Zikir, Allah (c.c.)’ı anmak demektir. Daha geniş bir ifadeyle, Allah (c.c.)’ın sıfatlarını gözönüne alarak, dil ve kalple ikrar etmesi ve tecrübeyle O’nu görmesidir.
Kur-an’ı Kerim’de konuyla ilgili olarak şunlar söylenmektedir:
“En büyük iş Allah (c.c.)’ı anmaktır.” (Ve la zikrullahi ekber)
“Sizi malınız ve evlatlarınız zikirden alıkoymasın.”
Yine Hz. Muhammed (s.a.v.):
“Zikredenle, etmeyen arasında ki fark, ölü ile diri arasında ki farktır.” demektedir.
Bir kul nafile ibadet yaptıkça Allah (c.c.)’a yaklaşır. Öyleki Allah (c.c.) “Ben onun kulağı olurum, onunla duyar, gözü olurum, onunla görür ve eli olurum, onunla tutar.” diyor. Bu nedenle nafileler önemsenmelidir.
Namaz dışında da zikretmek mümkündür. Bunları anlasakta anlamasakta yapmaya çalışmak lazımdır. Ama anlamıyorum diye durmak olmaz, anlamını bilmeye çalışmak gerekir.
Ayrıca bir kişi farz namazları tam kılarsa ona hesap yoktur, ama kim ben namazlarımı tam kılabildim, diyebilir. Dolayısıyla bir kişi eksikliklerini nafilelerle gidermelidir.
Yine bir insanın farz namazla yetinmesi, sınavdan 100 üzerinden, geçer not olan 50 için çalışması gibidir. Bunu yükseltmek nafilelerle mümkündür.
Birde zikir adı altında “Hu” çekip ayılıp bayılanlar var. Bunların İslâmiyetle bir alakası yoktur. Bunlar yeni bir şeriat uydurmaktadırlar. Yaptıklarını haklı gösterebilecek ne bir ayet ne de bir hadis gösterebilirler. Bugünlerden zikrin adı hipnotizmadır. İnsanlar zikrettiğini sanarken birbirlerini etkileyebilmekte ve grubun psikolojisi bu duruma göre vücuda emir vererek aşırı heyecana ve bilinçsiz davranışlara sebep olmaktadır. Yalnız burada zikir adı altında Allah (c.c.) diyerek alınan bu sonucun, Allah (c.c.) yerine bir put koyulsa bile elde edilebileceği bilinmelidir. Rack müziği dinleyen gençlerde devamlı başlarını sallayarak kendinden geçebiliyorlar ki bu durum, zikir ettiğini sananlardan tamamen farksız bir durumdur. Bu hal, zikir yapan insana uyuşturucuya benzer bir tat vermektedir. Onun için bunlardan korunmalıyız. Çünkü zikirden maksat kalbin temizlenmesidir. Bu zikirde insanlar ne kadar temizlendiklerini iddia edebilirler. Sarhoşlukları geçince tekrar aynı insandırlar. Halbuki, gerçek zikir eden insan günahlardan uzaklaştığını kendi tecrübe edecektir.
Gerçekten Allah (c.c.)’ı zikrettim diyebilmek için gizli olarakta, açıktanda Allah (c.c.) zikredilmelidir. Yalnızken hiç zikretmeyip, insan içinde bağıra bağıra zikreden, yaptığını yeterli ve doğal görüyorsa ne büyük bir hata içindedir.
ZİKR’İN ÇEŞİTLERİ
Gerçek zikrin 4 çeşidi vardır:
1. Namaz kılmak. En büyük zikir namazdır. Namazı bu bilinçle de kılmalıdır.
2. Kuran okumak. Her gün abdestli ve anlamınıda okuyarak yapılır ve özellikle devamlı olursa, kesin bir neticesi vardır: manevi ilerleme. Ancak bilinmelidirki ilerleme Allah (c.c.)’ın lütfudur. Eğer düzenli olarak yapılıyorsa ve yinede ilerleme sağlanamıyorsa, Allah (c.c.)’tan çok çok lütfu istenmeli ve hangi hatamızın ilerlememize engel olduğu düşünülmelidir.
