Sadıkların sohbetine sıkı sıkı sarılın.
Ebu Hureyre peygamberimizin son zamanlarında Müslüman oldu. Geç Müslüman olmasına o kadar üzüldü ki, peygamberimizin sohbetini hiç kaçırmamak için hayatının kalanında O’nun mescidinden ayrılmadı.
Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de;
“Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun”. (Tevbe 119)
“(Allah) bu kitapta size şöyle bir emir indirdi: Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu ayetlerle alay edildiğini duyduğunuz zaman (bu alay edenler) başka bir sözle meşgul olmadıkça onlarla beraber oturmayın. Yoksa sizlerde onlar gibi olursunuz. Allah (c.c.), münafıklarla kâfirlerin hepsini mutlaka cehennemde toplayacaktır.” (Nisa 141)
Buyurmaktadır. Yine Peygamberimizin hadislerinde:
“Allahü Teâlâ’yı kullar zikredince Allah (c.c.) yanındakilere (meleklere ve peygamberlere); bakın, benim kullarım beni zikrediyor, bende sizin yanınızda onları zikrediyorum, der.”
“Hangi meclis dahi hayırlı diye sorunca, Peygamberimiz “Sana iman lezzetini tattıran meclis” dedi.”
“Peygamberimize “İman nedir?” diye sordular, “Ateşten çıkan birisi nasıl ateşe tekrar girmek istemezse, biri Müslüman olduktan sonra geri dönmüyorsa iman lezzeti budur.”
Buyurulmaktadır. Bu konuda Mehdi (a.s.);
“Bana biat eden herkese bir yetenek verilir (Allah (c.c.)’a ilerleme yeteneği). Eğer birinin gelip gitmesi bir fark etmiyorsa, o yetenek ondan geri alınır. Bu nimet ancak sohbetle verilir. Allaha yakın olana yakınlık aslında Allaha yakınlıktır.”
Yakınlık veya beraberlikten kasıt, devamlı birlikte olmak değil, bazen derece açısından eşit olmaktadır. Siz onu gördüğünüzde, Allah’ı düşünüyorsanız ve onun yanından ayrılınca, dışarıdakiler sizin içinizde Allah’ı görüyorsa birliktelik vardır. Eğer bir şey fark etmedi ise, bir yol alınmamış demektir.
Sadığa sık sık gidince, o sizin hastalığınızı anlayacak ve ona göre reçete verecektir.
Kur’ân-ı Kerim “Sen onların hallerini, yüzlerinden anlarsın” diyor. Mehdi (a.s.);
“Sadıkların sohbetinde bulunun ayetine uymadıkça insan nurdan ve bereketten faydalanamaz. Çünkü Allah (c.c.) ehli insanlar maya gibidir. Az bir maya birçok sütü nihayetinde yoğurt yapar. Yani etkisini bir süre sonra mutlaka gösterir.
Günahınız ne kadar çok olursa olsun, siz iyi niyetle gelirseniz, o maya mutlaka etkisini gösterir. İnsan hiç fark etmez ancak Allah (c.c.)’a o kadar yaklaşır ki, kendiside maya olur.”
Kur’ân-ı Kerim bir hazinedir ama ihlâs ve sadakat ile sadıkların sohbetinde oturanlar, bu kitabın sırlarından haberdar edilir. Ebu Cehil’de sohbetlere gelirdi ama bu iki şart, ihlâs ve sadakat olmadığı için bir nasip alamadı.
İman ve takvanın derecelerini tam olarak elde etmenin bir tek şartı vardır. O da sohbet. Siz eğer bir sadığa bağlı iseniz onun bütün sıfatlarını taşımadığınız müddetçe ilerleme devam eder. Müminin gerçek sadığı Peygamber Efendimizdir ve O’nun sıfatları sonsuzdur. Dolayısıyla müminin ilerlemesi sonsuzdur.
Mehdi (a.s.);
“Kim, Allah ehli insanların sohbetinde oturursa, o, onun iyi vasıflarından etkilenir” diyor. Bu insan hiç konuşmasa dahi, sadece gelip oturmasıyla bile kesinlikle Allah ehlinin iyi vasıflarından etkilenecektir.
Mehdi (a.s.)’ın ashaplarından biri;
“Mehdi (a.s.)’ın ashabı ile oturmuştuk ve çok sessizdiler ama onların sessizliği bile konuşurdu. O bizim kalplerimizi etkiler ve maneviyatta ilerlememizi sağlardı.” dedi.
1. Halifeye biri geldi ve “Huzur ben ateistliğe doğru yöneliyorum, ne yapayım?” diye sordu. Huzur “Namaz yerini değiştir” dedi. O kişi birkaç gün sonra “Çok şükür, ben tekrar imana döndüm” dedi. Çünkü sağında ve solundakiler onu o şekilde etkilemişlerdir. Önce kötü sonra iyi olarak etkilendi. Ancak bilinmelidir ki iyi daha kuvvetlidir.
