Ahmedilere Nasihatler

Vadedilen Mehdi(a.s.) demiştir ki:

“Allah, önceden hüküm verdi ve Kendi yasası ve Kendi geleneği olarak beyan etti. Kendisinin ve peygamberlerinin daima zafere ulaşacağını ve galip geleceğini açıkladı. O nedenle, ben de O’nun peygamberi olduğum için, yani O’nun tarafından görevlendirildiğim ve ancak ne yeni bir şeriat, ne yeni bir iddia, ne de yeni bir isim olmadan, aksine o çok yüce ve tüm peygamberlerin mührü olanın adına, onun ümmetinin içinden ve onun tecellisi olarak geldiğim için diyorum ki, aynı geçmişteki gibi, Adem’in(a.s.) döneminden Yüce Peygamberin(s.a.v.) dönemine dek bu ayetin kastettiği hep olduğu gibi, şimdi de benim için ve benim desteğim olarak gerçekleşecektir Allah hüküm vermiştir: “Ben ve peygamberlerim mutlaka galip geleceğiz. Şüphesiz Allah, çok güçlüdür ve galiptir.” (Mücadele suresi 22. ayet) (Nuzul ul Mesih)”

Huzur(atba) 13 Mayıs 2011 tarihli hutbesinde şöyle buyurmuştur:

……. Ben her Ahmedi’nin Yüce Peygamber Efendimiz’in(s.a.v.) önceden verdiği haberin ışığında Vadedilen Mesih’in(a.s.) bir peygamber olduğu konusunda açık olmasını istiyorum …. Kur’an’da yer alan beyan ışığında, yani “Onlardan başkalarına (da, o­nu gönderecektir. Ancak) onlar, henüz bun­lara katılmış değillerdir.” (Cuma suresi 4. ayet)

……. Pakistan ve Endonezya’daki Ahmediler, Vadedilen Mesih’i(a.s.) peygamber olarak kabul ettikleri için şiddetli zulme uğratılmaktadırlar.

……. Yüce Peygamberin(s.a.v.) öylesine yüce bir konumu var ki, onun takipçilerine de peygamberlik mevkii bahşedilmiştir. Şüphe yok ki o, peygamberlerin mührüdür ve Vadedilen Mesih(a.s.) de onun hizmetinde olan Allah tarafından bir peygamberdir. Eğer bizler Vadedilen Mesih’i(a.s.) bir peygamber olarak kabul etmezsek, o vakit İslam’ın ikinci döneminde galip geleceği iddiamız yanlış çıkabilir, çünkü Allah galibiyeti bir peygamberin beraberinde vaad etmişti ……

……. Yüce Peygamber(s.a.v.), Mesih geldiğinde ona ulaşmak üzere buzlar üzerinde sürünmeniz gerekse bile, ona gidip selamımı iletin diye nasihat etmiştir.

……. şu da hatırda tutulmalıdır ki, Vadedilen Mesih’in(a.s.) konumu peygamberlik olmasa idi Hilafet de olamazdı. Hilafet peygamberlikten hayat bulur ve peygamberliğin ilkeleri üzerinde işler.

……. biat ve tevbe sadece sözel açıklamalar değil, aksine yürekten olmalıdır.

……. biat eden bir kişi, başına tertemiz bir değişimin gelmesini ister. Bu bugün bile böyle yaşanır. Kişi manevi olarak gelişir, mektupları bunu dile getirir ve etraflarındaki kimseler de bu değişimi hissederler. Aileler biat sonrasında insanların yaşadığı değişim karşısında hayrete düşerler.

……. zafere götüren silahlar ise; istiğfar (Allah’tan bağışlanmayı dilemek), pişmanlık, imani bilgileri öğrenmek ve günde 5 vakit namazdır.

……. namaz duaların kabulünün anahtarıdır.

……. Vadedilen Mesih(a.s.), istiğfar kişinin hem geçmiş günahları hem de gelecekteki günahları için mağfiret dilemesi ve Allah’a sığınmasıdır, diye buyurmuştur.

