16.07.2021 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüksek mertebeli sahabesi ve 2. Halifesi hz. Ömer bin Hattab’ın güzel vasıfları

Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 16 Temmuz 2021’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra, şöyle buyurdu:

Hz. Ömer’in (ra) hilafet döneminden bahsediyordum. Onun hilafet dönemi Hicri 13’ten Hicri 23’e kadar yaklaşık on yıldır. O zamanki fetihlerin genişliği ile ilgili Şibli Numani şöyle yazdı: Hz. Ömer’in (ra) fethettiği yerlerin toplamı 2.251.030 mil karedir. Fethedilen bu bölgelere Suriye, Mısır, Irak, İran, Huzistan, Ermenistan, Azerbaycan, Fars, Kirman, Horasan, Belucistan vesaire dahildir.

Hz. Ömer (ra) bütün meşguliyetlerine rağmen fetih zamanında Müslümanlar arasında mevcut olurdu. Kendisi savaşa bizzat katılmasa da yine de Medine’den komutanlara direktifler gönderirdi ve mektup ve notları günlük olarak devam ederdi. Seyyid Mir Mahmud Ahmed, İran ve Irak fetihleri ile ilgili şöyle yazar: Hz. Ebubekir’in (ra) hilafet döneminde Irak ordularının komutanlığı hz. Halit bin Velid’in (ra) elinde idi. Ancak hilafetinin son döneminde kendisi Şam savaşlarının önemini göz önünde tutarak onun Şam’a gitmesini emretti ve Irak ordusunun komutanlığını hz. Müsenna bin Haris’e (ra) verdi.  Hz. Ebubekir hastalanıp İslam ordularına mesaj göndermekte gecikme olmaya başlayınca hz. Müsenna kendi yerine vekil tayin edip hz. Ebubekir’in yanına geldi. Hz. Ebubekir (ra), hz. Ömer’i (ra) çağırdı ve kendisinin vefatından sonra derhal Müslümanları cihada teşvik ederek bir birliği hz. Müsenna (ra) ile birlikte göndermesini vasiyet etti. Hz. Ebubekir’in vefatından sonra hz. Ömer (ra) üç gün üstüste vaaz ve nasihatte bulundu. Ancak halk İran’ın şan ve şevketinden dolayı cesaretsiz kaldı. Halk, İran’ın fethinin hz. Halit (ra) olmaksızın mümkün olmayacağını düşünüyordu. Fakat dördüncü gün hz. Ömer (ra) o kadar kuvvetli bir şekilde konuşma yaptı ki halkın kalbi değişti ve nitekim bu telkin neticesinde beş bin kişilik ordu hazırlandı.

Hicri 13’te bir savaş oldu, bu savaşa nümarik ve kesker savaşı denir. Detayları şöyledir: İran yönetimi, liderler ve amirler arasındaki ihtilaflar yüzünden sıkıntıya düşmüştü. Böyle bir ortamda Rüstem adında yeni bir şahsiyet ortaya çıktı ve çabucak İran yönetimi tarafından siyah-beyaz herkesin efendisi yapıldı. Rüstem cesur ve uyanık bir insandı. O, Müslümanlar tarafından fethedilmiş bölgelerde kendi işçileri vasıtasıyla isyan başlattı ve hz. Müsenna’ya (ra) karşı koymak için bir birlik gönderdi. Durum böyle olunca hz. Müsenna (ra) geri çekilmeyi münasip gördü. Öbür taraftan Rüstem ilerlemesini sürdürdü ve çok güçlü bir ordu hazırlayıp değişik yollardan Müslümanlara karşı gönderdi. Bir birlik Caban komutasında Kufe yakınındaki Nümarik denen yere indi, diğer birlik  Narsi’nin komutasında Kesker’e ulaştı. Kesker şehri Bağdad ile Basra arasında Dicle nehrinin batı kenarında kurulu bir yerdi. Nümarik’te hz. Ebu Ubeyde ve Caban’ın birlikleri karşı karşıya geldiler ve çok şiddetli bir muharebe oldu, bu savaşta İran birliği yenilgiye uğradı. Orada İslam ahlakının çok yüce bir örneği görüldü. Şöyle ki İran ordusunda padişah kadar önemi olan Caban gibi bir şahsiyet yakalandığında, onu yakalayan askerlerin kendisini tanımamasından istifade ederek sessizce fidye ödedi ve serbest kaldı. Diğer Müslümanlar bunu öğrendiklerinde Caban’ı yeniden tutukladılar. Fakat hz. Ubeyde (ra) Müslüman askerlerin fidye alıp serbest bıraktıkları bir şahsın yeniden esir edilmesine razı olmadı. Demek oluyor ki Müslümanlar savaşta çok güçlü bir kozu elden kaçırmak pahasına da olsa güzel ahlakı terk etmediler.

