Bir kimsenin sözü ile davranışı aynı değilse o, azaba müstehaktır.
Seyyidna Hazret Halifetü’l Mesihi’l Hamis Atba, 10 Haziran2016’da Beytü’l Futuh Camiinde Cuma Hutbesi irşad etti. Hutbe, çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA’da canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver hutbenin başında Bakara suresinin 184. Ayetini okudu. Tercümesi şöyledir: “Ey iman edenler, oruç takva edinesiniz diye, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size farz kılındı. Huzur-i Enver şöyle dedi: Takvayı elde etsinler ve kötülüklerden kaçınsınlar diye oruç müminlere farz edildi. Takvanın seviyesini yükseltmek, insanı iyilikler üzerinde kararlı yapmak, Allah’a yakınlık sağlamak ve aynı şekilde insanı geçmiş günahlardan tövbe ettirme egzersizi için bu mübarek ay müminin hayatında her yıl gelir. İşte, bir kimse Resulüllah’ın (sav) nasihatine uygun olarak, iman ile ve kendi nefsini muhasebe ederek ramazan orucunu tutarsa o kimse, ramazanın amacını başardı, hatta o yaşamının maksadını elde etti demektir. Allah-u Teala buyurur ki, takvayı benimseyin ki felah (başarı) elde edesiniz. Velhasıl bu başarı, takvada sebatlı olmak sayesinde elde edilecektir.
Huzur-i Enver, hz. Mesih-i Mevud’un (as) takvanın elde edilmesiyle ilgili nasihatlerini sunarak şöyle dedi: Bunlar, bizi imanda ilerleterek takva üzerinde sebat ettiren yol gösterici sözlerdir ve takvayı edinmek üzere içinden geçtiğimiz terbiye ayı için temel davranışları da tayin eder. Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: Takva küçük bir şey değildir, onun sayesinde, insanın her iç kuvveti üzerinde üstünlük kurmuş olan şeytana karşı koyulur. Takva konusu çok incedir. Birisinin amellerinde azıcık bile gösteriş olursa, Allah-u Teala onun amelini geri çevirerek onun suratına çarpar. Siz, ilham ve rüyaların peşine takılmayın, aksine takvayı elde etmenin peşine düşün, kim takva sahibi ise onun ilhamı doğrudur ama eğer takva yoksa onun ilhamı güvenilmeye layık değildir, o ilhamda şeytanın payı da olabilir. İddiaları, takva yolunu öğretmek olan peygamberlerin örneğini benimseyin. Resulüllah (sav) bizim için en iyi örnektir. Eğer Allah-u Teala’yı razı etmek istiyorsanız, mucizeler görmek, harikulade şeyler görmek istiyorsanız o zaman kendi yaşantınızı da harikulade yapın.
Yine hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle der: Takvayı benimseyin, takva her şeyin köküdür. Takvanın anlamı, ne kadar ince olursa olsun her bir günahtan sakınmaktır. Bir konuda kötülüğün şüphesi dahi varsa ondan uzaklaşın. Eğer birisinin dilinin, el ayağının, vücut uzuvlarının pak ve temiz olduğunu görürseniz anlayın ki onun kalbi de böyle (temiz)dir. Eğer birisinin dili pis ise, oruç tutmasına rağmen kavga, dövüş ve küfürler etmekten vazgeçmiyorsa veya onun ellerinden yanlış işler çıkıyorsa, anlayınız ki onun kalbi de temiz değildir ve takvadan uzaktır. Takva ehlinin, tevazu ve acizliği benimsemiş olarak hayatını geçirmesi şarttır, bu takvanın bir dalıdır. Sebepsiz öfke ve hiddetlenmekten kaçınmak gerekir. Şöyle buyurur: Ben, benim cemaatimden olanların birbirlerini küçük veya büyük görmelerini istemem, yahut birbirlerinin (kusurlarına) dikkat etmelerini veya alaylı bakışlarla bakmalarını da istemem. Kimin büyük, kimin küçük olduğunu Allah-u Teala bilir. Takva sahibi odur ki, uysallık ve tevazu ile hareket eder, kibirli kibirli konuşmaz. Velhasıl, takvayı elde eden yüce makama ulaşacaktır. Yine kendisi şöyle buyurur: Gerçek feraset ve akıl, Allah-u Teala’ya yönelmedikçe elde edilemez. Eğer başarılı olmak istiyorsanız, akıl ile davranın ve düşünün, Kuran-ı Kerim’in tercüme ve tefsirini okuyun. Kuran-ı Kerim’i derin bir şekilde mütalaa etmek, takvada ilerletir. Bu ramazan ayında tezkiye-yi nefs (nefsi kötülüklerden arındırmak) için çabalayın, kendi kuvvet ve güçlerinizi tertemiz yapın. Eğer dine hizmet etmek istiyorsanız önce kendiniz takvayı edinin. Allah-u Teala’nın lütufları daima muttakiler (takva sahipleri) ile birlikte olur. Takvanın heybeti, diğerleri üzerine de etki eder. Seyyid Abdulkadir Geylani’nin (rh) doğruyu söylemesiyle ilgili olayı anlatarak şöyle dedi: Bu olay bizim kendimizi sorgulamamıza da dikkatimizi çekiyor ki, acaba bizler kötülüklerimizi bıraktık mı? Yalan gibi kötülüklerden sakınmak, takvanın gerekliliğidir. Bir kimsenin sözü ile davranışı aynı değilse o, azaba müstehaktır. Eğer bizim Cemaatimiz de Allah korusun, o şekildeyse, yani dilinde başka bir şey kalbinde başka bir şey varsa, o zaman sonu hayırlı olmayacak. Allah-u Teala ramazanın bu özel ortamında, Allah’ın emrine uygun olarak takva edinmeyi bize nasip etsin.
Huzur-i Enver hutbenin sonunda, sayın Tahira Hamid hanımefendinin vefatı sebebiyle kendisini hayırla yadetti ve cenaze-i mevcud namazını kıldıracağını bildirdi. Ayrıca Pakistan’dan muhterem Hamid Ahmed beyin şehit edilmesinden dolayı kendisinin hayırlı amellerini anlattı ve gaip cenaze namazını kıldıracağını bildirdi.
Kaynak: Roznama Alfazl, 14 Haziran 2016