Dünya lanetlerinden korkmayınız, çünkü onlar duman gibi göz açıp kapanıncaya kadar dağılıverir ve gününüzü geceye çeviremezler. Bunun yerine siz, gökten inen ve üzerine düştüğü insanın her iki cihanda kökünü kazıyan Allah’ın (c.c.) lanetinden korkunuz. Siz iki yüzlülük ile kendinizi kurtaramazsınız, çünkü var olduğuna inandığınız yücelerin yücesi Allah (c.c.), sizin içinizde olan ve biteni görür ve bilir. Öyleyse O’nu nasıl aldatabilirsiniz? Bundan dolayı dürüst, temiz, iyi niyetli ve öz olunuz. Eğer içinizde zerre kadar bir karanlık kalmışsa, bütün aydınlığınızı silecek ve eğer kalbinizin bir köşesinde kibir yahut iki yüzlülük veya kendi kendinizi beğenmek veyahut da tembellik varsa Allah (c.c.) indinde siz kabul edilebilir bir şey değilsiniz. Yalnız bir kaç şeyi alıp, yapıp, lâzım olanı yaptık diye kendi kendinizi aldatmayasınız, çünkü Allah (c.c.), varlığınız üzerinden tam bir inkılâp geçmesini ister ve O, sizlerden bir ölümü istemektedir. Ondan sonra O, sizi tekrar diriltecektir. Onun için sizler hemen aranızda barışınız ve kardeşlerinizin kabahatlerini bağışlayınız. Çünkü kardeşi ile barışmak istemeyen hayırsız ve yaramazdır. O, ayrıcalık yarattığı için kesilip atılacaktır. Sizler her yönden nefsâniyetinizi bırakınız ve aranızdaki anlaşmazlığı gideriniz. Doğru olmanıza rağmen sanki hatalıymış gibi davranarak kendinizi küçük gösteriniz ki bağışlanasınız. Gurur ve kibrinizi arttıran ve sizi kaba gösteren her şeyi terk ediniz, çünkü içeriye girmek için davet edildiğiniz kapı, şişman bir kişinin girebileceği bir kapı değildir.
Allah’ın (c.c.) ağzından çıkmış olan, benim belirttiğim bu sözlere inanmayan insan ne şanssız biridir. Eğer gökte Allah’ın (c.c.) sizlerden memnun kalmasını istiyorsanız, aynı anadan doğan iki kardeş gibi birleşiniz. Aranızda daha büyük olan, kardeşinin suçunu daha fazla bağışlayanınızdır. İnat edip bağışlamayan şanssızdır. Böyle birinin benimle hiç bir alâkası yoktur. Allah’ın (c.c.) lanetinden korkunuz, O, Kuddûs ve Gayûrdur. Kötülük işleyen Allah’a (c.c.) ulaşamaz. Kibirli olan O’na erişemez. Zalim O’na varamaz. Hain O’na erişemez. O’nun ismi için kıskanç olmayan O’nun yanında yer bulamaz. Dünya menfaatleri üzerine köpekler karıncalar yahut akbabalar gibi üşüşen ve dünyada sadece rahatlarını arayıp bulmuş olanlar O’nun katında bir yakınlık elde edemezler. Her pak olmayan göz O’ndan uzaktır ve her temiz olmayan kalp O’ndan habersizdir. O’nun için ağlayan gülecektir. O’nun için bu dünya ile alakasını kesen, O’nunla birleşecektir. Sizler tam gönül rızasıyla ve tam doğrulukla ve büyük bir gayretle Allah’ın (c.c.) dostları olunuz ki O da dostunuz olsun. Sizler idareniz altında çalışanlara, eşlerinize ve fakir kardeşlerinize merhamet ediniz ki gökte sizlere de merhamet edilsin. Siz gerçekten O’nun olunuz ki O da sizin olsun. Dünya binbir çeşit bela yeridir. Taun da onlardan bir tanesidir. Onun için siz Allah’a (c.c.) karşı tam bir doğrulukla davranınız ki O, bu belaları sizlerden uzak tutsun. Gökten emir gelmedikçe yerde hiç bir afet baş gösteremez ve gökten merhamet inmedikçe hiç bir âfet ortadan kalkmaz. Akıllılığınız, dallara değil, köklere sarılmaktadır.
Ben sizlere tedbir ve ilaçları yasaklamıyorum, fakat onlara bel bağlayıp güvenmenizi yasak ediyorum. Sonunda ancak Allah’ın (c.c.) irade buyurduğu olacaktır. Dayanma gücünü kendinizde bulursanız bu tevekkül mertebesi diğer bütün mertebelerden daha üstündür.
Hz. Mirza Gulam Ahmed
Keşt-i Nuh adlı eserinden