Altıncı Delil - "Dualarının Kabul Edilişi" - Müslüman Ahmediye Cemaati

Altıncı Delil – “Dualarının Kabul Edilişi”

Kul içtenlikle Rabbine (cc) dua ettiği zaman, duası kabul olunur. Duanın önemi birçok Ayet-i Kerime’de dile getirilmiştir. Birkaç Ayet-i Kerime aşağıdadır:

“Bana dua ettiği zaman dua edenin dileğine karşılık veririm.” (2:187) [1]

“(Resulüm!) De ki: (kulluk ve) yalvarmanız (yani duanız) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (25:78) [2]

“Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.” (14:40) [3]

“Bana dua edin, kabul edeyim.” (40:61) [4]

“Yoksa darda kalana kendine yalvardığı (dua ettiği) zaman karşılık veren (yani duasını kabul eden) ve (başındaki) sıkıntıyı gideren Allah’tan başka bir tanrı mı var!” (27:63) [5]

Keza Kuran-ı Kerim’in birçok Ayet-i Kerime’sinde müminlerin Rablerine (cc) dua ettikleri beyan edilmiştir. Mesela:

“Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O’na yalvaranları (yani dua edenleri) kovma!” (6:63) [6]

“Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak (dua etmek) üzere (ibadet ettikleri için) vücutları yataklardan uzak kalır.” (32:17) [7]

Buna mukabil kafirlerin dua etmedikleri yahut dualarının da faydasız olduğu:

“Kafirlerin yalvarması (dua etmesi) boşunadır.” kelimeleriyle beyan edilmiştir. (40:51) [8]

Bütün bu Ayet-i Kerimelerden anlaşıldığına göre Yüce Rabbimiz (cc) müminlerin dualarını kabul buyurmaktadır. Şüphesiz O, sevdiği kullarının, özellikle peygamberlerin dualarını mucizevî bir biçimde kabul eder. Kuran-ı Kerim’in birçok Ayet-i Kerime’sinde peygamberlerin Yüce Allah’a (cc) dua ettikleri; O’nun da o duaları kabul ederek mucizeler gösterdiği beyan edilmiştir. Mesela Hz. Zekeriya’nın (as) yaşlılıkta Rabbine (cc) dua ettiği ve O’nun da hiç umulmadık bir durumda kendisine hayırlı bir evlat (Hz. Yahya A.S.) verdiği beyan edilmiştir. Hz. Zekeriyya’nın (as):

“Rabbim, sana (ettiğim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadım.” dediğide açıklanmıştır. (19:5) [9]

Keza Hz. İbrahim’in (as) de Rabbine (cc) dua ettiği ve bu konuda:

“Rabbime yalvarıyorum (dua ediyorum.) Umulur ki dua etmekle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.”  dediği belirtilmiştir. (19:49) [10]

Hz. Ahmed (as) duanın kabul edilişini bir ölçü göstererek muhaliflerini dua düellosuna çağırmış ve bu manevi yol ile kendi doğruluğunun kanıtlanacağını iddia etmişti.

“Yüce Allah (cc) adına yemin ederek söylüyorum; Eğer bu yarışmada ben yenik düşersem kendimin haksız olduğunu kabul eder ve onu yayınlarım. Bu durumda her çeşit zillet, ihanet ve küçümsemeye layık olurum. Keza o toplantıda Allah tarafından olmadığımı ve bütün iddialarımın da batıl olduğunu kabul ederim. Ancak kesin bilirim, hatta (gözlerimle) görmekteyim ve Allah adına yemin ederim ki benim Rabbim asla böyle davranmayacak ve asla zayi olmama izin vermeyecektir.” [11]

Hz. Ahmed (as) dua vasıtasıyla çok büyük mucizelerin gerçekleştiğini beyan etmiş ve örnek olarak Hz. Resulüllah’ı (sav) göstermiştir. Çoklukla dualarının kabul edilişinin, peygamberlerle evliyaların bir özelliği olduğunu beyan eden Ahmed (as) Hz. Resulüllah’tan (sav) şöyle bahsetmiştir:

