Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 29 Eylül 2023’te İslamabad Mübarek camisinde Cuma
Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle dedi: Bedir savaşından
sonraki olaylar anlatılıyordu. Bu olaylardan, bir yandan hz. Resulüllah’ın (sav) sireti ve hayatı hakkında
bilgi edinilirken diğer yandan bazı tarihi şeyler de öğrenilmektedir. Ayrıca, İslam’ı yabancılara yanlış bir
şekilde gösteren bazı yanlış rivayetler de irdelenmektedir.
Bugün beyan edeceğim olaylardan ilki Umeyr bin Vehb’in olayıdır. O, savaştaki yenilgiden sonra
başarısızlığın intikamını almak ve hz. Resulüllah’ı (sav) öldürmek için Medine’ye gelmişti.
Bir defa o, Hatim’in yanında Safvan bin Ümeyye ile Bedir savaşındaki yenilgi ve Kureyş liderlerinin helak
olması hakkında konuşuyorlardı. Umeyr, eğer bir adama olan borcum olmasa ve arkamdan eşim ve
çocuklarımın endişesi olmasa ben Muhammed’i (sav) öldürürdüm, dedi. Bunun üzerine Safvan, her iki
konunun sorumluluğunu üstüne alıp dedi ki sen Muhammed’i (sav) öldür (Neuzübillah). Umeyr, kılıcına
zehir bulaştırdı ve Medine’ye doğru yola çıktı. Medine’ye varınca Mescid-i Nebevi’nin yanında devesini
bağladığında hz. Ömer (ra) onu gördü ve dedi ki bu Allah’ın düşmanı mutlaka kötü bir niyetle gelmiştir.
Hz. Ömer (ra) Peygamber Efendimizin (sav) huzuruna çıktı ve arzetti: Ey Allah’ın Peygamberi! Umeyr bin
Vehb yalın kılıç gelmiş. Peygamber Efendimiz (sav), onu benim yanıma getir buyurdu. Hz. Ömer (ra) onu
Peygamber Efendimizin yanına getirdi.
Umeyr, cahiliye adetlerine göre Peygamber Efendimizi selamladı. Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu:
Umeyr! Allah bize, sizin bu cahiliyet selamınızdan daha iyisini öğretti. Umeyr, kendi diyeceğini anlatarak
şöyle dedi: Ben, sizin elinizde esir olan oğlum için geldim. Peygamber Efendimiz, peki o zaman o kılıcın
amacı nedir, buyurdu. Umeyr aynı şeyi tekrar ederek ben esir ile ilgili konuşmaya geldim dedi. Bunun
üzerine hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Hayır! Aksine sen ve Safvan bin Ümeyye bir gün Hatim’in
yanında Bedir’de öldürülenler hakkında konuşuyordunuz. Peygamber Efendimiz bunu söyleyip o ikisi
arasında geçen bütün konuşmayı anlattı. Umeyr, bütün bunları duyunca hayret içinde kaldı ve derhal
İslam’ı kabul etti. Umeyr dedi ki, biz ikimiz bunları konuştuğumuzda orada bir üçüncü yoktu. Demek ki
hz. Resulüllah’a bunu Allah’tan başka kimse söylemedi. Sonra Umeyr, Peygamber Efendimizden,
Mekke’ye geri gitmek ve Mekkelileri İslam’a davet etmek için izin istedi. Hz. Resulüllah (sav) ona izin
verdi.
Diğer taraftan Safvan Mekke’de herkese şöyle diyordu: Ben size kısa bir süre içinde öyle bir müjde
vereceğim ki Bedir’in acısını unutacaksınız. O, her gelene Umeyr’in icraatı hakkında soruyordu. Sonunda
bir gün Umeyr’in İslam’ı kabul ettiği haberi geldi. Umeyr Mekke’ye vardığında doğruca kendi evine gitti
ve ev halkını İslam’a davet etti. Sonra Safvan’ın yanına gitti ve ona İslam’ın doğruluğunu anlattı. Safvan,
Umeyr’in anlattıklarına hiçbir cevap vermedi.
Bedir’den sonra bazı kimseler Müslüman oldular ama onlar münafık tabiatlıydılar. Onlardan biri de
Abdullah bin Übey bin Ebi Selül idi. O, hz. Resulüllah’ın Medine’ye gelişinden önce, Evs ve Hazrec
kabilelerinin ortak lideri olmak üzereydi. Fakat hz. Resulüllah’ın (sav) gelişinden sonra bu mümkün
olamadı. Nitekim o İslam aleyhinde gizli entrikalar kurmaya başladı.
Bedir’den dönüşte, Benü Selim ve Benü Gatafan’ın adamlarının Medine’ye saldırmaya hazırlandığı
haberi hz. Resulüllah’a ulaştı. Bu haber gelir gelmez hz. Resulüllah (sav) Benü Selim ve Beni Gatafan’a
doğru ilerlemeye karar verdi ve üç yüz sahabe-yi kiram ile birlikte yola çıktı. Benü Selim ve Beni
2
Gatafan, Müslümanların bu ani gelişinden haberdar olunca korkuya kapıldılar ve kaçıp dağların
tepelerine gizlendiler. Hz. Resulüllah (sav) ve Ashab-ı Kiram birkaç gün orada kaldılar ve bu esnada hiç
kimse hz. Resulüllah’ın karşısına çıkmaya cüret edemedi. Bu insanlar savaş niyetiyle geldikleri için o
zamanın usullerine uygun olarak onların mallarına el koymak caiz idi. Nitekim bir rivayete göre bu
savaşta hz. Resulüllah’a ganimet malı olarak beş yüz deve gelmişti. Bu olaylar sırasında hz. Resulüllah
(sav) on beş gün Medine’nin dışında kaldı.
