5. Halifetü’l Mesih Hazretleri (Allah yardımcısı olsun) 8 Ağustos 2025’te Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Teşehhüd, taavvuz ve Fatiha Suresi’ni okuduktan sonra şöyle buyurdu:
Calsa”dan önce Mekke’nin fethi olaylarından bahsediliyordu. Bazı şiddetli muhaliflerin İslam’ı kabul etmesinden bahsetmiştim. Bunlardan birkaç tane daha var.
Vahşi bin Harb, Uhud Savaşı’nda Hazreti Hamza’yı (r.a.) şehit etmişti. Mekke’nin fethinden sonra Taif’e kaçtı. Taif halkı İslam’ı kabul edince o da geldi ve İslam’ı kabul etti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun İslam’ı kabul etmesi üzerine ona şöyle buyurdu: “Benden yüzünü gizlemen mümkün mü?” Sonra Resulullah’ın (s.a.v.) vefatından sonra Müseylime Kezzab isyan edince Vahşi, Hazreti Hamza’yı (r.a.) öldürmenin lekesini silmek amacıyla Müseylime’ye karşı savaşta yer aldı. Savaş sırasında Vahşi, mızrağıyla saldırarak Müseylime’ye vurdu ve onu öldürdü.
Aynı şekilde Amr bin Hişam’ın şarkıcı bir cariyesi olan Sara da vardı. Mekke’nin fethinden önce Resulullah’tan (s.a.v.) yardım istedi. Resulullah (s.a.v.) ona “Şarkılarına ne oldu?” diye sordu. O da “Bedir Savaşı’nda Kureyş’in ileri gelenleri öldürüldükten sonra Mekke halkı şarkı dinlemeyi bıraktı” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ona bir deve dolusu erzak verdi. Ama o, İslam karşıtı hicivli şarkılar söylemekten vazgeçmedi. Bu kadın, Hazreti Hatib’in mektubunun bulunduğu kadındı. O da İslam’ı kabul etti ve Hazreti Ömer’in (r.a.) hilafet dönemine kadar yaşadı.
Haris bin Hişam, Mekke’nin sevilen bir reisiydi. Ebu Cehil’in baba tarafından kardeşiydi. Hazreti Halid’in (r.a.) kız kardeşi onun karısıydı. Mekke’nin fethi sırasında o ve Abdullah bin Ebi Rabia, Ümmü Hani’nin (r.a.) evine sığındılar. Ümmü Hani, Resulullah’a (s.a.v.) “Onları ben himaye ettim” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Senin himaye ettiğini biz de himaye ettik” buyurdu. Birkaç gün sonra Resulullah’ın (s.a.v.) huzuruna geldiler ve kelime-i şehadet getirdiler. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her türlü hamd Allah’a mahsustur.. Haris! Senin gibi bir insan İslam’dan nasıl uzak kalabildi?” Haris cevap verdi: “Allah’a yemin olsun ki, İslam’dan uzak kalmak mümkün değildi.”
Aynı şekilde Süheyl bin Amr’ın da İslam’ı kabul etme olayı vardır. O, Hudeybiye Anlaşması’nı yapmak için Kureyş adına gelmişti. Kendisi şöyle der: “Mekke’nin fethinden sonra Resulullah (s.a.v.) galip gelince kendimi eve kapattım ve oğlumu Muhammed’e (s.a.v.) göndererek benim için eman dilemesini istedim.” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ona eman verdi ve şöyle buyurdu: “Süheyl gibi akıllı ve şerefli bir kimse İslam’dan fazla uzak kalamaz.” Süheyl’e bu haber ulaşınca şöyle dedi: “Muhammed (s.a.v.) çocukluğunda da iyilik yapan birisiydi, bu yaşında da öyle.”
Huneyn Savaşı’na müşrik olarak katıldı ve Huneyn Savaşı’ndan dönüşte İslam’ı kabul etti. Mekke’nin fethinde iman eden reisler arasında Süheyl en çok ağlayan ve sızlanan kişiydi. O, aynı zamanda müthiş bir hatip idi.
Huzur-i Enver, bazı diğer büyük muhaliflerin İslam’ı kabul etme olaylarını anlattı ve ardından muhalifler grubundan İslam’ın kucağına gelen bu sahabilerin samimiyet ve vefalarından bahsetti. Huzur-i Enver, Hz. Ömer’in (r.a.) Hilafet döneminde muhaliflerin genç çocuklarının Hz. Ömer’in (r.a.) huzuruna gelmesi ve hz. Ömer’in (r.a.) onlara, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) İslam’ın başlangıcında iman etmiş olan köle sahabeleri üstün tutması olayını anlattı.
Mekke’nin fethinden hemen sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kafirlerin putlarının bulunduğu yerleri yıkma emri verdi ki, insanların kalplerindeki bu putlara duyulan hayali korku ortadan kalksın. Huzur-i Enver, bu olayların ileride anlatılacağını bildirdi.