“Peygamberler vasıtasıyla gerçekleşen binlerce mucizenin yahut evliyaullahın bugüne kadar gösterdikleri olağanüstü kerametlerin aslı ve kaynağı işte bu duadır. Onlar çoklukla ancak duaların etkisiyle, Kadir olan Rabbimizin (cc) kudretinin harikulade örneklerini göstermektedirler. Arabistan’ın çölünde gerçekleşmiş olan olağanüstü ve harikulade bir olay; Yani yüzbinlerce ölünün birkaç gün içerisinde dirilivermesi, asırlardan beri sapmış olanların İlahi renge girivermeleri ve gözleri kör olanların görmeye başlamaları, keza dilsizlerin dilleri üzerinden İlahi marifetlerin dökülmeye başlaması, kısacası dünyada daha önce hiçbir gözün görmediği ve hiçbir kulağın işitmediği bir inkılabın birdenbire gerçekleşmesi; O neydi bilir misiniz? İşte o, bir fanifillahın (kendini Yüce Allah uğruna feda etmiş olan Hz. Resulüllah’ın) karanlık gecelerde ettiği dualarıydı. O dualar işte bütün yeryüzünde yankılar uyandırdı ve olağanüstü mucizeleri gerçekleştirdi. O harikulade mucizelerin bilgisi olmayan birisi vasıtasıyla gerçekleşmesi mümkün gözükmüyordu. Allahümme salli ve sellim ve barik aleyhi ve âlihi… Ya Rabbi! O yüce Habibin (sav) bu ümmet uğruna ne kadar gam çektiyse, ne kadar hüzünlendiyse ona eşit bir şekilde kendisine salat, selam ve bereketler indir. Keza ebediyen kendisi üzerine kendi rahmet nurlarını indir.” [12]

Şimdi Hz. Ahmed’in (as) dualarının nasıl kabul edildiğini bazı örneklerle izah etmeye çalışacağız. Ve bu da, kendisinin gerçekten Yüce Allah (cc) tarafından seçilip görevlendirildiğini ve iddialarının da doğru olduğunu gösterecektir. Yalancı birisinin duasının o denli hayret verici bir şekilde kabul edilmesi asla mümkün değildir.

Malorkata reisi Serdar Nüvvab Muhammed Ali Han sahibin oğlu Abdurrahim Han şiddetli ateşlenmişti ve hiçbir kurtuluş yolu gözükmemekteydi. Sanki ölü hükmündeydi. Ben ona dua ettiğimde onun durumu takdiri mübrem (kesin ve değişmez kader) gibiydiO zaman ben Cenab-ı İlahiye arz ettim ki, “Ya İlahi! Ben onun için şefaat ediyorum.” Buna cevaben Allah-u Teala

“İlahi izin olmadan birisine şefaat edebilmek kimin haddinedir?” buyurdu. Bunun üzerine ben sessiz kaldım. Hemen arkasından şu vahiy geldi;

“Sana şefaat izni verildi.”

Bunun üzerine ben yalvararak içtenlikle dua etmeye başladım. O zaman Allah-u Teala benim duamı kabul buyurdu ve o genç sanki kabirden dışarı çıktı ve iyileşme belirtileri görüldü. O, o kadar zayıf düşmüştü ki uzun bir zaman sonra eski bedenine kavuştu ve iyileşti ve halen hayattadır.[13]

Hz. Ahmed’in (as) oğlu Beşir Ahmed, bir göz hastalığına yakalandı. Herçeşit tedaviye başvuruldu ise de hiçbir ilaç fayda vermedi. Çocuk neredeyse kör olacaktı. Hz. Ahmed (as) Rabbine dua ettiği zaman, Yüce Allah (cc) tarafından kendisine:

“Benim çocuğum Beşir’in gözleri berraklaşmıştır ve o artık görmeye başlamıştır” kelimeleri ilham edildi. Bu ilham indikten sonra çocuk tekrar görmeye başladı ve gözleri iyileşti. En az yüz kişi buna şahit oldu. [14]

Hz. Ahmed’in (as) dostlarından olan Mevlevi Nur-üd Din’in (ra) tek çocuğu öldü. Başka bir çocuğu olmayan bu zat böylece çocuksuz kaldı. Hz. Ahmed’in düşmanları bu habere çok sevindiler. Bunun üzerine Hz. Ahmed (as) Rabbine dua ederek dostuna bir evlat vermesini niyaz etti. Yüce Allah (cc) duasının kabul edildiğini, Nur-üd Din’e bir erkek çocuk verileceğini ilham yoluyla Hz. Ahmed’e bildirdi. Çocuğun bedeninde birçok çıbanbaşı çıkacağını ve onların da çocuğun dua neticesinde doğduğunu ispat etmek gayesiyle olacağını da kendisine açıkladı. Nitekim Nur-üd Din’in (ra) önceden haber verildiği gibi erkek çocuğu doğdu. Daha sonra onun bedeninde birçok çıbanbaşı da çıktı. [15]