……. Tevbe insanın bulaşmış olduğu hatalar karşısında tiksinti duyması ve bunlardan sakınmak üzere kesin karar vermesi ve Allah’tan yardım dilemesidir.

…….. Allah göklerde ve yerde her ne varsa, hepsinin tam bilgisine sahiptir. O’nun her şeye daima gücü yeter ve bizleri her an gözetir. Bu düşünceler eşliğinde, kimse Allah’ın iradesine aykırı bir şey yapamaz. O kimsenin dikkati de hem beş vakit namaza hem de genel olarak ibadete yönelmiş olur.

…… Vadedilen Mesih(a.s.) buyurmuştur ki, eğer biri kendisinde bu inkılâbi değişiklikleri gerçekleştirirse, o Vadedilen Mesih’e(a.s.) mukadder kılınan zaferden nasiplenecektir.

…… mesajı yeryüzünde yayan Allah’tır ve günümüzde de MTA, Vadedilen Mesih’in(a.s.) mesajını yeryüzünün her köşesine taşıyan büyük bir kaynaktır.

…… Şayet Vadedilen Mesih’in(a.s.) bize sağladığı engin bilgi kaynağından faydalanmazsak, o taktirde sorumluluğumuzu yerine getirmiyor oluruz.

…… Allah’ın işi hep devam eder. O, onu farklı yollarla halleder. Allah’ın bir peygamberinin ümmetinin ise onun vazifesini terk ettiği hiç vaki değildir.

…… Allah için Yüce Peygamber’den(s.a.v.) daha sevgili kim olabilir? O, Kral Kisra’nın altın bileziklerinin müjdesini verdiğinde, ashabı da büyük fedakârlıklarda bulunmaya mecbur kaldılar. Onlar, mükemmel şekilde namaz kılmak suretiyle ve Allah’a karşı sevgi ve derin sadakatleri sonucu çok üstün bir manevi duruma ulaştılar. Hiçbir dünyevi şanın da kendileri için bir önemi kalmadı.

…… bugün biz de aynen böyle olmalıyız. Vadedilen Mesih’e(a.s.) verilen vaatlerin mutlaka gerçekleşeceğine olan inancımızda sağlam durmalıyız. Eğer bizim en basit çabamızın bu vaatlerin gerçekleşmesinde bir payı olursa, böylece biz de Allah’ın rızasını elde etmiş oluruz.

…… bugün, İslam’ın mesajı Ahmedi Cemaat’i vasıtasıyla dünyanın 198 ülkesine ulaşmıştır.

…… bazı yerlerde muhalefetle karşılaşıyoruz. Ancak o yerlerdeki takva sahibi nefisler Cemaat’e cezp edilmektedirler.

…… her Müslüman ülkenin mollaları insanlara MTA seyretmemelerini söylerler.

…… mesajımızı anlayan kimseler mollalara, böylesi zorlayıcı yasakların aslında onların ortaya koyacak kendilerinden bir delilleri bulunmamasından ileri geldiğini söylerler.

…… İlahi vaad her halükarda yerine gelecektir. Vaad ve müjde ne denli büyükse, bizim sorumluluğumuz da o denli daha çoktur.

……. hem Allah’a karşı borçlarımızı ve hem de insanlığa karşı borçlarımızı tamamen ödemeliyiz. Başkalarına da mesajı iletmek üzere bilgimiz ve Allah’ın Vadedilen Mesih’e(a.s.) “Allah’ın merhametinin hazinelerinden ümidini kesme. Biz sana her türlü iyiliği bolca ihsan ettik.” (Tezkere sayfa 579) diye bildirdiği imkânlarımızla tam olarak görev almalıyız.

……. Müslümanlar’ın özünde huzursuzluk vardır. Ancak onlar bir yol göremezler ve huzursuzlukları artınca da hayal kırıklığına uğrarlar. Onlar problemlerini dile getirmek üzere yanlış yolları tercih ederler.

