Birisinin ölümünün yaklaştığı belli olursa o an onun yanında Yasin Sûresi okunmalıdır. Bunun sebebi bu sûrenin konularının ölüm halindeki bir insanın ızdıraplarını dindirici olması, ona manevi bir teselli vermesidir. Böyle birisinin yanında ayrıca alçak fakat duyulur sesle Kelime-i Şehadet ile Tekbir okunmalıdır. Birisinin öldüğünü gören veyahut duyan kimseler:
foto111111111111111111111111111111
demelidirler.
Okunuşu: İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
Meali: Şüphesiz biz Allah için varız ve şüphesiz (sonunda) O’na döneceğiz.
Vefat etmiş olan bir kimsenin gözleri el ile kapatılmalı ve ağzını kapatmak gayesiyle onun çenesinin altından başına uzanan bir bez şerit bağlanmalıdır. Birisinin vefatına matem etmek yerine sessiz ve sabırlı olmamız, cenaze ve defin işleriyle meşgul olmamız gerekir.
Vefat etmiş olan birisinin naaşı şöyle defnedilmelidir
Ölünün vücudu üç kez temiz ve ılık su ile yıkanmalıdır. Hz. Resûlüllahsav bir naaşı yıkamak üzere kullanılan suya “Sidr”[1] yapraklarını da katardı. İlk olarak normal abdest alınırken yıkanan uzuvlar yıkanmalıdır. Ağız yahut burnu yıkamak için onların içine su dökmemiz gerekli değildir. Mümkün olduğu kadar onları temizlememiz gerekir. Daha sonra sırasıyla bedenin sağ ile sol tarafları yıkanmalıdır. Ölünün avret yerleri bir bez ile gizli tutulmalıdır. Erkek ölü erkekler tarafından, kadın ölü ise kadınlar tarafından yıkanmalıdır. Ölünün naaşı böylece gusledildikten sonra bir kefene konmalıdır. Bu kefen beyaz renkte ve ucuz bir kumaştan yapılmalıdır.
Erkeklerin kefenleri üç parçadan oluşur. Bir parça bedenin üst kısmını, diğer parça alt kısmını örter. Üçüncü parça da başından ayaklarına kadar ölünün bütün bedenini örter.
Kadın ölüsü için iki parça daha kullanılır. Bunlardan biri göğsünü, diğeri de başını örtmek için kullanılır. İslamî talimatlara göre ölülerimizi mümkün mertebede sade bir şekilde defnetmemiz gerekir.
Bir şehidin naaşı ne yıkanır, ne de kefenlenir. O, şehid edildiği zaman giydiği elbiselerle defnedilmelidir.
Yıkandıktan ve kefenlendikten sonra naaş omuzlar üzerinde cenaze namazının kılınacağı yere taşınır. Cenaze namazı açık bir yerde, yahut bu gaye ile hazırlanmış olan bir binada kılınır. Cenaze namazına katılanlar, imamın arkasında saflar halinde durmalıdırlar. Saflar tek sayılı olmalıdır. İmam, ölünün naaşı önünde safların orta yerinde durmalıdır. Ölünün sağ omuzu Kabe istikametinde olmalıdır.
İmam yüksek sesle “Allah-u Ekber” diyerek cenaze namazına başlamalıdır. Cemaat de içten aynı kelimeleri tekrarlamalıdır. İmam bundan sonra Sena ile Fatiha sûresini sessizce (içten) okur. O, daha sonra ellerini kaldırmadan tekrar “Allah-u Ekber” der. Cemaat de sessizce bu kelimeleri tekrarlar. Bütün cemaat sessizce Salavat (Allahümme salli, Allahümme barik duaları) okur. İmam üçüncü defa “Allah-u Ekber” diyerek cenaze duasını okur. İmam dördüncü defa “Allah-u Ekber” der ve “Esselamu aleyküm ve rahmetullah” diyerek yüzünü sağa çevirir ve tekrar aynı kelimeleri söyleyerek yüzünü sola çevirerek namazı tamamlar. Cemaat de aynı şekilde imama uyarak namazı bitirir. Onlar bu kelimeleri içten söylerler.