Muhammed Hayat adlı, Kadiyan’da tahsil görmekte olan bir öğrenci tauna (veba) yakalanır. Tanınmış bir doktor olan Hz. Mevlevi Nur-üd Din, çocuğu tedavi etmek üzere görevlendirilir. Bu zat, hasta çocuğu ne kadar tedavi ettiyse çocuk iyileşmez. Çocuğun idrarıyla birlikte kan çıkmaya başlar ve çok şiddetli ateşe yakalanır. Doktor çocuğun artık yaşayamayacağını ve ölümünün pek yakın olduğunu söyler. Herkes bu çocuğun durumuna üzülüp ağlamaktadır. Hz. Ahmed’e, ağlayarak çocuğun durumunu bildirirler ve hayır duada bulunmasını rica ederler. Bunun üzerine Hz. Ahmed (as) içtenlikle dua etmeye başlar. Gece yarısında Hz. Ahmed (as) evine bitişik olan “Mescid-i Mübarek”e gelir ve orada uyumakta olan Münşi Rura Bey ve Muhammed Han Bey adlı arkadaşlarını uyandırır ve çocuğun durumunu sorar. Onlar çocuğun herhalde ölmüş olacağını söylerlerse de Hz. Ahmed (as) kendisine çocuğun iyileştiği konusunda ilham indiğini arkadaşlarına bildirir. Bunun üzerine çocuğun durumunu öğrenmek gayesiyle yanına gidenler, gerçekten hastalığından bir iz bile kalmadığını, ateşinin de düştüğünü ve çocuğun Kuran okumakta olduğunu görürler. [16]

Abdulkerim adlı bir çocuk Kadiyan’da tahsil görmekteydi. Bu çocuk kuduz bir köpek tarafından ısırıldı. Kadiyan’da bir hastane olmadığı için, bu çocuk tedavi gayesiyle Kasanli Kasabasında bulunan bir hastaneye gönderildi. Tedaviden sonra bu çocuk Kadiyan’a geri döndü ise de bir müddet sonra hastalığı geri döndü. Çocuk sudan korkmaya başladı ve kuduz etkisi korkunç bir şekilde belirlendi. Bunun üzerine Kasanli hastanesiyle irtibat kuruldu . Oradan telgraf ile şu cevap geldi: “Sorry, nothing can be done for Abdul Kerim” Yani: Üzgünüz Abdul Kerim için hiçbir şey yapılamaz. Böyle bir cevap herkesi üzüntüye boğdu. Çocuğun annesi ve babası Kadiyan’dan çok uzakta olan Haydar Abad adlı yerdeydiler. Tahsil gayesiyle Kadiyan’a gönderdikleri çocuklarının ölümü kendilerini mateme boğacaktı. Ayrıca Hz. Ahmed’in düşmanları da bu habere güleceklerdi. Hz. Ahmed (as) çocuk için duaya girdi ve çok ama çok acıklı bir şekilde yalvararak ve ağlayarak Rabbine (cc) dua etti ve çocuğu salığına kavuşturmasını niyaz etti. Kuduz belirtileri başladıktan sonra, bu çocuk Hz. Ahmed’in (as) duası bereketiyle sağlığına kavuştu. (Abdul Kerim adlı bu zatın torunlarını ben bizzat görebilme fırsatına nail oldum.)

Bugün, aradan yüz yıldan fazla bir zaman geçtiği halde, bu modern çağda ve tıbbın çok ilerlemiş olduğu bir durumda bile kuduza yakalanmış ve kuduz belirtileri belirlenmiş olan birisinin kurtulabilmesi hemen hemen imkansız olduğu halde Abdul Kerim’in kuduz hastalığından kurtulmuş olması, hiç şüphesiz Hz. Ahmed’in duası neticesinde olmuştur. [17]

Hz. Ahmed’in (as) hayatında bunlara benzer daha yüzlerce olay vardır. Fakat tamamını burada aktarmak kitabın maksadını aşacaktır. Bütün bu hadiseler, Hz. Ahmed’in dualarının olağanüstü bir şekilde kabul edildiğini, dolayısıyla kendisinin de Yüce Allah’ın (cc) sevdiği bir zat olduğunu ve iddialarının da doğru olduğunu kanıtlamaktadır.


[1] Kuran-ı Kerim ve Açıklamalı Meali; Türkiye Diyanet Vakfı; Yayın No:86; Ankara 1993; S.26

[2] A.G.E. Sayfa 365

[3] A.G.E. Sayfa 259

[4] A.G.E. Sayfa 473

[5] A.G.E. Sayfa 381

[6] A.G.E. Sayfa 132

[7] A.G.E. Sayfa 415

[8] A.G.E. Sayfa 472

[9] A.G.E. Sayfa 304

[10] A.G.E. Sayfa 307

[11] Asumanî Faysalah; Ruhani Hazain; Cilt 4, Sayfa 330

[12] Berekat-üd Dua; Ruhani Hazain; Cilt 6, Sayfa 11

[13] Bkz: Hakikat-ül Vahiy; Ruhani Hazain; Cilt 22, Sayfa 229

[14] Bkz: A.G.E; Sayfa 240

[15] A.G.E. Cilt 22, Sayfa 230

[16] Ashab-ı Ahmed; Cilt 4, Siyret-i Zafer, Ahmediye Book Depot, 2. Baskı, 1968, Sayfa 101

[17] Tetimme Hakikat-ül Vahiy; Ruhani Hazain; Cilt 22, Sayfa 480

Bir Öncekini Oku

Bazı Şüphelerin Ortadan Kaldırılması

Bir Sonrakini Oku

Beşinci Delil – “Allah Vergisi Bilgi”