Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 30 Ekim 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
Geçen hutbede Hz. Muaz Bin Cebel’den bahsediyordum, bugün de devam edeceğim. Hz. Muaz, çok cömertti, bu yüzden çok borç almak zorunda kalırdı. Bir defa alacaklılar Hz. Resulüllah’ın (sav) huzuruna çıkıp alacaklarının Hz. Muaz’a ödettirilmesini rica ettiler. Peygamber Efendimiz, önce borçların silinmesini rica etti, bunun üzerine bazı kimseler alacaklarından vazgeçtiler. Daha sonra Peygamber Efendimiz, Hz. Muaz’ın mal mülkünü alacaklılar arasında taksim etti. Ancak yine de borçların hepsi ödenemedi.
Hz. Resulüllah (sav), Hz. Muaz’ı temsilci ve kadı olarak Kuran ve dini öğretmek üzere Yemen’e yolladığında, birisi hediye olarak bir şey verirse Hz. Muaz’ın bunu kabul etmesine izin verdi. Bu arada Hz. Resulüllah (sav), belki de Hz. Muaz’ın bir daha kendisiyle görüşemeyeceğini düşündüğünü belirtti. Hz. Muaz bunu duyunca hüngür hüngür ağlamaya başladı. Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: İnsanlar arasında bana en yakını takva sahibi olandır, kim olursa nerede olursa olsun. Yemen’in görevlileri, zekatı toplayıp Hz. Muaz Bin Cebel’e yollardı. Hz. Resulüllah (sav) Hz. Muaz’a, insanların orta dereceli mallarından zekat almasını ve mazlumun ah etmesinden kaçınmasını bilhassa nasihat etti.
Hz. Muaz’ın ayağında sakatlık vardı. Nitekim kendisi Yemen’e varıp namazda imamlık yaptığında ayağını uzattı. İnsanlar bunu görüp aynı şekilde ayaklarını uzattılar. Namazdan sonra Hz. Muaz, insanların bu itaat coşkusunu methetti ve aynı zamanda kendi mecburi durumunu onlara anlatarak bunun sünnet olmadığını izah etti. Hz. Muaz (ra), Peygamber Efendimizin izni ile hediye kabul eden ve Allah yolunda verilmiş mal ile ticaret yapan ilk kişiydi.
Hz. Resulüllah’ın vefatından sonra Hz. Ömer, Hz. Ebubekir’den şu ricada bulundu: Hz. Resulüllah Muaz’a izin vermişti, şimdi onun sıkıntısı sona erdi, bundan dolayı siz onu geri çağırın. Hz. Ebubekir, Peygamber Efendimizin vermiş olduğu izni sona erdirmeyi uygun görmedi. Nitekim hac dolayısıyla Hz. Ömer onunla görüştüğünde kendisine nasihat etti. Hz. Muaz önce bunu reddetti ancak bir müddet sonra rüyasında boğulmakta olduğunu ve Hz. Ömer’in kendisini kurtardığını gördü. Nitekim bu rüyaya dayanarak Hz. Ömer’in sözünü kabul etti.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Burada daha açık oldu ki, Hz. Muaz’ın elinin darlığı geçinceye kadar Allah-u Teala da onun dikkatini bu tarafa çekmedi. Borçlar ödenip eli genişleyince Allah-u Teala da onun dikkatini çekti ki şimdi sen ne hediye alabilirsin ne de Beytül Mal’dan harcayabilirsin.
Hz. Resulüllah (sav), Hz. Muaz’ı Yemen’e gönderirken, önüne bir muamele geldiğinde nasıl karar vereceksin, diye sordu. Hz. Muaz, Allah’ın Kitabı, sonra Allah’ın Resulü’nün sünneti ve sonra da kendi kişisel içtihadıma göre karar veririm, diye arz etti. O zaman Peygamber Efendimiz hoşnutluğunu belli etti. Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Muaz’a, lüks bir yaşamdan kaçınmasını, Allah’ın takvasını benimsemesini, hastaları ziyaret etmesini, dulları ve garipleri gözetmesini ve insanlara güzel ahlak ile davranmasını nasihat etti.