Bunun için Kuran-ı Kerim, “Peygambere saygısızlık edilen yerden kalkın ve terk edin” buyurdu ve “kim orada oturursa, o da onlardan sayılacaktır:” dedi. Bunun terside geçerlidir. Kim sadıklarla oturursa o da onlardan sayılacaktır.
Bu meselenin cemaat içinde çok önem vererek uygulanması gerekir. Sadıkların sohbetlerinde bulunmanın birçok faydası vardır. Nefsi mütmaine (Mütmain olmuş, Allah (c.c.)’a dost olmuş ruh) olmayan biri bile, mutmain olur. Nefsi Emmare’nin (Nefsin isteklerine köle olan ruh) sohbetinde de kim bulunursa, oda günaha teşvik ediliyor.
Bazı insanlar mektupla biat ettik, inşallah geleceğiz diyorlar. Bu insanlar peygamberimizden 1400 yıl sonra kurulan bu ilahi cemaatin sohbetinde bulunmadan nasıl kurtulacaklar, diyor Mehdi (a.s.).
Bugün cemaat milyonlara ulaştı. Bugün herkes, Huzur’un yanına gelemez. Ama Allah (c.c.) cemaate televizyon verdi. Bu insanlar evlerinde sadece hutbeyi dinleseler, Mehdi (a.s.)’ın bu sözünü yerine getirirler.
Dinleyiciler TV’den istediği sorunun cevabını alabilir. Mehdi (a.s.):
“Allah (c.c.) ve dünyanın ikisini eşit tutarak istemek, gerçekleşmesi imkânsız bir düştür ve cinnetin deliliğin bir neticesidir”
“Bu insanlar bilmiyorlar mı ki İslam sohbet istiyor ve bir insan sohbetten kaçıyorsa, dindar olması nasıl mümkün olabilir?”
“Biri biat edip, yeterince bana gelmiyorsa, o ne kadar takva sahibi olursa olsun benim değerimi bilmedi.”
“Biliniz ki amelin tekâmüle ermesi, ilim tekâmüle ermeden mümkün değildir. İnsanların ilminin tekâmüle ermesi de sohbetle olur.”
“Allah (c.c.) her gün bu cemaatle ilgili ilmi deliller ortaya çıkarmaktadır. Sohbete gelmeyen nasıl bunlardan haberdar olur?”
“İnsanın çabası ilmi kadardır”
“Sadık insanı, Allah (c.c.) göksel olaylarla, bazı kerametler ve harikuladeliklerle destekler. Dualarının bir kısmını veya tamamını Allah (c.c.) kabul eder. Sizde içinizde harikulade değişiklikler yaparsanız, size de bu harikuladelikler verilir. Ahmediyet böyle sadıklarla yayılırsa o gün dünyanın çehresi değişir.”
“Sadığın vücudu ateistler için bile şifadır. Yalnız bu sıratel müstakim yolu için böyledir. Çünkü onun vücuduyla ateistler Allah (c.c.)’ı görürler.”
“Allah (c.c.) insanoğluna insan dedi. Bu kelimenin manası iki sevgi taşıyan demektir. Bunlar Allah (c.c.) ve insan sevgileridir. İnsanoğlu Allah (c.c.)’ı görmediği için gönlü paslanıyor. Bunun için sadığın sohbetine nur verilir ve bu sohbette bulunanlar bu pastan korunurlar.”
“Bazıları şeyhperesttir. O kişiler şeyhine yönelir ama Allah (c.c.)’a yönelmez. Böyleleri o sohbetten feyiz alamaz. Çünkü o şeyhe tapmaktadır.”
“Allah (c.c.)’a yönelmek istediği zaman, yolun başındaki müminin bir çabası vardır. Kendini zorlar. Asıl takva bu değildir. Ancak bir gün, bu çabadan sonra, bu başka bir renk alır ve gerçek takvaya ulaşır. Bunun için ise sadığın sohbeti şarttır. Çünkü Allah (c.c.) ehli kimseler, bu insanların çırpınışlarını görünce coşarlar. Bu insanlar için secdeye kapanırlar ve dua ederler. Ondan sonra bu insanlar o takvaya erişirler ve onlara nur lambası verilir. Bu nur lambası kul ve Rabbinin sımsıkı bir ilişkisinden sonra nasip edilir. Bu ilişki neticesi kul Allah (c.c.)’ın sıfatlarını taşır ve Allahü Teala günahtan ne kadar nefret ederse, bu insan da o kadar nefret eder. Artık bu kul için Allah (c.c.)’tan başka hiçbir şeyin anlamı yoktur.”
Yeni biat edenlere bu meseleyi iyice anlatın.