MEHDİ (AS)’IN V. HALİFESİNİN AHMEDİYE HİLAFETİNİN YÜZÜNCÜ YILI DOLAYISIYLA AHMEDİYE MÜSLÜMAN CEMAATİNE MESAJI
Mayıs, 2008
Cemaatimin Sevgili Üyeleri,
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahu ve Berekatuhu.
Bugün 27 Mayıs 2008, Ahmediye Hilafetinin 100. yılı tamamlanmış bulunmaktadır. Bu günde düşüncelerimiz, Müslüman Ahmediye Cemaatinin yüz yıldan daha fazla bir döneme yayılan tarihine çevrilmiştir. Resulüllah (S.a.v.)’in önceden verdiği habere göre Allah (cc.)’nun seçkin bir kulu, O’nun talimatına göre Mart 1889 da bu cemaati kurduğunu ilan etti. Cemaati kurmasındaki görev ve amacı, Allah (cc.) ile insanoğlu arasındaki ilişkiyi kurmak, ona yalnızca Allah (cc.)’ye boyun eğmesini öğretmek, dünyada Tevhit inancını kurmaya çaba sarf etmek, bütün dünya milletlerini bir ümmet olarak Resulüllah (sav.)’in bayrağı altında birleştirmek ve insanoğlunun dikkatini karşılıklı haklarını tanımaya ve onlara saygı göstermeye çekmektir.
Allah (cc.)’nun İmam Mehdi ve Vadedilen Mesih olarak adlandırdığı kişi, Allah (cc.) nun yardımı ve desteği ile Cemaatin kurulduğu ve ilk biadın kabul edildiği 1889 yılından vefat ettiği 1908 yılına kadar 19 yıl gibi bir sürede görevini başarı ile yerine getirmiştir. Her türlü muhalefet ve uygun olmayan şartlara rağmen, Allah (cc.)’nun liderine kim süratle ve düşmanca karşı gelmiş ise, o çok büyük bir rezaletle aşağılanmış ve yok olmuştur.
Allah (cc.) nun sünnetine göre bu dünyaya gelen herkes sonunda oradan göçüp gidecektir. Allah (cc.) nun seçkin kulu ve Resulüllah (sav.) in gerçek aşığı olan o kişi, daima efendisinin sünnetine bağlı kalmış ve Yücelerin yücesi Dostuna kavuşmayı arzu etmişti.
Kulunu Ahir Zaman İmamı olarak gönderen Allah (cc), onun ölümünün yaklaştığını kendisine bildirirken, sonunun yaklaşmasına rağmen görevinin yarım kalmayacağını, çünkü Allah (cc.)’nun kendisi, onu Ahir Zaman İmamı olarak göndermiş olduğunu ifade ederek O’nu teselli etmiştir.
“Ey Benim Birliğimin (vahdaniyetimin) ve Sevgili Peygamberimin hâkimiyetinin yeryüzünde kurulması için son derece endişe duyan dostlarım; ölümünden sonra görevinin nasıl yerine getirileceğinden hiç endişe duyma. Unutmayınız ki Resulüllah (sav’)in kendisine önceden verdiği habere göre Peygamberliğin izinden giden Hilafet kurulacak ve bu, dünyanın sonuna kadar devam edecektir. Böylece senin ölümünden sonra bu Hilafet Müessesesi yoluyla Son Şeriatımı bir kere daha Dünyada istikrarla yerleşmesi ve kurulması planını sağlayacağım.”
Böylece Allah (cc.)’nun kendisine verdiği sözden sonra Vadedilen Mesih (as.) Cemaatine hitap ederek;
“Yeryüzünde insanoğlunu yarattığından bu yana Allah (cc.)’nun yolu işte budur. Bu yolda daima kendi Resullerine ve Peygamberlerine yardım ederek onlara üstünlük sağlar.”
Allah (cc.)’nun dediği gibi;
“Yani O ve Onun peygamberleri mutlaka üstün gelecektir.”
Üstün ve galip gelmek demek, peygamberlerin arzusu olan Allah (cc.)’nun Hüccetinin yani O’nun isteğinin yeryüzünde yerleştirilmesi ve hiç kimsenin buna karşı koymamasıdır.
