31.12.2021 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüksek mertebeli sahabesi ve 1. Halifesi hz. Ebubekir Sıddik’in (ra) güzel vasıfları

Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 31 Aralık 2021’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet, Fatiha suresi ve Tevbe Suresinin 40. ayetini okuduktan sonra, şöyle buyurdu:

Geçen haftaki hutbede hz. Ebubekir’in (ra) Sevr Mağarasındaki bahsi devam ediyordu. Bu olay ile ilgili Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: Eğer siz bu Peygambere yardım etmezseniz bile Allah önceden de bu Peygambere, inkar edenler kendisini vatanından çıkardığında yardım etmiştir, o zaman o iki kişiden biri idi. İkisi mağarada iken o beraberindekine diyordu ki üzülme, Allah bizimle birliktedir. Allah onun üzerine sükunet indirdi ve ona sizin asla görmediğiniz ordularla yardım etti. O, kafirlik edenlerin sözünü alçalttı, zaten üstün olan ancak Allah’ın sözüdür. Allah, her şeye galiptir, hikmet sahibidir.

Mekkeli kafirler, mağaranın başında dikilmiş konuşuyorlarken hz. Ebubekir (ra), Peygamber Efendimizin yakalanacağı korkusuyla endişelendi. Bu durumda Peygamber Efendimiz (sav), “üzülme, kesinlikle Allah bizimle birliktedir,” buyurdu. Sevr Mağarasının yanına gelince iz sürücü dedi ki onlar buradan ileri gitmemişler. Bunun üzerine birisi mağaranın içine eğilip bakmaya çalışınca Ümeyye bin Half onu dikkate almayıp kızarak dedi ki ben bu örümcek ağını ve çalıları Muhammed’in (sav) doğmasından önce bile burada görüyorum, siz aklınızı kaybetmişsiniz, o burada nasıl olabilir.

Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra) şöyle der: Kureyşliler, Muhammed’i (sav) diri ya da ölü yakalayıp getirene 100 deve ödül verileceğini ilan etmişlerdi. Bu ödülün hırsıyla birçok kimse Mekke’nin dört bir tarafına dağılmıştı. Kureyş’in reisleri mağaraya varınca baktılar ki mağaranın önündeki ağacın tam mağaranın ağzındaki dalına bir güvercin yuva yapmış ve yumurtlamıştı ve bir örümcek ağ örmüştü. Görünüşte bu rivayet zayıf gibidir ama öyle olmuşsa bile bu hayret edilecek bir şey değildir. Kafirleri o kadar yakında görüp hz. Ebubekir (ra) endişelenince Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Ey Ebubekir! Öyle iki kişi düşün ki onlarla birlikte üçüncü onların Rabbidir, sen onlar hakkında ne düşünüyorsun. Bunun üzerine hz. Ebubekir (ra) üzüntülü bir sesle şöyle dedi: Ya Resulallah! Eğer ben ölürsem, ben yalnız bir tek canım. Ama Allah korusun eğer size bir şey olursa o zaman bütün ümmet yok olur.

Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Bu olayın bir yönü de şudur: hz. Musa’nın yanındakiler endişelenerek dediler ki ey Musa! Biz yakalandık. Ancak hz. Muhammed’in (sav) tevekkülü onun yanındakine bile öyle sirayet etmişti ki onun dilinden, ‘biz yakalandık’ kelimeleri çıkmadı. Onun dediği sadece şuydu: Düşman  o kadar yakına geldi ki bakmak isterse bizi görebilir.

Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle der: O zorluk anında hz. Resulüllah’ın (sav) o seçimi, hz. Ebubekir’in (ra) sadakatinin ve yüksek vefasının güçlü bir delilidir. Hz. Resulüllah’a (sav) keşf ve vahiy vasıtasıyla anlatılmıştı ki bu iş için en iyi ve en uygunu hz. Ebubekir’dir. O, son derece tehlikeli bir sınanma vaktiydi. Hz. Mesih (İsa) üzerine böyle bir vakit geldiğinde onun öğrencileri kendisini bırakıp kaçtılar, hatta birisi lanet bile okudu. Fakat Ashab-ı Kiram’ın her birisi tam vefakarlık örneği gösterdiler. Dikkat edin, hz. Resulüllah (sav) hz. Ebubekir’i (ra) kendiyle bir tutmaktadır, nitekim buyurdu ki “İnnallahe maana” (Allah bizimle beraberdir.) “Maana” (bizimle beraber) kelimesine ikisi de ortaktır. Yani Allah-u Teala seninle ve benimle birliktedir. Allah-u Teala bir kefeye hz. Resulüllah’ı (sav) ve diğer kefeye hz. Sıddık’ı koydu.

Rivayetlerde anlatıldığına göre belirlenen programa uygun olarak hz. Ebubekir’in (ra) genç oğlu hz. Abdullah bin Ebubekir, geceleyin Sevr mağarasına gelir ve bütün günün haberlerini verirdi, emirleri alır ve aynı şekilde Mekke’ye geri giderdi, sanki bütün geceyi Mekke’de geçirmiş gibi olurdu. Amir bin Füheyra da öyle akıllıydı ki geceleyin süt veren keçilerin sütünü verdikten sonra hz. Abdullah’ın ayak izlerini yok edecek şekilde keçileri geri götürürdü.

