Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 3 temmuz 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver şöyle buyurdu:
Geçen hutbelerde Hz. Saad bin Muaz’dan (ra) bahsediyordum. Bedir savaşındaki ahde vefayı gösteren olayı Hz. Muslih Mevud (ra) kendi anlatım tarzıyla şöyle beyan etti: Aşkın olduğu yerde hiçbir aşık sevgilisine herhangi bir sıkıntı dokunmasını veya sevgilisinin savaşmasını istemez. Bu doğal bir şeydir. Aynı şekilde ashab-ı kiram da Peygamber Efendimizinsav savaşa girmesini istemezdi. Peygamber Efendimizsav Bedir’in yakınlarına geldiğinde sahabelere, bizim kafile değil ordu ile karşı karşıya geleceğimizi Allah-u Teala bana haber verdi, dedi ve sonra sahabelerden görüşlerini sunmalarını istedi. Bunun üzerine ileri gelen muhacir sahabeler son derece içten konuşmalar yaptılar. Fakat Hz. Resulüllah (sav) her konuşmadan sonra, bana görüşünüzü bildirin, demeye devam etti. Bunun üzerine Evs kabilesinin lideri Saad bin Muaz, Peygamber Efendimizinsav ne istediğini anladı ve Ensar adına, ihlas ve vefa dolu bir konuşma yaptı. Şöyle dedi: “Siz nereye giderseniz biz sizinle beraberiz. Allah adına yemin ederim ki eğer siz bize denize atlamamızı emrederseniz kesinlikle atlayacağız ve aramızdan hiçbiri geride kalmayacak. Biz sizin önünüzde de savaşacağız, arkanızda da; sağınızda da savaşacağız, solunuzda da. Düşman, bizim cesetlerimizi çiğneyip geçmedikçe asla size ulaşamayacak.” Peygamber Efendimizle birlikte 16 savaşa katılmış olan bir sahabe şöyle der: Keşke ben bu savaşlarda yer almak yerine Saad bin Muaz’ın ağzından çıkmış olan o sözleri söyleyen olsaydım.
Raad suresinin 12. Ayeti
لَہٗ مُعَقِّبٰتٌ مِّنۡۢ بَیۡنِ یَدَیۡہِ وَ مِنۡ خَلۡفِہٖ یَحۡفَظُوۡنَہٗ مِنۡ اَمۡرِ اللّٰہِ …
“Yani, onun için, onun önünde ve arkasında yürüyen muhafızlar tayin edilmiştir.” Ayetini tefsir ederek hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Hz. Resulüllah’ın (sav) bütün peygamberlik dönemi bu korumanın delilidir. Nitekim Mekke-i Muazzama’da onu melekler korurlardı, yoksa o kadar düşmanın arasında kaldığı halde canını nasıl koruyabilirdi. Medine-yi Münevvere’de ise semavî meleklerle birlikte yeryüzü melekleri yani sahabelerin koruması da nasip oldu. Sonra hz. Muslih Mevud (ra), Bedir savaşında gerçekleşen ihlas ve ahde vefanın göstergesi olan o nadir olayı anlatarak şöyle dedi: Bu ihlaslı kimseler de o “muakkıbat” yani muhafızlardan idiler, Allah-u Teala onları Hz. Resulüllah’ı (sav) korumak için tayin etmişti.
Bedir savaşı münasebetiyle Hz. Saad bin Muaz’ın ihlasından bahsederek, Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra) “Siret Hatemü’n Nebiyyin” kitabında şöyle yazar: Hz. Saad bin Muaz, savaş meydanının bir bölümünde Hz. Resulüllah (sav) için küçük bir çadır hazırladı ve yanına da iyi cins bir deve bağladı. Sonra Peygamber Efendimizesav şöyle arzetti: Ya Resulallah! Siz bu çadıra teşrif buyurun, biz Allah’ın ismini anarak düşmana karşı duracağız. Eğer Allah bizi galip kılarsa, Elhamdülillah. Ama eğer Allah korusun işler ters giderse siz bineğinize binip bir şekilde Medine’ye ulaşın. Orada bizim öyle kardeşlerimiz var ki onlar da ihlas ve muhabbet de bizden aşağı kalmazlar. Onlar sizi korumak için canlarını vermekten bile çekinmezler.