Huzur-i Enver, günümüzün Müslümanlarının durumunu belirterek şöyle dedi: Peygamber Efendimizin doğumunu kutlamanın asıl şekli, onun güzel ahlakı ve nasihatlerine göre davranmaktır.
Hz. Resulüllah (sav), Yemen halkına mektup yazarak şöyle buyurdu: Ben size sizin aranızdan en fazla ilim sahibi ve dindar kişiyi hâkim yaptım.
Müsned Ahmed’in rivayetine göre Hz. Resulüllah (sav), Hz. Muaz Bin Cebel’e, şirkten sakınmak, anne-babaya itaat, farz namazı bile bile terk etmemek, içki ve günahtan kaçınmak, düşmanla karşı karşıya gelince kaçmamak, veba gibi bulaşıcı hastalıkların olduğu yerden çıkmamak ve aile üyelerine gücü ettiği kadar harcamak ve onlara Allah korkusu aşılamak konusunda nasihat etti.
Hz. Muaz Bin Cebel, Hicri 9 ila 11 arasında Yemen’de kaldı. Bir defa Hz. Ömer, Hz. Muaz’a bir köle vasıtasıyla dört yüz dinar yolladı ve Muaz’ın o dinarları ne yapacağına bakmasını tembihledi. Hz. Muaz (ra) bütün o dinarları dağıttı. Karısı, biz de fakiriz ev için de biraz bırak, dediğinde o, kalan iki dinarı hanımına attı. Hz. Ömer bunu öğrendiğinde çok mutlu oldu. Aynı şekilde bir defasında Hz. Ömer şöyle dedi: Eğer benim vefatım yakın olursa ve Ebu Ubeyde Bin Cerrah da vefat etmiş olursa, o zaman ben Muaz Bin Cebel’i kendimden sonraki halife olarak belirlerim ve Rabbim, neden onu halife yaptığımı sorarsa diyeceğim ki ben Senin Peygamberinden, Muaz kıyamet günü alimlerin önü sıra getirilecektir, dediğini duydum.
Hicri 15’de Yermük savaşında Hz. Muaz Bin Cebel, ordunun sağ kanadının komutanı idi. Hıristiyanların saldırısı o kadar şiddetli idi ki bir ara Müslümanların ayakları sarsıldı. Böyle hassas bir durumda Hz. Muaz Bin Cebel ve oğlu büyük bir cesaret ve dik duruş sergilediler. Nitekim Müslümanlar toparlandılar ve fetih Müslümanların oldu.
Hz. Muaz Bin Cebel’in iki hanımı vardı. İkisi arasında o kadar insaflı davranırdı ki sıraya göre birisinin yanında olduğunda diğerinin yanında su dahi içmezdi. Bu her iki hanım, Şam’da bulaşıcı hastalıktan vefat etti. Her ikisi aynı mezara defnedildi. Defin anında Hz. Muaz, mezara hangisinin önce konacağına dair kura çekti.
Hz. Muaz, vefat anı yaklaştığında ağlamaya başladı ve şöyle dedi: Ben, ölümün üzüntüsünden yahut dünyayı geride bıraktığım için ağlamıyorum, aksine şundan ağlıyorum ki, cennetlikler ve cehennemlikler iki grup olacak ve bilmiyorum ki ben hangi grup arasında kaldırılacağım.
Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurmuştu: Siz yakında Şam’a hicret edeceksiniz ve Şam’ı fethedeceksiniz. Ancak koyun ve öküzlerden bir hastalık size musallat olacak. Allah-u Teala onun sayesinde insanlara şehitlik nasip edecek ve onların amellerini temiz kılacak. Nitekim Hz. Muaz’ın işaret parmağında veba çıbanı çıktığında kendisi derdi ki bu hastalık yerine elime kırmızı deve geçse yine de hoşuma gitmez.
