Şeriat insanın içinden doğan kötü düşünceleri de “şeytani” diye adlandırmıştır. Bundan kastettiğim “şeytan diye bir varlık yoktur” değildir, çünkü iyiliklerin de ilk olarak insanın kalbinde oluştuğuna inanıyorum ve buna rağmen melekler ve onların etkilerine de inanan birisiyim.
Demek istediğim şudur ki şeraitin insanın içinde oluşan kötü düşüncelere “şeytani” demesinin arkasında yatan mantık şudur ki kötü bir düşünce insanın içinde oluştuktan sonra şeytan hemen fırsatı yakalar ve etkisiyle bu düşünceyi derinleştirmeye başlar; kök salması için elinden geleni yapar.
Peygamber Efendimizinsav “bir abdest şeytanı vardır. Adı Velhan’dır. İşi gerektiğinden fazla su döktürmektir,”[1] dediği hadis kitaplarında yazılıdır. Burada Peygamber Efendimizin kastettiği gerçekten abdestler için tayin edilmiş bir şeytanın var olduğu değildir. Abdest alırken insanın kalbinin bir durumunun adını Velhan koymuştur. Şeytan insanı Allah tan uzaklaştırmak ister; suyla bir işi yoktur. Velhan başka hiçbir şey hatırlamayacak şekilde bir düşünceye dalan birisine denir. Bu iç durumunu Peygamber Efendimizsav Velhan adlı bir şeytanla mukayese etmiştir. Bu durumda olan birisi abdeste ve namaza dikkatini çevireceğine bambaşka hayallerde döktüğü suyun bile farkında olmadan kaybolur gider. Yoksa gerçekten “daha çok su dök” diyen bir şeytan yoktur. Şeytan’ın az veya çok su dökmeyle işi olmaz.
Aynı şekilde Peygamber Efendimizsav “namazın da bir şeytanı vardır; kalbinize vesveseler yerleştirir” demiştir. Bir seferinde birisi Peygamber Efendimize “ne zamanki namaz için kalksam zihnimde çeşitli düşünceler oluşmaya başlarlar” demiş. Peygamber Efendimizsav de “bu şeytandır, Adı Hanzab’dır”[2] diye cevap vermiş. Hanzab kelimesi Hana ve Azib köklerinden olup dünyanın musibetleri ve sıkıntıları anlamındadır. Yani Peygamber Efendimizsav dünyanın havadislerinin ilgimizi dağıttığını söylemek istemiş ve kurtulmanın yolunun dünya sevgisinden kopmak olduğunu ima etmiş. Sözün özü şeytan kelimesi insanın iç meyli için de kullanılmıştır.
[1] Tirmizi
[2] Sahih Müslim Kitab-ül-İslam
Hz. Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed, “Melaiketullah” adlı eserinden