Bu dünya bir ibtilâ yeridir. Burada en iyi kimse kendisini riyakârlıktan koruyan kimsedir. Gerçekten Allah (c.c.) rızası için O’nun emirlerine uyanlar amellerini gizli tutarlar. Böyle kimseler gerçek takva sahibidirler.
Tezkire-tül Evliya’da bir yerde şöyle yazılıdır:
“Evliyanın biri kendisinin yardıma muhtaç olduğunu bir topluma bildirmiş. Bunun üzerine Allah’ın (c.c.) bir kulu gizlice, ona bir miktar para yardımında bulunmuş. Evliya parayı aldıktan sonra, yardım edenin yokluğunda onun cömertliğinden bu topluma övgüyle söz etmiş. Yardım sever bu övgü sözlerini duyunca çok üzülmüş. “Bu dünyada övüldükten sonra ahiret sevabından mahrum kalabilirim” düşüncesiyle geri dönmüş ve kalabalık oradayken evliyaya: “Size vermiş olduğum para aslında benim değil annemindir ve o parasını size vermek istemiyor” demiş. Evliya parasını geri vermiş. Kalabalık: “Bu adam yalancı ve sahtekârdır. Parasını geri almak için bahane uyduruyor” demeye başlamış. Geceleyin evliya evine dönünce, yardım sever de ona gitmiş ve:
“Siz beni herkesin önünde övdünüz. Ben de ahiret sevabından artık mahrum kaldım düşüncesiyle bahane ileri sürerek sizden paramı geri aldım. Buyurun bu para artık sizindir. Ama hiç kimseye bundan söz etmeyin” demiş. Bu manzarayla karşılaşan evliya ona: “Artık, halk kıyamet gününe kadar seni lânetleyecektir. Çünkü dün olanlardan herkesin haberi var. Ama bugün olanlardan hiç kimsenin haberi yok” deyip ağlamış.
Gerçek Muttaki Bir Çeşit Gizlilik İster
Takva sahibi nefs-i emmare ile savaşıp hayallerini gizli tutar. Ama Allah (c.c.) ne düşündüğünü daima ortaya çıkarır. Tıpkı kötü kimsenin kötülüğünü gizlemek istediği gibi takva sahibi de yaptıklarını gizlemek ister. Tekrar söyleyeyim ki gerçek takva sahibi bir çeşit gizlilik ister. Takva mertebeleri çoktur ve takva “tekellüf”ü[1] ister. Ayrıca yukarıda riyakârlık ile ilgili beyan ettiğim örnekte olduğu gibi takva sahibi savaş halindedir. Ama salihlik mertebesine ulaşan için artık savaş sona ermiştir ve barış dönemi başlamıştır.
Riyakârlık Ve Hilm’in Savaşı
Bazen riyakârlık ve hilm aralarında savaşırlar. İnsan bazen kızar ve bu kızgınlık Kur’ân’a ters düşer. Mesela, küfür dinleyince nefsi hiddetleniyor. Takva ise Kur’ân’ın: “Saçma sapan şeylerin yanından geçerken (ona asla katılmayıp) pek ağırbaşlı olarak geçerler” buyruğuna uygun olarak, öfkelenmekten meneder. Aynen bunun gibi takva sahibi acelecilikle veya sabırsızlıkla savaşmak zorunda kalır. Takva yolunda takva sahibi o kadar zorluklarla karşılaşır ki hedefine zar zor ulaşır. Bu yüzden insan sabırsızlık gösterir.
Ama bakınız bir yerde elli metreye kadar toprak kazdıktan sonra, su çıkarılıyorsa, biri onu iki-üç metre kazdıktan sonra, buradan su çıkmaz diye kazmaktan vazgeçerse, ne olur? Tabii ki su’i zan ettiği için hiçbir şey elde edemez. Tıpkı bunun gibi takvanın şartı Allah’ın (c.c.) verdiği bütün emirleri tam bir sabır ve sebatla yerine getirmektir.
Hz. Mirza Gulam Ahmed Kadiyani
Eserlerden Seçmeler Kitabından
[1] İçten gelmediği hâlde kendini zorlayarak Allah’ın emerlerine uymak