31 Ekim 2011
Saygıdeğer Papa XVI. Benediktus Hazretleri,
Duam, Yüce Allah’ın lütuf ve nimetlerini size bağışlaması içindir.
Müslüman Ahmediye Cemaatinin Dünya Genelindeki Başkanı olarak, Papa Hazretlerine Kuran-ı Kerim’in mesajını iletmekteyim: “…Ey Ehl-i Kitap! (Sizinle) aramızda ortak olan söze gelin. Allah’tan başka kimseye ibadet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp birbirimizi Rab edinmeyelim…”
Bugünlerde dünya İslam’a kötü gözle bakmakta ve sürekli aşağılayan iddialar ile onu hedef almaktadır. Aslında bu artan iddialar, İslam’ın gerçek talimatlarının hiçbirine bakılmaksızın yapılmaktadır. Ne yazık ki, bazı Müslüman kuruluşlar sadece kendi çıkarları için İslam’ı tamamen yanlış bir renkte tanıtmışlardır. Bunun sonucu olarak, Batılıların ve Müslüman olmayan ülkelerin kalplerinde Müslümanlara karşı güvensizlik artmıştır. Hatta öyle ki, bir taraftan son derece iyi eğitim görmüş oldukları halde insanlar, İslam’ın kurucusu Hz. Resulullah Muhammedsav aleyhinde asılsız iddialarda bulunmaktadırlar.
Her dinin amacı, insanoğlunu Allah’a yaklaştırmak ve insani değerleri yerleştirmektir. Hiçbir dinin kurucusu, takipçilerine diğerlerinin haklarını gasp etmeyi veya zalimce davranmayı asla öğretmez. Bundan dolayı sadece azınlık olan ve yanlış yola sapmış bazı Müslümanların davranışları, İslam’a ve onun kurucusu Hz.Resulullah’asa saldırmak için asla bir bahane olmamalıdır. İslam bize, bütün dinlerin peygamberlerine saygı göstermeyi öğretmektedir. Bunun için bir Müslüman’ın İsaas da dâhil olmak üzere, İncil’de ve Kuran’da zikredilen tüm peygamberlere inanması gerekmektedir. Bizler Hz.Resulullah’ınsav mütevazı takipçileri olarak, ona yapılan saldırılardan dolayı son derece acı ve üzüntü duymaktayız. Bunun karşısında ise bizler, dünyaya onun asil niteliklerini sürekli tanıtıp Kuran’ın güzel talimatlarını daha da fazla açıklayarak cevap vermekteyiz.
Eğer bir kimse tabi olduğunu iddia ettiği halde, belli bir öğretiye uymuyorsa, bu durumda hatalı olan öğreti değil, bizzat o kimsedir. ‘İslam’ kelimesinin anlamı barış, sevgi ve emniyet demektir. Dini konularda zorlama olmaması, Kuran’ın açık bir talimatıdır. Kuran-ı Kerim baştan sona, sevgi, şefkat, barış, uzlaşı ve fedakârlık öğretileri ile doludur. Kuran-ı Kerim defalarca buyurmaktadır ki, eğer bir kimse takvayı benimsemezse, Allah’tan uzaklaşacaktır ve bundan dolayı İslam’ın öğretilerinden de mahrum kalacaktır. Bundan dolayı, bir kimse İslam’ı kan akıtma öğretileri ile dopdolu bir aşırılık ve zorbalık dini olarak resmedecek olursa, bilinsin ki böylesi bir tasvirin gerçek İslam ile hiçbir alakası yoktur.
Müslüman Ahmediye Cemaati, yalnızca gerçek İslam’ın takipçisidir ve bütünüyle Allah rızası için çalışmaktadır. Eğer bir kilise yahut da başka bir ibadethanenin korunmaya ihtiyacı varsa, onlar bizleri kendileri ile birlikte omuz omuza durur halde bulacaklardır. Camilerimizden yankılanacak tek mesaj ise, ancak, – Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu – dur.