Peygamberlerin dünyadaki yegâne, arzuları, yalnızca ve yalnızca hakkı dünyada üstün tutmak ve yaymaktır. Bu nedenle Allah (cc) kendi güçlü ayetlerinin nurunu Peygamberlerine indirerek böylece onlara hakkın tohumlarını kendi elleriyle ektirir. Ne var ki Allah (cc.) onları bunun semeresine, kendi elleriyle ulaştırmaz. Bilakis onların hayatları öyle bir zamanda sona erer ki görünüşte onlar başarısızdırlar. Allah (cc.) muhaliflerine peygamberleriyle alay etme, onları aşağılama, hakaret etme ve suçlama fırsatını verir. Böylece onlar peygamberleri veya nebileri aşağılamak, alay etmek ve suçlamak için ellerinden geldiğince çalışırlar. Ne var ki Allah (cc.)’nun gücünün ikinci eli ortaya çıkarak öyle imkânlar yaratır ki, bir nevi tamamlanmamış gibi görülen amaçlar, tamamen ve en mükemmel şekilde gerçekleşir. Böylece O iki türlü gücünü ortaya koyar.
Birincisi O kendi gücünü, peygamberlerinin elleriyle gösterir. İkincisi ise; bir peygamberin ölümünden sonra müminler zorluk ve problemlerle yüz yüze geldiklerinde düşmanlar güç kazandıktan ve peygamberlerin görevleri söz konusu olunca, işte şimdi her şey bitti, şimdi bu peygamberlere inananların cemaati yeryüzünden silinip atılacaktır diye düşündüklerinde, hatta ona inananlardan bazıları da bocalamaya başlayarak ümitsizliğe düşüp kendilerini öylesine çaresiz hissettiklerinde ki; talihsiz birkaçı da Allah cc.’ye olan inançlarını da yitirirler: Allah (cc.) ikinci kez ilahi güç ve kudretini ortaya koyarak yıkılmak üzere olan Cemaatine göz kulak olur ve onu destekler. Sonuna kadar sebat gösterenler Allah (cc.)’ nun bu mucizesine şahit olurlar.
Bu Resulüllah’ın zamansız olarak düşünülen ölümünde, Hz. Ebubekir Sıddık (ra.) zamanında da olagelmiş ve birçok cahil Bedevi inançlarından dönmüşlerdi. Resulüllah (sav.)’in sahabeleri de kederden adeta akıllarını yitirmişlerdi. Sonra Allah (cc.) Hz. Ebubekir Sıddık (ra.)’ yı tayin ederek kendi gücünü ikinci kez tecelli ettirmiş ve böylece yıkılma tehlikesi geçiren İslam, O’nun tarafından desteklenmiş ve böylece vermiş olduğu sözü şu ayette yerine getirmiştir.
“Yani korkudan sonra onların dinlerini yeniden sağlamlaştıracağız.”[1]
Mesih (as.) sonra dostlarına seslenerek şunu söylemiştir;
“Bu Allah (cc.)’nun ezelden beri sünneti olduğundan dolayı, O iki tecellisini göstermektedir ki muhaliflerin yersiz sevinçleri son bulsun. Allah (cc.)’ nun eski sünnetini terk etmesi mümkün değildir. Onun için söylediklerim ne sizleri kederlendirsin ne de kalpleriniz bundan dolayı ızdırap çeksin. Bundan dolayı ikinci kudreti görmek sizler için gereklidir, çünkü daimi olan o (kudretin) gelişiyle cemaat kıyamete kadar devam edecektir. Bu ikinci kudret, ben dünyadan ayrılmadıkça gelmeyecektir. Fakat ayrıldığımda Allah (cc) nun Berahin-i Ahmediye’de söz verdiği gibi sizinle devamlı kalacak olan bu ikinci kudretini sizin için gönderecektir. Bu söz benim için değil, bilakis bu sizinle ilgilidir. Allah (cc.)
“Sana inananların bu Cemaatini Kıyamete kadar diğerlerine üstün kılacağım” demiştir.
