Allah’ın varlığını reddetmek için en çok öne sürülen mesele evrim teorisidir.
İçinde yaşadığımız bu dünya hep böyle değildi. İlk başta küçük parçalar vardı. Sonra bunlar yavaş yavaş birden iki, ikiden üç, üçten dört olup hacim kazanmışlar. Bitkiler ve hayvanlar da benzer şekilde küçükten büyüğe doğru evrim geçirmişlerdir. Güçlü olan nesil daha da güçlü olanı doğurdu ve bu silsile maymunlar oluşana kadar devam etti. Sonra daha da üstün hayvanlar ve eninde sonunda insan oluştu, derler.
Biz maymunların insana dönüştüğüne inanmıyoruz ama Kûr’ân-ı Kerîm bize dünyanın adım adım evrim geçirerek oluştuğunu söylüyor. Kûr’ân-ı Kerîm’in bu değişim hakkında verdiği bilgiye göre bu değişim yükselip alçalan dağlar silsilesine benzer. Dağ silsilelerini gördüğümüz her yerde bu yükselme alçalmaları görebiliriz. Önce alçak bir dağcık olur ve sonra biraz daha yükseği. Sonra daha da yükseği gelir ta ki en yüksek noktaya varılır. Sonra bu silsile alçalmaya başlar. En alçak noktasından yine yükselme eğilimine dönüverir. Hayvanların oluşumunda bu tip evrim muhakkak olmuştur. İki ileri bir geri esen evrim rüzgârları muhakkak esmişlerdir. Hiç bir şey aniden oluşmamıştır. Her şey adım adım mükemmelleşmiştir.
Canlı türlerinin oluşumunda ilkelden karmaşığa doğru götüren rüzgârlar esmişlerdir. Ama her bir türün kendi rüzgârı vardır. Her canlı türü kendi rüzgârının sırtına binip bağımsız olarak gelişmiştir. Bir türden diğerine geçiş yoktur. Önce en ilkel türler oluştu. Sonra daha karmaşıklar ve sonra daha da karmaşıklar. Ama her türün yolculuğu bağımsız ve sürekliydi.
Tek bir ilkel türün değişimleriyle her şeyin oluşmuş olması doğru değildir.Yeryüzü ancak son derece ilkel canlıları destekleyebildiği zaman sadece o ilkel canlılar oluştu. Sonra atmosfer ve genel şartlar daha müsait olduğunda nispeten daha gelişmiş türler oluşmaya başladı ve şartlar tam müsait olduğunda en gelişmiş olan canlı yani insan oluştu.
Son derece olasıdır ki insan nesillerinin yeryüzünde bıraktığı etkinin sonucunda değişmiş olan bu ortamda yeni türler oluşmuştur. Sözün özü insan da muhakkak evrim geçirmiştir ama her cinsin evrim yolculuğu diğerinden bağımsızdır. Maymundan insan oluşmamıştır. Gelişmiş maymunlar ilkel maymunlardan oluşmuşlardır ve gelişmiş insanlar ilkel insanlardan.
Aynı şekilde köpeklerin ataları ilkel köpeklerdi. Aslında evrimin detayları konusunda neye inanmak istiyorsanız inanın ama evrimi inceleyen, ateist kalamaz. Neden?
İlkel olan tek bir türün diğer türlerin atası olduğu fikrini tercih edenler bile vücutsal gelişimin insana gelince durduğunu ama zihinsel gelişimin devam ettiğini söylüyorlar. Biz de diyoruz ki bu olayın kendisi Allah’ın varlığının bir ispatıdır. Eğer Allah yerine kör doğa evrimin itici gücü olsaydı, vücudun gelişimi aynı şiddetle devam ederdi ve insandan sonra başka türler çıkardı. Ama cismani değişim durmuştur. Sadece insanın ruhunu geliştirmek için gerekli olan zihinsel gelişim devam etmektedir. Daha önceden planlanmış olan bir hedefe varınca doğanın yol değiştirmesi kimin aklına yatar? İnsanın oluşumuyla birlikte fiziksel gelişiminin durması ama aklın gelişiminin devam etmesi, evrimin yularını elinde tutan ve bir amaca doğru sürükleyen bir varlığın olduğunu gösteriyor. O amaç gerçekleştiğinde ilgili rüzgârlar da dindi. Eğer Allah olmasaydı insanın oluşumundan sonra bile bütün canlı türleri değişmeye devam ederlerdi. Ama Allah’ın sıfatlarını anladıktan sonra cezbedip ruhani gelişiminin adımlarını atabilen hayvan oluşur oluşmaz kendisi için esen evrim rüzgârları yüz seksen derece yön değiştirip tamamen zihinsel gelişimini sağlamak için esmeye başladılar. Amaç yerine geldi ve cismani gelişimin gereği kalmadı.