3. Allah (c.c.)’ın sıfatlarını dille beyan ve kalpla ikrar etmek,
4. Allah (c.c.)’ın sıfatlarını zikretmekle kalmayıp, insanın onu yaşamasıdır. Bu dört zikride bilinçli ve devamlı yapmaya çaba sarfedilmelidir.
ZİKR’İN İHTİYATLARI
1. Bıktırırcasına zikredilmemeli. Günlük belli bir hedef seçip, yavaş yavaş arttırmalıdır. Mesela, Kuran en az 3 günde bitirilebilir, nafile oruçlar en az bir gün aralıklarla tutulabilir.
2. Zikir kalbin mütmain olduğu vakitte yapılmalı, başka bir şeyle uğraşıyorken yapılmamalıdır.
3. Allah (c.c.)’ın sevdiği ibadet devamlı yapılan ibadettir. O nedenle zikri devamlı yapmaya çalışmalıdır.
4. Kalp zikre yönelmiyorsa, insan kalbini zorlamalıdır. En az şunu yapacağım demelidir.
5. Namazı çok rahat veya çok rahatsız yerde kılmamalıdır.
6. Zikir sonucu Allah (c.c.) ne lütfederse, bizim ona muhtaç olduğumuz bilinciyle hareket etmeli, bu kadar zikrediyorum da hiç bir şey olmuyor gibi asi bir düşünceye yer vermemelidir.
7. Allah (c.c.)’ın azametini göz önüne getirmeli ve haşiyet ile zikredilmelidir. O duyguya gelinemiyorsa, o duygu yaşanıyormuş gibi davranmalıdır. Bu o insanın kalbini etkileyecektir.
8. Hadis ile yüksek sesle söylenmesi gerekli olmayan zikri, yüksek sesle söylememeliyiz. Yoksa insan gösterişe yönelebilir ve diğer insanları rahatsız edebilir.
ZİKRİN VAKİTLERİ
1. Bukra : İmsakla başlayan ve güneşle biten vakittir.
2. Asila : İkindiyle başlayan ve güneşin batışıyla biten vakittir.
3. Teheccüd : Yatsıyla başlayan ve imsağa kadar devam eden vakittir.
ZİKRE DAİR
– Zikre karşı şevk olmadan kalp temizlenmez,
– Hergün ve her sıkıntıda bol bol peygamberimize salat gönderin. Salatla birlikte ben neyim, kimim, o yüce insan karşısında hangi özelliğimle böbürlenebiliyorum, diye düşünün.
– Rabbinizden sık sık, Allah (c.c.)’ı seven eş ve Allah (c.c.)’ı sevecek çocuklar dileyin.
– Allah (c.c.)’a dua için yöneldiğinizde bir dostunuza hitap ediyormuş gibi konuşun.
– Namazlarınızda “İnnehü ala rac’ihi la kadir” ( O Allah (c.c.) bunu (imanımı, kalbimi) geri döndürmeye kadirdir) diye dua edin.
– Rükudan kalktığında “Semi allahülimen hamideh” dedikten sonra, “İnna rabbi karibün mücip” (Allahım bana yaklaş ve dinle) deyin.
– Resulullah (s.a.v.) : “En büyük zikir La ilahe illallah”tır” demiştir.
– Dile hafif ama mizandaki ağırlığı yüksek olan “Süphanallahi ve bihamdihi ve suphanallahil azim” Allah (c.c.)’ın çok sevdiği kelimelerdir.
– Bir insan öldüğünde veya birşeyi kaybettiğimizde “İnna Lillahi ve İnna ileyhi raciun” (Ondan geldik ve yine ona döneceğiz) demelidir.
– Gücümüzün üstünde birşeyle karşılaştığımız da “La havle ve la kuvvete illa billahil aleyyil azim” demelidir.
– Teheccüd namazını hergün kılmaya çalışın.