Şimdi de şeytanın tahriklerinden korunmanın yöntemlerini anlatacağım.
Ne zamanki şeytan büyük bir iyiliği feda ettirerek küçük bir iyiliğe çağırırsa insan durumunu değerlendirmelidir. En güçlü savaşma yöntemi şudur ki; önerdiği küçük iyiliği yaparken alıkoymak istediği büyük iyiliği de göz ardı etmemelidir. Örneğin zikretmekle ilgili bir önerisi varsa bir taraftan zikrederken farz ibadetlerini de yerine getirmelidir. Böyle yapınca şeytan bu taktiğinden vazgeçecektir; umutsuzluğa kapılacaktır ve bir daha böyle bir yönteme başvurmayacaktır.
Vadedilen Mesihas anlatırdı ki bir seferinde Hazreti Muaviyera sabah namazı için kalkamayınca öyle üzüldü ki tüm gün ağlamış. Ertesi gün rüyasında birisi gelmiş ve sabah namazı için kaldırmış. “Sen kimsin” diye sorunca o da “Ben şeytanım ve namaz için uyandırmaya geldim” demiş. O “senin namazla ne işin olur” diye sorunca şeytan da “dün ben uyuya kalmanı sağlamıştım ama tüm gün ağlaman Allah’ın öyle hoşuna gitmiş ki kat kat sevap vermiş. Bu da benim çok zoruma gitti ve bir daha olmasın diye uyandırmaya geldim” demiş.
Sözün özü insan şeytanı yenince, taktiğini kırınca şeytan da bırakır gider; umutsuzluğa kapılır. Evet, şeytanın eninde sonunda umutsuzluğa kapılıp bırakıp gitmesi İslamiyet’e göre mümkündür.
Şimdi de şeytanın tahrikini şekil değiştirerek iyi bir şekilde kullanılmasının da mümkün olduğunu anlatacağım.
Hatırlamaya değerdir ki etkiler iki türlüdür. Birincisi genel etkidir ve herkes hatta peygamberler bile bundan payını alır. Örneğin kötü bir düşünce herkesi etkiler. İkinci kısmı özeldir ve sadece şeytandan korunmuş olmayanları ya da tamamen ona teslim olmuş olanları hedef alır.
Bu etkilerin hangisini kabul edersek zararlı çıkarız; korunmuş sayılmayız. Reddeden ise faydalanır. Şeytan kötü bir etki bırakmaya çalışır ama tahrikini reddeden insan ondan bile faydalanmış olur. Kötülüğün etkisinde kalacağına iyi bir netice çıkartır. Şeytanın duygularla oynayarak insanı itmeye çalıştığı bir gerçektir. Duyguları coşturur ve insan bu duygu seli tarafından sürüklenip bambaşka yerlere götürülür. Ama eğer insan irade gücünü artırırsa iyilik kabiliyeti de artacaktır. Şeytana uymak aslında zayıf bir irade gücünün göstergesidir. Örneğiz caiz olmayan bir şehvet duygusunun kalpte oluşması veya mal mülk sevgisinin yerleşmesi vardır. İrade gücü zayıf olan birisi bunlara yenik düşecektir ama güçlüyse bunlardan bile faydalanacaktır. Yani irade gücü fazla olan birisi şeytanın önerilerini de faydalı yönde kullanabilir. Peygamber Efendimizsav aynen böyle yaptığını söylemiştir.
Bir seferinde Peygamber Efendimizsav sahabelere “aranızda hiç birisi yoktur ki bir şeytanı olmasın” demiştir. Sahabeler “Ya Resulüllahsav sizin için de mi? Muhakkak siz korunuyorsunuz” diye sorunca o da “evet, benim için de. Ama bana ona galip gelebilecek güç verilmiştir. Bana hep iyi şeyler önerir; kötü şeyler değil” diye cevaplamış[1].
Bu hadisin anlamı her insanın ayrı ayrı şeytanı olduğu ve Peygamber Efendimizinkinin artık sadece iyiliklere çağırdığı şeklinde değildir. Sadece iyiliklere çağırırsa şeytan olamaz ki; melek olur. Denilebilir ki “önce şeytan idi ama sonra melek oldu” ama bu doğru olmaz çünkü Peygamber Efendimiz onun son halinden bahsederken bile onu şeytan adıyla anmıştır. Eğer Peygamber Efendimizinsav şeytanının eski halini dikkate alarak ona şeytan dediğini söylersek bu gösterir ki şeytandan meleğe doğru giden yolculuğu Peygamber Efendimizinsav sayesinde gerçekleşmiştir. Zaten hadisin içinde Peygamber Efendimizesav bir üstünlük ve tasallut verildiğinden de bahsedilmektedir. Yani bu durumda şeytan tüm iyiliği için Peygamber Efendimizesav borçlu çıkacaktır. Hal böyleyken öğrenci durumuna düşen şeytan nasıl hala Peygamber Efendimizisav iyiliklere çağırıyor olsun![2]
Sözün özü bu hadiseye böyle bir anlam yüklemek tamamen mantıksızdır. Asıl anlamı başkadır ve o da şudur ki şeytanın herkesi etkilemeye çalışan genel etkileri, söz konusu Peygamber Efendimizsav olunca iyi etkilere dönüşürdü. Bunun misali pis suyun filtreden geçmesi gibidir. Aynen o şekilde Peygamber Efendimizesav doğrultulan pislik onun kişisel iyiliğinden geçip temizlenirdi. Başka bir misali ney şekerinin suyunu çıkartan makine gibidir. Bir taraftan ney şekeri sokulunca makine onun suyunu bir tarafa, posasını diğer tarafa attığı gibi, Peygamber Efendimizinsav zatı da gelen her etkinin içindeki pisliği ayırıp atardı; sadece iyi ve tertemiz kısmını alırdı. “Şeytanım Müslüman olmuştur” demesinin arkasında da bu yatar ve bu gösteriyor ki insan isterse şeytanın kötülüğe davet eden tahriklerini ve tavsiyelerini iyi yolda kullanabilir.
[1] Sahih Müslim Hadis kitabı
[2] Her şeyi hocasından öğrenmiş birisi sonunda hocasına bir şey öğretmeye kalkışamaz*