Hz. Muaz Bin Cebel, Hicri 18’de otuz üç, otuz dört yahut otuz sekiz yaşında vefat etti.
Huzur-i Enver, bundan sonra bir diğer Bedir Sahabesi Hz. Abdullah Bin Amr’dan bahsetti. O, Ensar’ın Hazrec kabilesinin Beni Selma kolundan idi. Peygamber Efendimizin hicretinde o kırk yaşındaydı. Meşhur sahabe Hz. Cabir Bin Abdullah’ın babası idi. İkinci Ukbe biatine katıldı ve Hz. Resulüllah’ın seçtiği on iki nakib’dan (başkan) biri idi. Uhud gazvesinde şehit oldu. Onun İslamiyet’i kabul edişi şöyle anlatılır: İkinci Ukbe biati münasebetiyle Medine’den gelen ihlaslı kimseler gizli olarak Peygamber Efendimizle görüşmeye gittiklerinde Abdullah Bin Amr’a şöyle dediler: Ey Ebu Cabir! Siz bizim liderlerimizden ve saygın kimselerden birisin, biz senin cehenneme yakıt olmanı istemeyiz. Velhasıl o, bu İslam davetini kabul etti ve Hz. Resulüllah’ın huzuruna çıkarak Ukbe biatine katıldı ve başkan tayin edildi.
Huzur-i Enver, “Siret Hatemü’n Nebiyyin”den alıntı yaparak İkinci Ukbe Biatine dair biraz detaylar anlattı. Nebevi 13’de Zilhicce ayında hac münasebetiyle Evs ve Hazrec kabilesinden yetmiş kişi Mekke’de gece yarısına yakın Peygamber Efendimizin huzuruna çıktılar. Hz. Resulüllah (sav) onlara Allah hakları ve kul hakları konusunda kısa bir açıklama yaptı ve ayrıca şöyle buyurdu: Ben kendim için sadece şu kadarını isterim ki siz nasıl akrabalarınızı ve sevdiklerinizi koruyorsanız aynı şekilde eğer mecburiyet olursa bana da öyle davranın.
Uhud gazvesinde Abdullah Bin Ubey Bin Selül hıyanet ettiğinde Hz. Abdullah Bin Amr ona nasihat etmeye çalıştı.
Vadedilen Mesih’in 4. Halifesi hazretleri, hilafetten iki, üç yıl önce yıllık toplantıda konuşma yaparak Hz. Abdullah Bin Amr hakkında şöyle dedi: Hz. Abdullah Bin Amr’ın kız kardeşi, yani Amr Bin Cammuh’un hanımı da kardeşi gibi Hz. Resulüllah’ın sevgisiyle baştan ayağa doluydu. Onun kocası, kardeşi, oğlu savaşta şehit oldular ama Hz. Resulüllah’ın sağ salim oluşunun mutluluğu bu üzüntüleri bastırdı. Hz. Aişe (ra) şöyle beyan eder: Ben, Amr Bin Cammuh’un hanımı Hind’i savaş meydanından gelirken gördüm. O, devenin yularını tutmuştu. Ben, savaş meydanında durum nedir, diye sordum. O, hepsi afiyettedir, Hz. Resulüllah afiyettedir, dedi. Bu esnada gözüm deveye takıldı, devenin üzerinde bir şeyler yüklüydü. Hz. Aişe bu nedir diye sorduğunda o, kocamın ve kardeşimin naaşlarıdır, dedi.
Hz. Cabir şöyle beyan eder: Benim babama bir örtü kefen verildi. Hz. Abdullah Bin Amr’ın teni kırmızıydı, boyu pek uzun değildi ve başının ön kısmında fazla saç yoktu.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver, bu sahabeyle ilgili kalan kısmı gelecek sefer anlatacağım inşallah, dedi.