Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 30 Aralık 2022’de İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra, şöyle buyurdu: Hz. Ebubekir Sıddik ile anlattıklarım bitince ben, Bedir Sahabeleri konusunun sona erdiğini söylemiştim. Ancak daha önce anlattığım bazı sahabeler ile ilgili bazı konular sonradan karşımıza çıktı. Bir fırsatta onları beyan edeceğim ya da yayınlandığında bu konular da ilave edilecek demiştim. Bazı kimseler bana “Bu tarihi dinlemekle biz çok faydalandık.” diye yazıyorlar. Bu yüzden ben bu bölümleri de hutbelerde beyan etmeyi münasip buldum.
İlk olarak hz. Hamza’dan (ra) bahsedeceğim. O, hz. Resulüllah’ın (sav) amcasıydı ve çok sevdiği birisiydi. Peygamber Efendimiz (sav) Hamza ismini çok severdi. Huzur-i Enver, hz. Hamza’nın hanımlarından ve onlardan olan çocuklarından bahsetti. Hz. Hamza’nın İslam’ı kabul edişiyle ilgili rivayetlerde şöyle anlatılır: Kendisi öfkeli bir durumda “Evet! Ben Muhammed’in dini üzerindeyim.” Demişti. Kendisi diyor ki ben sonradan, atalarımın dinini terk ettim diye pişman oldum ve gece boyunca uyuyamadım. Sonra ben, Kabe’nin yanına geldim ve “Ey Allah! Benim kalbimi doğruluğa aç ve şüpheleri gider.” Diye ağlayarak yalvarmaya başladım. Daha ben duamı bitirmemiştim ki batıl benden uzaklaştı. Bundan sonra ben, hz. Resulüllah’ın huzuruna çıktım ve bütün durumumu anlattım. Bunun üzerine hz. Resulüllah (sav) bana sebat nasip olması için dua etti. Bir rivayete göre hz. Hamza, Peygamber Efendimizden, hz. Cebrail’i asıl şeklinde göstermesini rica etti. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ona, sen onu görebilme gücüne sahip değilsin, buyurdu. Ancak ısrar edince, yerinde otur, buyurdu. Ravi şöyle diyor: Ondan sonra hz. Cebrail, Kabe’nin bir tahtası üzerine indi. Müşrikler tavaf ederken o tahtaya elbiselerini asarlardı. Sonra Peygamber Efendimiz, gözlerini kaldır, buyurdu. Hz. Hamza gözlerini kaldırdığında hz. Cebrail’in her iki ayağının kıymetli yeşil, muhteşem bir taş gibi olduğunu gördü ve baygın bir şekilde düştü.
Hicri 2 yılı Sefer ayında hz. Resulüllah (sav) Veddan Gazvesi için Muhacirlerin bir topluluğu ile yola çıktığında İslam Sancağı hz. Hamza’nın elindeydi. Hicri 2 yılı Cemaziye’l Ûla ayında yine Peygamber Efendimiz (sav) Mekkeli Kureyşliler tarafından bir haber alarak Muhacirlerden 150-200 kadar kişiyle birlikte gazve için yola çıktığında bir kere daha İslam Sancağı hz. Hamza’nın elindeydi. Bedir Gazvesinde, teke tek çarpışma talep edildiğinde Kureyş ordusundan Utbe, kardeşi Şeybe ve oğlu Velid’i alarak ordunun önüne ilerledi ve Arapların kadim geleneğine uygun olarak teke tek çarpışmayı talep etti. Ensar, onlarla çarpışmak için ilerleyince hz. Resulüllah (sav) onları mani olarak hz. Ali, hz. Hamza ve hz. Ubeyde b. Muttalib’e öne çıkmalarını emretti. Bu üçü, hz. Resulüllah’ın (sav) en yakın akrabalarıydı ve kendisi istiyordu ki her tehlike anında kendi akrabaları herkesten ileride olsunlar. Hz. Ubeyde b. Muttalib, Velid’in karşısına, hz. Hamza Utbe’nin karşısına ve hz. Ali Şeybe’nin karşısına çıktı. Hz. Hamza ve hz. Ali, karşılarındaki rakiplerinin işini bir iki hamle ile bitirdiler. Ama hz. Ubeyde ve karşısındaki Velid birkaç şiddetli saldırı aldılar ve sonunda her ikisi birbirlerini yaralayarak düştüler. Bunun üzerine hz. Ali ve hz. Hamza derhal Velid’in işini bitirdiler ve sonra hz. Ubeyde’yi alarak kendi alanlarına döndüler. Fakat hz. Ubeyde bu yaralardan iyileşemedi ve Bedir’den dönüşte yolda ahirete intikal etti.
