Uhud ve Hamraü’l Esed Gazvesinde Hz. Resulüllah’ın (sav) iman verici örneği
Ortadoğu’da kötüleşen durumu göz önünde bulundurarak dua çağrısı
Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 19 Nisan 2024’te İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver (aba) Teşehhüd ve Fatiha Suresini okuduktan sonra şöyle dedi: Uhud Savaşındaki olaylar konusunda başka bazı şeyler sunacağım, bunlardan hz. Resulüllah’ın (sav) tertemiz karakteri, ahlakı ortaya çıkmaktadır. Hz. Cabir bin Abdullah (ra) şöyle beyan eder: Abdullah bin Amr vefat ettiğinde borçluydu. Ben, alacaklıların biraz kolaylık yapmasını onlara nasihat etmesi için hz. Resulüllah’a ricada bulundum. Nebi-yi Kerim (sav) bu arzusunu belirtti ama alacaklılar hiçbir azaltma yapmadılar. Bunun üzerine Hz. Resulüllah (sav) bana: Git! Ve hurmalarını ayrı ayrı yığınlar yap, buyurdu. Nitekim ben aynen dediği gibi yaptım, sonra Peygamber Efendimiz teşrif etti ve hurma öbeklerinin ortasına oturup şöyle buyurdu: O (alacaklı) insanlara vermek için tartmaya başla. Ben tartmaya başladım, alacaklıların hakları tamamen ödendikten sonra üstüne benim hurmalarım bile bana kaldı. Öyle ki sanki onlar hiç azalmamış gibiydi.
Hz. Resulüllah (sav) Uhud şehitleri için şöyle dua etti: Ey Rabbim! Uhud şehitlerinin geride kalanlarına sahip çıkacak iyi kimseler ortaya çıkart. Hz. Resulüllah’ın (sav), bir şehidin dul kalan karısı için ettiği başka bir duasından daha bahsedilmektedir. O dua da şöyleydi: Ben dua ediyorum ki Allah-u Teala senin kocandan daha fazla senin iyiliğini düşünen bir şahıs ortaya çıkartsın.
Bu konuda hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Bu savaştaki olaylardan, hz. Resulüllah’ın (sav) ne kadar yüksek bir ahlak seviyesinde olduğu, ayrıca sahabelerin benzersiz fedakarlıkları anlaşılmaktadır.
Hz. Resulüllah (sav) başkalarının duygularına ve hislerine çok saygı gösteriyordu. Hz. Muslih Mevud (ra) bununla ilgili şöyle der: Hz. Resulüllah (sav) Uhud savaşından geri döndüğünde yaraları yüzünden kendisi çok yorgun olduğu için sahabeler Peygamber Efendimizin attan inmesine yardım ettiler. Akşam namazı vaktiydi. Peygamber Efendimiz namazı eda edip eve geçti. Erkeklerinin şehit olduğu haberleri Medineli kadınlara ulaşmıştı, dolayısıyla onlar şehitler için ağlamaya başladılar. Peygamber Efendimiz (sav) bu sesleri duyunca Müslümanların acısını düşündü ve gözleri titremeye başladı. Şöyle dedi: bizim amcamız ve süt kardeşimiz Hamza da şehit oldu ama onlara ağlayan kimse yok. O kadınlar bunu öğrenince Peygamber Efendimizin evinin önüne gelip hz. Hamza (ra) için ağlamaya başladılar. Bu esnada yatsı vakti oldu ancak hz. Resulüllah (sav) yaraların şiddetinden ve yorgunluktan uyuyakalmıştı ve hz. Bilal (ra) kendisini uyandırmayı münasip görmedi. Gecenin üçte biri geçince Peygamber Efendimiz uyandırıldı. O kadınlar o ana kadar Peygamber Efendimizin evinin önünde hz. Hamza için ağlıyorlardı. Peygamber Efendimiz bu sesleri duyunca bu gürültü nedir, diye sordu. Medineli kadınlar hz. Hamza’nın vefatına ağlıyorlar, diye arz edildi. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Allah-u Teala Medineli kadınlara rahmet etsin, onlar bana dert ortaklığı gösterdiler. Ensarın beni çok sevdiğini önceden de bilirdim. Bunları söyleyince akabinde şöyle dedi: Bu şekilde dövünüp ağıt yakmak Allah indinde hoş görülmeyen bir şeydir.
Şöyle arzedildi: Bu bizim milletimizin adetidir, biz ölülerimize ağlamadıkça duygularımız soğumuyor. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Ben ağlamaktan men etmiyorum, ama kadınlara söyleyin yüzlerini tokatlamasınlar, saçlarını yolmasınlar, elbiselerini yırtmasınlar. Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Bunlardan, Peygamber Efendimizin yüksek ahlakı anlaşılmaktadır. Kendisi yaralı ve sancı içinde olmasına rağmen başkalarının hislerine ve duygularına ne kadar çok saygı gösteriyordu.
