Eğer her soluğumuz dünyevi işlerle uğraşmaktan ibaret ise, o zaman âhiret için ne topladık. Bu yüzden özellikle teheccüd namazına kalk ve seve seve bu namazı kıl.
Günlük namazlar iş vs. sebeplerden dolayı doğru dürüst kılınamamaktadır. Rızkını veren Allah’tır. Sizler namazlarınızı vaktinde kılınız. Öğle ile ikindi, ara sıra cem (iki namazı bir arada kılmak) edilebilir. Allah (c.c.) insanların zaafını göz önünde tutarak buna müsaade etmiştir. Ama bu ruhsat üç namazın birleştirilmesi için kullanılamaz.
İnsan iş hayatında bile yöneticilerin çeşitli eziyetlerine katlanmak zorunda kalır, ama ne mutlu Allah (c.c.) için zahmete katlanana. Doğruluk ve dürüstlük uğruna dünyevi zarara razı olmak peygamberlerin sünnetidir. Bu yolda dünyevi zarara razı olan kimse eninde sonunda insanları cezbeder (kendine çeker). Ayrıca Allah (c.c.) böyle bir kimseye borçlu kalmayıp, onu hakkıyla mükâfatlandırır.
İnsan için gerekli olan, ikiyüzlülükten vazgeçmektir.
Mesela bir Hindu (dünyevi açıdan ne kadar büyük olursa olsun): “Ram (Hinduların tanrısı) ve Rahim (Allah c.c.) birdir” dediğinde onu kerhen de olsa desteklememelidir.
Allah (c.c.) insanları görgülü davranmaktan menetmemekle beraber onların bu uğurda yalan söylemelerine de karşıdır. Bu gibi durumlarda nezaket sınırları aşılmadan karşıdaki insana münasip bir lisanla doğru anlatılmalıdır. Beyhude kavgaya yol açan sözler söylemek hikmetli bir davranış değildir. Bizim dinimizde hiçbir şey ahlâka aykırı değildir. Ama doğruyu gizlememek şarttır. Çünkü kâfirin (küfür dolu) sözünün karşısında başını sallayan insan da kâfir olur.
Nitekim insan yalnızca Yüce Allah’a (c.c.) değer vermelidir. İslâm öteden beri mazlum olagelmiştir. Bu iki kardeş arasındaki küçüklük büyüklük davasına benzer. Büyük olan dünyaya kardeşinden önce geldiği için, kendinde, ona haksızlık yapma ya da hükmetme hakkı taşıdığını düşünür. Hâlbuki ikisi de eşit hakka sahiptirler. Aynen böyle İslâmiyet de haksızlığa maruz kalmıştır.
İslâmiyet bütün dinlerin sonuncusu olup diğer dinleri hatalarından haberdar etmiştir. Ama cahilin daima kendisinin iyiliğini isteyene düşman kesilmesi gibi, bütün dinler de İslâmiyet’e düşman kesildi. Çünkü onlar kendilerini azametli sayıp beğenmişlerdi. Bir millet nüfus ve mal çokluğu, ayrıca kıdemli olması yüzünden kibirli olur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yoksul olup az ve yeni bir gruba sahipti. Bu yüzden başlangıçta muhalifleri iman etmediler. Öteden beri hak (doğruluk) daima mazlum olmuştur.
İslâm Hiçbir Din Kurucusunu Kötülemez
İslâm öylesine pak bir dindir ki, hiçbir dinin kurucusunu kötülemez. Ama öbür dinler hemen küfür söylemeye kalkışırlar.
Örneğin Hıristiyanlara bakın; Peygamber Efendimize (s.a.v.) ne kadar küfretmektedirler. Hâlbuki eğer Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bugün hayatta olsaydı, bunlar O’nun dünyevi haşmetinden dolayı O’na bir tek kelime bile söylemeye cesaret edemezlerdi. Tersine O’na ellerinden geldiğince saygı göstereceklerdi.
Bugün bile Afgan kralı ile Osmanlı Padişahı Peygamberimizin (s.a.v.) naçiz hizmetçisi olduğu hâlde bunlar, onlara son derece saygılıdırlar. Ama Peygamber Efendimizin (s.a.v.) adı söylenir söylenmez bu Hıristiyanlar binlerce küfür savururlar. Bütün dinler İslâmiyet’e minnet borçludur. Çünkü o, eski dinleri ve Peygamberlerini akladı. Ama İslâmiyet’in kendisi haksızlığa uğradı. İslâmiyet’in ortaya koyduğu “La İlahe İllallah” hiçbir din de yoktur.
Vadedilen Mesih ve Mehdi
Hz. Mirza Gulam Ahmed Kadiyani
Eserlerden Seçmeler kitabından