Şarabın haram oluşundan önce hz. Hamza sarhoş bir halde iken, hz. Ali’nin develerini acımasızca dövdü. Hz. Ali bunu öğrenince çok üzüldü ve Peygamber Efendimizin huzuruna giderek bütün olup biteni anlattı. Peygamber Efendimiz bunları dinleyince olayın olduğu yere teşrif buyurdu ve kızgınlığını gösterdi. Hz. Hamza o anda da sarhoş durumdaydı, nitekim Peygamber Efendimize ve diğer herkese bakarak, siz hepiniz benim babamın, dedemin köleleriydiniz, deyiverdi. Hz. Resulüllah (sav) derhal gerisin geriye döndü. Huzur-i Enver şöyle dedi: İçki haram olduktan sonra sahabeler bir daha içkinin yanına bile yaklaşmadılar, işte sahabelerin seviyesi buydu.
Beni Kaynuka Gazvesinde de hz. Hamza öndeydi ve yine İslam Sancağı hz. Hamza’nın elindeydi. Beni Kaynuka, Medine’nin Yahudi kabilelerindendi ve hz. Resulüllah (sav) ile birlik olacaklarına dair yaptıkları sözleşmeyi ilk bozan kabileydi. Bedir savaşından sonra bunlar, çok isyankârlık yapmaya başladılar ve buğuz ve hasetlerini göstererek sözleşmeyi bozdular. Bir Müslüman kadın, pazarda bir Yahudi’nin dükkanına bir şeyler almaya gittiğinde bazı serseri Yahudi gençler, son derece çirkin bir şekilde onu çekiştirdiler. Bizzat dükkancının kendisi yaramazlık yaptı ve o bayanın eteğinin aşağıdaki köşesini gizlice bir diken vs ile onun belindeki kumaşa bağladı.. Nitekim kadıncağız arkaya döndüğünde elbisesi açıldı. Bunun üzerine o Yahudi kahkaha atarak gülmeye başladı. Müslüman kadın utançtan çığlık atarak yardım istedi. Tesadüfen orada bir Müslüman vardı, o derhal oraya vardı ve aralarındaki kavga sırasında Yahudi dükkancıyı öldürdü. Bunun üzerine o Müslüman’a dört bir taraftan kılıçlar vuruldu ve o gayret sahibi Müslüman oracığa yığıldı. Bu olaydan dolayı Müslümanlar ve Yahudiler arasında ortalık karıştı. Hz. Resulüllah (sav) olaydan haberdar olunca Beni Kaynuka’nın liderlerini çağırttı ve onlara bu yol iyi değil, vazgeçin ve Allah’tan korkun, dedi. Bunun üzerine Beni Kaynuka’nın reisleri üzüntülerini gösterecekleri yerde son derece isyankar cevaplar verdiler ve “Bedir’deki galibiyetinizle övünmeyin, siz bizim karşımıza çıkarsanız savaşmanın nasıl olduğunu görürsünüz.” Dediler. Yapacak bir şey yoktu, Peygamber Efendimiz sahabelerin bir grubuyla Beni Kaynuka’nın kalelerine doğru ilerledi. Beni Kaynuka’da derhal savaşa amade oldular ve kalelerine kapandılar. Müslümanlar Beni Kaynuka’nın kalelerini muhasara ettiler. Muhasara, on beş gün devam etti. Sonunda Beni Kaynuka’nın bütün gücü ve kibri kırılınca şu şartla kalelerin kapılarını açtılar: Beni Kaynuka’nın malları Müslümanların olacak ama onların canlarına ve ailelerine Müslümanlar dokunmayacaklar. Peygamber Efendimiz (sav) bu şartı kabul etti. Musevi Şeriata göre onların hepsinin öldürülmesi gerekiyordu ama birincisi bu onların ilk suçuydu ve ikincisi de Peygamber Efendimizin merhamet ve kerem dolu tabiatı en ağır cezaya ilk adımda meyledemezdi ki bu en ağır ceza son çareydi. Bununla beraber bu kabilenin Medine’de kalması da, koynunda yılan beslemekten az değildi. Nitekim Peygamber Efendimiz, Beni Kaynuka hakkında, Medine’den gitmeleri hükmünü verdi. Bu ise, onların işledikleri suçun büyüklüğüne mukabil çok yumuşak bir hükümdü ve bunda kendilerini koruma yönü de göz önünde tutulmuştu. Beni Kaynuka Kabilesi, endişesiz bir şekilde Şam’a doğru gittiler.