Uhud gazvesinin gecesinde Hz. Saad bin Muaz, Hz. Useyd bin Hudayr ve Hz. Saad bin Ubade, Mescid-i Nebevî’de silahlanarak Hz. Resulüllah’ın (sav) kapısında nöbet tuttular. Hz. Resulüllah (sav) at üzerinde, omzunda oku, elinde mızrağı ile Medine’den yola revan olduğunda Saad bin Muaz (ra) ve Saad bin Ubade (ra) Peygamber Efendimizinsav bineğinin önünde yavaş yavaş koşarak gidiyorlardı.
Hz. Saad bin Muaz’ın annesinin Peygamber Efendimizesav ne kadar muhabbet duyduğundan bahsederek Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Uhud savaşından dönüşte Hz. Saad bin Muaz, Peygamber Efendimizinsav bineğinin yularını tutmuş, gururla yürüyordu. Onun bir kardeşi savaşta şehit olmuştu. Medine’de Peygamber Efendimizinsav şehit olduğu haberi yayılmıştı. Bu haberi duyunca Saad’ın (ra), gözlerinin feri sönmüş yaşlı annesi sendeleyerek Medine’nin girişine doğru gidiyordu. Peygamber Efendimizsav yaklaştığında bu yaşlı kadın, oğlunu değil, Peygamber Efendimizinsav nerede olduğunu sordu. Hz. Saad, önündedir, diye cevap verdi. Bu yaşlı kadının zayıf gözleri Peygamber Efendimizinsav çehresinde dolaştı. Peygamber Efendimizsav, “Anacığım, maalesef senin genç oğlun savaşta şehit oldu, dedi. Bu yaşlı kadın bakın ne kadar sevgi dolu bir cevap verdi: Ya Resulallah! Siz neler söylüyorsunuz. Ben sizin sağ salim olmanızı temenni ediyordum.
Hz. Muslih Mevud (ra) Ahmedi kadınların tebliğ sorumluluğuna dikkat çekerek şöyle buyurur: İşte bu kadınlardı ki İslam’ın yayılması ve tebliğ hususunda erkeklerle omuz omuza yürürlerdi. Sizler de Hz. Mesih-i Mevud’a (as) iman ettiğinizi ve hz. Mesih-i Mevud’un (as) Hz. Resulüllah’ın büruzu (zıll) olduğunu iddia ediyorsunuz. Yani diğer bir deyişle sizler kadın sahabelerin büruzusunuz (yani gölgesiniz). Ancak söyleyin bakalım, o bayan sahabelerin içindeki din coşkusu sizin içinizde de dalgalanmakta mıdır? Durumunuzu dikkatle incelerseniz kendinizi onların çok gerisinde bulacaksınız.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Hz. Muslih Mevud (ra) burada kadınlara hitap ettiği için onlardan bahsedilmektedir, yoksa bir çok defa halifeler ve de ben de hep dedim ki bizim erkeklerimizin de sahabelerin örneğini sergilemeleri gerekir. İşte ancak o zaman, İslam’ı dünyaya yayacağını iddia eden bizler, gerçekten buna uygun hareket ediyor olacağız.
Hz. Muslih Mevud (ra) bayan sahabelerin fedakarlıklarından bahsederek şöyle der: Hıristiyanlar, Meryem Magdelena ve onunla birlikte olan kadınların, düşmandan gizlenerek İsa Mesih’in kabrine gittikleri için onların cesurluğuyla pek övünürler. Ben onlara diyorum ki gelin ve benim sevgili Efendimin ihlaslı fedailerine bir bakın. Bir bakın ki onlar hangi hallerde ona destek oldular ve tevhid bayrağını yükselttiler.
