Başka bir iddiaya göre, peygamberliğin devam ettiği inancı Peygamber Efendimiz’in (sav) bazı hadislerine de aykırıymış. Çünkü o “Ben peygamberlerin sonuncusuyum” ve keza “Benden sonra peygamber yoktur” demiştir.” Dediklerine göre bu hadislerden Peygamber Efendimiz’den (sav) sonra hiçbir peygamberin gelmeyeceği neticesi çıkarmış! Yazık ki, Peygamber Efendimiz’in (sav) hadislerini delil olarak zikredenler “Ben Peygamberlerin sonuncusuyum” kelimelerinin ardından “Ve benim mescidim mescitlerin sonuncusudur” kelimelerinin geldiğini unutuyorlar. Hadisin tamamı şöyledir: “Ben peygamberlerin sonuncusuyum ve benim mescidim (camim) mescitlerin sonuncusudur.”[1]
Binaenaleyh, Peygamber Efendimiz (sav) zaman bakımından peygamberlerin sonuncu ise, Medine’de inşa ettirdiği cami de hakiki manada camilerin sonuncusudur. Dolayısıyla Peygamber Efendimiz’in (sav) Medine’deki camisinden sonra başka bir cami inşası caiz değildir. Ama “Ben peygamberlerin sonuncusuyum” hadisini ileri sürüp peygamberliğin sona erdiğini iddia edenler, aynı hadiste “Ve mescidim mescitlerin sonuncusudur” kelimelerini okumalarına rağmen camiler inşa etmektedirler. Şehirler ve kasabalar var ki, oralarda lüzumundan fazla camilerle mescitler mevcuttur. Hatta bazı camiler cemaatsiz kalmaktadır. Birçok bölgede birbirine çok yakın olan camilere rastlanır ve böylece onların fazlalığı göze çarpar.
Eğer “Peygamberlerin Sonuncusu” tabiri peygamberliğin sona erdiğini gerektiriyorsa, “Mescitlerin sonuncusu” tabiri de Peygamber Efendimiz’in (sav) mescidinden sonra cami ve mescit inşasının yasak olduğunu gerektirir. Ama buna rağmen neden her gün camiler inşa edilmektedir?Bu sorumuza cevaben şöyle deniliyor: Peygamber Efendimiz’in (sav) zamanından sonra Müslümanların inşa ettiği mescit ve camiler, Peygamber Efendimizce (sav) başlatılan ibadet şekline tahsis olunmuş mescit ve camilerdir. Peygamber Efendimiz (sav) birinci mescidi ne maksat için inşa etmişse, bunlar da aynı maksat için edilmiştir. Bundan dolayı Müslümanlarca inşa edilen camiler Peygamberin kendi camileridir. Bu camiler taklit ettikleri model ve örnekten ayrılamazlar ve Peygamberin mescidinin sonuncu olduğu keyfiyeti ile tezat teşkil etmezler. Verdikleri bu cevap doğrudur.Aynen böyle, Peygamber Efendimiz’in (sav) hayatını ve modelini taklit edip onu örnek alan yeni bir şey öğretmeyip sadece onu ve öğrettiklerini izleyen, öğretisini yaymak işi ile görevlendirilen, onun feyzinden feyiz alıp bağımsız olmayan yani tıpkı gölgesi gibi ona tabi olan bir peygamberin gelmesine “Son peygamber” tabiri de mani değildir.
Bugünün cami ve mescitler inşası Peygamber Efendimiz’in (sav) mescidinin “son mescit” oluşuna aykırı olmadığı gibi ona tabi olan bir peygamberin gelmesi de Peygamber Efendimiz’in (sav) “Son Peygamber” oluşuna aykırı değildir. Çünkü böyle bir peygamber onun zilli yani gölgesidir. “Benden sonra peygamber yoktur” hadisine gelince, bu hadis dahi Peygamber Efendimiz’in (sav) zaman açısından son peygamber olup kendisinden sonra hiçbir peygamberin gelmeyeceği manasında değildir. Bunun anlamı sadece bu kadardır ki onun şeriatını ortadan kaldıracak olan hiçbir peygamber gelemez. Peygamber Efendimiz’in (sav) bu hadisi “Sonra” kelimesine dayanıyor ve ona bağlıdır. Bir şeyin diğer bir şeyden sonra gelmesi ancak birinci şey ortadan kalktığı ve ikinci şey onun yerini aldığı zaman vaki olur. Nitekim Peygamber Efendimiz’in (sav) peygamberliğini ve getirdiği şeriatını yaymak, ilân etmek ve her bakımdan desteklemek üzere zuhur eden bir peygamber için “Hz.Muhammed’den sonra zuhur etti” denmez. Çünkü Peygamber Efendimiz’in (sav) peygamberliği yine mevcut ve bâkidir. Onun peygamberliğine hizmet etmek için gelen bir peygamberin peygamberliği aslında Hz.Muhammed’in peygamberliği olup onun peygamberliğinin bir parçasıdır. Ama eğer bir kimse onun peygamberliğini ve şeriatını kaldırmak için gelmiş olsaydı, ona “Peygamber Efendimiz’den (sav) sonra gelmiştir” denecekti. Aklı başında olan her önemli konu üzerinde düşünmeye ve teker teker her kelimenin ve her metnin manasının derinliğine nüfuz etmeğe çalışır. Peygamber Efendimiz’in (sav) eşi Hz.Ayşe (r.a.) peygamberlik konusundaki hadislerin manasını ilerde Müslümanlar anlayamazlar diye korktuğundan, şu ikazda bulunmuşsa hayret edilmemeli: O “Hatemü’l-Enbiyya”dır deyiniz, fakat ondan sonra peygamber yoktur demeyiniz.[2]”
Hz.Ayşe’nin (r.a.) fikrine ve bildiğine göre, peygamberlerin zuhuru hakiki manada nihayete ermiş olsaydı, Peygamber Efendimiz’den (sav) sonra peygamber gelmeyecek dememeleri için halkı ne diye ikaz edecekti? O böyle bir ikazda bulunduğu zaman hata ettiyse ve söylediği Peygamber Efendimiz’in (sav) öğretisine aykırı idiyse, sahabeler neden onu yalanlamadılar? “Benden sonra peygamber yoktur” hadisinin gelişi güzel tekrar edilmemesi hususundaki ikazı açıkça gösteriyor ki Hz.Ayşe’ye (r.a.) göre Hz.Resûlüllah’tan (sav) sonra bir peygamber gelmesi mümkündü. Ancak, böyle bir peygamber, yeni bir şeriat getiremez ve Peygamber Efendimiz’e (sav) tabi olup bağımsız olamazdı. Hz.Ayşe’nin (r.a.) ikazının sahabeler tarafından tenkitsiz ve itirazsız karşılanması gösteriyor ki sahabeler onun söylediğini anlamışlar ve onun inandığına inanmışlardı.
[1] Sahih Müslim; Kitab-ül Hacc, Bab Fadl-üs Salati Bi Mescidi
[2] Tekmile Mecma Behar-ül Envar; s.85, c.4, H.1314.