Sakatiye savaşı hicri 13’te oldu. Nümarik’te yenilgiye uğrayan İran birliği Kesker tarafına kaçtı. Orada İranlı komutan Narsi önceden bir birlik alıp Müslümanlara karşı hazır olmuştu. Burada Sakatiye meydanında güçlü bir savaştan sonra Allah-u Teala Müslümanlara fetih nasip etti.

Barusema savaşı da hicri 13’tedir. Bu yer Kesker ve Sakatiye arasında idi. Orada İranlı general Calenus ile karşılaşma oldu.  Basra ile Kufe arasındaki yerleşimlere Arz-ı Savad denirdi ve Barusema ve Bakusyasa o yerleşimlerden ikisidir. Hz. Ebu Ubeyde (ra) Bakusyasa’ya vardı ve kısa bir çarpışmadan sonra İran birliği yenilgiye uğradı.

Fırat nehrinin kenarında Müslümanlar ile İranlılar arasında Cisir savaşı hicri 13’te oldu. Müslümanların ordu komutanı hz. Ebu Ubeyde Sakfi idi. Buna  mukabil İranlıların ordu komutanı Behmen Cazviye idi. Müslüman ordusunun sayısı on bin ve İran ordusunun sayısı otuz bin askerden oluşuyordu, ayrıca İran ordusunda üç yüz fil de vardı. Aradaki Fırat nehri iki ordunun çarpışmasını engellediği için sonunda iki tarafın da rızası ile Fırat nehri üzerinde bir köprü yapıldı. Cisir, köprüye denir, işte bu yüzden bu savaşa cisir denirdi. Köprünün yapılmasından sonra hz. Ebu Ubeyde (ra) nehri geçip İranlıların ordusuna saldırdı. Bu saldırı neticesinde önce İran ordusu dağılmaya başladıysa da Behmen Cazviye filleri öne sürdüğünde Müslümanların saflarının düzeni bozuldu. Bunun üzerine hz. Ebu Ubeyde (ra) fillerin hortumunun kesilmesini emretti ve bizzat kendisi ilerleyip bir filin hortumunu kesti. Diğer Müslümanlar da aynısını yaptılar, büyük bir hengame oldu ve hz. Ebu Ubeyde’ye (ra) ilaveten altı önemli şahsiyet İslam ordusunun bayrağını korurken birbiri ardına şehit oldular. Sekizinci komutan hz. Müsenna (ra) idi, o, İslam ordusunu yeniden düzene sokup tam bir saldırı yaptı. Hz. Müsenna (ra) da yaralandı fakat kendisi kahramanca savaşarak Fırat nehrini geçip geri geldi. Bu savaşta Müslümanlardan dört bin kişi şehit oldu, buna karşılık İranlılardan altı bin kişi öldürüldü. Bu savaşın zararlı neticesinden Müslümanlar şöyle korundular: İran’ın saltanat erkanı arasında ihtilaf meydana geldi ve Behmen Cazviye geri dönmek zorunda kaldı.

Hz. Ömer (ra) ile ilgili rivayetleri anlatmaya gelecek sefer devam edeceğini söyledikten sonra Huzur-i Enver hutbenin ikinci kısmında aşağıdaki merhumlardan hayırla bahsetti ve gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.

1- Sayın Fethi Abdusselam bey. Kendisi Mısır’dan idi, geçen günlerde 75 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

2- Sayın Raziye Begüm hanım geçen günlerde vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

3- Sayın Saire Sultan hanım, geçen günlerde vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

4-Sayın Gussun Muaddamani hanım. Kendisi Suriyeli idi ve şuan Türkiye’de idi. Kirk beş  yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhume 2016’da İskenderun sadır lajnası olarak tayin edildi ve son nefesine kadar bu hizmete devam etti. Merhume uzun zamandan beri hasta idi ancak yine de her zaman din hizmeti ile meşgul oldu. Suriyeli bayanların talim-terbiyetinde birçok iş yapma saadeti kendisine nasip oldu.

Huzur-i Enver, bütün merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.

٭…٭…٭

Önceki

100 Sene Önce… – II. Halife Hazretleri’nin yeni bir mühtediye tavsiyesi

Sonraki

Para biriktirmenin sınırı nedir?