Peygamber Efendimizsav Medine’ye vardığında diğer Yahudi liderlerle birlikte Kaab bin Eşref de emniyet ve huzur konusunda birlikte savunma yapmak anlaşmasına katıldı. Fakat bu adam perde arkasından İslam aleyhinde faaliyetler yürütmeye devam etti. Kaab, Yahudi alimlere birçok bağışlar da yapardı. Müslümanların Bedir savaşındaki olağanüstü zaferine Kaab çok öfkelendi. O anladı ki bu yeni din kendiliğinden yok olacak gibi görünmüyor. O yüzden İslam’ı yok etmeye karar verdi. Nitekim o Mekke’ye gitti ve orada sivri dili ve şiirleriyle, Kureyş’in kalbinde yanan ateşi daha da alevlendirerek, İslam’ı ve İslam’ın kurucusunu tarih sayfasından sileceklerine dair, Kureyş liderlerine Kabe’nin perdesini tutarak yemin ettirdi. Kaab bununla da yetinmeyip diğer Arap kabilelerini de İslam aleyhinde kışkırtmaya devam etti. Bu herif Medine’de İslam aleyhinde ve Müslüman kadınlar hakkında çirkin şiirler söyledi, hatta Hz. Resulüllah’ı (sav) öldürme planı bile yaptı. İş bu raddeye varınca Medine’deki cumhuriyet yönetiminin başkanı ve yüksek hükümdarı olarak Peygamber Efendimizsav, sözleşmeyi bozmak, isyan, savaşa tahrik etmek, fitne çıkarmak, iffetsizlik ve öldürme planı suçlarından dolayı Eşref’in hikmet ile öldürülmesine hükmetti. Bu amaç için Peygamber Efendimizsav Muhammed bin Mesleme’yi seçti ve ona Kaab’ı öldürmek için hangi metodu uygulayacaksa, mutlaka Evs Kabilesinin reisi Hz. Saad bin Muaz’dan görüş almasını tembihledi. Nitekim öneriye uygun olarak Muhammed bin Mesleme, Ebu Naile ve iki üç diğer sahabeyle birlikte Kaab’ın ölüm cezasını infaz ettiler.
Beni Nazir Kabilesinden elde edilen mallar ile ilgili Hz. Resulüllah (sav) “ya bu mallar ensar ve muhacirler arasında eşit dağıtılsın, ya da bütün mallar Muhacirlere verilsin ki böylece onlar kendi ayakları üzerinde durabilme imkanına sahip olup Ensar’ın evinden çıksınlar,” seçeneğini Ensar’ın önüne sunduğunda, Hz. Saad bin Ubade ve Hz. Saad bin Muaz aralarında danışarak Peygamber Efendimizesav şöyle arzettiler: Ya Resulallah! Bu mallar muhacirlere verilsin ve aynı zamanda onlar eskiden olduğu gibi bizim evlerimizde kalmaya devam etsinler. Biz, onlar evlerimizden çıksınlar diyemeyiz. Peygamber Efendimizsav bunu duyduğunda çok mutlu oldu ve şöyle dua etti: Ey Allah’ım! Ensar’a ve onların evlatlarına rahmet et.
İfk olayında da Saad bin Muaz (ra) özverili fedakarlık göstermişti. Aynı şekilde Hendek gazvesinde Beni Kureyza’nın lideri Kaab bin Esed ile müzakere için gönderilen etkili sahabeler arasında Hz. Saad bin Muaz da vardı. Hendek gazvesinden sonra Beni Kureyza’nın ihanetinin cezasını vermekte de Hz. Saad bin Muaz rol oynadı.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver şöyle dedi: Bu savaşın ayrıntıları biraz uzun, o yüzden inşallah gelecek sefer anlatacağım.
٭…٭…٭