Dünya barışının bozulmasında rol oynayan temel bir etken, bazılarının, zeki, iyi eğitimli ve özgür oldukları için, dinlerin kurucularını aşağılama ve onlarla alay etme bakımından kendilerini serbest hissetmeleridir. Toplumda barışı sağlamak için kişinin kalbindeki her türlü düşmanlık duygusunu gidermesi ve hoşgörü seviyesini arttırması gereklidir. Birbirlerinin peygamberlerine karşı saygı ve hürmeti savunmak üzere, onların duruşlarına ihtiyaç vardır. Dünya huzursuzluk ve tedirginliklerin içinden geçerken, bu endişe ve korkuyu ortadan kaldırmak üzere sevgi ve şefkat ortamının tesisi gerekmektedir. Bunu da, çevremizdekilere sevgi ve barış mesajını ileterek ve öncesinden daha fazla uyum içinde ve daha iyi bir şekilde yaşamayı öğrenip, insanlığın değerlerinin farkına vararak yapmalıyız.
Bugün dünyada küçük çaplı savaşlar patlak verirken, diğer yerlerde büyük güçler barış getirmek üzere çabaladıklarını iddia etmektedirler. Görünürde bize söylenenin farklı olduğu, ama bunların arkasında ise gerçek önceliklerinin ve politikalarının gizlice uygulandığı, artık kimse için bir sır değildir. Esas soru, bu şartlar altında dünyada barışı tesis etmenin mümkün olup, olmadığıdır. Üzücü olan, dünyanın içinde bulunduğu mevcut şartlara yakından ve dikkatle baktığımızda, bir başka dünya savaşının temellerinin çoktan atılmış olduğunu görmektir. Eğer İkinci Dünya Savaşı sonrasında, adalete giden eşitlik yolu takip edilmiş olsaydı, dünyanın tekrar bugünkü savaş alevine kapılıp giden durumuna şahit olmamız da söz konusu olmayacaktı. Birçok ülkenin nükleer silahlara sahip olması, kin ve düşmanlıkları arttırmakta ve dünya adeta kendi felaketinin uçurumunda durmaktadır. Eğer bu kitle imha silahları kullanılacak olursa, gelecek birçok nesiller, kalıcı sakatlıklarına neden olduğumuz için, bizleri asla bağışlamayacaktır. Dünyanın dikkatinin Yaratan ve O’nun yarattıklarının haklarını korumaya çevrilmesi için, halen zaman vardır.
İnanıyorum ki, dünyanın gelişimine dikkatlerimizi yoğunlaştırmak yerine, çok daha önemli, hatta gerekli olması sebebiyle, gayretlerimizi dünyayı tahribattan korumak için acilen arttırmalıyız. İnsanlığın, beşeriyetin kurtuluşunun yegâne garantörü olan Yaratanını acilen tanımaya ihtiyacı vardır. Aksi takdirde, dünya hızla kendi yok oluşuna doğru ilerlemektedir. Eğer bugün insanlar gerçekten başarı ile barışı tesis etmek istiyorlarsa, birbirlerinin hatalarını bulmak yerine, içlerinde bulunan kötülüğü kontrol altında tutmaya çalışmalıdırlar. Kendi kötülüklerini gidermek suretiyle, bir kimse adaletin en güzel örneğini ortaya koymalıdır. Ben sürekli olarak dünyaya, başkalarına olan aşırı düşmanlığın, insan değerlerini zorla gasp etmek olduğunu ve bunun da dünyayı tahribe sürüklediğini hatırlatmaktayım.
Dünyada etkin bir sesiniz olması sebebiyle, sizi ısrarla dünya genelini haberdar etmeye davet ediyorum. İnsanlar Allah’ın tesis ettiği doğal dengeye engeller koymak suretiyle, hızla yok oluşa doğru ilerlemektedirler. Bu bildirinin, öncekinden daha fazla ve daha geniş çapta ve daha büyük bir önemle iletilmesi gereklidir.
Bütün dünya dinlerinin, dini bir ahenge ve bütün dünya insanlarının da sevgi, şefkat ve kardeşlik ruhunun yaratılmasına ihtiyacı vardır. Duam, hepimizin sorumluluklarımızı anlayıp, barış ile sevginin tesisi ve de Yaratanımızın yeryüzünde tanınması adına üzerimize düşenleri yapmamız içindir. Bizler bizzat dualarımızla, yeryüzünün bu helâkten korunması için daima Allah’a yalvarmaktayız. Ben, bizleri bekleyen bu yıkımdan korunmak üzere dua etmekteyim.
Saygılarımla,
Mirza Masrur Ahmed
Mesihin V. Halifesi
Müslüman Ahmediye Cemaati Başkanı