Hz. Ahmed’in (as) kaleme aldığı ilk büyük eser “Berahini Ahmediye”dir. Bu eser kaleme alındığı zaman, İslam Dini her yönden saldırılara uğramıştı; Fakat İslamiyet’i savunabilecek birisi ortalarda yoktu.
Bir taraftan Hıristiyanlar İslamiyet’e saldırmaktaydılar. Misyoner faaliyetlerini yürütmekte olan Hıristiyan papazlar İslam ve Hz. Muhammed Resulüllah’a (sav) karşı kitaplar ve broşürler neşrediyorlardı. Diğer taraftan Arya, Brahmu ve diğer dinlere mensup din bilginleri İslamiyet’i hedef seçmiş idiler.
Müslüman ulemalar ise birbirlerini kafir saymakla meşgul idiler. Mevlana Altaf Hüseyin Hali adlı meşhur Müslüman düşünür, İslam ve Müslümanların durumunu, bir manzumesinde şöyle dile getirmiştir;
Ne din, ne de İslam; Hiçbir inanç baki kalmamıştır. Ancak İslam’ın ismi baki kalmıştır.Bu gün harabeye dönüşmüş, baştanbaşa mahvolup gitmiş bir bahçeyi görürsün. Kara bir toprak bu bahçede rüzgâr olup uçmaktadır.Bu bahçede asla yeşillik göremezsin. Aksine yeşil dalları da kuruyup düşmüş ve atkeş içinde yakılmıştır.
Burada artık çiçek yetişmez; bu bostan artık meyve vermez. Hatta bu bostanın ağaçları dahi yakılmaya değerdir.Her an buradan şu ses yükselmektedir: İslam’ın dağa dönüşmüş bağı işte budur. Sayın hali bu manzumeyi M.1879 yılında yazmıştı. Tam o sırada Hz. Ahmed (as) İslam dinini savunmak ve batıl dinlere inananlara meydan okumak gayesiyle Berahini Ahmediye adlı eserini kaleme almaktaydı. Bu eserin birinci ve ikinci cildi M. 1880’de yayınlandı. Hz. Ahmed (as) bu eserde şöyle demiştir:
“Bu eserin, yani Berahini Ahmediye’nin yazarı olan bendeniz, Kuran-ı Kerim’in doğruluğuna ve Hz. Muhammed-i Mustafa’nın (sav) risaletine inanmayan ve onları inkar edenlere meydan okuyorum ve 10.000 rupilik bir mükafatı kendilerine vereceğime söz veriyorum. Bu da kendilerine İslamiyet’in mesajını tam olarak ulaştırarak, kendilerini Yüce Allah (cc) katında mesul tutmak (itmamen lil hücce) içindir. Sözüm hem yasaya hem de şeriata tabidir. (Mükafatın şartı şudur ki) Kuran-ı Kerim’in gerçekliği ve Hazret-i Hatem-ül Enbiya’nın (sav) doğruluğu konusunda, yine aynı kitaptan (Kuran-ı Kerimden) derleyerek bazı deliller yazdım. Eğer inkar edenlerden birisi, kendi (dini) kitabının da o delillere ortak olduğunu ispat edebilirse; yahut eğer sayıca o delillere eşit olan deliller ileri süremezse o zaman (benim delillerimin) yarısı; yahut üçte biri; yahut dörtte biri, yahut dörtte biri; yahut beşte biri kadar deliller ileri sürerse; (Hatta) eğer tam olarak deliller ileri sürmekten aciz olursa o zaman benim delillerimi sıralarına göre (bilgisel olarak) kırarsa (yani yanlış olduklarını ispat edebilirse), bütün bu durumlarda hiçbir özür ileri sürmeden ya da hiçbir hileye başvurmadan kendi mal varlığımdan 10.000 rupilik bir kısmını öyle birinin eline vereceğim. Yeter ki her iki tarafın anlaştığı üç hâkim, oy birliği ile koyduğum şartın gerçekleştiğini kabul etsinler.” [1]
İslamiyet’in zaafa uğradığı bir durumda ve Müslümanların gerçek İslam dininden uzaklaşmış oldukları bir devirde, Berahini Ahmediye gibi bir eserin, inanç dünyasında yankılar uyandırdığı, İslamiyet’i ve Müslümanları karanlık bir devirden çıkararak aydınlığa kavuşturduğu ve yenilgiden kurtararak zafere ulaştırdığı (özellikle Hindistan’da) bilinen bir gerçektir. Bu kitap hakkında, günün düşünürleri birçok makale yazmıştır. Bir örnek olarak, işa’atüs-sünnet Dergisi yazı işleri müdürü Muhammed Hüseyin Batalavi’nin makalesinden kısa bir parça vermekle yetineceğiz. Kendisi şöyle der:
“Bizim düşüncemize göre, bu çağın durumunu ve günün şartlarını göz önünde bulundurursak, bu eserin hiçbir benzeri İslam tarihi boyunca yazılmamıştır. Bu eserin yazarı da malıyla, canıyla, kalemiyle, lisanıyla, haliyle ve sözüyle İslamiyet’e yardım etmek konusunda öyle sebat göstermiştir ki benzeri geçmiş Müslümanlarda pek nadir görülmüştür. Eğer birisi bizim bu kelimelerimizi Asyalı bir mübalağa olarak görürse, o zaman bize, İslamiyet’e muhalif olan bütün fırkalarla özellikle (Hindu) Arya ile Brahmu Samac fırkalarıyla bu derece şiddetli bir şekilde çarpışan bir tek eserin ismini söylesin. Keza mallarıyla, canlarıyla, kalemleriyle ve lisanlarıyla, ayrıca halleriyle İslam’a hizmet etmeyi ve yardım etmeyi üstlenmiş bulunan (bu yazar gibi) birkaç Müslüman’ın ismini de söylesin ve onları bana göstersin bakayım!” [2]
[1] Berahini Ahmediye; Ruhani Hazain; C.1; S.24-28
[2] A.G.E. C.7; No:6; S.169; 1884 Sayısı