Hutbenin ikinci bölümünde Huzur-i Enver, iki gıyabi cenaze namazı kıldıracağını duyurdu ve merhumlardan bahsetti:
Muhterem Çodri Abdulgafur Sahib, Çodri Gulam Kadir Sahib’in oğlu, Camşoro, Haydarabad. Merhum, geçtiğimiz günlerde 92 yaşında vefat etti. “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.” Merhum, bir toprak sahibi hanedanına mensuptu. Babası, Ahmediye Cemaati’ne olan sevgisinden dolayı onu 1942 yılında dini eğitim için Kadiyan’a göndermişti. Merhum, Pakistan’ın kuruluşuna kadar orada eğitim gördü, daha sonra Çiniot ve Rabvah’da eğitimine devam etti. Ardından Karaçi’den makine mühendisliği diploması aldı. 1993 yılında emekli olduktan sonra hayatını vakfetti ve iki yıl boyunca Uganda’da bir projede hizmet etme fırsatı buldu. Ahmediyetin cesur bir evladıydı. Hayırsever, çok geniş yürekli, ayrım gözetmeksizin herkese maddi yardımda bulunan, maddi fedakarlıklarda ön saflarda yer alan birisiydi. Merhum, bölge lideri olarak hizmet etme fırsatı buldu. Aynı şekilde Ensarullah’ta da uzun süre hizmet etme fırsatı yakaladı. Haydarabad’da uzun süre Sekreter-i Umur-u Amme (Genel İşler Sekreteri) olarak da görev yaptı. 4. Halifetü’l Mesih (r.a.) onu Nevabşah ve Noşehro Firoz bölgelerinin emiri olarak atamıştı. Merhum bu görevi çok güzel bir şekilde yerine getirdi. Merhum, musi idi. Geride üç oğlu ve beş kızı kaldı.
Huzur-i Enver, şöyle buyurdu: Ben Pakistan’da iken onların evine gitme fırsatı buldum, çok misafirperver idiler. Bir keresinde geceleyin Sindh’de seyahat etmem gerekti. Orada durumlar pek iyi değildi. Yağmur da çok şiddetliydi, yollar su altında kalmıştı. Kendisi bana “Seni ben kendim götüreceğim” dedi. Gece gideceğimiz yere vardığımızda ona “Siz gece dönmeyin, sabaha kadar bekleyin” dedim, ama o “Hayır! Ben şimdi döneceğim” dedi ve arabasına binip gitti. Çok cesur ve yiğit bir insandı. Allah yolunda hapsedilenler için de değerli hizmetleri oldu. İnsanlığa hizmet etme tutkusu dolup taşan, akrabalarına sahip çıkan birisiydi. Hilafete karşı büyük bir sevgisi vardı. Ahmedi olmayan tanıdıkları üzerinde bile iyiliğinin büyük bir etkisi vardı. Çevresi çok genişti. İnsanlara cemaati tanıtırdı. Sindh’in büyük memurları ve aileleriyle bağlantıları vardı ve onlara cemaatin yayınladığı Kur’an tercümesini hediye ederdi.
Muhterem Muhammed Ali Sahib, Kartarpur, Faysalabad. Geçtiğimiz günlerde 70 yaşında vefat etti. “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.” Allah’ın lütfuyla musi idi. Üç oğlu ve beş kızı var. Oğlu Tahir Ahmed Seyfi Sahib, Zambiya’da mübelliğ olarak görev yapıyor ve şu anda İngiltere yıllık toplantısına katılmak için burada. Bu yüzden babasının cenazesine katılamadı. Merhum, namazlarına düşkün, teheccüd kılan, cana yakın, güler yüzlü, samimi bir insandı. Hilafete karşı sonsuz bir aşkı vardı. Her işten önce halifeye dua için mektup yazardı. Her dini işte sessizce yer alır ve mümkün olduğu kadar maddi fedakarlıklarda bulunurdu. MTA (Müslim Televizyon Ahmadiyya) başladığında evinde televizyon yoktu. MTA başlar başlamaz halifenin sesini doğrudan dinleyebilmek için televizyon aldı. Onun mürebbi oğlu diyor ki, babamın halifenin herhangi bir çağrısına coşkuyla katılmadığı herhangi bir durum bilmem. Ahmedi olmayanlara karşı da çok şefkatli davranırdı. Onun güzel ahlakı sayesinde Faysalabad’dan sekiz kişi Ahmediyeti kabul etme fırsatı buldu.
Huzur-i Enver, merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.
İngilizce Özet: https://www.alislam.org/friday-sermon/2025-08-08.html
Urduca Özet: https://www.alfazl.com/2025/08/08/128188/