Bunun için benim bu dünyadan ayrılışımı hiç şüphesiz göreceksiniz. Ondan sonra gelen günler, sonsuz olarak söz verilen günlerdir. Rabbimiz; Sözünde duran ve verdiği söze bağlı, dosdoğru olandır. O, verdiği sözlerin hepsini size gösterecektir. Bu günler bu dünyanın sonu olup, birçok felaketlerin olmasının beklenmesine rağmen, Allah (cc.)’nin önceden haber verdiği şeylerin gerçekleşmesine kadar bu dünya varlığını sürdürecektir. Ben Allah (cc.)’nun gücünün bir tecellisi olarak geldim ve Allah (cc.)’nun gücünün bir tecessümüyüm. Yani O’nun gücü bende toplanmıştır. Ben aranızdan ayrıldıktan sonra başkaları gelerek Allah (cc.)’nun gücü olacaktır. Böylece ikinci gücü beklerken hepiniz dua ile meşgul olunuz.”[2]
Sonunda Mesih (as.)’ın söylediği zaman gelmiş ve kendisi Allah (cc.)’nun yanına döndüğünde, her Ahmedinin kalbi hüzün ve korku ile dolmuştu. Bununla birlikte müminlerin dualarından dolayı, yer ve gök, daha önceden de şahit olduğu gibi, bir kere daha:
“Hiç şüphesiz onların korku durumlarını emniyete çevireceğim”
sözünün gerçekleştiğine şahit oldu. Mesih (as.)’ın gelişiyle getirdiği en büyük devrim Allah (cc.)’nun isteği olan büyük Hilafet Müessesesinin, kendi döneminde yerleştirilerek sürdürülmesi idi. Mesih (as.)’ın vefatında, Mevlana Abdul Kelam Azad Vekil Gazetesinde şöyle yazmıştır:
“O kaleminde büyük bir sihir olan, konuşması çekici, zihnin harikalarını kendinde toplayan, bakışları büyülü, sesi uyandırıp canlandıran, parmakları yaşam devriminin tellerine dolanan, yumrukları elektrik dinamosu gibi şarj eden, kırk yıldan beri din dünyasında sarsıntılar ve fırtınalar koparan sesi adeta kıyametin suru gibi, derin uykuda olan fani varlıkları uyandırmaya devam eden idi. Mirza Gulam Ahmed Kadiyani Sahibin ölümü, kişilerin ders alamayacağı veya onu zamana gömecekleri bir şey değildir. Dinler ve bilgili akıl sahiplerinin dünyasında devrimler getiren kişiler her zaman ortaya çıkmaz. İnsanlığın gururu, tarihin bu büyük evlatları bu dünyayı çok nadir olarak ziyaret ederler. Bu dünyaya geldiklerinde ancak devrim getirdikten sonra oradan ayrılırlar.”[3]
Böylece Allah (cc.) bu devrimleri, Ahmedi olmayanların dilleri ve kalemleriyle itiraf ettirmiştir. Bu da Allah (cc.)’nun Mesih (as.)’a özel bir yardım ve desteğinin olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte olağanüstü güçlere ve harika işlere sahip olan Allah (cc.)’nun, Hilafetin nimetiyle, desteklediği ve yardım ettiği birinin vasıtasıyla devrimlerin devam edeceğini fark edememişlerdir. Bütün Dünya bunun doğruluğuna l. Halife olarak seçilen Hz. Mevlana Nuriddin (ra.)’nın Mesih (as.)’ın l. Halifesi olarak seçiminde şahit olmuştur.