Sahih-i Buhari’nin rivayetine göre Abdullah bin Uraykıt‘tan, üç gün sonra sabahleyin develeri alıp oraya ulaşacağına dair söz alınmıştı. Nitekim üçüncü gün o, develeri alıp Sevr Mağarasına ulaştı. Hz. Resulüllah’ın (sav) bir devesinin adı Kusva olarak geçer, ona Peygamber Efendimiz bindi. Hz. Ebubekir kendi devesine kendiyle birlikte Amir bin Füheyra’yı bindirdi ve Uraykıt da kendi devesine bindi. Hz. Ebubekir’in evindeki bütün sermayesi beş yahut altı bin dirhem idi, kendisi yola çıkarken o sermayeyi yanına almıştı. Hz. Ebubekir (ra) Mekke’den çıkarken büyük bir üzüntüyle şöyle dedi: Bu insanlar, kendi Peygamberlerini çıkardılar, şimdi kesin helak olacaklar.

Mekke’den takriben 82 mil uzağa Cuhfe adlı yere varınca

اِنَّ الَّذِیۡ فَرَضَ عَلَیۡکَ الۡقُرۡاٰنَ لَرَآدُّکَ اِلٰی مَعَادٍ 

Ayeti nazil oldu. Yani, Kur’an’ı sana farz kılan (Allah) seni mutlaka dönülecek yere geri götürecektir. (Kasas suresi, 86)

Uraykıt gibi mahir bir rehber gözetiminde sahil yerleşimleri tarafından Medine’ye doğru bu yolculuk başladığında ödül hırsıyla takip edenlerden biri de Süraka bin Malik idi. Süraka daha sonra Müslüman olmuştu ve bu olayın detaylarını bizzat kendisi anlatmıştır. Baktığı fal, hep takip etmemesi anlamında çıkmasına rağmen o çabalamaya devam etti. Onun devesi kötü bir şekilde sendeledi, ayakları kuma saplandı. Sonunda, bu takibin doğru olmadığına kesin olarak inandı. O, aman isteyerek Peygamber Efendimizin huzuruna geldi ve şöyle arzetti: Ben kesin inanıyorum ki siz bir gün kesinlikle padişah olacaksınız, bana bir ferman yazıp verin ki o gün bana saygı ve hürmet ile davranılsın. Peygamber Efendimiz ona istediği gibi bir yazı yazdırıp verdi.

Bu konuya gelecek sefer devam edeceğini belirttikten sonra Huzur-i Enver, yeni yılın başlaması üzerine dünya çapında Ahmediye Cemaatinin dikkatini dualara, nafile namazlara, tek başına ve topluca teheccüd namazı kılmaya çevirdi. Salavat-ı Şerife, istiğfar ve şu iki duayı okumayı telkin etti:

رَبَّنَا لَا تُزِغۡ قُلُوۡبَنَا بَعۡدَ اِذۡ ہَدَیۡتَنَا وَ ہَبۡ لَنَا مِنۡ لَّدُنۡکَ رَحۡمَۃً ۚ اِنَّکَ اَنۡتَ الۡوَہَّابُ

Ey Rabbimiz, bize doğru yol gös­terdikten sonra kalplerimizi hidayetten saptırma ve bize Katından rahmet bağışla. Şüphesiz Sen, çok bahşedensin. (Al-i İmran Suresi, 9)

رَبَّنَا اغۡفِرۡ لَنَا ذُنُوۡبَنَا وَ اِسۡرَافَنَا فِیۡۤ اَمۡرِنَا وَ ثَبِّتۡ اَقۡدَامَنَا وَ انۡصُرۡنَا عَلَی الۡقَوۡمِ الۡکٰفِرِیۡنَ 

“Ey Rabbimiz, kusurlarımızı ve amellerimizdeki aşırılığı bağışla. Adımlarımızı sağlamlaştır. Kâfir olanlara karşı bize yar­dım et!” (Al-i İmran suresi, 148)

Hutbenin sonunda Huzur-i Enver, aşağıda isimleri yazılı merhumlardan hayırla bahsetti ve gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.

Muhterem Melik Faruk Ahmed Khukher Bey, 18 aralıkta 80 yaşındayken vefat etti. İnna Lillahi ve inna ileyhi raciun.

Endonezya’dan muhterem Rahmetullah Bey, 66 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

Keşmir’den muhterem Elhac Abdulhamid Tak Bey, 24 aralıkta 94 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

Huzur-i Enver, bütün merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.

 

٭…٭…٭

 

Önceki

İslam’ın Gerçek Barışı Tesis Eden Esasları – Bölüm 1

Sonraki

İslam’da nazar var mıdır? Nazar boncuğu insanı korur mu?