Her Ahmedi, özellikle görevliler, emanetlerin hakkını vererek insaf ve adaletin yüce seviyesine göre karar verip vermedikleri konusunda kendilerini muhasebe etmelidir.
Seyyidna Hazret Halifetü’l Mesihi’l Hamis Atba, 25 Kasım 2016’da Londra’daki Beyt-ül Futuh camiinde Cuma hutbesi irşad etti. Hutbe, çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA’da canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver hutbenin başında Maide suresinin 9. Ayetini ve tercümesini okuduktan sonra şöyle dedi: Biz dünyaya, dünyanın sorunlarının çözümünün Kuran-ı Kerim’in talimatlarında olduğunu söylüyoruz. Kanada’da bir gazetecinin, dünyanın sorunlarının çözümü hakkındaki sorusundan bahsederek Huzur-i Enver, ben ona şöyle cevap verdim dedi: Siz dünya insanları ve dünyevi güçler, kendi iddianıza göre dünyada barışı sağlamak ve terörü durdurmak için bütün çabaları harcadınız, ancak sorunlar aynı şekilde durmaktadır. Bir tek çare şimdiye kadar kullanılmadı o da Kuran talimatlarının ışığında sorunu halletmektir. Böyle söyleyince onlar sessiz kalırlar. Müslüman ülkeler bile gerçek talimata göre hareket etmediler ve bunun neticesinde en fazla fesadın içine düşen onlardır. Bu en büyük trajedidir. Bana herhangi bir gazeteci direk olarak, “o emirlerin fiili bir örneği varsa o halde bu ülkeler önce kendilerini ıslah etsinler,” şeklinde bir söz söylemedi; Ancak bu soru onların zihninde doğabilir. Bu yüzden ben yabancılara hitap ettiğimde genellikle Müslümanların durumundan bahsedip ondan sonra da yabancı güçlere kendi yüzlerini gösteririm ve anlatırım ki onların İslamî talimatlara göre hareket etmemeleri bile İslam’ın ve hz. Resulüllah’ın (sav) doğruluğunun delilidir. Çünkü bu, gaybî haberlerde zikredilmiştir. Bu yüzden bir Ahmedinin bu durumlardan dolayı üzüntüye garkolmak yerine, bir bakımdan mutlu olma vesilesidir ki bizler o gaybi haberlerin ikinci kısmını yerine getirenlere dâhiliz.
Bu ayeti ben birçok konuşmamda açıklarım ki İslam’ın adalet ve insaf ile ilgili ortaya koyduğu ölçü bu ayette belirtilmiştir. Hz. Mesih-i Mevud’un (as) görevini ilerletmek için bizim, Kuran’ın hükümlerinin örneğini kendi amellerimizle göstermek zorunluluğumuz vardır. Şu anda Cemaat ve topluluk düzeyinde bu örneği sergilemek gerekir. Dünya bize, “siz kendi muamelelerinizi insaf ve dürüstlüğün bu standardına göre mi karara bağlıyorsunuz?” diye sorabilir. Huzur-i Enver, “Kıst” ve “Adl” kelimelerini açıkladıktan sonra şöyle dedi: Aramızdan her birinin, acaba biz bunları göz önüne alarak işlerimizi karara bağlıyor muyuz, diye bakması gerekir. Hz. Mesih-i Mevud (as) bir mahkemede kendi ailesi aleyhinde şahitlik etti. Huzur-i Enver, hz. Mesih-i Mevud’un yazılarını sunarak şöyle dedi: Kendisi, cemaatine mensup olanların seviyelerinin çok yüksek olmasını ve kararlarının Kuran-ı Kerim’in talimatına uygun olmasını onlardan beklerdi. Eğer karar verme durumunda kalınırsa her türlü yakınlığın üstünde karar olsun. Her kim bundan dolayı zarara uğrarsa uğrasın ama insafın yüksek seviyesini her halükarda yerleştirmek gerekir. Biz bu örneği kendi aramızda yerleştirdiğimiz zaman dünyaya da anlatabileceğiz ki bu çağda İslam öğretisini uygulayan ve düşmana dahi adil davranma yürekliliğine sahip olan biziz. Biz bu güzel örneği yerleştiriyoruz, çünkü gelecekte dünyaya biz yol göstereceğiz. Eğer bu örnek olmazsa o takdirde biz verdiğimiz sözlere ihanet ediyor olacağız. Her Ahmedi Müslümanın, özellikle de cemaat görevlilerinin, onların her kararının, insafın en yüksek standardını sağlıyor olmasına dikkat etmesi gerekir. Huzur-i Enver, bazı görevlilerle ilgili şikayetlerden bahsederek şöyle dedi: Elbette karar, birinden birinin lehine olacaktır, ancak her iki taraf da, “bizim anlattığımız dinlendi ve karar veren kimse, dinledikten sonra kendi aklına uygun olarak netice çıkarttı,” diye teselli bulmuş olmalıdır. Huzur-i Enver, halk ile ilgili işlemlerle alakalı olan şubelere şöyle nasihat etti: Karar vereceğiniz zaman bütün yeteneklerinizle, dikkatle ve düşünerek, her şeyin inceliklerini göz önünde tutarak karar verin. Dua edin ki doğru karar vermeye muvaffak olasınız. Her yöneticinin, kendileriyle birlikte çalışan kimselerin, işlerini, insafın gerekliliklerini yerine getirerek yapıp yapmadıklarını gözetmesi gerekir. Velhasıl, ihlas ile Allah-u Teala’nın rızası için iş yapmak gerekir. Özellikle bizim görevlilerimiz, genel anlamda da her Ahmedi Müslüman örnek model olsun. İnsanlar demeli ki eğer bir Ahmedi Müslüman şahitlik ettiyse buna itiraz edilemez. Resulüllah (sav) gerçek bir müminin özelliğini belirterek şöyle buyurdu: Hiç kimsenin kalbinde iman ile küfür ve doğruluk ile yalan bir arada bulunamaz. Ve ne de güvenilirlik ve hıyanet bir arada olamaz. Allah-u Teala her Ahmedi Müslümanı insafın şartlarını yerine getiren kimseler olmaya muvaffak kılsın. Bu harikulade öğretiyi nesillerinizde de kökleştirin ki zamanı geldiğinde bizler gerçek insafı ikame ederek gösterenler olalım. Yüce Allah bizi buna da muvaffak kılsın. Amin.
Huzur-i Enver hutbenin sonunda, Suriye Halep’li şehit muhterem Adnan Muhammed bey, Kadiyan dervişlerinden Beşir Begüm Sahibe ve Lahor’dan Rana Mübarek Ahmed bey’den hayırla bahsetti ve bunların gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.
Kaynak: Daily Alfazl, 29 Kasım 2016