Hz. Hamza (ra), Uhud savaşında şehit olmuştu. Bunun haberini Allah-u Teala rüya vasıtasıyla Peygamber Efendimize önceden vermişti. Nitekim hz. Resulüllah (sav) rüyasında, bir koçu takip edip onu öldürdüğünü ve aynı şekilde kılıcının kenarının kırıldığını gördü. Peygamber Efendimiz bunu şöyle tabir etti: Koçu öldürmekten murat, düşmanın baş komutanı öldüreceğimdir, kılıcın kenarının kırılmasının manası ise benim ailemden çok yakın bir akrabamın şehit olacağıdır. Velhasıl bu savaşta hz. Hamza şehit edildi ve hz. Resulüllah (sav) müşriklerin sancaktarı olan Talha’yı öldürdü.
Şehit edildikten sonra hz. Hamza’ya müsle de yapılmıştı (yani uzuvları kesilmişti.) Onun şekli bozuldu, burnu ve kulağı kesildi, karnı deşildi. Peygamber Efendimiz (sav) onun bu halini görünce çok üzüldü. Bir rivayete göre Peygamber Efendimiz, ben Kureyş’in otuz adamına müsle yapacağım, buyurdu. Başka bir rivayete göre de onların yetmiş adamına müsle yapacağına yemin etti. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: Eğer cezalandırırsanız, size yapılan aşırılık kadar ceza verin ve eğer sabrederseniz kesinlikle bu daha iyidir. Bunun üzerine hz. Resulüllah (sav), ben sabredeceğim, buyurdu ve ettiği yemin için keffare eda etti.
Huzur-i Enver, 4. Halifetü’l Mesih hazretlerinden alıntı ile hz. Hamza’nın matem edilmesi ve ondan men etmekle ilgili olayı anlattı. Ensar’ın kadınları, hz. Hamza’nın matemini yaparak Peygamber Efendimizin yanına geldiklerine o onlara teşekkür etti ve bununla birlikte bundan men etti.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver şöyle buyurdu: İki gün sonra (Pazar günü) inşallah yeni yıl başlıyor. Dua edelim ki Allah-u Teala yeni yılın bütün bereketlerinden bizi nasiplendirsin. Cemaatimiz için de bu yeni yıl her bakımdan bereketli olsun, düşmanların bütün planlarını Allah-u Teala yok etsin ve dünyanın her yerine yayılmış olan cemaatleri, öncesinden daha fazla, kendi yaratılışlarının amacını tamamlamaya muvaffak kılsın.
Aynı şekilde genel olarak dünya için dua edin ki Allah-u Teala insanoğlunu savaşlardan korusun. Durum, gitgide daha tehlikeli hale geliyor ve felaket ağzını açmış bekliyor. Kimse farkında bile değil ve herkes kendi menfaatinin peşinde. Allah-u Teala mağfiret etsin.
Ve zulme uğramış mazlum kardeşleriniz için de dua edin ki Allah-u Teala gelecek yılda her türlü zulüm ve aşırılıktan Ahmediye Cemaatini muhafaza etsin. Amin.
Allah-u Teala’dan duamızdır ki başlamak üzere olan yeni yıl her bakımdan mübarek olsun ve bütün dünyadaki cemaat üyeleri İmamlarının nasihatlerinin ışığında makbul dualara muvaffak olsunlar. Amin.
٭…٭…٭