Soru: Birmingham’dan Faruk Ahmed sormuş. Kuran-ı Kerim’den öğrendiğimize göre, Hz. İsa (a.s.) karşı cins ile bir münasebet olmaksızın dünyaya gelmiştir. Bana, insanlık tarihinde bu çok ilginç durumun herhangi bir benzeri bulunup bulunmadığını, lütfen anlatır mısınız?
Cevap: Bu yönde bazı araştırmalar yürüttüğümü biliyorsunuz. Ancak sorun, bu problemin çok yönlü olmasıdır. Hakikatin araştırılmasının karşısındaki güçlüklerin neler olduğunu ise, şimdi açıklayacağım.
Hayvanlar âlemi söz konusu olduğunda, bilim adamları yaşam türlerinin tüm şekillerini incelemişler ve tartışmasız olarak hayvanlar arasında ve bitkisel yaşamda da böyle durumların olduğu sonucuna varmışlardır. Anneler, yani hayvanlar arasından bakir bir dişi, yardım almadan, yani karşı cinsle münasebet kurmadan, bir bebek dünyaya getirebilmektedir. Bu durum çeşitli şekillerde açıklanmıştır. Şüphesiz çift cinsiyetlilik söz konusudur. Bunun dışında, bilinen başka bazı fenomenler de vardır. Ancak insanlar üzerinde bunlar deney yoluyla kesinliğe kavuşturulamamıştır. Bu birinci büyük engeldir. İkincisi ise, geçmişte doğmuş tüm çocuklar ile ilgili bilim adamları tarafından yapılmış ciddi bir araştırma bulunmamasıdır. Her ne kadar karşı cins ile münasebeti olmadığı ve el değmemiş olduğu ve de doğumun mucizevî ya da nasıl ifade ederseniz öyle olduğu, kendilerinin iddiaları olsa da, bu iddia toplum tarafından her zaman reddedilmiştir ve bildiğime göre, bu iddianın bilimsel olarak gerçekliğini kesinleştiren bir girişim de yoktur.
Gene de bilim, geçtiğimiz iki yüz senede bu iddiaları, hakkında karar vermiş olsalar bile, kontrol edecek seviyede gelişmemiştir. Böyle bir şeyi kontrol edecek düzenleri bile bulunmamaktadır. Aklıma gelen, bilim adamlarının da böyle bir durum olduğunu kabul ettikleri tek bilimsel meydan okumanın yeri Güney Amerika’dadır. Bu olay dünyada geniş bir şekilde duyurulmuştur ve özellikle de Endonezya basınında yer almıştır. Bunu ben de derinlemesine araştırdım ve haberin doğru olduğunu tespit ettim.
Bir genç kız, bir kız çocuğu dünyaya getirmişti ve kesinlikle bakire olduğunu ve bir erkek ile beraberliğinin de söz konusu olmadığını iddia ediyordu. Diğer taraftan annesi kızını iyi tanıyordu ve okula gidiş kronolojisini, davranışlarını ve benzer her şeyi de biliyordu. O kızının haklı olduğundan yüzde yüz emindi. Bu, bir gazetecinin dikkatini çekti ve olay öylesine büyüdü ki, haber Amerika’ya ulaştı. Bu durum bilim adamlarının ilgisini çekti ve Amerikan uzmanlarından oluşan bir gurup söz konusu ülkeye gönderildiler. Adını hatırlayamıyorum ancak hepsi kayıt altındadır. Onlar araştırdılar ve iddianın doğru olduğu tespit ettiler ve nasıl gerçekleştiğini de ortaya çıkardılar. Onlar bu olayda bebeğin dedesine ait olduğunu ispatladılar. Bazı durumlarda, kız çocuk daha embriyo safhasında iken babaya ait bir sperm sonradan rahmin gelişeceği bir yerde kısılıp kalır ve orada kendini muhafaza eder. Kız olgunluğa ulaştığında ise, bu sperm doğal yolla bir yumurtayı dölleyebilir ve sonuçta bakire bir kişi de böylece çocuk dünyaya getirebilir. Ancak bu çalışmada, sorunu şöyle tespit ettiler ve iddia ettiler: Böyle durumlarda döl, her zaman dişidir ve erkek döl söz konusu değildir. Bu ancak dişi döl olmalıdır. Elbette raporlarını inceledim ve kullandıkları yönteme göre vardıkları sonuç da doğrudur. Onların olduğunu dikkate aldıkları duruma göre, çocuğun kız olması gerekmektedir. Bizim içten döllenme ile tek ebeveynli erkek doğumunun olabilirliğini bilimsel olarak daha çok araştırmamız gerekmektedir. Olasılıklar göz önüne alındığında, bazı ihtimaller bulunmaktadır. Hayvanlar âleminde bu olmaktadır ve aseksüel doğumların bulunduğu bir sistem de vardır. Bunun insanlar arasında ne denli mümkün olduğu hala açık kalmış bir husustur. Ancak birçok doktor bunun imkânsız olduğuna hükmedilemeyeceği konusunda hemfikirdirler.
Bunun gibi biz, Yüce Kuran’ın ihtimallerin var olmasıyla tam olarak desteklendiğine inanmaktayız. Onların oluşu ardından Allah’ın (c.c) hükmü, bizler için yeterlidir. Bu, Allah’ın (c.c.) böyle mucizevî bir doğum için kendi yasasını bozmak zorunda olmadığını göstermektedir. O, çok nadir olarak etkin kıldığı bazı gizli yasalarını faaliyete geçirmiştir. Bunlar zaman zaman insan hayatında ve yoğun olarak hayvan hayatında su yüzüne çıkar. Hz. İsa (a.s.) ile ilgili olarak da böyle bir durumun ortaya çıkmış olduğuna inanıyorum.
Soru: Neden Hz. İsa (a.s.) böyle olağanüstü bir doğumla dünyaya geldi?
Cevap: Vadedilen Mesih (a.s.) tarafından bununla ilgili birçok neden ileri sürülmüştür. Bunlardan biri, Allah’ın (c.c.) onu, İbrahim (a.s.) soyundan gelen İsrailoğulları’na sonlarının geldiğine bir işaret olarak göndermiş olduğudur. İçinizden hiç kimse bir peygambere baba olacak kadar kutsal değildir. Böylece yolun sonu geldi, aynı tren yolunun sonuna konulan işaret gibi ve yolu kapatan engel gibi. Hz. İsa’nın (a.s.) doğumu, Mesih Mevud’a (a.s.) göre İshak (a.s.) ve Yakup’la (a.s.) gelinen yolun sonunu belirten bir işaretti. Böylece Hz. İbrahim’in (a.s.) soyundan gelen peygamberlik, diğer oğlu İsmail’in (a.s.) soyuna geçti. Olan, tam olarak budur. Hz. İsa’dan (a.s.) sonra İsrail soyundan gerçek bir peygamber gelmemiştir. O, bu soydan gelen büyük peygamberlerin sonuncusudur. Elbette vahiy alanlar veya kâhinler, küçük çaplı gelmişlerdir, ama bunlardan söz edilmeye değmez. Gerçek peygamberlik dikkate alındığında, İsrail soyu söz konusu olduğunda, Hz. İsa’nın (a.s.) sonuncu olduğunu herkes bilir. Böylece peygamberlik İsmail soyuna geçmiştir ve burada da Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gelişini görürüz. Bu Hz. Mesih Mevud’un (a.s.) ileri sürdüğü güzel cevaplardan biridir.