Hazreti İsa’nın (A.S.) ölümü hakkında sahabelerden başka Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) aile efradı da fikir birliğine varmışlardı. Nitekim Hz. Ali’nin (R.A.) ölümü ile ilgili hadiseleri anlatırken, İmam Hasan’ın (R.A.) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Bugün ölen adam (Hz. Ali) birçok bakımlardan eşsizdi. Selefleri veya halefleri arasında kendine benzeyen yoktu. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) onu gazaya (savaşa) gönderdiği zaman, kendisine yardım etmek üzere Cebrail sağında Mikail solunda dururdu. O, gazadan yalnız muzaffer olarak dönerdi. Yedi yüz dirhemden başka miras bırakmadı. Bunu bir kölenin hürriyetini satın almak için biriktirmişti. O Ramazan’ın 27’nci gecesinde öldü. Hz. İsa’nın (A.S.) ruhu da aynı gece (göğe) çıkarılmıştı.” Tabakat İbn-i Saad, c. 3
Hz. İmam Hasan’ın (R.A.) bu sözünden anlaşılıyor ki, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)aile efradına göre de Hz. İsa (A.S.) normal şekilde ölmüştü. Buna inanmasalardı, İmam Hasan (R.A.), Hz. İsa’nın (R.A.) ruhunun göğe çıktığı gece Hazreti Ali’nin ölmüş olduğunu söylemezdi.
Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)sahabeleri ve aile e&adından başka, onlardan sonra gelen din bilginlerinin de Hz. İsa’nın (R.A.) öldüğüne şahadet ettiği düşünülebilir. Çünkü bu din bilginleri Kuran-ı Kerim’e, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)sözlerine ve onun sahabeleri ve aile e&adı tarafından benimsemiş fikirlere içtenlikle bağlı idiler. Anlaşılan onlar Hz. İsa’nın (R.A.) ölümü meselesini pek önemli saymadıkları için buna dair resmi bir beyanda bulunmadılar ve bu konudaki görüşleri de kayıtlara geçirilip muhafaza edilmedi. O devirdeki din bilginlerinin zapt ve kaydedilmiş fikirlerine gelince, Hz. İsa’nın(A.S.) öldüğüne inandıkları kesinlikle anlaşılmaktadır. Nitekim Mecma-el Bahar’da Hazreti İmam Malik (r.a): “Hz. İsa (A.S.) vefat etmiştir” dedi.
Kısacası, Kuran-ı Kerim, Hadis-i Şerif, sahabeler ve Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)aile efradı arasındaki fikir birliği ve İslâm ulemasının görüşleri Hz. İsa’nın (A.S.) öldüğü inancını desteklemektedir. Hepsi de Hz. İsa’nın (A.S.) bütün diğer peygamberler gibi öldüğünü gösteriyorlar. Bu nedenle, Hz. İsa’ya (A.S.) ölüm isnat etmek suretiyle onun şerefini küçülttüğümüzü ve böylece Kuran-ı Kerim ile Hadis-i Şerifi inkâr ettiğimizi söylemek doğru değildir. Biz bu inancımızla Hz. İsa’ya (A.S.) saygısızlık etmeyip tevhide akidesine sarılıp ona sahip çıkmakta ve Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)yüceliğini ispatlamaktayız. Ayrıca biz böylece Hz. İsa’ya (A.S.) da hizmet etmekteyiz. Çünkü Hz. İsa (A.S.) da tevhide akidesine aykırı düşüp şirke yol açan ve Peygamberlerin Peygamberinin manevi rütbesini alçaltan bir makamın kendisine isnat edilmesini benimsemezdi.
Şimdi, sevgili okuyucu, biz mi haklıyız yoksa bizi suçlayanlar mı? Onlar bir insanı Allah ile eşit tutmakta, Müslüman oldukları halde bu akideyle İslâmiyet’in düşmanlarını desteklemekte, İslâmiyet’i zayıflatmakta ve Peygamber Efendimizi (S.A.V.) küçük düşüren bir inanca sahip çıkmaktadırlar.