Yeni amaca uygun bir şekilde insanoğlunun çocukluk dönemi uzatıldı. İnsanın yaratılış gayesinde ilmin çok önemli bir yeri olduğu için uzun bir eğitim ve terbiye dönemi şarttır. Bu sebepten onun çocukluk dönemi uzundur. Uzun bir müddet anne ve babanın yardımı olmadan hayatını sürdüremeyen insan çocuğu bu dönemde onların bilgi ve tecrübelerinden faydalanır. Verdikleri terbiyeden nasibini alır. Maymun ve benzer hayvanlarda çocukluk dönemi son derece kısadır. Doğar doğmaz yürümeye başlıyorlar ve altı yedi ay içerisinde kendilerine bakabilecek ve koruyabilecek hale geliyorlar. Eğer kör doğanın itmeleri neticesinde insan maymundan oluşmuş olsaydı altı yedi ayda ilk adımını bile atamayan bir hale nasıl gelebilirdi? Sonra insan en az on dört veya on beş yıl anne babanın yardımına muhtaç kalıyor. Bu çocukluk döneminin uzaması doğal seleksiyonu harekete geçiren mecburiyetlerden değildi ki ona sebep gösterelim.
Gerçek şudur ki insanın içinde gizli olan zihinsel gelişim tohumlarının ortaya çıkması için bu uzama şarttı. Bu yüzden bu değişimi bilinç ve kudret sahibi birisine mensup ediyoruz, kör doğanın umumi evrim rüzgârlarına değil. Denilebilir ki gıdası farklı olduğu için insanın dişleri biraz değişti veya oturmayı seven bir hayvan olduğu için kuyruğu yok oldu (bu delil her ne kadar beyhude olsa da), veya parmaklarının şekli yaptığı işe göre değişti ama çocukluk döneminin uzaması bu tür sebeplere bağlanamaz. Bu değişimin sebebi maddi ortam değil, gelecekte lazım olan bir tohumu ortaya çıkartmasıdır. Geleceğin ihtiyaçlarını, hatta geleceğin ilmî ihtiyaçlarını ancak üstün bir varlık bilebilir. İnsan çocuğu yavaş öğrendiği ve hayvan yavrusu hızlı öğrendiği için çocukluk dönemleri uzun ve kısadır diyemeyiz. Her şey den önce bu evrimin kendisine aykırıdır. Evrim doğruysa daha çok evrim görmüş insan çocuğu nasıl maymundan yavaş öğrensin. Bilfarz bunun doğru olduğunu kabul etsek bile yine irade sahibi ve her şeyi bilen birisini kabul etmek gerekecek. Kör doğa kimin hızlı kimin yavaş öğrendiğini nereden bilsin?
Dünya nasıl var oldu
Şimdi kâinatın yaratılışı ile ilgili Kûr’ân-ı Kerîm’in açıkladığı esası anlatacağım. Dünyanın yaratılış aşamalarını anlatırken Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:
“Galip her şeyi bilen Allah ne yapmak üzere olduğunu ve neyin yapılması gerektiğini bilen Allah bu dünyayı yaratmıştır. Ey inkâr edenler. Siz iki aşamada dünyayı yaratanı inkâr ediyorsunuz. Ayrıca ona ortaklar koşuyorsunuz. Oysa O bütün dünyaları adım adım geliştirip mükemmelliklerine ulaştırandır. O yeryüzünde dağları yükseltmiştir.” [1]
Batının araştırmalarına göre önce dünyanın yüzeyi düzdü. Dağlar sonradan oluştu. Kûr’ân-ı Kerîm de diyor ki önce Allah dünyayı yarattı ve sonra hayat için lazım olan dağları yükseltti. Sonra buyuruyor ki biz yeryüzünü bereketlendirdik.