Mesih (as.)’ın muhalifleri, Mesih (as.) tarafından kurulan, düzenlenmiş ve iyi organize edilmiş bir cemaate şahit olmalarına ve hatta Hilafetin kuruluş manzaralarına kendi gözleriyle şahit olmalarına rağmen, Allah (cc.)’nun kurduğu Cemaati sona erdirmek için ellerinden geleni ardlarına koymamışlardır. Allah (cc.) kendi kurduğu Cemaatle ilgili olarak söz vermiş ve şöyle demiştir:
“Nimetimi hatırlayın, Rahmetim ve Gücüm ile senin için Kendi Elimle bir ağaç diktim”[4]
Böylece verilen bu söze göre, her zaman olduğu gibi, onların planları suya düştü. Hatta kendi düşmanlık ve muhalefetlerinde öylesine ileriye gittiler ki, bir gazete bununla ilgili şöyle yazmıştır:
“Eğer bizlere sorulacak olursa; eğer Müslümanlar için mümkün ise, Mirzanın kitaplarını suya değil alevli ateşe atmanız gerekir demeye gerçekten hazırız. Onlar konuyu burada sona erdirmeyip, ileride hiçbir Müslüman veya Müslüman olmayan tarihçinin onun isminden ne Hindistan, ne de İslam tarihinde bahsetmemesinin yolunu aramaktadırlar”[5]
Fakat Ahmediyet’in tarihi şahit olmakta ve bütün dünya da bilmektedir ki, Ahmediyet’in koyu muhaliflerini bugün hiç kimse hatırlamamaktadır. Buna karşı, Hilafetin nimetiyle Ahmediyet dünyada gittikçe gelişmekte ve milyonlarca insan, gerçek İslam olan Ahmediyet’e samimiyetle bağlanmaktadır. Ahmediyet’in düşmanları kendi kötü ve saçma sözlerinde sınırları öylesine aşmışlardır ki; Curzon Gazetesi Mehdinin l. Halifesinin Jalsa Salanada (yıllık toplantı) yaptığı, ilk konuşmadan bahsederek;
“Şimdi Mirzalılardan kimse kalmadı. Onların başları kesildi. İmam olarak seçilen o adamın sizlere camide Kuran öğretmekten başka hiçbir şeye kabiliyeti yoktur”[6]
Buna işaret eden Mesih (as.)’nın l. Halifesi;
“Suphanallah Yücelik Allah (cc.)’ya aittir. Bu görev çok önemli olup her şeyden önce gelir Allah (cc.) bunu devam ettirmeyi bana nasip eylesin”
diye buyurmuştur.
Ne yazık ki Cemaatin bazı tanınmış ileri gelen üyeleri de Hilafet Müessesesinin Makamından hoşnut olmadılar. Devamlı olarak fitne yarattılar. Fakat Allah (cc.)’nun eliyle dikilen fidan devamlı olarak büyümeye devam etti. Allah (cc.)’nun Mesih (as.)’a verdiği söze göre; az, fakat cemaate çok bağlı olan takipçileri gittikçe çoğaldı ve cemaate zarar vermek isteyen gayretler başarısız kaldı.
İkinci Halifenin devri geldiğinde, Encümenin ileri gelen üyelerinden bazıları Hilafet Müessesesine açıkça ve kararlı olarak itiraz ettiler. Fakat öyle seçkin bilinen ve kendilerine çok güvenen, kibirli ve sözde bilgili, tecrübeli ve eğitim görmüş olarak addedilen bu kişiler, yirmi beş yaşındaki genç delikanlı ile boy ölçüşemediler. Gerçekten o öylesine yüce idi ki, hiç kimse ona eşit olmamış veya Cemaatin organizasyonunda ve düzenlenmesinde, misyonerlik işlerinin geliştirilmesinde ona baskı yapamamıştır. Onun Cemaati ahlaki ve manevi bakımdan eğitmesi, Kuran-ı Kerim’in derin bilgisi ve görüşüne sahip oluşuyla olmuştu.
Birçok kereler Cemaat çok büyük muhalefet ve acılarla yüz yüze gelmesine rağmen, Hilafetin bereketiyle Cemaat başarı ile ilerlemiştir. ll. Halife Hazretlerinin Elli yıllık Hilafet dönemine yakından bakıldığında, Allah (cc.) nun lideri olan Mesih as.’ın oğlunun başarılarının ne kadar yüce ve dikkate değer olduğu görülmektedir.
ll. Halife Hazretleri (Muslih Mevud)’un ölümünden sonra Ahmediye dünyası bir kere daha korkuya kapıldı. Fakat Allah (cc.) verdiği söze göre birkaç saat içinde bu korkuyu emniyete ve huzura dönüştürmüş, Cemaate ay kadar parlak olan üçüncü tecelliyi yani Kudret-i Saniye (Hilafet) vermiştir. Geçmiş hükümetlerin ve Müslüman hiziplerin özellikle organize edilmiş birleşik güçlerin, Ahmediler aleyhinde zalimce kanun ve kararların çıkarılmasından önce de sonra da, Ahmediyet’in kervanı ilerlemeye devam etti. Hatta bu ilerlemede birbiri ardınca yeni yollar kat ederek, sevgi mesajını bütün dünyaya yayarak, gelişmekte olan ülkelerin yoksul halklarına yardım ederek, İslam peygamberinin mesajını onlara ileterek, onları kendi bayrağı altında topladı.
