05.02.2016 – Hak ve batıl

Allah-u Teala, Hz. Mesih-i Mevud’u (as) amellerin ıslahı için göndermişti. Onlardan biri de yalandan uzak durmaktır.

Seyyidna Hazret Halifetü’l Mesihi’l Hamis Atba, 5 şubat2016’da Beytü’l Futuh Camiinde Cuma Hutbesi irşad etti. Hutbe, çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA’da canlı olarak yayınlandı.

Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Hazreti Mesih-i Mevud (as) 27 aralık 1905’de bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmada o şu meseleyi açıkladı: Ben sırf, bir peygamberin vefatını ispatlamak üzere gönderilmedim. Allah-u Teala’nın, sadece bu kadarlık bir konu için bu cemaati kurmasına gerek yoktu. Aksine başka bir çok mesele vardı. İnsanların amelî durumu bozulmuştu. Hazreti Mesih-i Mevud’un (as) açıkladığı ve Allah tarafından, düzeltmeye memur edildiği o amelî durumlardan birisi de yalandan kaçınmak ve doğruluğu yerleştirmekti. Bu konuda o, Cemaate nasihat ederek, doğruluğunuzun seviyesini yükseltin, buyurdu. Allah-u Teala müminlerin bir özelliği olarak, ‘onlar yalancı şahitlik etmezler’ buyurdu. Allah-u Teala’nın kulları, yalan konuşmayan ve Allah’a ortak koşmayanlardır. Eğer aramızdan her biri yalandan kaçınırsa, onu gerçek mümin yapan bir değişiklik, kendi içinde yaratabilir.

Hazreti Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: Ayrılık yaratmanın sebebi dünya sevgisidir. Allah sevgisi ve O’nun Resulüne (sav) tabi olmak yerine dünya üstün tutuldu. Gerçek manada tabi olmak, hz. Resulüllah’ın (sav) ayak izleri üzerinde yürümektir. Hz. Resulüllah (sav) dini dünyadan üstün tutardı, dünyayı dinden üstün değil. Sahabeler (ra) işte bu yolu benimsemişlerdi ve bakın Allah-u Teala onları nereden nereye ulaştırdı. Onlar dünyayı hor görüp tam manasıyla dünya sevgisini terk ettiler. İstek ve arzularının üzerinden bir ölüm geçti. Şimdi sizler durumunuzu onlarınkiyle karşılaştırın. Acaba onların adımları üzerinde misiniz? Allah-u Teala yalana pislik demişti ve ondan uzak durun buyurmuştu. İnsanların, yalanı hayatlarının dayanağı olarak görmelerinden daha büyük şanssızlık ne olabilir? Ama ben size kesin olarak söylüyorum ki, eninde sonunda doğruluk başarır. Hayırlı sonuç ve fetih doğruluğa nasip olur. Hazreti Mesih-i Mevud (as) posta işletmesi ile alakalı kendi mahkemesini anlattıktan sonra şöyle buyurur: Ben nasıl söyleyebilirim ki yalan olmadan hayat idame edilemez. Bunlar beyhude sözlerdir. Doğrusu, doğruyu söylemeden hayat idame edilemez. Kim Allah’a tevekkül ederse Allah-u Teala ona yeter.

Hazreti Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: Kesin olarak biliniz ki yalan gibi uğursuz bir şey yoktur. Allah (cc) doğruluğun destekleyicisi ve yardımcısıdır. Doğruluğu seçen, hiçbir zaman küçük düşmez. Çünkü o Allah’ın (cc) koruması altındadır ve hiçbir kale Allah’ın (cc) koruması gibi sağlam değildir. Ama yarım yamalak ilişki fayda sağlamaz. Aynen bunun gibi ameller kemale erişmediği müddetçe, gerekli olan meyveleri ve sonuçları ortaya çıkmaz. Eksik ameller Allah’ı (cc) sevindirmez ve bereketli olamaz. Allah’ın (cc) sözü şudur ki: İstediğim şekilde ameller işlerseniz Ben bereket vereceğim. Dünyaya düşkün olanlar, yalan ve kandırmaca olmaksızın hayat idame edilemez, şeklinde sözler uydururlar. Bu sözler hayal ürünüdür ve marifet yokluğundan kaynaklanmaktadır. İçine pislik bulaşmış bir iyilik hiçbir işe yaramaz. Allah (cc)  indinde bunun bir değeri yoktur. Allah (cc), ihlas ile işlenmiş olan iyiliğin zerresini dahi zayi etmez. Amel için ihlas şarttır. Kısacası kendinizi şirkten arındırın ve ameli durumunuzu öyle bir duruma getirin ki şirkin şüphesi dahi olmasın. Doğruluğu kökleştirin ve yalandan nefret edin.

Huzur-i Enver şöyle dedi: Bunları önüne koyarak her Ahmedinin kendini hesaba çekmesi lazım: Mahkemelerde, işyerinde menfaat için veya kız-erkek evlendirmek için görüşmeler sırasında yanlış şeyler söylüyor muyum? Acaba her şekilde kavl-i sedid (içinde zerre kadar eğrilik olmayan doğruluk) ile davranıyor muyum?  Devletten sosyal yardım almak için yalana sığınıyor muyum? Sonra mülteci işlemlerinde yanlış beyanda bulunmadığını sorgulaması lazım. Aynı şekilde Cemaat görevlileri de kendi raporlarında yanlış beyanda bulunmadıklarına dikkat etmeleri lazım. Takva ile davranarak işlemleri yapmak gerekir. Çok derinliğine inerek işlemlere bakmak şarttır. Kendi çıkarlarınızı benliğinizden çıkararak Hüda Teala’nın korkusunu göz önünde tutarak işlemlerinizi yapmanız gerekir. Hz. Mesih-i Mevud (as) buyurur ki, kalpte birazcık Allah’ın (cc) azameti olursa, ölüm akıllara gelirse ve bir gün dünyadan göç edeceklerine yakin ederseler, her çeşit tembellik ve gaflet yokolup gider. Bundan dolayı Allah’ın (cc) azameti mutlaka gönüllerde yerleştirilmeli ve insan her an O’ndan korkmalıdır. O, yakaladığı zaman, yakalayışı korkunç olur. Allah-u Teala nasip etsin ki bizler, kendi içinde ameli değişiklikler meydana getiren, doğruluğun yüce standardının önemini anlayan ve dini dünyadan üstün tutanlar olalım.

Huzur-i Enver hutbenin sonunda, Ayrikost’un kendi vatandaşı olan oranın mürebbisi Kasım Tore beyin vefatı münasebetiyle kendisini hayır ile yadetti ve gaip cenaze namazını kıldıracağını bildirdi.

Kaynak: Roznama Alfazl, 9 Şubat 2016

Önceki

29.01.2016 – Halifetül Mesih II: Hikmet incileri

Sonraki

12.02.2016 – Halifetül Mesih II: Hikmet incileri