Baraka’nın (Bereket) Arapçada temel anlamları şöyledir. Birincisi çokluk, ikincisi kabiliyet ve üçüncüsü temizlik ve saflıktır. Yani ayeti kerime diyor ki biz bu dünyada hem bitmek bilmeyen stoklar yerleştirdik hem bunu temiz ve pak bir hale getirdik. Yani dünya iki özelliğe sahip kılındı. Birincisi gelecekte lazım olacak olan malzemelerle donatıldı. Dolayısıyla görüyoruz ki denizlerin oluşumuyla ve bazı iç ve dış değişimler yüzünden ne bu dünyanın suyu bitiyor ne gıdası ne de diğer gerekli eşyalar. Baraka’nın ikinci anlamı itibariyle de dünyanın havası iyice temizlenerek canlıların yaşayabileceği seviyeye getirildi.
Ayeti kerime devam ederken buyuruyor ki bundan sonra Allah gıdaları yarattı, yani nebatatlar ve hayvanlar yaratıldı. Bunlar nefes alan canlılar oldukları için atmosferin temizliğine muhtaçlardı ve atmosfer temizlenmeden yaratılamazlardı. Bütün bunlar dört aşamada oldu. Sonra yaratılışın asıl gayesi olan ruhani silsilesi yaratıldı. Ruhani olarak ilerlemek için gereken ortam sağlandı ve bu silsilenin korunması için gerekli adımlar atıldı.Yani Kûr’ân-ı Kerîme göre dünyanın yaratılışında gelişimi küçük adımlarla elde eden bir sistem öngörülmüştür. Önce dünya ve diğer semavi cisimler oluştu sonra nebatatlar sonra hayvanlar ve milyonlarca sene süren bu gelişimin sonunda insan olgunluğuna ulaştı. Bilinç ve zekâ seviyesi bu kadar yüksek bir varlığı görünce olsa gerek ki melekler bu varlığın fesada sebep olabileceğini tahmin ettiler. Velhasıl Allah’ın yokluğunu ispatlamak için kullanılan evrim teorisi aslında varlığını ispatlamak için güçlü bir delildir.
Kûr’ân-ı Kerîm’in başka bir yerinde Allah şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar hele bir düşünün; yeryüzünde ve göklerde ne varsa hepsi sizin hizmetinizde ve sizin faydanız içindir.” [2]
Bu size belli bir amacı olan irade sahibi bir zatın bunu planladığı fikrini vermiyor mu? Allahın varlığını reddedenlerin öne sürdüğü evrim teorisi birçok eleştiriye maruz kalıyor. Biz onlara diyoruz ki neden artık insan fiziksel olarak evrim geçirmiyor? Diyorlar ki evrim geçirmesi için çok uzun süreler gerekir ve daha yeteri kadar uzun süre geçmediği için bir değişim görmüyoruz. Ama bizde buna diyoruz ki mevcut çağ eski çağların devamı değil mi? Yoksa arada bir kopukluk mu yaşandı? Eğer yaşanmadıysa o zaman günümüzün maymunlarının gözümüzün önünde insanlara dönüşmesi gerekirdi çünkü zaten bu değişim için gereken zaman onlara verilmiştir. Bizim öne sürdüğümüz evrim yöntemi bu itiraza maruz kalmıyor. İnsan cismani evrimini tamamladıktan sonra ruhani ve zihinsel evrimin yolculuğuna devam ediyor.
Eğer denilirse ki bir mükemmellik yakalandığı için evrim durmuştur bu Allah’a inanmayan birisi için bir cevap sayılmaz. Çünkü daha ortalıkta mükemmelleşmemiş bir sürü hayvan var ve kör doğanın onları itmeye devam ediyor olması gerekirdi. Eğer bir tane mükemmel türün (insanın) oluşmuş olması yeterlidir denilirse bu zaten irade sahibi ve maksadı belli olan bir zatın varlığına işaret edecektir. Kör doğanın uzun vadeli bir maksadı olamayacağı açıktır.
Hz. Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed (Muslih Mevud)
Allah (c.c.) adlı eserinden
[1] Ha-mim Secde (41) sûresi ayet. 10-13
[2] Câsiye (45) sûresi, ayet 14