Hz. Resulüllah (sav) hicretten sonra Hicri 2 yılı Şevval ayında, Allah’ın emrine uygun olarak
Müslümanlara ilk defa Ramazan Bayramı kutlaması yaptırdı. Hz. Resulüllah (sav) her iki bayramla ilgili
olarak sahabelere şöyle buyurdu: Bu günlerde hiç kimse oruç tutmasın; bilakis yesin, içsin, mutlu olsun.
Her iki bayramda da hz. Resulüllah (sav) Medine’nin doğu tarafındaki bayram yerine teşrif ederdi.
Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra) şöyle der: İslam’ın bayramları, kendi içinde acayip bir şan bulundurur ve
onlar İslam’ın hakikatine büyük bir ışık tutar. Ayrıca İslam’ın Müslümanlara her işi nasıl Allah’ın zikri ile
yaptırmak istediğini anlama fırsatı verir.
Bedir savaşından sonra ve Uhud savaşından önce iki uydurma olaydan bahsedilmektedir.
İlk olay, bir Yahudi kadın olan Esma binti Mervan’ın öldürülmesidir. Yani onunla ilgili olarak onun
öldürüldüğü söylenmektedir. Bunun detayları şöyle yazılıdır: Hz. Umeyr bin Edi kör bir sahabe idi. Hicri
2 yılı Ramazan ayının son günleriydi ki hz. Resulüllah (sav) Umeyr bin Edi’yi Esma binti Mervan’a
göndermiş; çünkü o İslam’a küfür ediyormuş. Hz. Umeyr gece karanlığında onun evine girmiş. Kadının
etrafında onun çocukları uyuyormuş ve kendisi bir çocuğunu emziriyormuş. Umeyr onun göğsüne kılıç
saplamış ve onu öldürmüş. Sonra Umeyr geri gelip sabah namazını Peygamber Efendimizin arkasında
kılmış ve Peygamber Efendimiz sorduğunda Esma binti Mervan’ı öldürdüğünü söylemiş.
Bir rivayete göre Umeyr bin Edi, Esma binti Mervan’ı öldürdüğünde hz. Resulüllah (sav) şöyle
buyurmuş: Eğer siz Allah ve Resulüne destek olan birini görmek isterseniz Umeyr bin Edi’ye bakın.
El-İstî'âb fî ma'rifeti'l-ashâb kitabında Umeyr bin Edi başlığı altında şöyle yazılıdır: O, kendi kız kardeşini
de öldürmüştü; çünkü o hz. Resulüllah’a küfür ederdi.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Bazı tarih ve siret kitaplarında bu olay yer almaktadır. Fakat Sıhah-ı Sitte (altı
sahih hadis kitabı) ve herhangi bir muteber hadis kitabında bundan bahsedilmemektedir. Gerçeği şudur
ki daha sonraki zamanlarda bazı kimseler bu şekilde farazi ve uydurma olaylara kitaplarında yer
verdiler. Ayrıca bununla da kalmayıp peygambere hakaretin cezası başlığı altında bu olayı sundular.
Bugünkü mollalar da böyle olayları alıp, peygambere hakaret eden öldürülmelidir, diye delil olarak
sunarlar. Halbuki peygambere hakaretin hiçbir şekilde İslam’da herhangi bir cezası yoktur. Ayrıca bu
gibi olayların bir gerçekliği de yoktur. Mesela eğer bu hadis analitik (çözümlemeli) olarak incelenirse
anlaşılmaktadır ki sened bakımından bu rivayet zayıf, hatta mevzu (uyduruk) olarak değerlendirilmiştir.
Dirayet bakımından da bu rivayette birçok sorular ortaya çıkmaktadır. Mesela o sahabe kör olmasına
rağmen o kadının evine tek başına nasıl ulaştı? Kadını gece karanlığında nasıl buldu? Eğer el yordamıyla
yoklayarak tanıdıysa bile yine de kimse uyanmadı mı? Ayrıca el yordamıyla yoklayarak kadının süt
emzirdiğini de anlamışmış! Sonra öldürülen kadın ölümü karşısında gördüğü halde kendini savunmaya
ya da direnmeye çalışmamış! O kadının kocası orada uyuyormuş ama onun da hiçbir şeyden haberi
olmamış! Kısacası bu rivayetle ilgili bunun gibi birçok sorular ortaya çıkmaktadır.
Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Aşırılık yanlısı mollalar böyle uyduruk olaylara önem atfederek İslam’ın
güzel talimatının adını kötüye çıkardılar ve bu mollalar bugünlerde böyle uydurma hikayeler yaparak
Ahmedilere karşı şiddet yanlısı tavırlar sergilerler ve halkı galeyana getirirler.
3
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver şöyle dedi: İkinci olay da buna benzemektedir, inşallah onu da gelecek
sefer beyan edeceğim. ٭…٭…٭