Cenaze namazında rükû yahut secde yoktur. Bir ölünün gaib cenaze namazı da kılınabilir. Özellikle Müslümanların hazır cenaze kıldıklarında gaip ölülerin cenazesini de kılmaları mümkündür. Bir Müslüman’ın cenazesini kılmak Müslüman toplumun görevidir. Buna “Farz-ı Kifaye” denir. Buna göre eğer Müslümanlar arasından bazı kimseler bir ölünün cenazesini kılarlarsa, bütün Müslümanların farzı eda edilmiş sayılır. Diğer Müslümanların bu farzı eda etmelerine gerek kalmaz.
Ölmüş olan bir kimse yetişkin bir erkek yahut kadınsa aşağıdaki dua okunur:
Okunuşu: “Allahüm mağfir li hayyina ve meyyitina ve şahidina ve gaibina ve sağırina ve kebirina ve zekerina ve ünsana. Allahümme men ahyeytehu minna feahyihi alel İslami ve men teveffeytehu minna feteveffehu alel imani. Allahümme la tahrimna ecrehu ve la teftinna bağdehu.”
Not: Cenaze kadın ise aynı duanın son cümlesi, “Allahümme la tahrimna ecreha ve la teftinna bağdeha” şeklinde okunur.
Meali: “Ey Allah’ım! Bizi dirilerimizi, ölülerimizi, hazır olanlarımızı, gaip olanlarımızı, küçüklerimizi ve büyüklerimizi, erkeklerimizi ve kadınlarımızı bağışla. Ey Allah’ım! Bizlerden her kimi yaşatırsan onu İslam üzerine yaşat. Bizlerden her kimi vefat ettirirsen onu iman üzere vefat ettir. Ey Allah’ım! Bizleri de (bu ölünün) ecrinden mahrum bırakma ve onun vefatından sonra bizleri fitnelerle karşı karşıya bırakma.”
Vefat eden erkek çocuk için okunacak dua
Okunuşu: “Allahümmec’alhü lena selefen ve fürüten vec’alhü lena ecren ve zuhren vec’alhü lena şafian ve müşaffean.”
Meali: “Ey Allah’ım! Onu bizim için önceden takdim edilmiş, yolumuzu açan biri kıl ve onu bize bir ecir ve bir hazine kıl. Onu bizim için şefaat edici ve şefaati kabul edilmiş biri kıl.”
Vefat eden kız çocuk için okunacak dua
Okunuşu: Allahümmec’alha lena selefen ve fürüten ve zuhren ve ecren ve şafiaten ve müşaffeaten.
Meali: “Ey Allah’ım! Onu bizim için önceden takdim edilmiş, yolumuzu açan biri kıl ve onu bize bir ecir ve bir hazine kıl. Onu bizim için şefaat edici ve şefaati kabul edilmiş biri kıl.”
Cenaze namazından sonra ölü fazla geciktirilmeden mezara götürülerek defnedilmelidir. Naaşın tabutu omuzlar üzerinde taşınmalı ve cenaze alayına eşlik edenler naaşı omuzlamak işine sırayla iştirak etmelidirler. Eğer mezarlık çok uzakta ise naaşı taşımak için bir araba da kullanılabilir. Cenaze alayına iştirak edenler sessizce Allah’ıcc zikredip ölünün mağfireti için dua etmelidirler.
Mezar iki şekilde hazırlanabilir. Bir çukur kazılarak o toprağın ve yerin kime ait olduğu ve orada kimin gömüldüğü belirtilir. Yahut da yalnızca bir çukur kazılır ve naaş bu çukura defnedilir. Ancak mezarın mümkün olduğu kadar geniş olması gereklidir. Olağanüstü durumlarda birden fazla ölü aynı mezara defnedilebilir. Eğer ölünün belli bir yerdeki mezarı belli bir müddet için ve geçici olacaksa, yahut mezarın sel sularından zarar görebileceği düşünülürse, bu durumda ölünün çabucak çürümesini önlemek gayesiyle demir yahut tahta tabut bile kullanılabilir.
