Yukarıda da belirttiğim gibi takva tekellüf ister. Bu yüzden Allah (c.c.) Kur’ân hakkında:
“Bu kitap takva sahiplerine yol göstericidir. Onlar, gaybe inanırlar.”[1] buyurmaktadır.
Şimdi burada (istenen imanda) bir tekellüf vardır. Çünkü müşahede karşısında gaybe inanmak tekellüf ister. Bu yüzden takva sahibi derecesindeki bir kul tekellüf içindedir. Ama takva sahibi salihlik derecesine ulaşınca onun için artık gayb kalmaz. Çünkü salihin içinden bir nehir akıp Allah’a (c.c.) kadar varır. Nitekim o Allah’ı ve sevgisini kendi gözüyle görür.
Kur’ân-ı Kerim: “Bu dünyada kör olan ahirette de kör olacaktır”[2] buyurmaktadır.
Bundan apaçık anlaşılıyor ki, bu dünyadayken tam bir nur elde etmeyen biri Allah’ı (c.c.) göremeyecektir. Bundan ötürü takva sahibi ruhanî gözünün iyileşebilmesi için çeşit çeşit sürme hazırlamalıdır.
Başlangıçta takva sahibi kördür. Ama gösterdiği çaba ve elde ettiği tezkiyelerle nura sahip olur. Nitekim gözü görmeye başladıktan sonra o salih oldu. Bu makama ulaştıktan sonra tekellüf sona erdi ve gayb onun için gayb kalmadı.
Mesela cennet ve cehennem bir takva sahibi için “iman bil gayb”dandır. Ama Peygamber Efendimize bu dünyadayken bunların hepsi gösterildi. Bu âyeti kerimeden anlaşılan takva sahibinin kör olup tekellüf derdinde olmasıdır. Ama salihlik makamı emniyet ve barış makamıdır. Onun nefsi ise, nefs-i mütmainne makamına ulaşmıştır. Takva sahibi kör olduğu için her şey hakkında “iman bil gaybe” sahiptir.
O bütün sadakatıyla yoluna devam etmektedir. Bu sadakattan dolayı bir gün o muradına erecektir. Allah:“Muratlarına eren işte bunlardır”[3] buyurmaktadır.
Hz. Mirza Gulam Ahmed Kadiyani
Eserlerinden Seçmeler Adlı Kitabından
[1] Bakara Suresi; a.3-4
[2] İsra Suresi; a.73
[3] Bakara Suresi; a.6