Hz. Resulüllah (sav) evine girdiğinde kılıcını hz. Fatma’ya verdi ve “Sevgili kızım! Kılıçtaki kanları yıka, bugün bu kılıç işinin hakkını verdi,” dedi. Sonra hz. Ali (ra) kılıcını hz. Fatma’ya vererek, kılıca bulaşmış olan kanı yıka, vallahi bu kılıç mükemmel iş çıkarttı,” dedi. Bunu duyunca Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Eğer sen bugün mükemmel başarı gösterdiysen seninle birlikte Sehl bin Hanif ve Ebu Dücane de büyük kahramanlıklar gösterdiler. Bir başka rivayette Asım bin Sabit ve Haris bin Simah’ın isimleri de zikredilmektedir.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Uhud Gazvesi ile ilgili olaylar burada son buldu. Şimdi, Hicri 3 yılı Şevval ayında meydana gelen başka bir gazve olan Hamraü’l Esed’den bahsedeceğim. Bu gazve aslında , Uhud Gazvesinin bir parçasıdır ve onunla bağlantılıdır. Bu gazvede elde edilen neticelerden dolayı Uhud Gazvesi Müslümanların galibiyeti olarak kabul edilir. Hamraü’l Esed, Medine’den Zü’l Huleyfe’ye giderken sol tarafta Medine’den sekiz mil mesafedeki bir yerdir. Kureyşliler Uhud savaşından geri dönerken askerler arasında, “acaba Mekke’ye geri gitmek mi yoksa dönüp Medine’ye saldırmak mı daha doğru” diye bir tartışma başladı. Hz. Resulüllah’ın (sav) bundan haberi olunca büyük bir celal ile şöyle buyurdu: Canımı elinde tutan Allah’a yemin olsun, Kureyşliler Medine’ye saldırdıkları takdirde üzerlerine damgalanmış taşlar yağacak. Netice olarak gelip geçmiş dün gibi izleri dahi kalmayacak.
Bu konuya ilerde devam edeceğini belirttikten sonra Huzur-i Enver şöyle dedi: Genellikle çağrı yaptığım başka bir konu duadır. Dualara devam edin. Düşünüldüğü ve endişe edildiği gibi İsrail, İran’a doğrudan saldırdı. Bundan dolayı durum daha da kötü olacak.
Dünya savaşını daha da kızıştırmaya çalışan dünya liderlerine Allah-u Teala akıl versin. Aynı şekilde Allah-u Teala Ümmet-i Müslime’ye de akıl ve anlayış versin de bir olsunlar, birlik olup muhaliflere karşı koyabilsinler.
Hutbenin ikinci kısmında Huzur-i Enver, bazı merhumlardan hayırla bahsetti ve gıyabî cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.
1- cemaatimizin mürebbilerinden Mevlana Gulam Ahmed Nesim Sahib. Kendisi, Camia Ahmediye Rabwah’ta profesörlük de yaptı. Son zamanlarda Amerika’daydı. Geçtiğimiz günlerde 93 yaşında vefat etti. İnna lillahi wa inna ilaihi raji’un. Merhum, 1947’de hayatını vakfetmek için mektup yazdı. 1948’de Ahmednagar Ahmediye Medresesi’nde eğitime başladı. 1954’te Mevlevi Fazıl’ı bitirdi ve ardından Cami’at-ul-Mübeşşirin’den Şahid derecesi aldı. 1957’de görev sahasına indi. Merhuma Sierra Leone, Guyana ve Zambiya’da hizmet etme bahtiyarlığı nasip oldu. Pakistan’da Camia Ahmediye Rabwah’ta hizmet vermeye devam etti. Arapça Yüksek Lisans sınavını geçti. Merhuma ilmi hizmetler de nasip oldu. Merhum, Cemaatimizin son derece coşkulu ve başarılı bir mürebbisi idi.
2-Amerika Cemaatinin eski emiri Dr. İhsanullah Zafar Sahib. Merhum, geçtiğimiz günlerde 81 yaşında vefat etti. İnna lillahi wa inna ilaihi raji’un. Merhuma, yerel sadırlık, Amerika Ahmediye Cemaati Yardımcı Emiri ve 2002’den 2016’ya kadar Amerika Cemaati Emiri olarak hizmet etme bahtiyarlığı nasip oldu. Merhum, birçok iyiliğe sahip, sevgi dolu, son derece şefkatli, hoşgörülü, Allah’a derin bir bağlılığı olan, ibadet eden, Kuran’ı Kerim’i derinlemesine inceleyen, ihtiyaç sahiplerine yardım eden, şükür bilen, Hilafete derin sevgi duyan ve ilmi bir kişiliğe sahipti.
Huzur-i Enver merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.
٭…٭…٭