Eğer her vakfe no erkek ve her vakfe no kız, verdiği sözü vefa ile yerine getiren insanlar olurlarsa, biz dünyada bir inkılap meydana getirebiliriz.
Seyyidna Hazret Halifetü’l Mesihi’l Hamis Atba, 28 Ekim2016’da, Türkiye saatiyle akşam yedi buçukta, Kanada Toronto’da Beyt-üz Zikir camiinde Cuma hutbesi irşad etti. Hutbe, çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA’da canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Allah-u Teala’nın lütfu ile Cemaatimizde, çocukları vakfetme eğilimi artmaktadır. Bazı günlerde bu konudaki mektupların sayısı yirmi, yirmi beşe ulaşmaktadır. Anne babalar bu mektuplarda doğacak olan çocuklarının vakfe no’ya dahil edilmesini rica ederler. Bugünden on iki, on üç sene önce buna dikkat çekilmişti, bu yüzden sayı 28 binden fazlaydı. Bugün bu sayı 61 bini geçti. Bunun 36 binden fazlası erkek ve kalanı da kız çocuklarıdır. Demek ki vakitle bu eğilim artmaktadır. Unutmamak gerekir ki her çocuk, özellikle de vakfe no çocuklar, anne babalarının yanında cemaatin emanetidir. Onların terbiyeti, cemaatin ve toplumun en iyi üyeleri haline getirilmesi anne babaların sorumluluğudur. Huzur-i Enver, hz. Meryem’in duasından bahsederek şöyle dedi: Allah-u Teala bu duayı Kuran-ı Kerim’e bir hikaye olarak koymadı; Aksine bu, Allah-u Teala’nın o kadar hoşuna gitti ki gelecekte de anneler bu duayı ederek kendi çocuklarını din için olağanüstü fedakarlık yapanlar haline getirsinler, istedi.
Huzur-i Enver, her aşamada vakfe zindigi sözünün yeniden alınması konusunda vakfe no şubesinin dikkatini çekti ve şöyle dedi: vakfe no çocuklarda, “eğer biz hayatımızı vakfedersek dünyevi olarak nasıl geçineceğiz,” düşüncesi olmamalı. Huzur-i Enver böyle bir sorudan bahsederek şöyle dedi: Bu sorunun oluşması, “artık siz bizim yanımızda sadece cemaatin emanetisiniz,” düşüncesini anne babanın, çocukluktan itibaren vakfe no’nun kalbinde yerleştirmediğinin göstergesidir. Bu anne ve babalara her şeyden önce söylemek istiyorum ki, vakfe no isminin alınması yeterli değildir, aksine vakf, önemli bir sorumluluktur. Bir vakfe no gençliğe ulaşıncaya kadar anne babanın, ondan sonra da kendisinin sorumluluğu vardır. Hz. Resulüllah’ın (sav), “dünyevî mal ve imkanlar bakımından kendinizden düşük olanlara bakın ve manevi bakımdan kendinizden üstün olanlara bakın,” nasihatini göz önünde tutun. Huzur-i Enver, Hz. Mesih-i Mevud’un (as), vakfe zindigi çağrısını sunarak şöyle dedi: Hayatını vakfetmiş olanların, normal Ahmedi Müslümanlardan daha yüksek seviyede bu makamı elde etmek için çaba sarfetmeleri gerekir. Vakfe No’nun, kanaat (tok gözlü, gani) olmanın ve fedakarlığın seviyesini çok yükseltmeleri gerekir. Eğer her vakfe no erkek ve her vakfe no kız, verdiği sözü vefa ile yerine getiren insanlar olurlarsa, biz dünyada bir inkılap meydana getirebiliriz.
Huzur-i Enver, Hz. İbrahim’in (as) fedakarlığının yüce seviyesinden bahsederek şöyle dedi: Eğer insan Allah-u Teala’nın yolunda zorluklara katlanmaya hazır olursa, Allah-u Teala onu sıkıntılardan kurtarır. İşte Allah’ın sevgisini cezbetmenin standardı budur. Bu seviyeyi elde etmek için her vakfe no’nun çaba sarfetmesi gerekir ve her vakfe zindiginin hatırında tutması lazım. Allah-u Teala lütfetsin ki, bütün vakfe no’lar ve onların anne babaları, vakfetmenin hakikatini anlayarak sözlerini yerine getirenler olsunlar ve vefalarının seviyesini artırdıkça artırmaya devam eden kimseler olsunlar. Huzur-i Enver, yönetimle ilgili bazı konularda yöneticilerin dikkatini çekti. Şöyle dedi: Bazı insanlar vakfe no çocuklarının zihnine, siz çok özelsiniz, düşüncesini sokarlar. Büyüdüklerinde, özel birisi olmak, onların zihninde kalır. Özel olmak için onların neyi ispat etmeleri gerekecek? İşte onlar, Allah-u Teala ile bağ kurmak konusunda diğerlerinden daha ileri seviyede olmalılar, ibadetlerinin seviyesi çok yüksek olmalı, farz namazlarla birlikte nafile namaz kılanlar olmalılar, genel ahlak seviyesi yüksek olmalı, dini dünyadan üstün tutan olmalılar. Vakfe no kızların elbiseleri ve tesettürleri İslamî öğretinin bir örneği olmalı, öyle ki onları gören diğerleri gıpta etmeli. Vakfe no erkeklerin bakışları edepten dolayı aşağı eğilmiş olsun, internet ve diğer boş işlere bakmak yerine dini ilim elde etmeye sarfolsun, Kuran-ı Kerim okumak ve onun emirlerini incelemek peşinde olsunlar, cemaat kuruluşlarının işlerine diğerlerinden daha fazla katılsınlar, anne babalarıyla iyi geçinsinler. Tahammül gücü fazla olsun, tebliğ meydanında herkesin önünde olsunlar, hilafete itaatte ilk safta olsunlar. Dayanıklılık, fedakarlık, tevazu ve bencillikten uzak olmak konusunda ileride seviyede bulunarak kibirden nefret eden ve buna karşı cihad edenler olsunlar. MTA’deki benim her programımı ve hutbeleri dinleyen, Allah’ın hoşuna giden her şeyi yapan, bütün hoş olmayan şeylerden uzak duranlar olsunlar. Eğer durum buysa o zaman onlar kesinlikle özel, hatta çok özeldirler. Aksi takdirde sizinle diğerleri arasında hiçbir fark yoktur. Huzur-i Enver, cemaatimizin ihtiyaçları için çeşitli şubelerde kendilerini takdim etmek konusunda çağrı yaptı. Hz. Mesih-i Mevud’un yazılarından alıntılar sundu ve “Allah-u Teala hepimizi, bu nasihatlere uymaya muvaffak kılsın,” buyurdu. Bizler de nesillerimiz de iyilik ve takva üzerinde daim olalım ve Hz. Mesih-i Mevud’un (as) görevini tamamlayanlar olalım. Amin.
Kaynak: Roznama Alfazl, 1 Kasım 2016