgürce yaşamaya başlasınlar.
Huzur-i Enver hutbenin sonunda, Cemaatimizin El-Şirketü’l İslamiye adlı kurumun müdürü sayın Abdulbaki Arşed Bey’in vefatı dolayısıyla onun Cemaate yaptığı hizmetlerden bahsetti ve Cuma namazından sonra onun cenaze namazını kıldıracağını bildirdi.
٭…٭…٭