Allah (cc.)’nun kaderine göre lll. Halife Hazretleri de Rabbi ile buluşmak üzere bu dünyadan ayrıldı. Yine içte ve dışta fitne ve karışıklıklar baş gösterdi Fakat İlahi söze göre, Müslüman Ahmediye Cemaati IV. Halife döneminde pekiştirilerek güçlendirildi ve varlığından her türlü fitne çıkarılıp atıldı. Allah (cc.), zalimce hazırlanan kanunlar çerçevesinde, Ahmediye Cemaatine kısıtlamalar getirerek Ahmediye kanserinin köklerini ebediyen kazıyıp atacaklarını iddia edenleri paramparça etti. Pakistan Hükümetinin çıkardığı bu yasadan dolayı, zamanın halifesi hicret etmek zorunda kaldı. Fakat bu hicret Ahmediyet’in ilerlemesi için yeni alanlar açtı. Bir kere daha sözünün gerçekleştiğini gördük. Bir zamanlar Cemaatte imkânsız gibi görülen yeni tebliğ yolları açıldı. IV. Halife döneminde Allah (cc.) MTA vasıtasıyla Vadedilen Mesih (as.)’a verdiği sözü gerçekleştirmiş oldu. İnsanın hayretine neden olan bu mesaj
“Senin mesajını dünyanın dört köşesine yayacağım”
Eğer sınırlı olan imkânlarımıza ve bu yayının başlangıcına bakacak olursak, Müminlerin dudaklarından doğal olarak, Allah (cc.)’yu öven sözler dökülür. Bu yayın kanalı bugün Ahmediyet’in her muhalifini doğudan batıya, kuzeyden güneye sessiz bırakmıştır. Böylece Allah (cc.) MTA vasıtasıyla gerçeğin mesajını yayan adamın sesini, zamanın Halifesini tamamen çaresiz ve aciz bırakmayı arzu edenlerin evlerine indirmiştir. Bugün Vadedilen Mesih (as.)’ın ilmi kalemiyle, onun manevi gıdası yani talimatları, bilgisi, İslamiyet’in doğruluğunu destekleyen delilleri, diğer din ve inançların yanlış eğilimlerinin reddedilişi Allah (cc.) nun lütfu ile her eve ulaşmıştır. Ayeti kerime’de zikredilen talimata göre;
“Her canlı ölümü tadacaktır.”
IV. Halife Hazretleri de vefat etti. Onun ölümünde MTA kameralarının o manzarayı uydu kanalıyla, bütün dünyada her eve yayınladığına şahit oldular. Bu manzara hem Ahmediler hem de Ahmedi olmayanlar için hayret verici idi. Ahmediler Allah (cc.)’nun kendi korkularını nasıl emniyet ve huzura dönüştürdüğünü, diğerleri ise yüzyıldan beri tahrip edip yok etmeye çalıştıkları bu insanların ve Cemaatin nasıl olup da giderek gelişip büyüdüğüne hayret ettiler. Muhaliflerden birisi açıkça;
“Sizin doğruluğunuza inanmıyorum fakat Allah (cc.)’ nun sizlere olan muamelesini görünce O’nun sizin yanınızda olduğunu açıkça itiraf etmek zorundayım” dedi.