Ölü çok dikkatli olarak mezara indirilmelidir. Ölü mezara indirilirken şu dua okunmalıdır:
Okunuşu: “Bismillahi ve billahi ala milleti Resulillahi sallallahu aleyhi ve selem.”
Meali: “Allah’ın adıyla, O’nun bereketleriyle ve Resulüllah’ınsav dini üzerinde seni defnederiz.”
Naaş mezara konduğu zaman, üst kefen biraz gevşetilmeli ve ölünün yüzü Kıble’ye doğru çevrilmelidir. Mezarın içindeki lahit, tuğla yahut taşlar vasıtasıyla kapatılmalı ve ondan sonra mezar kum yahut toprak vasıtasıyla doldurulmalıdır. Bu arada şu dua tekrarlanmalıdır:
Okunuşu: Minha halaknahüm ve fiha nuidüküm ve minha nuhricüküm târeten ühra.
Meali: “Biz sizleri bu topraktan yarattık ve sizi onun içine geri göndereceğiz ve onun içinden sizleri tekrar kaldıracağız.”
Bir mezarın şeklinin tümsek olarak hazırlanması da Hz. Resûlüllah’ınsav sünnetinden ispat edilmiştir.
Cenaze ve defin merasimi tamamlanınca hep birlikte eller kaldırılarak ölüye sessizce bağışlanması için dua edilmelidir. Daha sonra şu kelimeler ile mezarlıktan ayrılınır:
Okunuşu: Esselamu aleyküm ve inna inşaallahu biküm lelahikun.
Meali: “Üzerinize selam olsun. Biz de şüphesiz Allah (ne zaman ve nasıl) isterse mutlaka size katılacağız.”
Ölünün akrabalarına mutlaka baş sağlığı dilemeliyiz.
Yakınlarının yahut komşularının vefat etmiş olanın ailesine yemek hazırlayıp ikram etmeleri de tavsiye edilmiştir.
Biz asla batıl ve boş inançlara mahal bırakmamalıyız. Baş sağlığı ve ağıtlar üç günden fazla devam etmemelidir. Üç gün geçtikten sonra hayat normale dönmelidir. Ancak bu müddet vefat edenin karısı için dört ay ve on gündür. Kuran-ı Kerim’in belirttiğine göre bu müddet zihni ve hissi bakımdan onu kuvvetlendirerek tekrar canlandırılması için ayrılmıştır. Kadınlar genellikle böyle durumlarda erkeklerden daha fazla bir üzüntü ve hissi bir baskı altında olurlar. Kadınların kalplerinin çabuk kırılabileceğini ve onların çabuk incinebileceğini bilen bazı kimseler bazen onların çaresizliklerini suiistimal etmeye kalkışabilirler ve onlarla gerçeğe uymayan, dert ortağı olduklarını bahane ederek onları yoldan çıkarmaya çalışabilirler. O bakımdan onların bu üzüntülü durumlarda muhafaza edilip yardım edilmeleri gerekir. Bu gibi durumlarda dul bir kadın aşırı bir mecburiyet olmadıkça kendi evini terk etmemelidir. Eğer o, ailede para kazanan tek kişi ise ve meslek icabı evden çıkmaya mecbur olursa, o zaman o, gerekli olan vazifesini yapmak ve sorumluluklarını yerine getirmek için evden çıkabilir. Ancak o, diğer sosyal faaliyetlere katılmamalıdır.
Dul bir kadının süslenip merasim elbisesi giymemesi; parfüm kullanmaması ve şenliklere katılmaması gerekir. Aksine o, bu zamanı Allah’ıcc zikrederek ve O’na şükrederek; sabır ve metanetle geçirmesi gerekir.
[1] Sidr bir ağaca denir. Trabzon hurmasına benzer. Bunun başka bir ismi de şecere-i nebk’tir.