Acaba bütün Müslüman fırkalar aynı inançta mıdırlar?
Onlar arasında inanç bakımından hiçbir anlaşmazlık yok mudur? Müslüman hizipleri arasında inanç anlaşmazlıkları bulunduğu, hatta bu anlaşmazlığın ve ayrılığın doruk noktaya vardığı; bu anlaşmazlıklar sebebiyle bu hiziplerin birbirlerine karşı küfür fetvaları bulunduğu bilinen bir gerçektir.
Ancak Müslüman Ahmediye Cemaati söz konusu olunca bütün diğer hiziplerin bu Cemaate düşmanlık üzerinde birleştikleri ve bu cemaate türlü türlü suçlamalarda bulundukları da göze çarpmaktadır. Bu da Hz. Resulüllah’ın (S.A.V.) şu hadisini bize anlatmaktadır:
Yani: “İsrailoğulları yetmişbir fırkaya bölündüler. Benim ümmetim şüphesiz yetmiş iki fırkaya bölünecek. Biri hariç onların hepsi ateş (huzursuzluk) içinde olacaktır. O (tek fırka) da “Cemaat” olacaktır.”[1]
Bu cemaate asılsız iftiralar atılmaktadır. Bu Cemaatin İslamiyet’le bir alakası olmadığı; kurucusunun da Hz. Muhammed’e (S.A.V.) inanmadığı ve Hz. Muhammed’den (S.A.V.) ayrılarak peygamberlik iddiasında bulunduğu vs. propaganda edilmektedir. Cemaatin kurucusu Hz. Ahmed (A.S.) bu konuda fikrini şöyle beyan etmiştir:
“Bana isnat edilen suçlama; Sanki ben öyle bir nübüvvetten (peygamberlik) bahsediyorum ki ondan sonra İslam (dini) ile benim hiçbir alakam baki kalmamaktadır! Demek ki ben kendimi müstakil bir nebi (peygamber) zannediyorum ve Kuran-ı Kerim’e tabi olmaya hiçbir gerek görmüyorum! Kelimeyi Şahadetimi ve Kıblemi bile ayrı tutuyorum! İslam Şeriatının (din) ortadan kaldırılmış olduğunu ileri sürüyorum! Hz. Muhammed Resulüllah’a (S.A.V.) tabi olmak ve onun buyruklarına göre hareket etmekten dışarı çıkıyorum! Suçlamaları doğru değildir. Böyle bir nübüvvet (peygamberlik) iddiasında bulunmak bence kafirliktir. Yalnız bugün değil, aksine her eserimde ben daima, böyle bir nübüvvet (peygamberlik) iddiasında asla bulunmadığımı yazdım ve bunun bana atılan bir iftira olduğunu belirttim.”[2]
[1] Sünen İbn-i Mace; Kitab-ül Fiten; Aynı hadis az bir farkla diğer hadis kaynaklarında da mevcuttur. Mesela; Mişkat; Tirmizi; Kitab-ül İman
[2] Tebliğ-i Risalet; C.10, S.132-134