Amelde bulunmayan bir kimse dua etmez, aksine Allah-u Teala’yı sınar. Bu yüzden dua etmeden önce bütün gücünü harcamak şarttır
Seyyidna Hazret Halifetü’l Mesihi’l Hamis Atba, 17 Haziran2016’da Beytü’l Futuh Camiinde Cuma Hutbesi irşad etti. Hutbe, çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA’da canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver hutbenin başında Bakara suresinin 184. Ayetini ve tercümesini okuduktan sonra şöyle buyurdu: Allah-u Teala bu ayette, ramazan ve duaların kabulünün özel alakasına bizim dikkatimizi çekmektedir. Oruç nasıl takva öğrenmenin yolu ise aynı şekilde Allah’ın yakınlığını elde etmenin de yoludur. Allah-u Teala, Kendisinin yakınlığını hisseden yahut hissetmek isteyenlere yaklaşır. Duaların kabulü için şu şartlara göre davranmak gerekir: Allah-u Teala’nın sözünü dinlemek, O’nun emirlerine göre davranmak ve O’nun bütün güçlerine kesin olarak iman etmek. Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle der: İnsanlar öyle bir takva hali yaratmalı ki Allah onların sesini dinlesin ve ayrıca Allah-u Teala’nın var olduğuna ve bütün kuvvetlere ve güçlere sahip olduğuna imanı olsun. Duanın kabulünün şartları, onu elde etmek ve onun felsefesi vesaireye hz. Mesih-i Mevud (as) çok tafsilatlı bir şekilde ışık tuttu.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Duaların kabulünün yöntemlerini beyan ederek Hz. Mesih-i Mevud (as) buyurur ki, Allah-u Teala duaların kabulünde bizim arzularımıza tabi olmaz. Nasıl ki bir anne, çocuğun eline ateş korlarını almasına izin vermezse ki aksi takdirde eli yanacaktır, aynı şekilde eğer bir duada zarar verici bir durum varsa o dua kesinlikle kabul edilmez. Şu, doğru ve kesin bir şeydir ki Allah-u Teala kullarının dualarını dinler ve onları kabuliyetle şereflendirir, ancak her boş şeyi değil. Çünkü nefsani coşkular yüzünden insan sonuca bakmaz, fakat Allah-u Teala onun gerçek sonucundan haberdardır. İnsanı kazalardan ve dertlerden koruyan duaları Allah-u Teala kabul eder. Ancak zararlı duaları reddetmek suretiyle kabul eder. Şu kesindir ki, amelde bulunmayan bir kimse dua etmez, aksine Allah-u Teala’yı sınar. Bu yüzden dua etmeden önce bütün gücünü harcamak şarttır.
Hz. Mesih-i Mevud (as) duanın felsefesini bir yerde şöyle beyan etti: Bir bebek açlıktan bitap ve huzursuz olarak çırpınıp ağladığında, süt, annenin göğüslerine kendiliğinden iner. Halbuki bebek duanın ismini dahi bilmez, peki çocuğun çığlıklarının, sütü çekmesinin sebebi nedir. Nasıl ki bebeğin çığlıklarının sütü çekmek ile bir alakası varsa, ben doğrusunu söylüyorum ki eğer Allah-u Teala’nın huzurunda bizim haykırışlarımız aynı ızdırap ile olursa O’nun lütfunu ve rahmetini coşturur ve çeker. Rahmaniyet, bizim rahimiyetten istifade edebilme hali yaratmamızı gerektirir. Kim böyle yapmazsa o nimeti inkar edendir. Huzur-i Enver şöyle dedi: Duanın kabulünün her devirde canlı örnekleri vardır, bu yüzden sırat-ı müstakim üzerinde yürümek için Allah-u Teala’nın verdiği güçleri kullanın. Allah-u Teala, huzuruna temiz kalp ile gelinmesini ve kendi durumunun ona uygun hale getirilmesini ve içte gerçek bir değişiklik meydana getirilip ortaya konmasını ister. Allah-u Teala’yı görmek için sevgi gözü yaratın. Hakiki sevgi olduğunda O, birçok duaları dinler ve destekler. Allah sevgisi insanın düşük yaşantısını yakarak onu tertemiz bir insan yapar. İnsanın içinde ne kadar kuvvet varsa onu Allah’ın rızasının yollarında kullansın ve sonra da dua etsin.
Huzur-i Enver şöyle dedi: İnsanın kendi zaaflarına dikkat etmesi, dua için şarttır. Ve ondan sonra bütün gücüyle çağırdığında onun ruhu yürüyecek, Ya Rabbi, ya Rabbi diyerek yalvardığında belli olacak. Daha ilk surede dua öğretilmiştir. Bu surede en büyük dualar din içindir. En üstün duayı dinin güçlü olması için yapmak gerekir. Namazın asıl maksadı da ancak duadır. İnsan Allah-u Teala’nın kapısına düştüğünde ve ihtiyacını istediğinde o zaman ona rahmet edilir. Hüda Teala’nın lütuf ve kereminin sütü de ızdıraplı bir yakarış ister. Velhasıl ramazanda nasıl ki camilerde cemaatle namazları eda etmeye dikkat ediyorsanız nafile kılmaya da dikkat edin. Huzur-i Enver, hz. Mesih-i Mevud’un (as) bir duasını sundu. Bu duada kendisi şöyle arz eder: Ey Rabbül alemin! Ben Senin ihsanlarına hakkıyla şükür edemem, Sen son derece Rahim ve Kerimsin. Benim günahlarımı bağışla ki ben helak olmayayım ve bana örtücü ol ve dünya ve ahiretin belalarından beni koru. Her lütuf ve kerem ancak Senin elindedir.
Huzur-i Enver hutbenin sonunda Lahor’dan muhterem Raca Galip Ahmed bey ve Almanya’dan muhterem Vakf-e Zindigi Melik Muhammed Ahmed bey’in vefatından dolayı kendilerini hayırla andı ve gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.
Kaynak: Roznama Alfazl, 21 Haziran 2016