Covid-19’un ardından: İslami ekonomi, ilerlemenin yolu mu?

Son üç ay, korona virüs kadar etrafta her türlü verinin uçuşmasına tanık oldu. Pew Araştırma Merkezi, Womply, 7Park Data ve diğer pek çok araştırma kurumları ve veri sağlayıcılar, haber olacak hikâyeler yedeklensin diye kaynak olarak çalıştılar.

Ölü sayısından bulaşma miktarına, iş kaybından zorunlu izin programlarına, süpermarketlerin görkemli kârlarından ölümcül derecede hasta piyasalara kadar istatistiki veriler, bilgi ve haberlerin temel taşı haline geldi.

Bu verilere dayalı analizlerde çok fazla çeşitlilik olsa da, veri sağlayıcılar bir analiz üzerinde oybirliğiyle mutabakat sağladılar: Küresel ekonomi solunum cihazına bağlıydı! Dünya liderleri, günah keçisi rolünü güle oynaya üstlenen korona virüse, kalplerinin en derin noktasından çok müteşekkir olmalıdır.

Belirli ülkelerle sınırlarını kapatmak isteyen veya net bir yol haritası olmadan Avrupa Birliği’nden yeni ayrılmış olan ya da başarısız ekonomileri için cevabı bulunmayan yahut da sağlık sistemlerini çaresizce izleyen liderler için korona virüs, tüm suçu üstlenmek üzere gelmiş gibi görünüyor.

Her ülke ölümcül salgının patlak vermesinden farklı şekillerde etkilendi, ancak tek ortak darbe – ya da dilerseniz muazzam darbe – onların kendi ekonomilerine oldu.

Ekonomik çöküşün kaygan uçurumunda dururken, her ülke nereden başlayacağını düşünüp duruyor. Bazı ülkeler hemen endüstri ve perakende satış noktalarını açmaya yönelirken, diğerleri bunun yaşar gibi görünen ama aslında klinik olarak ölü bir ekonomiyi canlandırmaya tek başına yeterli bir önlem olmadığını düşünmekteler.

Daha bilge uluslar ise, ekonomik danışmanları kapitalizmin artık işe yaramayacağını anlamış olanlardır. Büyük güçler ise şimdi Çin modeline bakarak, bunu kendi ilerleme yolları için bir prototip olarak görüyorlar. Diğer taraftan ise Çin, komünist ekonomiden çok sıkıntı çekti ve kapitalizme de epey borçlandı. Devlet ekonomiye halen hâkimken, kontrollü bir serbest piyasaya izin vermektedir – komünist ve müdahalesiz (laissez-faire) ekonomilerin hibrit bir örneği.

Batılı ekonomistler Çin modelini kimi zaman “üçüncü yol” olarak adlandırmaktan hoşlansalar da, aslında (gerçek) üçüncü yol henüz araştırılmamıştır. Çin modelinin neden üçüncü bir yol olarak adlandırılamayacağının sebebi ondaki kapitalizm ilhamıdır. Oradaki derme çatma komünizm örtüsü sadece görüntüyü kurtarmak içindir.

“Üçüncü yol,” dünya ekonomisi tarafından şimdi araştırılmalıdır ve bu İslami Ekonomik Yapıdan başkası değildir.

Müslüman Ahmediye Cemaati, bu dikkate alınsın diye çok uzun zamandır çağrıda bulunmaktadır, ancak dünyadaki güçlü, gururlu ve gösterişli ekonomiler her zaman bunu bertaraf etmişlerdir. Artık küresel ekonomiler toparlanmak umudu ile kapitalizmden yardım alamayacaklarını tecrübe edip gördükten sonra düşündük ki, o yükseklerde uçan kibirli ekonomilerin ayakları yere basar gibiyken, bizim de mesajımızı tekrar iletmemiz için doğru zamandır.

Müslüman Ahmediye Cemaatinin İkinci Halifesi Hazret Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmadra, serbest piyasanın devlet kontrolü altında gelişmesine izin veren İslam’ın, kapitalizm ile komünizmin başarısızlığında nasıl yegâne cevap olduğunu ana hatlarıyla açıkça anlatmıştır.

“İslam’ın İktisadi Sistemi” onun 1945’te verdiği bir konferanstır. Bu, serbest piyasa (düzeninin) geliştiği, devletin bir bütün olarak ulusun refahını denetlediği, ekonominin önünü açan ideal ve tek sistemdir. Faiz, borçlanmayı mümkün kılan diğer teşvik biçimleriyle değiştirilmeli ve toplumun zayıf kesimlerinin ekonomik istismarı da artık kontrol altına alınmalıdır.

Sadece İslami ekonomik yapıda, nasiplendirilenler daha az nasiplenmiş olanların refahına katkıda bulunmakla yükümlü kılınmışlardır. Örneğin: “Zekât” sistemi yoluyla.

Ahmediye Cemaatinin İslami ekonomi (uygulamasına) gelince, El-Vasiyet sistemi – ki bu sistemde tüm varlıkların %10luk miktarı, bir İslami refah idealini korumak için ödenir[1] – mülk ve varlıkların kişisel mülkiyette kaldıkları halde, toplumun dayanışma ve refahı için katkı sağladığı benzersiz bir örnektir. Bunun detayları, Hz. Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmad’inra Nizam-e-Nau (Yeni Dünya Düzeni) adlı diğer büyük bir eserinde okunabilir.

Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble, dünyanın en güçlü 20 ekonomisinin bir toplantısında – yaygın olarak G20 diye bilinir – dünyanın ileri gelen ekonomistlerine hitaben açıkça bildirmiştir ki:

“İslami finans küresel ekonomi için önem kazanmaktadır. Bu nedenle uluslararası finans kurumlarının, İslami finansı küresel finans ile bütünleştirmek hakkındaki soruları dikkate alması önemlidir.”

(Al Hakam olarak) bu konuda çok yakında daha ayrıntılı olarak yazacağız. Bu arada, okuyucularımıza üzerinde düşünmeleri için bir miktar malzeme bırakıyoruz.

İngilizce orijinalı:

https://www.alhakam.org/post-covid-19-is-islamic-economics-the-way-forward/

 

Çeviren: Mehmet Önder

[1] El-Vasiyetin bu kuralına göre vasiyet eden her Ahmedi Müslüman, gelir veya mülk şeklinde elde ettiklerinin onda birinden üçte birine kadar payı, uhrevî hayatta faydalanmak niyetiyle,  İslam dini ve insanoğlunun istifadesi için, gönül rızasıyla vermektedir. (Yeni Dünya Nizamı – Nizam-e-Nau –Sayfa 135) (Tercüme edenin notu)

Önceki

Önce dinler mi ortaya çıktı sonra peygamberler geldi? Veya dinler peygamberlerden sonra geldi?

Sonraki

19.06.2020 – Hz. Abdurrahman bin Avf