24.07.2015 - Halifetül Mesih II: Hikmet incileri - Müslüman Ahmediye Cemaati

24.07.2015 – Halifetül Mesih II: Hikmet incileri

Seyyidna Hazret Halifetü’l Mesihi’l Hamis Atba, 24 Temmuz2015’de Beytü’l Futuh Camiinde Cuma Hutbesi irşad etti. Hutbe, çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA’da canlı olarak yayınlandı.

Huzur-u Enver, Mesih-i Mevud’un (as) sahabelerine muhabbeti ve sahabelerin ihlas ve vefalarıyla ilgili Hazreti Muslih Mevud’un (ra) anlattığı iman verici olayları aktardı. Huzur-u Enver, Tezkire’de yazılı olan Hazreti Mesih-i Mevud’un (as) bir ilhamını izah etti. Bu vahiy, Mesih-i Mevud’un (as) bağlılarından biri olan Hafız Ahmedullah Han Sahib’in kızı Zeynep ve Şeyh Abdurrahman Mısrî ile evliliği hakkındaydı. Huzur, bu vahyin gerçekleştiğini ispatladı. Hazreti Muslih Mevud (ra) der ki, eğer Hafız bey, Hazreti Mesih-i Mevud’un (as) sözünü kabul etseydi ve kızı Zeyneb’i Abdurrahman Mısrî bey ile nikahlamasaydı, imanı zayi olmazdı. İşte, İlahî memurun sözlerine uygun hareket etmek her mümine farzdır, kendi görüşünü benimsemek yerine ona göre amel edilirse iman zayi olmaz. Sonra Huzur (atba) bir Sih ile ilgili olayı anlattı. O, Hazreti Mesih-i Mevud’un (as) babasının yanına gelerek, ben sizin bir oğlunuz daha olduğunu duydum, demişti. O zaman babası, o her zaman Allah’ın evinde olur, ben onun nasıl karnını doyuracağı ve nasıl geçineceğinden endişe duyuyorum,  her ne zaman bir memurluktan bahsedilse reddediyor, dedi. O Sih, bunları Mesih-i Mevud’a (as) ulaştırınca kendisi şöyle buyurdu:  Hürmetli babamın böyle endişeleri vardır, ona gidip deyiniz ki, ben hangi memurluğu yapacak idiysem ve Kimin memuru olacak idiysem, zaten oldum.

Hazreti Muslih Mevud (ra) bir yerde, Birinci Halife hazretlerinin fedakarlıklarından bahsederek şöyle dedi: Kendisinin Bera’da çok büyük saygınlığı vardı. Allah-u Teala kendisine yüksek dereceli bir devlet memurluğu lütfetmişti ve Bera’da klinik işletmek için de imkanı vardı. Ancak o, Hazreti Mesih-i Mevud (as) ile görüşmek için Kadiyan’a geldi. Geri dönmeye niyetlendiğinde Mesih-i Mevud (as) kendisine, şimdi burada kalınız buyurdu. O, Hazreti Mesih-i Mevud’a (as) öyle itaat etti ki, geri dönme niyetini terk etti, eşyalarını getirmek için bile bizzat kendisi gitmedi, birisini gönderip getirtti ve kendisi Kadiyan’da kaldı. O kadar ki, bir daha Bera’ya geri dönme fikrini dahi kalbinden çıkarttı. Sonra Hazret Molvi Abdulkerim Sahip ile ilgili şöyle der: Onun fedakarlığı öyleydi ki geçimlik için hiçbir imkan yoktu ama o sekreter olarak çalışırdı. Şu anda bütün ofisin yaptığı işi, o zaman o tek başına yapardı. Bu da “vadi zi zer’in” (çorak yer) de can feda etmenin bir örneğidir. Huzur-u Enver şöyle buyurdu: Bizim, vakf-e zindigilerin önlerine koyarak dikkat etmeleri gereken bu örneklerdir. Mevlana Abdul Kerim’in Vadedilen Mesih’e (as) olan aşkını başkası aklından dahi geçiremez.

Hazret Muslih Mevud (ra) buyurur ki, başka bir sahabe Kupurtala’lı Hazret Münşi Arure Han Sahib’in de Hazreti Mesih-i Mevud’a (as) çok büyük aşkı vardı. Mesih-i Mevud (as) onun ihlasından sık sık övgüyle bahsederdi. Bir defa Mesih-i Mevud’un (as) bulunduğu bir mecliste bir adam, Arapça kelimelerin telaffuzu konusunda alay etti. Bunun üzerine Sahibzade Aldullatif Şehid Sahip, ona vurmak için elini kaldırınca Hazreti Mesih-i Mevud (as) onu durdurdu ve şöyle buyurdu: bu insanların elinde sadece bu silah var, eğer bunu da kullanmazlarsa ne yapsınlar? sonra benim gönderilmemin ne gereği vardı? Hazreti Akdes (as), Sahipzade Albullatif Sahib’e, siz bu silahın kullanılmamasını mı istersiniz, buyurdu. Hazreti Muslih Mevud (ra), işte bu gibi sözlerden endişelenmek akılsızlıktır, buyurdu. Kabın içinde ne varsa,  ondan çıkan da ancak odur, bizim iyilik ve takva üzerinde sebat etmemiz gerekir. Eğer birisi toplantıda alay ederse, o zaman o toplantıdan kalkıp gidin. Allah-u Teala’nın emri sadece budur. O, Kendi seçilmişleriyle alakası olan her şeyde bereket koyar.

Huzur-u Enver son olarak, Kadiyan dervişlerinden muhterem Molvi Muhammed Yusuf Sahib’in vefatından dolayı onun hayırlı amellerinden bahsederek şöyle buyurdu: Kendileri, kendi ailesindeki tek Ahmedi idi. Kendisine, uzun müddet Medrese Ahmediye’de Kuran-ı Kerim ve Hadis okutma saadeti nasip oldu. Allah-u Teala merhuma mağfiret etsin ve yüksek dereceler lütfetsin. Huzur-u Enver, Cuma namazından sonra onun gaip cenaze namazını kıldıracağını duyurdu.

Bir Öncekini Oku

17.07.2015 – Cuma Namazının önemi

Bir Sonrakini Oku

31.07.2015 – Kuran-ı Kerim için sevgi ve saygı