Ben fazla bilgisi olmayan alçakgönüllü bir kişiyim. Buna rağmen Allah (cc.) elimle bütün cemaati birleştirdi. Benimle Cemaat arasındaki ilişki her gün gittikçe güçlenmektedir. Dünya Cemaate belki de göz kulak olamayacağımı, böylece 100 yıldan daha fazla zamandan beri görmeyi arzu ettikleri Cemaatin sonunun geleceğini düşünmekteydiler. Fakat bu fidanın Allah (cc.)’nun eliyle dikilmiş olduğunu unutmaktadırlar. Onun ekilmesi ve yetiştirilmesinden hiç kimse sorumlu değildir. Olanlar bilakis Allah (cc.)’nun verdiği sözlere ve desteğe göre olagelmektedir. Allah (cc.) Mesih (as.)’a verdiği sözlerde onu gerçekleştirmektedir. Vahiyde;
“Ben, sen ve senin sevdiklerinle birlikteyim” denmiştir.
Bu ilahi bir kaderdir. İşte bu söz hiç yalan söz vermeyen O, Allah (cc.)’nun sözü idi. Bu söz Vadedilen Mesih (as.)’ın sevdiklerine verilen söz idi. Onun talimatına göre Allah (cc.)’nun İkinci Kudretinin gücünü kabul edenler, dünyada üstünlük sağlayacaklardır. Çünkü Allah (cc.) onlarla, Allah (cc.) bizlerle beraberdir.
Bugün Allah (cc.)’nun İkinci Kudretinin 100. yılı tamamlanmış bulunmaktadır. Bizler yukarıda kısaca belirttiğim Ahmediyet’in tarihinde, Allah (cc.)’nun Mesih (as.)’a verdiği sözün, yenilenen zaferle her gün gerçekleştiğini görmekteyiz. Bu nedenle Mesih (as.)’ın geliş amacını yerine getirmek için, bugün kadın veya erkek olsun her Ahmedi, Ahmediye Hilafetine bağlı olmalı ve bu amaçla elinden geldiğince kendi kapasitesiyle çalışmalıdır.
Bugün tüm Hıristiyanlığı Resulüllah (sav)’in bayrağı altında toplamak zorundayız. Ayrıca Musevileri, Hinduları, diğer dinlerin takipçilerini de onun bayrağı altında toplamak zorundayız. Ayrıca bütün Dünya Müslümanlarını Vadedilen Mesih (as.)’ın eliyle ve Ahmediye Hilafeti vasıtasıyla birleştirmek zorundayız.
Ey Dünyanın her tarafındaki değişik ülkelerde yaşayan Ahmediler! Yukarıda zikrettiğim bu amaçlara sıkı sıkıya sarılın. Bu görev zamanın imamı olan Mesih (as.)’ın, Allah (cc.)’nun talimatına göre size emanet ettiği görevlerdir. Vadedilen Mesih (as.) bu sözün sizler için olduğunu söyleyerek bizlere büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Sözler, ancak ona bağlı olan şartların yerine getirilmesiyle gerçekleşir.
Ey Muhammed’in Mesih’ine inananlar; Mesih (as.)’ın sevdikleri, varlığının yeşeren dalları, kalkın, Ahmediye Hilafetinin daha da güçlenmesi için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır olun. Böylece Allah (cc.)’nun ipine sımsıkı sarılarak, Vadedilen Mesih (as.)’ın itaat ettiği yüce efendisi Resulüllah (sav.)’in mesajını dünyanın her tarafına ulaştırabilirsiniz. Ayrıca dünyada bulunan her kişiye, her bireye, onların kurtuluşunun ancak ve ancak tek olan Allah (cc.) ile gerçek ilişki kurulmasında, dünya barışının Mehdi ve Mesih’in Cemaatine katılmakta olduğu, çünkü barış ve huzurla ilgili ve bugün yeryüzünde hiçbir örneğine rastlanmayan gerçek İslami talimatların yalnızca onda olduğunun mesajı yayılmalıdır.
Bugün Muhammed’in Mesih’inin görevinin yerine getirilmesi ve Allah (cc.)’nun birliğine bağlı kalınması, ancak Ahmediye Hilafetine bağlılıkla başarılabilir. İşte bununla, Allah (cc.)’nun Dostları yeryüzünde manevi devrimi gerçekleştirecektir. Allah (cc.) her Ahmediye kesin iman ve kararla bu güzel gerçeği yeryüzündeki her bireye iletmeyi nasip etsin.
Vesselam,
Mirza Masrur Ahmed
Mesih (as.)’ın V. Halifesi