……. Bizim onlara mesajı iletmemiz lazım ki, Allah çok sevdiklerine ihsan ettiği bolca iyilikten, samimi ve içtenlikle O’nun sevdiklerine bağlı kalanlara da vadetmiştir. Bu bağlılığı gösterenin Yüce Peygamber’e(s.a.v.) olan coşkulu aşkından dolayı ve onun bu sadakati sonucu, kendisine de peygamberlik makamı bahşedilmiştir.

……. eğer insanlar bu hayal kırıklılığına bir son vermek isterlerse, bu coşkulu aşığın Cemaati’ne gelmeli ve huzur bulmalıdırlar.

……. her Ahmedi’nin görevi kendi sorumluluğunu idrak etmek ve boş vermişlikten uzaklaşmaktır.

…… onlar düşünmeli ve ölçüp biçmelidirler ki, bu Cemaat’i baskı altına almak ve yok etmek üzere tüm güçler bir araya gelip ellerinden geleni yapmaktadırlar. Peki, başarabildiler mi? Aksine, bu ses dünyanın her tarafından duyulmaktadır. Vadedilen Mesih(a.s.) depremleri de gelişinin bir alameti olarak bildirmiştir. Bunlar meydana gelmeye devam edecektir, ta ki insanoğlu gafletten uyanıp neler olduğunu merak edene kadar. Allah, insanların kalplerini ıslah etmedikçe durmayacağını buyurmuştur.

……. kendisine iletilen vahiylerin birinde Allah, Vadedilen Mesih’e(a.s.) Yüce Peygamberimiz’in(s.a.v.) oğlu olarak hitap etmiştir ve “Ben seninleyim. Ey Allah’ın Resulü’nün oğlu!” diye buyurmuştur. (Tezkere sayfa 707)

……. O, Peygamber Efendimizin manevi oğluydu. Onun vazifesini tamamlamakla görevliydi. Bu onu kabul edenlerin de sorumluluğudur.

……. son yıllarda yeryüzünde vuku bulan doğal afetlerin sıklığı hakkında bizlerin aynı enerji ile dünyayı, özellikle de Müslümanlar’ı uyarmamız gerekir. Bu vahiy başka bir vahiy ile birliktedir ve şöyle buyrulmuştur: “Yeryüzündeki tüm Müslümanlar tek bir iman üzerinde bir araya toplanın.” (Tezkere sayfa 707)

……. zayıf mizaçlı olanlar ve dünyevi şeylere yönelenler, Allah’ın hükmünün galip geleceğinden emin olmalıdırlar. Hiçbir zaman zayıflık göstermemiz için de bir sebep yoktur.

……. hem Pakistan ve Endonezya’daki Ahmediler’in, hem de zulmün bulunduğu başka ülkelerdeki Ahmediler’in fedakârlıkları, tebliğ için yeni yollar açmaktadır. İnşallah bir gün hem Müslüman alem hem de yeryüzünün kalan kısmı Vadedilen Mesih’e(a.s.) bağlanıp tek bir ümmet olacaklardır.

……. Vadedilen Mesih(a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her türlü övgüye layık olan Allah bana tekrar tekrar bildirdi ki, O bana izzet bahşedecek ve kalplerde benim sevgimi yerleştirecek ve mesajımı yeryüzünde yayacak ve cemaatime de tüm cemaatler üzerinde zafer bahşedecektir. Benim cemaatim mükemmel bilgiyi edinecek ve öylesine bir manevi idrak seviyesinde olacaktır ki, onlar doğruluklarının ışığı ve muhakemelerindeki delillerle herkesi susturacaklardır.”

Hz. Mirza Masrur Ahmed’in 13 Mayıs 2011 günü verdiği Cuma Hutbesinden alınmıştır.

Önceki

Teheccüd Namazı

Sonraki

Nafile veya Ramazan Dışında Tutulacak Oruçlar Nelerdir?